hesabın var mı? giriş yap

  • bekar birine "sen daha evlenmedin mi?" diye sormak.

    iş bulamayan birine "ne yaptın hala iş bulamadın mı?" diye sormak.

    kilo alan birine "aa sen epey kilo almışsın" demek.

    saçları dökülmüş birine "senin de saçların epey dökülmüş. stresten hep bunlar" demek.

    örnekler çoğaltılabilir. cevabını bildiğiniz sorular sormak veya karşı tarafın da zaten bildiği bir sıkıntısını yüzüne vurmak insanı cidden çok kötü etkiliyor. yapmayın etmeyin.

  • içeriden gelen bilgilere göre cenazeden sonra liderlik mücadelesi iyice ayyuka çıkmış ve iki grubun destekçileri kısa menzilli ve uzun menzilli olarak bölünmüşler.

    gelişmeler oldukça editleyeceğim.

    edit1:
    semerkant ve semerkent kolu olarak bölündükleri söyleniyor.
    ingilizler tarafından desteklendiği rivayet edilen kısa menzilliler "semer kant" adını almışken
    amerika tarafından desteklendiği rivayet edilen uzun menzilliler ise "semer kent" adını almışlar

  • 1- buğdayın ana yurdu, ekmeksiz, tatlısız yemek yenmeyen, pilav, bulgur, makarna, bakliyat yemeyince karnı doymayan insanlar ülkesinde yaşıyoruz. karbonhidratın çok çok çok ağır bastığı bir gıda geleneğimiz var. taş devri insanının sadece yazın bulup yiyebildiği, kanda şekeri arttırıp sürekli insülin salgılatan, şeker oranı azalırken hemen açlık hissi veren, dolayısıyla durmadan yememizi sağlayan, bu sayede taş devrinin olmazsa olmazı kışa hazırlık şişmanlatan şeyleri, yılın her mevsiminde bolca ve azimle yiyoruz.

    2- evlilik ertesi, mutfak marifetleri evdeki kuru erzakı masada iştah açıcı yemeklere çevirmek olarak yetiştirilmiş kızlarımızın, yeni gelin saadeti ve hevesiyle saldırmaları, sabah ve akşam ailece ev yemeği olayının yiyecek kısmını katlıyor.

    3- evlilik, artık her akşam erkenden eve gelmeyi, yemekten sonra gün boyu görüşmediğin eşinle birlikte olmayı gerektirir. yok artık yemeğin bitmesiyle "ben kaçtım!"lar, koşa koşa arkadaşlara, beraber karşı cins odaklı türlü türlü alengirli kas kullandıran, kalp çırptıran, enerji tüketen faaliyetler. sen de her yetişkin gibi evinde otur, propaganda haberlerini, dizini, abur cubur reklamlarını izle, çekirdeğini çitle, ağır yemeğini çay, kahve, kurabiye, çerezlerle katla ve hazmet, göbeğini bağla.

    4- ailece gezinti bile artık birlikte, ağırbaşlı, aşırı kas kullanmadan, nabzı fazla yükseltmeden, selamlaşma, durup bir iki laf, varsa arabayla fazla yürümeden, misafirlik, ikram, geri dönüp yatmak temelli olmak zorunda.

    5- şunlar hak getire, hatta yasak, ayıp, "olmaz öyle şey", "herkes ne der", "eski köye yeni adet", acizlik alameti, en azından "boş ver" dedirten türden: idman, spor, kas kullandıran oyun, nabzı ara ara aşırı yükselten faaliyetler, bir hayır işinde canla başla çalışma, bir hobi ya da sosyal faaliyetin haftada bir kaç akşam katılanları yoğun çalıştırması, uzun uzun tempolu yürüyüş gerektiren terleten gezmeler, neredeyse ikinci mesai gerektiren bir aile projesi. evde bakımı ihtiyaçları birinin beden yormasını gerektiren hayvan, bahçe tarzı şeyler.

    6- hayatın gündelik ritmi göbek eritmeyen tarzdan, yani mesela işin kapalı alanda oturarak, belki parmak ucunu hareket ettirenden fazla kas gerektirmeden yapılan türden, işe gidiş gelişin nerdeyse tümü motorlu araç ile, erzak eve giderken yol üstünde bir markete uğramak şeklinde emeksiz tedarik edilen, huzur yaklaşık yüz yıldır gündüzü işte, geceyi evde geçirdiğin sürece fazla çaba gerektirmeyip kendiliğinden oluveren bir şey olması ve evliliğin insanı bu yöne itmesi normal, zorluk dediğimiz şeyler daha çok zihinsel, politik, ve gelecek endişesi tarzından, suç işleyince hakimin verdiği ceza bile kas kullanımını nabız artışını en aza indirgeyecek türden, voltası kısıtlı hapis yatmak şeklinde olması.

