hesabın var mı? giriş yap

  • hani bir sorsalar;

    - sence fetö mü yoksa ibrahim tatlises mi ortadan kaldirilsa turkiye daha yasanilir bir memleket olur?

    diye,

    karar vermeden önce saçımı başımı yolarım. o kadar nefret ettigim bir karakteri var.

  • keşke burada dalga geçmeden önce afgan halkının neler yaşadığını, ne kadar çaresiz bırakılıp ezildiklerini araştırsanız.

    "28 yaşımdayım ve hiçbir gün hayatı bilmedim". dalga geçmek için ya vicdansız olmak gerekir ya gerçekten ahmak. amerika ve talibanla elinde taşla sopayla savaşamazsın.

    yatın kalkın atama dua edin. o olmasa aynı durumda siz, sizin acılarla dolu hayatınızla bilgisayar başında dalga geçen başkalarıydı.

  • teoman’ın yıllar önce, şöhret yolculuğu başlamadan reklam ajanslarına iş başvurusu için hazırladığı profesyonel özgeçmişi..
    ünlü rockçını asi ve aykırı karakterini yansıtan cv'nin sonunda "beni şimdi almazsanız sonra çok yanarsınız, eylemlerim sürecektir” yazıyor. *

    görsel

  • kılıçdaroğlu'na yolsuzluğu belgelediği için 197 bin lira tazminat cezası verilen karardır..

    https://halktv.com.tr/…avasinda-karar-cikti-429429h

    ekleme: davanın hakimi, 16 temmuz 2016'da hsyk tarafından fetö üyeliği şüphesiyle açığa alınıyor, 20 temmuz'da 7 fetö'cü hakim ve savcıyla birlikte yunanistan'a kaçarken yakalanıyor. bunun üzerine tutuklanıyor. sonra her nasılsa serbest bırakılıyor, görevine iade ediliyor ve bu davaya atanıyor. bunca insan khk'lerle açığa alınıp suçsuzluğu ispatlanmasına rağmen görevine iade edilmezken, gerçek ve kullanışlı fetö'cülere yapılan muamele bu işte. olayın detaylarını linkte halk tv paylaşmış.

  • harika bir yol hikayesinin yanında kadınların kendi başlarına da bişeyler yapabileceğini kendilerine ahkam kesen erkeklere kafa tutabileceğini de anlatıyor gibi geldi bana. hemen hemen her çeşit erkekle karşılaşan kadın karakterlerimiz hepsiyle layık ettikleri şekilde ilgilenerek yolculuklarına devam ediyorlar. izlediğim en iyi yol filmiydi diyebilirim.

  • öncelikle söylenmesi gerekiyor ki bu dizi efsane bir spider-man dizisidir.

    dizinin içeriğini biraz incelemek istiyorum.

    birinci sezon

    açılışı lizard ile hikayemiz spider-man'in hayatının ortasından başlamaktadır. yani peter parker çoktan süper güçlere sahip olmuş, liseyi bitirerek esu'ya başlamış ve daily bugle'da çalışmaktadır. orijin hikayesi seride ara sıra flashback'ler üzerinden anlatılır. birinci sezonumuz sınırları genellikle bir bölümü geçmeyen hikeyeler üzerinden seyirciyi -özellikle çizgiromana alışık olmayan kitleyi- marvel evrenine ve new york'un genel atmosferine alıştırarak spidey'nin karakteri ve kişisel hayatı üzerine yoğunlaşır. peter her zamanki gibi yalnızlıktan yakınır, mary jane watson'ın peşinden koşar, finansal sıkıntılar yaşar, yani klasik bir spider-man portresi çizilmektedir. spidey bu sezonda doc ock, cameleon, scorpion, shocker, hobgoblin, venom gibi villian'ları dize getirir. hepsi sonraki sezonlarda geri döner.

    ikinci sezon: neogenic nightmare

    ikinci sezonla birlikte hikaye genişler. artık kahramanımız villian'larla savaştığı gibi aynı zamanda kendisini neogenic bir kabusun içinde bulmuştur. yani güçlerini kaybetmekte ve mutasyon geçirmektedir. kendi problemleri ile uğraşmakla meşgul olsa da tıpkı kendisi gibi bir neogenic kurbanı olarak vampire dönüşen michael morbius'a da yardım etmeye çalışmaktadır. arada man-spider'a dönüştükten sonra curt connors ve mariah crowford'un yardımlarıyla mutasyonunu kontrol almayı başarır ancak morbius'un başkalarını da vampıre dönüştürmeye çalışması üzerine morbius ile savaşır. bu arada mary jane ile ilişkilerin hem ciddileşmesi hem de kırılma noktasına gelmesi bu sırada olur. mj harry ile çıkmaya başlar. sezon sonunda spidey mutasyon belasından kurtulur.

    genel olarak etkileyici ve karanlık bir atmosfere sahip olan bir hikaye sunulmaktadır bu sezonda.

