hesabın var mı? giriş yap

  • faiz ne önce ona bakmak lazım.

    şu anda en yüksek faiz veren banka %13-14 veriyor. bundan gelir vergisini düştüğünde sana %11-12 net faiz kalır. tabi burada da enflasyonu düştüğünde %1 net kar elde edersin. parasını faize yatıran bir kimse 200 bin tl'de, 1 senede elde edeceği net kar 2 bin tl'dir.

    evlerin kiralarına baktığınızda 200 bin tl değerindeki bir evi 800-900 tl'ye çok rahat kiraya verirsiniz. bu da senelik 10 bin tl eder. bunun yıllık gelir vergisi 750 tl'dir. size 9.250 tl kalır net olarak. bu arada evin değeri ise en az enflasyon oranı kadar artar (emlak fiyatları şişmiş bir yerden almadıysanız). bu durumda 200 bin tl'den net geliriniz senelik 9.250 tl olur. bir evi 30 bin tl harcayarak baştan ayağa elden geçirebileceğinizi düşünürsek ve bunun en az 10 yıl idare edeceği göz önüne alınırsa, ev için senelik 3 bin tl amortisman düşünülebilir. buna göre de senelik net karınız ev yatırımında 6 bin tl civarında olabilir.

    faiz ile kira arasında bu şekilde önemli bir fark oluşuyor.

    ha ama tabi bu değerlendirme faize yatırıp 10 sene kalması ile ev alıp 10 sene kalması arasındaki karşılaştırmadır.

    siz 200 bin tl ile kısa vadede bir şey yapacaklarsa, o zaman zaten ev yatırımı olmaz. ev yatırımı daha çok memur yatırımıdır. alıp, kiraya verirsin, senin bütçene desteği olur, emekli olup maaşın düştüğünde aç kalmamanı sağlar vs.

  • burda mallarını kiraya verip almanya’da sosyal yardım alma devri bitti. bitti o iş.

    derhal ülkeye dönün bu güzel vatanda hep beraber yaşayalım. eurosuz, reisimizin uygun gördüğü şekilde.

    edit: aranızda hala ironiyi bilmeyenler var.
    edit: fikrinizi merak etsem tek tek mesaj atarım sen bu konuda ne düşünüyorsun diye. dolayısıyla fikirlerinizi bana göndermeyin.

    ayrıca uzun lafın kısası;
    (bkz: #112945024)

  • evvelâ osmanlı imparatorluğu'nda tüm kudreti elinde bulunduran kişilerin yukarıdan aşağıya şöyle bir sıralamasını vermek isterim:

    - padişah

    - valide sultan

    - saltanat veliahtı olan şehzade

    - şehzadeler

    - sultanlar ( padişah kızları )

    - kadınefendi

    ( padişahın dört hâtununun genel adıdır. protokolde çocuklarına göre değil, padişah ile evlenme tarihlerine göre sıralanmışlardır.

    1) başkadın
    2) ikinci kadın
    3) üçüncü kadın
    4) dördüncü kadın

    - sultanzâde ( osmanlı padişahlarının kızlarından olma erkek torunlarıdır. asla tahtta hak iddia edemezler )

    - hanımsultan ( osmanlı padişahlarının kızlarından olma kız torunlarıdır )

    - ikbal, nâm-ı diğer gözde ( padişahın karı koca hayatı yaşadığı ancak genellikle padişahtan çocuk yapması yasak olan kadınlardır.

    - şehzade zevceleri

    - peyk ( padişah kadınları ve gözdelerinden sonra gelen hâtunlardır. yani 8. kadından sonrası )

    - şeyhülislam ( eğer padişah hocası ise )

    - sadrazam

    - kazaskerler

    - osmanlı imparatorluğu'na bağlı özerk bölgelerin yöneticileri ( kırım hanlığı gibi )

    - vezirler

    - nişancı ve defterdar

    - beylerbeyleri

    - ferikler ( korgeneral )

    - askerî - mülkî ve ilmî olarak devlet erkanının son kademeleri.

    ( albaylar, yarbaylar, kapıcıbaşı, kolağası, müderris, başçavuş vs. )

    kasapbaşı, bakkalbaşı gibi esnaf zümresinden yöneticiler de bazı törenlerde protokolde yer almışlardır.
    nasıl mutlu oluyordur kim bilir*

    osmanlı'da bakkal esnafı/ passenger28

    osmanlı imparatorluğu'nda devlet erkanının törenlerde hangi sıralamayla oturup nasıl giyinecekleri gibi kurallar hep belirlenmiş hâldedir. bununla görevli teşrifatçı ( teşrifatî ) ilk başlarda dîvân-ı hümâyun'a bağlı iken daha sonra doğrudan sadrazama bağlanmıştır.

    dönem dönem bu kurallarda çeşitli değişiklikler olduğu gibi protokol krizleri de yaşanmıştır.

