hesabın var mı? giriş yap

  • çok az çocuk sevmemin nedeni olan çocuktur.

    iki yaşlarında ve yanında bir yetişkin olan çocuk yolda gidiyor ve yol üzerinde de kendini temizleyen sevimli bir kedi var. çocuk tekme savura savura yürümeye başladı. yanındaki kadın da "aa bak kedi" diyor ama çocuğun tepkisi aynı.

    o çocuk potansiyel bir kötü insan benim için. hiç öyle "aman da aman çocuk bıcı bıcı" diyerek sevimlileştiremeyeceğim. mimlendi benim için ve kötü bir insan olduğunda asla şaşırtmayacak beni.

    kaç tane aile uyardım böyle durumlarda. tepkileri de hep biricik çocuklarını savunmak oldu. onların çocukları çok iyi, onların çocukları kötü olmaz. uzaydan gelirler hep kötüler.

    aileler nasıl böyle bir şeye dikkat etmezler anlamıyorum. şayet o kadın çocuğu kenarda durdurup "aa yapma bak böyle sevilir" diyerek örnek olsa o çocuk da bunu öğrenebilirdi. bir sevgi ve güven gelişebilirdi hayvana karşı.

    ama yok, insan ne ki yavrusu ne olsun!

    edit: çocuk yetiştirmek bir sanat. yıllar sonra o çocuk kötü birisi olduğunda ailesinin "ya biz nerde hata yaptık?" sorusunun o bir parçacık cevabı işte burada yatıyor. o kadın tarihi bir fırsatı kaçırdın gitti. o çocuk o yetişkinin yönlendirmesini görmedi bilmedi. o kedi onun için tekme atılacak ve uzak tutulacak bir hayvan. o kedinin de bir yaşam hakkı olacağını idrak edemeyecek belki.

    herkes çocuk sahibi olamamalı. ehliyete bağlanmalı bu iş. bir çocuğun düzgün yetişmesine kendini adayamıyorsan yapmayacaksın. "öyle böyle büyür" demeyeceksin. merhamet yoksunu ve ileride toplumun defosu olacak bir varlık büyütüyorsun haberin yok.

    bir elçi olarak debit: (bkz: öğretmen kumru konak'a yardım kampanyası)

  • kullanıcıyı manevi zarar göreceği bir yere yönlendirmek ya da kullanıcı üstünden rızası olmadan çıkar sağlamak amaçlı link abuse eden arkadaşlar, bir süre sonra sözlüğe login olmaya çalıştıklarında başka bir yere yönlenebilirler. (örneğin: €-castig.com)

    mart 2010, dark side

  • japon yönetmen hayao miyazaki nin ustalık dönemi şaheserlerinden bir tanesi. yönetmenin en sevdiğim filmi olan sen to chihiro no kamikakushi den sonra çektiği, ingiliz fantastik roman yazarı dianne wynne jones un aynı adlı romanından uyarlanan film, aynı zamanda içinde bir çok sinema türünü de barındıran, muazzam bir görsel/işitsel şov. (filmin muhteşem müziklerine imza atan, joe hisaishi'yi unutmak ne mümkün!) joe hisaishi - merry-go-round of life

    bir miyazaki eseri izlediğinizde, eğer dikkatli bir izleyiciyseniz şunu mutlaka fark edeceksiniz; izlediğiniz animasyondaki karakterler belli bir yerden sonra, sanki bir dram filmi izliyormuşsunuz gibi size gerçek gelmeye başlayacak. evet miyazaki’nin ustalıkla başardığı şeylerden birisi de bu. beyazperdeye yansıttığı dünyadaki karakterlerin çok gerçekçi olması. her ne kadar filmlerinde yoğunlukla fantastik ögeler bulunsa da, yaratılan dünyadaki karakterlerin hem resim olarak, hem de bu karakterlere yazılan metin içerikleri ile de, size yoğun bir drama sunacağı kesindir.
    sophie'nin tramvay yolculuğu