    üçüncü sezon: the sins of the fathers

    bu sezon gereğinden fazla mistik ögelerle bezenmiş, bana göre en az etkileyici olan sezondur. açılışı doctor strange ile yapan sezon zaten ilk bölümünden itibaren sezonun gidişatıyla ilgili ipuçlarını verir. sezonun geri kalanında madame web ortaya çıkar ve spidey'e bir tür coach'luk yapmaya başlar ki her bölümde verilen mesajları izleyicinin gözüne sokarak bize okuyucu ile kitap arasına giren tanzimat dönemi yazarlarını hatırlatır. zaten spider-man gibi realist ve süper güçleri duvarlara yapışmak ve spider sense'ten ibaret olan bir süper kahramanın hikayesine bu denli aşırı mistik ögeler barındırmak başlı başına bir hatadır. özellikle dormammu'nun yer aldığı bölümler alışık olduğumuz spider-man ambiyansına hiç uymamıştır. madame web'in gözükmediği ve daredevil'ın konuk olduğu iki bölümlük mini-seri ise bana göre sezonun en iyi kısmını oluşturur. peter parker'ın hapse düştüğü vurucu bir hikayesi vardır ve mutlaka izlenmesi gerekir. şimdi bakınca sezonun geri kalanına göre hayli farklı bir havada geçtiği anlaşılıyor.

    madame web soslu mistisizmin ötesinde mj'in harry'den ayrılarak peter ile tekrar çıkmaya başlaması dışında sezonun geneline hitap eden bir hikaye yok gibidir. sezon sonunda spidey green goblin'de köprüde savaşır ve bu sırada mj ortadan kaybolur. daredevil, ıron man, rocket racer gibi kahramanların konuk olduğu bölümler ile iyi bir seyirlik sunar.

    dördüncü sezon: partners in danger

    bu sezonda düşen tempo artmaya başlar. mj'in ortadan kaybolması üzerinde depresyona giren peter hayata tutunmaya çalışmaktadır. aynı zamanda felicia hardy'nin black cat'e dönüşmesi ve spider-man'e ilgi göstermesi olayları daha da karmaşıklaştırmaktadır çünkü peter felicia'ya yakınlaştıkça mj'in anısına ihanet ettiğini düşünmekten kendini alamaz (pekala, hikayenin orijinalinde mj'in yerinde gwen stacy ve felicia'nın yerinde mj'in olduğunu biliyoruz ama asıl hikayede ölen gwen'in aksine tas'taki mj'in ölmediğini yani dönme ihtimalinin olduğunu düşünürsek peter'ı çok daha büyük bir ikilemde bıraktığını ve bu yönüyle orijinalden daha kuvvetli olduğunu kabul etmeliyiz.). bir ara morbius'un ortaya çıkması ve blade ile işbirliği yaparak avrupa'ya gitmesinden sonra felicia'nın da onlara katılması üzerinde spidey iyice yalnız hisseder. bu sırada mj çıkagelir ve ilişkileri çok daha güçlü bir şekilde tekrar alevlenir. hatta peter gizli kimliğini mj'e açıklar ve ona evlenme teklif eder.

    bu sezonun peter'ın hayatının hem duygusal hem de süperkahraman taraflarını çok güzel bir şekilde aktaran ve aradaki dengeyi çok iyi tutturan bir hikaye anlattığı söylenebilir. sezon prowler'ın konuk olduğu ve arka mahallelerde yaşayan zencilerin sorunlarını ele alan bir bölümle final yapar.