    7- eşlerin de işi olması, bu yüzden inceden inceye hayatımıza giren fabrika ürünü hazır, ya da yarı hazır yiyecekler, bunların içindeki raf ömrü uzatıcı kimyasallar, kimya temelli tatlandırıcılar, kimya olmasa hayatımıza giremeyecek ama pırıltılı ambalajlarda gıda diye satılan envai tohum yağları, ağızda çiğnemeyi bile saf dışı eden paketleme kolaylaştırıcı öğütülmüş veya sıvı malzemeler, bunların sürekli reklamlarla, dizilere ürün yerleştirmeyle gözümüze gözümüze sokulması, genç nesillere imrenilecek bir şey olarak kafalarına sokulması, hiç yemeyecek iken gereğinden fazla tüketir olmamız.

    8- evliliğin eşlerin iş ve yaşanacak yer seçimini birbirine uydurmaya zorlaması, seçenekleri kısıtlaması, bu yüzden daha çok gıdayı satın alma temelli şehir hayatı, kimsenin kendi yiyeceğini üretmemesi. bunun sonucu olarak yediğimiz gıdalara üretici veya aracı tarafından hile karıştırılması, tüketiciyi türlü yollardan riske sokması (gıdada hile ve risk çeşitleri için bkz. #102376151) bu risklerin çoğunluğunun da metbolizma bozukluğu ve şişmanlama sebebi türünden olması.

    daha da var ama.. bitirelim.

  • 5. kez aldığım iletişim araştırmaları dersinin finalinde artık isyan ederek, mine şen hocaya hitaben "hocam şu sınavı geçeyim, kızım olursa adınızı vereceğim" notu düşmüştüm. hiç unutmam sınavı geçip mezun olunca; hocam, "geçtin ve kızına daha güzel bir isim koyabilirsin" diye mail atmıştı. dünya döndükçe unutmam...

  • yıllar yıllar evvel bi arkadaşım türkiyenin en büyük gazetelerinden birine staja girmişti. çocuk üniversite ogrencisiydi o dönem.

    anlattığına göre şefler bunlardan haber istiyormuş. mesela gidin şu konu hakkında şu şu boyutlarda bi haber yapın orta sayfaya çakalım diyormuş.

    arkadaş bize bunu anlatmıştı. biz de yakın arkadaşımla beraber fırlamalık olsun diye uydurmasyon bi metin hazırlamıştık. fotoğraf olarak da başka bi arkadaşın fotosunu yollamıştık.

    2 gün sonra gazetenin ortasayfasında bizim hazırladığımız haber çıkmıştı. o gazete hala durur bende 15 senedir. bak haberi ben ve yakın akradaşım evde hazırladı lan. fotoğraf da dalga geçtiğimiz 3. bi arkadşaımıza ait. bu haber türkiyenin o dönemki en büyük 3 gazetesinden birinde basıldı diyorum sana.

    o günden sonra gazetelerdeki bu tip haberlere hep gülmüşümdür. kimbilir hangi fırlama stajyer yazıyor bunları.

  • adam diyor ki bizim toplumumuzda erkekler "özel hayat" kavramını suistimal ederler, karılarını evde bırakır giderler, aldatırlar. evde bırakılan, kendini oyalayacak işi gücü, aklını meşgul edecek bir fikri, meşgalesi olmayan kadınlar da dırdır ederler, adamı bezdirirler. ve hem kadınlara hem erkeklere genel bir eleştiri getiriyor ve diyor ki "türkler yalnız kalmayı, meditasyon yapmayı, tefekkürünü geliştirmeyi bilmez, dedikodu yapar, boş boş işlerle uğraşır." yani adam özetle diyor ki bu ülkenin insanları mıçmıç ilişkiler ve evlilikler yaşar, kendi iç dünyaları sığ olduğu için birbirinin tepesine biner, dedikodu eder, kadını da erkeği de yalnız kalmayı, kendini geliştirmeyi, birey olmayı bilmez, birbirine saygı duymaz, dolayısıyla bunların yapacağı evlilikten de bir halt olmaz, sadece zaman kaybıdır.

    ben burada ne kadın düşmanlığı, ne evlilik karşıtlığı görebildim. eleştirinin gittiği yer belli, ve o eleştirilenler de muhtemelen bu videoyu izleyip, ana mesajı anlamayıp "ilber hoca da evlilik boş iş diyo yea" şeklinde konuşacaklar orda burda.

  • yaptığı en büyük terbiyesizlik iddia kelimesini iddaa şeklinde bozarak insanların doğrusunun bu olduğunu düşünmesini sağlamasıdır. insanlar "iddaaya girerim ki" "fazla iddaalı bir kıyafet olmuş" "iddaa ediyorum o öyle değil" gibi cümleler yazar hale geldi. zaten kendi diline hakim olmayan bir milletiz, bu cahilliğin bu şekilde cesaretlendirilmesi büyük ayıp, terbiyesizlik, aymazlık.

  • pragmatist bir manifestonun edimsel imgelenmelerine öykünen yaptırımları karakterize eden kuramların tümünü gerçekleyebilme yetisine haiz bir öngörümsel önerme varyantı olarak kabul edilse de, içsel çatışıklıkları pasivize etmenin bilişsel algılanması söz konusu olduğunda pitoresk bir tümevarım sağlayabilecek bir betimlemeyi, en marjinal kulvarlarda, ayrımlanabilir ve determinist bir tarzda angaje edebilme kapasitesine sahip olan nedir?

    toplamda iki kilo fular içerir.