    animasyon türü filmlerin, gerçek oyuncularla çekilen diğer filmlere göre bazı dezavantajları bulunur. bunlardan en önemlisi, filmdeki karakterlerin gerçek insanlar olmaması sebebiyle, gerçek karakterlerin mimik/jest, kendi sesiyle dublaj vb. oyunculuklarında ön plana çıkan özelliklerini, seyircinin göremeyecek olmasıdır. peki bu açık nasıl giderilmelidir? şöyle ki; filmde derinlemesine işlenecek olan karakter, çocukluğundan olgunluğuna kadar geçen sürede, farklı duygu durumlarında ve çok katmanlı olarak incelikle işlenmelidir. seyircinin karakterle duygusal bağ kurabilmesi için, bu gerçek olmayan karakterler, sıra dışı hayat serüvenlerinin kahramanı olmalıdırlar.
    yırtıcı büyük bir kuş olarak howl karakteri

    işte miyazaki'nin bu muhteşem filminde de, yönetmenin başarı ile gerçekleştirdiği de, tam olarak budur. çocukluğunu ve yetişkinliğini gördüğümüz howl karakteri, sıra dışı biçimde detaylandırılmış ve hayatının farklı zamanlarında yaşadığı inanılmaz deneyimler, izleyiciye gösterilmiştir. ancak bu sadece howl ile de sınırlı kalmaz. filmin ana karakteri olan sophie de, filmin en başından sonuna kadar, geçirdiği değişimin adımları sabırlı bir şekilde atılarak izleyiciye sunulmuştur.
    howl'un olağanüstü işçilikle çizilmiş istirahat odası

    şimdi de filmi özel kılan ve izleyenin yüreğinde duygu dalgalanmaları yaratan, detay denizinde yüzmelere doyamayan hassas seyircinin yürek telini titreten, inanılmaz özelliklerine kısaca değinelim;

    --- spoiler ---

    **** yüreği yaşama sevinci ve çokça heyecanla dolu erkek çocuğu howl'un, yaşadığı gökten gelen mucize, o'nu diğer insanlardan ayırmıştır. elle tutulabilen parlak bir ışık, önce kendi isteğiyle howl'un vücuduna girmiş, ardından kalbinden başka bir yaratığın var olmasına vesile olmuştur. bu varlık dünyada eşi benzeri olmayan bir ateştir. kendi kalbinin derinliklerinden türeyen ve howl'un en yüce arzularını da içeren bu ateş, aynı zamanda o'nun yıllarca azılı düşmanlara hedef olmasına neden olacaktır.
    mucize çocuk "wonderkid" howl
    howl'un kalp ateşi calcifer ile sophie'nin inanılmaz öpücüğü

    ****sophie karakteri howl'dan aldığı güneş ışınları ile aydınlanan "ay" ı temsil etmektedir. ay tek başına yalnız, ıssız ve karanlıktır. ay, içindeki güzelliği ancak ve ancak güneş ışınları ile yansıtabilir. sophie de howl'la tanışıp, o'na aşık olmasının ardından cesurlaşacak, zor görünen engelleri kolaylıkla bertaraf edebilecektir. hatta filmin sonlarına doğru gördüğümüz üzere, zaman yolculuğu yapacak, küçük howl'a geri döneceğine dair söz verecektir. bunun basit anlamı şudur; güneşin kendi varlık sebebi de, kendisine ihtiyaç duyan oluşumlara ışık olup, onların anlamını ortaya çıkarmak. alev alev yanan howl da, sophie'nin sayesinde kendi varlık amacına ulaşmış, sophie ile tamamlanmıştır.
    howl ve sophie 1
    howl ve sophie 2
    howl ve sophie 3
    ay ve güneş

    ****her erkek çocuğunun yüreğinde bir aslan yatar. bu aslanı bir güneş veya hiç sönmeyen bir muma da benzetebiliriz. delikanlı adayının kalbinin orta yerinde parlayan bu "hiç sönmeyen mum" , aynı zamanda çocuğun cesaretine, bilgeliğine ve gücüne bir övgüdür. dostlarını koruyucu/kollayıcı yapısına da vurgu yapan bu yürek ateşi, bizim topraklarımızda "mangal gibi yüreği olan adam" şekliyle tezahür eder. işte howl'un çocukluk mucizesi ve dileği olan bu güçlü/cesur yürek, filmde de mangalları, ocağı hatta kocaman bir şatoyu işleten mekanizmadır. howl'un bu yüce gönlü, o kadar büyük bir güce ulaşmıştır ki, bu gücün getirebileceği olası yıkım dahi, dedikodusu korkuyla yapılan bir fenomene dönüşmüştür.
    süper güçlü calcifer (howl'un kalp ateşi)
    süper güçlü calcifer