    beşinci sezon: six forgotten warriors, secret wars ve spider wars

    temponun zirve yaptığı sezondur. peter ve mj'in düğünleriyle başlar ve öncekilere göre daha uzun ve derinlikli sayılabilecek mini seriler ile devam eder. spidey amerika'dan rusya'ya uzanan bir serüvende ebeveynlerinin izini sürdükten sonra captain america ve yeniden ortaya çıkan diğer unutulmuş savaşçılara katılarak red skull'un dünyayı ele geçirme planlarını engeller. sonra geri dönen mj'in bir klon olduğunun anlaşıldığı trajik bir maceraya atılır ki bu iki bölümlük hikayenin sonunda ölmek üzere olan klon mj'in peter'a söylediği "before i go, i want you to know just one thing. if any part of me is anything like the real mary jane watson, she loves peter parker more than anything in the world... more than anything!!" sözleri, ardından spidey'nin sular altında kalan labda kendini boğulmaya bırakması ama the jackell tarafından tesadüfen kurtarılması nereden baksan etkileyici bir hikayedir. hemen ardından madame web tarafından secret wars'a gönderilen örümcek bunun sonrasında kendisini the clone saga serisinden hayli esinlenmiş olan spider wars'ta bulur ve stan lee'ye yaptığı ufak bir ziyaret sonrası gerçek mary jane watson'ı bulmak için bir yolculuğa çıkar.

    seri de burada biter. her ne kadar büyük final olarak tasarlanılmamışsa da epik bir finaldir. arkada bırakılan soru işaretleri o kadar büyük değildir bana kalırsa.

    hikayeyi tamamladığımıza göre biraz gözlemlerimizden bahsedelim:

    1) tas kesinlikle başarılı ve çizgiromana sadık bir peter parker karakteri ortaya koyuyor. spider-man tam olarak budur. serideki gözüken diğer karakterler de felicia hardy ve miles warren gibi birkaç istisna dışında çizgiromana sadık bir şekilde yaratılmışlar.
    2) bahsettiğimiz istisnaların hikayeye katkı sağladığını söylemeliyiz. örneğin michael morbius nobel ödüllü bir kimyager değil peter'ın sınıf arkadaşı olarak gösterilmiş ve felicia ile bir ilişkileri var. michael başka bir mutasyon geçirip kış uykusundan geri döndükten sonra black cat'e dönüşmüş olan felicia ile etkileyici bir ilişkiye başlıyorlar.
    3) gwen stacy, stacy ailesi ve betty brant gibi bazı karakterler ise hikayeye dahil edilmemiş. özellikle gwen'in atlanmasının hikayenin başlangıçtan yani süper güçler kazanmasıyla değil direkt peter'ın üniversite hayatından başlaması ile ilgili olduğunu düşünüyorum. gwen spidey'nin başka bir boyuta gittiği son bölümde karşımıza çıkıyor.
    4) kostüm başarılı. sezonlar ilerledikçe çizerlerin bu konuda gelişme göstermeye başladığı görülüyor.
    5) seri boyunca x-men üyeleri, daredevil, ıron man, captain america, fantastic four, shield & nick fury, punisher, doctor strange gibi kendi serilerine sahip olan kahramanlar ve bu isimlerden bazılarının düşmanları red skull, baron mordo, dormammu, doctor doom gibi karakterler yer alıyorlar. hatta pek çoğunun orijin hikayeleri de işleniyor. storm, punisher ve ıron-man iki farklı sezonda konuk oluyorlar. yanlış hatırlamıyorsam bu seri 90'larda çıkan ıron man, x-men ve fantastic four tas'ları ile aynı evrende geçiyordu. o zamanlar tüm karakterlerin hakları marvel'da olduğu için avi arad başka seriden karakterler hikayeye dahil etmekte zorluk yaşamamış. günümüzde bu kadar farklı karakteri aynı yapımda hayal etmek bile zor.
    6) bu yapımın spidey'nin kişisel hayatını, sıkıntılarını, motivasyonlarını ve romantik gitgellerini iyi bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. belki buna ayırdıkları süre biraz daha fazla olabilirdi ama yazar ekibi şu anda aklımıza gelmeyen farklı zorluklarla uğraşmış olabilirler.
    8) öncelikle peter'ın simbiotla yaşadığı iki bölüm haricinde klasik kostümünden hiç vazgeçmemesi farkediliyor. bazı bölümlerde siyah kostümünü giyebilirdi, özellikle ağır bir atmosferi olan bölümlerde. yine de spider wars'ta farklı boyutlardan gelen spider'lar sayesinde farklı kostümler gördük.
    9) dövüş tekniklerinin, swing'lerin ve patlama sahnelerinin farklı bölümlerde tekrar tekrar kullanılması. hepimizin dikkatini çekmiştir eminim. çizer ekibinde bir türk mü vardı acaba?*
    10) madame web'in üçüncü sezonda kendisine aşırı yer bulmasını hikayeden bahsederken yeteri kadar eleştirdim sanırım. kingpin ise özellikle üçüncü sezonla birlikte hemen her villain'ın arkasındaki mastermind olarak ortaya çıkıyor. hikaye gelişimi için anlaşılır bir durum ancak biraz abartıldığını düşünüyorum. spidey bir daredevil değil sonuçta.
    11) hikayede peter'ın spider-man olmayı bırakması işlenmemiş. güçlerini kaybettiği için bırakmayı düşündüğü bir bölüm var, evet, ama bir şekilde kostümünü giyiyor ve güçleri hemen geri geliyor. spider man no more'da peter'ın yaşadığı ikilemler hikayeye pek yedirilememiş. genel bir eksiklik olarak bu da sayılabilir bence. peter'ın birkaç defa örümcek kariyeri nedeniyle kişisel hayatında sıkıntılar çektiğini görüyoruz ama biraz yüzeysel kalmış gibi.
    12) venom'un geri döndüğü mini seride anlatılmak istenenler dormammu ve bordo'nun büyü atmosferinin içinde kaybolmuş ne yazık ki. eddie brock daha iyi bir vedayı hakediyordu.
    13) murat şen seslendirmesi çok başarılı.
    14) 1987'de çıkan kraven's last hunt serisi bu hikayeye uyarlanmamış. uyarlansa çok iyi olabilirdi. çocuklar için biraz ağır kaçtığını düşünmüş olabilirler.
    15) türkçe dublajda kahramanımızdan örümcek-adam değil orijinal ismiyle spider-man diye bahsediliyor hemen her zaman. düşmanlarda da genellikle orijinal ismine sadık kalınmış. zaten gördüğüm kadarıyla marvel çevirilerde bir standart yok. venom seride zehir ismi ile çevrilmiş, mysterio kendi ismi ile kalmış mesela. scorpion veya chameleon gibi türkçesi bariz olan isimlerde pek şaşma olmasa da carnage veya shocker gibi karakterlerin çevirileri farklı yayınevlerinde birbirini tutmayabiliyordu eskiden.
    16) bu dizinin introsu bir harikadır!

