hesabın var mı? giriş yap

  • özellikle 80'den sonra doğanlar için geçerli olan ruhi sıkıntıların sebepleri;
    - milleti olduğundan farklı tek tip bir şekle sokmayı amaçlayan tedrisat sisteminden geçirilmiş olmak,
    - çocukluğundan beri her gün haberlerde terör ve şehit haberleri izleyerek ile büyümüş olmak,
    - 10-20 yaş arasını anadolu lisesi, fen lisesi ve son olarak da üniversite sınavı stresi içinde geçirip, akranlarını arkadaş olarak değil, sahip olmak istediği geleceğe giden yoldaki rakipler olarak görmek,
    - yolsuzluk içinde kıvranan bir ülkede büyümenin getirdiği, sürekli "hakkım yenecek" kaygısı yaşamak,
    - hayatı boyunca birden fazla iktisadi buhran görüp, mevcut durumu iyi olsa bile gelecek kaygısı yaşamak,
    - küçüklüğünden beri basın-yayın yoluyla yapılan ahlaki saldırılara maruz kalmış ve ciddi manada etkilenmiş bir toplumun ferdi olmak.

  • videoyu izlemeden yorum yazacaklar olacaktır, tavsiyem önce bi izlesinler. başlığı okuyunca insan haberde kendine saldırmaya çalışan köpeği kovalamaya çalışırken yanlışlıkla elindeki 30 günlük kundaklı bebeği düşüren bir anne var sanıyor, durum lakin ki öyle değildir. videoda tahminen "abe çocuum aç be bi süt parası" bilmemne diye dilenme aksesuarı olarak kullandığı çocuğu, köpeği görünce "beni yeme bunu ye" diye köpeğe atıp kaçan bir kadın var. yuh diyoruz.

  • öğretmen: oğlum sen okuldan sonra çalışıyormuşsun, kolay gelsin, bir sıkıntın olursa haberim olsun. ne iş yapıyorsun?

    çalışan öğrenci: inşaatta çalışıyorum hocam.

    yanındaki öğrenci: iyi mala vurur hocam.

    öğretmen: belli oluyor doymamışsın.

  • walter'ın karakteri değişti, tipi değişti, evi değişti, arabası değişti her boku değişti bi şu beyaz donları değişmedi amk. 5. sezonundan beklentim bunun da sonunda değişmesi yönünde.

  • "ben sivaslıyım, yiğidin malı meydanda. uzun ince bir yoldayım" ulan çok çok iyi ya,
    ve bunları söylerken yapılan dans figürleri harika.

    sana kim dans edemiyor dediyse halt etmiş, bu kadar uyumlu figürleri doğaçlama yapmak büyük meziyet.

  • isyan günleri etkinlik programı şöyle:

    12:30 - ilkokul bahçesinde muhteşem havayi fişekli açılış
    13:30 - yerli esnafın cam-çerçevelerini indirme ve molotoflu saldırı etkinliği
    16:30 - 7-16 yaş arası gençlerin düzenleyeceği molotof ve küçük çaplı havayi fişekle insan vurma yarışması
    17:30 - içinde sivil yolcu bulunan belediye otobüslerini yakma yarışması
    18:30 - evlere kaçış
    20:30 - millet vekillerinin de katılacağı mağduriyet belirtici ağlama konuşması

  • daha geçen hafta imamoğlu, fenerbahçe kadın basketbol takımının fiba euroleague final maçını tribünlerden izledi. emin değilim ama ali koç bile salonda değildi muhtemelen.

    uğur dündar daha neyin jestini bekliyormuş.

  • sanırım 10 yaşındaydım, kardeşim de 7 filan olsa gerek. ailecek hastaneden eve dönmek için otobüs bekliyoruz. otobüs durağı, kocaman camekan vitrini olan bir pastanenin tam önünde. güzelce ışıklandırılmış vitrinde çeşit çeşit pastalar, adını bile bilmediğimiz tatlılar var.

    kardeşim, suriyeli gibi pastanenin vitrinine yapışmış bir türlü ayrılmıyor, hatta dilini çıkarıp vitrini yaladığına yemin edebilirim ama ispat edemem. illaki oradan birşeyler almak ve yemek istiyor. annem babama bakıyor, ben de babama bakıyorum, kardeşim cam bariyerini umursamadan pastayı yalamaya devam ediyor, babam yere bakıyor.

    annem sinirli bir kadın biraz da pervasız, babama: "şu masuma bir dilim pasta alamıyorsun sen ne işe yararsın be adam" diyor. babam açıklamaya çalışıyor: "maaşa 2 gün var, 2 gün sonra alırız, şimdi anca yol parası çıkışıyor hafize" diyor. kardeşimi vitrinden uzaklaştırıp, dikkatini dağıtmaya çalışıyorum ama ikna olmuyor, diliyle havayı yalamaya devam ediyor.

    neyse ki bir süre sonra otobüs geliyor, annem babama yol boyunca söyleniyor, hatta ara ara "beceriksizsin" filan diye hakaret ediyor. ben kardeşimi suçluyorum, içimden: "bok boğazlı pezevenk" senin yüzünden kavga çıktı diyorum. annem bir noktada: (bkz: ben evde sana aynısını yaparım) diyor. eve girince de petibör bisküvi arasına lokum döşüyor, puding pişirip etrafına sıvıyor. hatta üzerini de kaysı kurusu ile süslüyor.
    kardeşim "himmf bu ondan değil" deyip yemeyi reddediyor, annem "bok ye! sanki bana istanbul'dan geldin itogli!" diyor.

    annemin yaptığı pasta benzeri ürünü babamla ben yiyoruz, ortamı yumuşatmak için anneme "pek de güzel olmuş eline sağlık" filan diyoruz; kardeşim "hiç de bile, bokum gibi olmuş" diyor, annem "nimete öyle denmez allah bir daha hiç vermez" deyip kardeşime bir tokat atıyor. kardeşim az önce bir dilim pastanın peşinde, mazlum bir mülteci iken, bir anda asi bir militana evriliyor: "zaten bir bok vermiyor" diyor.
    kısmen mütedeyyin bir insan olan babam: "bunu seneye imam hatibe yazdırmak lazım" diyor.

    kardeşim şimdi 44 yaşında, üst düzey devlet memuru ama hâlâ pasta yiyemiyor, şeker hastası. ısrarla akp'ye oy veriyor ve boşluğu yalamaya devam ediyor.

  • ferrari modellerim * * * * *

    gerekce: oglum kac yasina geldin hala oyuncak arabayla mi oynuyorsun?

    halbuki ne ebay birakmistim, ne italya ya giden tandikilara yalvarmistim o modelleri toplayana dek...

    2 hafta konusamadim annemle, en sonunda muhabbetin bombasi ise suydu:

    -üzülme oglum oyuncagi yerine gercegini alirsin ileride

    sustum...