    ****bazen çözülmesi imkansız gibi görünen, çok büyük sorunlar, çözüldüğünde aslında ne kadar anlamsız oldukları ortaya çıkar. filmdeki savaşın bitmesi için atılan adımlar, aslında howl'un küçükken başına gelen mucize ayarındadır. hiç kimse fakir, işçi bir kızın saray ziyaretiyle, ya da bir korkuluğun öpülmesi ile koca bir savaşın sona ereceğine, aksi halde inanmazdı. kazananı hiçbir zaman olmayan, daima iki tarafın da kaybettiği bir oyun olan savaşı, elbette howl ile sophie'nin güçlü sinerjisi yok edecektir.
    ---- howl ile sophie'nin konu ile ilgili konuşmasından----;
    howl : "yolu üzerindeki tüm şehirleri ve insanları yok ediyor"
    sophie : "düşman mı, yoksa bizimkiler mi?"
    howl : "ne fark eder ki?"
    savaşın anlamsızlığı 1
    savaşın anlamsızlığı 2
    savaşın anlamsızlığı 3
    azimli öğrenci sophie ve hocası howl

    ****yüce gönüllü her insanın sahip olması elzem olan erdemlerinden bir tanesi de, şüphesiz ki; şartlar ne olursa olsun, doğrudan/dürüstlükten şaşmamaktır. ıssızlık cadısının gazabına uğrayan sophie'nin temiz kalbi ve sıcacık dostluğu, howl ve ekibini derinden etkileyecek, sophie'ye yardım için onlar da seferber olacaklardır. cadının bile filmin ikinci yarısında tatlı bela bir yaşlıya dönmesi, yine sophie sayesindedir. cadı, içindeki kötülüğü kontrol etmeyi de, sophie sayesinde öğrenmiştir. korkuluk/şalgam kafanın sophie'nin öpücüğü sayesinde özüne yeniden kavuşması, elbette "kurbağa prense" yapılan harika bir göndermedir.
    prense dönüşen korkuluk

    ****ışık ve renk kullanımının bu kadar çeşitli, kusursuz ve bu kadar gerçekçi bir evrenin içinde kullanıldığı ikinci bir animasyona rastlamanız oldukça zordur. adeta yaşadığımız sokaklara dolu dolu biçimde işlenen bu renk paleti, izleyicisine usta ressamların müzelerini gezme keyfi de veriyor. miyazaki'nin bu renk cümbüşünden izleyicisine sunduğu fotoğraflardan ufak bir demet;
    calcifer'la sıra dışı taşınma
    sophie'nin işyeri
    yaşlı sophie'nin zorlu yolculuğu
    yenilenen uçan şato
    howl'un mucizevi hayata dönüşü ve görgü tanıkları
    küçük howl'un geceyi aydınlatan mucizesi
    yaşlı sophie'nin tehlikeli ziyareti
    ay ışığında yürüyen şato (moonwalk/rip mj)
    şehir merkezi görseli
    howl'un kirli banyosu
    gökyüzünde sürreal dans
    howl'un üstüne düşen mucizevi ışık demeti
    mucizenin biricik görgü tanığı : zamanda yolculuk yapan sophie
    --- spoiler ---

    miyazaki'nin bu 2 saatlik görsel şöleni, size bulunduğunuz zamanı unutturan cinsten. eğer sizde, görsel ve edebi detaylara takıntılı derecede meraklı bir izleyiciyseniz, bu filmi defalarca tecrübe etme mutluluğunu usanmadan yaşayacaksınız. animelere önyargılı olup da, duygusal ve naif metinlere ilgisi olan seyirci de, mutlaka bu güzel filmi deneyimlemeli.

    not: filmin ingilizce dublajı da çok iyi. filmi orijinal (japonca) dilinde izlemenin keyfi ayrı olsa da, seslendirme kadrosunun müthişliğini de hesaba katarak, filmi ingilizce izlemenin de oldukça fazla keyif verdiğini söyleyebilirim.