    sonuç olarak bu yapım bir efsanedir. türkiye gibi çizgiroman kültürü pek gelişmemiş olan bir ülkede birkaç jenerasyonu spider-man ve marvel ile tanıştırmıştır. büyük gücün büyük sorumluluk getirdiğini öğretmiştir bizlere.

  • arab’ın amcaoğlu israil nasıl oldukları ortada.
    filistin’li müslüman arab’ın kardeşi suudi arap şu an festivalde.
    bi zahmet bu toksik aileden uzak kalalım.
    ne şam’ın şekeri ne arab’ın yüzü diyenler boşuna dememiş

  • dünya 10 sene öncesindeki gibi değil; 20 sene öncesindeki gibi hiç değil. para basmak=enflasyon 20 sene öncesinde kalmadıysa kesinlikle 12. sene öncesinde kaldı.

    küresel salgınla beraber fed'in trilyonlarca dolar bilanço genişletmesi (para basması) doların değer kaybetmesi beklentisini beraberinde getiriyor. daha önce bu konuda daha kapsamlı yazılar yazmıştım ama özetle tekrarlayayım. bundan 20-25 yıl önce para basmak=yerel para biriminin değer kaybetmesi denklemi genel kabuldü, 2008'de para basarak ekonominin desteklenmesi imkanlarının aşırı zorlanması ve 2020'nin 2008'e bile rahmet okutması sebebiyle basılan paralar 2008 veya 2000 öncesi gibi sonuçlar doğurmamaktadır.

    öncelikle en başa dönersek bir merkez bankası neden para basar sorusuna cevap vermek gerekiyor; ben basitçe para basmak olarak ifade ediyorum ama merkez bankalarının para basması veya geri çekmesi, faiz hamleleri veya diğer işlemleri ( zorunlu karşılık vs. vs.) hepsinin amacı piyasadaki kullanılabilecek paranın maliyet ve miktarını etkilemektir. piyasadaki para arttıkça paranın bulunurluğu ve maliyeti düşmesi gerekir. (arz-talep)

