hesabın var mı? giriş yap

  • bir kadının özel bölge ağdacısına gitmesi kadar garip olmayan durum. şahsen ben o bölgeyi berber cengiz abi'ye tıraş ettirdiğimi düşününce bir süre sessizce boşluğa bakarken buldum kendimi.

  • kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesi veren tek kişi, tek hasta. hastanede yatan geri kalan herkes oraya tatile gelmiş belliki.

    okuduklarımdan anladığım kadarıyla aynı katta bulunan hastaların refakatçileri dışarı çıkartılıyor (tehlike arzettikleri için), hastaların cep telefonlarına el koyuluyor, hatta ve hatta -abartılmamışsa şayet- hastaların kapıları dışardan kitleniyor. çok normal, çünkü o insanlar oraya tedavi olmak için değil hastanenin otel hizmetinden faydalanmaya gelmişler. hastalar ibrahim tatlıses için bu kadar tehlikeli bulunurken, hastanenin içi ana baba günü gibi. bütün ünlüler bir koridora toplanmışlar sanki, durumu iyiymiş çığlığı, aman durumu kötüye gidiyormuş çığlığı.. onlar, hasta ibrahim tatlıses için duydukları endişeden ne yaptıklarını bilmiyorlar, diğerlerine saygı göstermeyi düşünecek kadar kafaları yerinde değil. zaten onlar ünlü. kimse hesap soramaz, kimse onlara lütfen burada beklemeyin, şurada bekleyin diyemez. onların telefonlarından dışarıya bilgi sızamaz, onlar tehlike arzedemez.

    aynı katta odasına kapatılmış refakatçisiz hastayla o kalabalıkta kim ilgilenebilmiş, "bu ne gürültü uyuyamıyorum" dediğinde hangi şık cevap verilmiş çok merak ediyorum.

  • buradan bir şey çıkmaz,

    peygambere hakaret etmemiş sonuçta,

    bazıları ülkenin kurucusuna hakaret ederken, bir şey olmuyor da ...

    yoldan geçen, 1000 kişiye sor 2 kişi bilmez mus'ab bin umeyr kimdir diye. buradan halkı nasıl kin ve düşmanlığa teşvik edeceği, düşünülür ?

  • anladım ki bunca sene söylenenler yetmemiş.
    onu da geçtim, aklı başında bir allah'ın kulu üçüncü köprü'nün, üçüncü havalimanı'nın nereye yapıldığına bile bakmamış hala atıp tutuyorlar.

    hakkında olumlu bir tane bile bilimsel rapor/kanı/yorum bulunmayan, aksi yöndekilere çokça rastlayabileceğiniz, çok temel coğrafya bilgisi ve akıl yürütmeyle bile anlaşılabilen gerçeklerden bahsediyoruz-çed raporlarının geçersiz kılındığını da bilmezsiniz siz- hala gelmişler 'çevreciler şöyle böyle, üç beş ağaç şöyle böyle'

    la hangi akıl, gidip de o coğrafyanın en engebeli ve en rüzgarlı(tayakadın'a giderseniz sıra sıra rüzgar jeneratörlerini görmeniz boşuna değildir)-fırtınalı-sisli bölgesine havalimanı yapar, ilkönce bunu açıklayın.

    sonra, zaten istanbul içinde kemirile kemirile azıcık kalmış, taaa kafkasya'dan karpatlara kadar devam eden ekolojik yeşil bandın ortasından-ki yerleşime en uzak yer de demek bu- köprü geçirip bir de su havza alanlarını 'iki yeni kent' diye pazarlamanın mantığını bi anlatın.

    ekonomik olarak seçilen konumlarından ötürü ne kadar zararlı olduğu da ortadayken:
    yav he he, 2. köprü çok tıkalı..
    tüp tünel denilen şey çok mu zor(ki yapılıyor), çorlu'ya havalimanı yapmak çok mu zor?

    tüm bunlar ışığında hem maddi hem de ekolojik açıdan cinayetin önde gidenidir. 20 sene sonra 30 milyonluk doğal kaynaklarını tüketmiş istanbul'a bakıp 'ya üçüncü köprünün trafiği ömerli'den başlıyor' dersiniz. ben torunlarıma 'gerizekalılarla uğraşamadık böyle oldu, en azından direnmiştik' diyerek yüzümü ak çıkartmayı planlıyorum.

  • ülkemizde akademisyenlerin ve öğrencilerin önemli sorunlarından birisi makalelere erişimdir. makaleyi arayıp bulmak google ile yapılan bir işlem gibi görünse de makalenin tam metnine ulaşmak o kadar kolay değildir. araştırmacılar aradıkları makalelere öncelikle kendi üniversitelerinden sonra ulakbim'den ulaşmayı denerler. ulakbim veya kendi üniversitelerinin ise hangi yayınların veri tabanlarına abone olacağı ise tamamen rasgele oluşturulmuş gibi görünmektedir. mesela aydın adnan menderes üniversitesi, hacettepe üniversitesi'nin abonelik sağlamadığı bazı dergilere abonelik sağlamakta iken bazı dergilerde tam tersi bir durum söz konusudur.

    araştırmacılar kendi okullarından veya ulakbim'den ilgili makalelere ulaşamazlarsa ellerinde kalan tek şans 15 dolar ödeyip makaleyi satın almaktır. bir çalışma için yaklaşık 20 makaleyi incelemesi gereken sefil bir araştırma görevlisinin 300 dolar ödemesi o kadar da kolay değildir. bu sebeple aklıma gelen fikirdir makale aranıyor duyuruları.

    bu duyurular sayesinde bir makaleye ihtiyacı olan sözlük yazarları diğer sözlük yazarlarından yardım isteyebileceklerdir. mesela ben kendi üniversitemin sağladığı online aboneliklerle ulaşılabilen makaleleri sağlayabilirim.

    edit: şöyle bir imkan da varmış: (bkz: sci-hub.org)

  • burdan anliyoruz ki, bosch makinemiz bozulursa banyodan alıp mutfaga koyuyoruz sonra servisi çağırıyoruz.

    pratik olun biraz.

  • linteki videonun 2:20 saniyesinde çatlak şanzel isimli biri "doktor öldürdüm çünkü babaannemin ameliyatında %99 değil, %100 hatalıydı. babaannemin ölümüne sebep oldu." diyor.

    bazı şeyler vardır ki ya iyidir, ya kötüdür.

    ortası, orası, burası yoktur!

    armağan çağlayan, bu kötü! videoyu yayından kaldır.

    kaldır ki, iyi insanların içi daha fazla acımasın.

    kurgucunuzda mı demedi? "abi burayı keselim ya" diye...

  • bir kadini da ani hareketleriyle korkutuyorlar.

    halka bu rahatsizligi vermeye haklari yok. toplumun huzurunu kaciriyorlar, rahatsizlik veriyorlar, degerlerimizle dalga geciyoar.

    buna musade eden hukumetin vatanseverligini sorgularim.