  • çılgıncasına yapılaşan, dağı taşı tipsiz çirkin evlerle dolan belde.
    fakat susuz belde.
    su yok datça’da.
    yok abi su.
    yeraltısuları var, onlar da kuruyor.
    yol kenarında, bayırda çayırdaki çeşmeler birer birer kuruyor.
    buna rağmen evlerin otellerin bahçelerinde havuzlar dolup taşıyor, bahçelere yerleştirilmiş sulama sistemleri tüm gün fırıl fırıl çalışıyor, sular yollara taşıyor. evin sahibini uyardığında “faturasını ben ödüyorum sanane” diyor.
    3-5 seneye datça çöle dönecek, içecek su kalmayacak,kimse farkında değil.

    hadi, doğal yaşamı, ağaçları, estetiği falan geçtik, unuttuk, vazgeçtik bunlardan. ama su olmadan nasıl yaşanacak? şu an datça’da son 1-2 senede yapılmış evlerin tamamı dolsa, mevcut yeraltı suları birkaç senede tükenir. her sene daha da kuraklaşıyor, daha az yağmur alıyor. bu kadar insan, bu kadar ev susuz ne yapacak, çok merak ediyorum.

    2017 de 1 ay kadar süren bir susuzluk yaşadık, mahvolduk. denizden bidonlarla su taşıdık tuvalete dökmek için. ve geçen 3 senede binlerce yeni ev yapıldı. ve bu evler 1+1 400.000 liraya satılıyor, bahçeli falan da değil. 2.000 liradan aşağı kiralık ev bulmak zor.

    bu işin bir ilmi yok mu?
    buranın su kaynağı bu kadardır, bu kadar eve yeter, bu yüzden böyle böyle tedbirler alınmalıdır..
    tabii burası türkiye, bugünü kurtaralım, yarına allah kerim.

    belediye de bütün yıl datça’ya gelin diye deli gibi reklam yapıyor. tamam turizm geliri önemli datça için. ama su yok abi, çok yakında susuz kalacak datça.
    kaçak yapılar, site inşaatları türkiye’nin en önemli tarihi kazı bölgelerinden biri olan knidos’un dibine kadar girmiş, denize sıfır (gerçekten sıfır, adam kapıdan çıkıp denize giriyor, bağlarözü isimli, knidos’a 3-4 km mesafede bir kıyı) evler yapılmış, hepsi dimdik ayakta duruyor, hızla çoğalıyor, belediyenin umrunda değil. belediye sağda solda prefabrikleri, derme çatma barakaları yıkıp fotoğraflarını facebook’tan paylaşıyor.

    huzur adası falan değil; biraz etrafında olup bitenlere duyarlı insanlar için huzursuzluğun, yokoluşun, çirkinleşmenin, yıkımın, çölleşmenin adresi datça.

    edit: ekşişeyler’e düştükten sonra çok sayıda mesaj geldi, hepsini cevaplayacak vaktim yok, özür dilerim. herkese teşekkürler.
    datça belediyesi de “kısmen doğru” demiş, yanlış olan ne varsa memnuniyetle düzeltirim.

  • 2-a sınıfından cevdet'in muhteşem boğazdışı şakasına gülmekten tamamını okuyamadığım tehdit. kıyamam, çinirlendin mi çen?

  • sozluk ile yaptigi anlasma geregi her gun itina ile ovulmesi gerekirken, gun itibariyle saat 10:00 olmasina karsin hala ovulmemis olan sarkici. hemen ovelim de tazminattan kurtulalim.

    mercury'nin tek rakibi, lennon'in tek varisi.

  • d smart adlı kuruluşun aylar süren ısrarlı call center aramaları, arkadaşımda şu radikal yalana neden olmuştur.

    d: şöyle indirimler var böyle indirimler var bıdı bıdı...
    a: ya bizim televizyonumuz yok aslında.
    d: o zaman şöyle yapalım, televizyon verelim. böyle yapalım hebe hübe..
    a: ben körüm.
    d: pardon...... geçmiş olsun.