    basit bir örnekle ifade etmek gerekirse piyasa dediğimiz şey 50 ekmek ve 50 birim para olsun ama üretim kapasitesi 100 ekmek olsun. 50 ekmek ve 50 birim paranın bulunduğu piyasada para miktarı arttıkça ekmek üreticileri öncelikle üretimi artırırlar (üreticiler için zam, öncelikli olarak tercih edilmeyen bir yöntemdir.) ve ekmek üretimi 100 ekmeğe ulaşınca ekmek üretimini artırmak kısa sürede mümkün değildir ve ciddi bir maliyet gerektirir bu sebeple de 100 ekmek 100 birim paranın olduğu piyasa şartlarında paranın artırılması(para basmak, faiz indirmek vs.) insanlara bir refah artışı sağlayamaz çünkü bu noktadan sonra artırılan para bir refaha artışını (üretim vs.) tetiklemeyecektir enflasyona sebebiyet verecektir yani üretim değil malların fiyatı artacaktır. gerçek hayattaki işleyişi ifade etmek gerekirse artan para bazı ürünlerde ilk örnekte ifade ettiğim gibi üretim ve dolaylı olarak refah artışına sebebiyet verirken bazı ürünlerde ise enflasyona sebebiyet vermektedir yani bir noktaya kadar enflasyon ekonomiler için çok gerekli ve olumlu bir dinamiktir.

    bir diğer önem nokta paranın piyasaya nasıl aktarıldığıdır; günümüzde merkez bankalarının doğrudan ikincil piyasadan tahvil alması, (bir nevi şirketlere kredi vermesi) insanların cebine para koyması gibi mekanizmaların ortaya çıkması tuhaflığına şahit oluyor olsak da piyasaya paranın aktarılması (ifade etmiştim tekrarlayayım; alelade ifadesiyle para basma, faiz kararları vs. farklı yollardan aynı sonuçları doğurur.) bankalar aracılığıyla olur yani merkez bankaları bankalardaki paranın miktarı ve maliyeti üzerinden ekonomiyi yönlendirmeye çalışırlar. gerçek hayatta istisnai durumlar dışında para basma dediğimiz işlem aslında borç verilmesidir diyebiliriz.

    krediler bir taraftan tüketimi destekler ama diğer taraftan gelecekteki refahın günümüzde tüketilmesidir. bir birim ürün üretmek için onlarca birim paraya ihtiyaç duyulur (yatırım) ve kredi mekanizması bunu zamana yayarak üretimdeki artışın hızlanmasını (refah artışı) sağlar ama aynı zamanda krediler sayesinde doğal ekonomik döngü içinde yok olma zamanı gelmiş işler varlığını sürdürür. (zombi)

    toparlamak gerekirse krediler ekonomiler için hayati öneme sahipken aynı zamanda bir numaralı problem kaynağıdır. sürdürülebilir bir ekonomi için kredilerin verimli alanlara aktarılması gereklidir ama dünyada olan ise bu değildir.

    krediler verimli alanlara aktarılmazsa bunun doğal sonucu olarak borç yükünün ekonomi üzerindeki ağırlığı artar yani gelecekteki refah bugünden tüketilir ama bu tüketim gelecekte bir refah artışını tetiklemez. sık sık referans verdiğim şu linkte basitçe ifade etmeye çalışmıştım dünya ekonomisinde neredeyse son elli senesinin hikayesi artan borç yükü kar topu gibi büyümesi pahasına ötelemektir.

    2008 krizi paranın ciddiye alınabilir bir maliyeti yok iken ortaya çıkmıştır ve merkez bankaları paranın maliyeti ile ilgili bir şey yapamayınca miktarı ile sorunu çözmeye çalışmıştır ama bunun sonucu evdeki sineği balyozla kovalarsanız ortaya çıkabilecek sonuçla aynı olmuştur.... akıl almaz büyüklükte kredi büyümesinin yanında çok zayıf büyümeler...(varlık alım programları)

    yeterince büyümeyen ekonomilerde ne de olsa bir şey olmuyor (enflasyon) bakış açısıyla para basma her sorunun çözümü gibi muamele görünce verimsiz kredi artışı da son on yılda çok daha güçlü ivme ile artmıştır ve bunun da doğal sonucu borç isteyen herkesin yok denecek maliyetler ile krediye ulaşabilmesidir ama temeldeki sorunlar çözülmeyince 2020 öncesinde yok denecek maliyetle bile ekonomilerdeki borç yükünün küresel ekonomiyi krize sürüklemesi riski ortaya çıkmıştı ve ardından küresel salgınla (ifade ettiğim gibi her şey muhteşemdi de ah şu salgın) beklenen kriz başladı.

    2020 krizi öncesi görünüm şuydu; paranın hiçbir maliyeti yok ama buna rağmen insanlar tüketmek istemiyorlar çünkü bir kısmı boğazına kadar borçlu, diğer kısmı ise buna ihtiyaç duymuyor. yok denecek maliyetle borçlanma ortamında bile şirketler iflasın eşiğinde iken yeni şirket kurmak çok cazip değil çünkü piyasadaki rekabet fazlasıyla güçlü. (ayıklanma gerçekleşmediği için.)

    2008'de paranın maliyeti işlevsizleştirildi; 2020 öncesinde paranın miktarı işlevsizleştirildi. en başta verdiğim örnekle ifade etmek gerekirse hep tekrarladığımız örnek şu: 100 ekmek ve 100 birim para olan piyasada 1 ekmek 1 liradır piyasaya 100 birim daha para eklenirse ekmek 2 lira olur ama bahsettiğim bu piyasada insanlar ekmek almak istemiyorsa (kredi talebi yok veya 2019 sonbahar'da gördüğümüz gibi para bolluğu ortamında kredi vermeyen/veremeyen bankalar) piyasaya 3243432423423 birim para girse de bir enflasyon ortaya çıkmaz yani para değer kaybetmez. kısacası basılan paranın yerel para birimine değer kaybettirmesi için talep artışına sebep olması gerekir, bunu da takip edebileceğimiz en önemli verilerden biri paranın hareket hızıdır. esnafın sık sık ifade ettiği piyasada para dönmüyor ifadesi teorikte de çok önemli bir olgudur. sık sık dillendiriyorum, tekrarlayacağım: nasıl ki merkez bankaları 343536343 trilyon para üretip bunu kasalarında tutarlarsa bunun ekonomi için bir anlamı yoktur aynı şekilde bu paranın kişi veya kurumların hesaplarında/kasalarında kalması durumunda da bunun ekonomi için bir anlamı yoktur. basılan paranın talebe doğrudan etki ettiği yani bir nevi para arzı=enflasyon denklemi 2008'den öncesinde kalmıştır. 2008'de büyük yara almıştır, 2020'de para arzının enflasyon üzerindeki etkisinden söz etmek zorlaşmıştır. konunun başına dönersek dolar neden düşmüyor sorusunun en temel cevabı budur.

    abd'de para bastıkça paranın hızı yavaşlamaktadır, bu sebeple de enflasyon ortaya çıkmamaktadır yani doların değeri düşmemektedir. (ayrıntısı için)

    benim geniş çerçeveden açıklamaya çalıştığım durum, kısa vadede ise gerçeği yansıtmıyor. uzun yıllardır abd'de enflasyon ortaya çıkmıyor iken geçtiğimiz ay son zamanlardaki en hızlı enflasyon artışı ile karşılaştık, çekirdek enflasyon bayağı güçlü bir görünüm sergiliyor bunun sebebine gelince ki bu aynı zamanda dolar nasıl düşer sorunun da cevabı olur. anladığım kadarıyla uzunca anlattığım gibi paranın önce maliyetinin düşmesi daha sonra miktarının artması insanları tüketime teşvik edemeyince dünya ekonomisi yeni bir aşamaya geçti: basit ifadesiyle tüketicilerin ceplerine para koyma...(helikopter para nedir) bu yöntem bütün dünyada uygulanıyor ve insanların cebine para koyma harcamaların artışına dolaylı olarak enflasyona sebebiyet vermektedir fakat öte yandan o çok istenen enflasyonun ortaya çıkması da günümüzde sorundur, sebebine gelince enflasyon bir taraftan yılların borç yükü için ilaç gibi gelecek bir faktör iken (enflasyon arttıkça geçmiş borçların yükü azalır) diğer taraftan enflasyon bir noktadan sonra toplumun refahını tehdit eden bir faktöre dönüşecektir/ dönüşür bu da faiz beklentilerini beraberinde getirir ki bu da aynı borcun yükünü artırmaktır. sonuç olarak dünyada sorun öteleme geçmişte olduğu gibi kolay olamamaktadır yapısal sorunları çözmeden sadece merkez bankaları marifetiyle yol almak son derece zorlaşmıştır.

  • gücünün yettiği takımlara çirkeflik yaparak maç alan brezilya'nın karşısına dikilip kafasına vurmuş über takım.

    şu an gözümde hırvatistan ve kolombiya'yı yanına almış, "sen bu çocuklara artislik yapmışsın??" diyerek brezilya'dan hesap soran delikanlı bir mahalle abisi konumundalar.