    şeyhülislam eğer padişahın hocası ise veziriazamdan önce yer alır protokolde.
    törenlerde bütün yerli ve yabancı devlet erkanı padişahın önünde eğilip eteğini öpmek zorundadır.
    şeyhülislam ise yere kadar eğilmez ve padişahın eteğini değil elini öper idi.

    kanunî sultan süleyman döneminde hazırlanan nizamnâme ile kıdem ön plana çıkarılmış ve defterdâr ile nişancıdan hangisi kıdemli ise o, protokolde öne alınmıştır.

    kanunî sultan süleyman, daha sonra idamına hükmedeceği pargalı ibrahim paşa'ya inanılmaz yetkiler vermişti malumunuz. işte bunlardan biri de protokol ile ilgili olandır. çıkarılan nizamnâme ile bundan böyle yabancı elçilerin kanunî sultan süleyman ile doğrudan konuşmaları yasaklanmış, pargalı ibrahim paşa ile görüşmeleri istenmiştir.
    tıpkı padişaha yaptıkları gibi gidip pargalı'nın önünde eğilip eteğini öpmüşlerdir.

    eğer olağanüstü bir durum olursa ve elçinin sultan süleyman ile görüşmesi gerekirse kanunî tahtında oturmuş ancak elçinin padişahın yüzüne bakması yasak olduğundan padişahın yanında ayakta duran pargalı'nın yüzüne bakarak konuşmuşlardır.

    pargalı ibrahim paşa'nın ne denli kibir zehirlenmesi yaşadığına ve buna sultan süleyman'ın da sebep olduğuna dair bir anekdot paylaşmak isterim:

    1533 senesinde istanbul'a gelen kalabalık bir alman heyeti önce pargalı ile görüşmüşler ama onunla anlaşamayınca sultan süleyman onları huzuruna kabul etmiştir.

    elçiler topkapı sarayı'na girdiklerinde avluda önce 2 fil görmüşler; daha sonra ikinci avluda 10 tane de aslan ile karşılaşmışlardır. daha sonra 2 adet kaplanın arkasında duran dîvân-ı hümâyun üyelerini selamlamışlar ve yaklaşık 150 kişiden oluşan padişah muhafızlarının arasından geçip hazırda bekleyen 3000 kişilik yeniçeriyi görmüşler, bu anları da bir daha hayatları boyunca unutamamışlardır.

    dersaadet'te ilk kez görülen hayvanlar/ passenger28

    nihayet padişah ile görüşmüşler ancak kanunî sultan süleyman son kararı damat ibrahim'e bırakmış ve o da olur vermediğinden ötürü anlaşma sağlanamamıştır.

    avcı mehmed'in huzuruna çıkan bir avusturya elçisi ise padişahın eteğini öpmek için eğilmeyince sırtına bir yumruk yemiş ve yere düşmüştür.

    aslında osmanlı'nın gittikçe nasıl zayıfladığını da anlıyoruz arkadaşlar.

    ikinci mustafa döneminde bir fransız elçisi ise padişahın huzuruna kılıçla çıkmak istemiş; dayak yiyerek doğruca ülkesine gönderilmiştir. aynı şeyi kanunî zamanında yapsa idi galata'dan denize atılırdı muhtemelen.

    değişen dünya ile birlikte osmanlı teşrifat nizamnâmeleri de sürekli değişmiştir.

    ikinci mahmud döneminde avrupa ülkelerindeki protokol esasları örnek alınarak " teşrifat mecmuası " hazırlanmıştır.

    tanzimat'ın ilanından sonra ise dışişleri bakanlığı teşrifatı diyebileceğimiz bir yönetmelik hazırlanmış, hatta sultan abdülaziz yurtdışı gezisinde yanında " teşrifat nazırı " ünvanıyla tercüman kamil bey'i bulundurmuştur.

    son olarak ikinci abdülhamid, teşrifat-ı umumiyye müdüriyeti'ni kurdurmuş ve bu bu teşkilat 1923'e değin varlığını devam ettirmiştir.

  • sen almanya'da çalışıp çil çil avroları biriktir, tatile giderken pintilik edip mehtap family diye otel seç.

    çok da güzel iyi olmuş bence dediğim, rezalet olmayan olay.

  • mistik ögelerle süslü bir öykü, masalsı çizimler ve renkler ve de kelt ezgileriyle kulak okşayan müzikler... belki o kadar iddialı bir yapım değil, ama kendine has bir hoşluğu sevimliliği var bu animasyon filmin. pangur ban'i ise bizim van kediciklerinden biri canlandırıyor sanki. o kadar şirin, o kadar güzel ki kedicik, insan karelerden kaçırıp kendine saklamak istiyor.

    ve tabii büyülü melodilerle süslü "aisling song"... müziğiyle darmadağın ediyor bünyeyi.

  • vertical'la horizontal'dan daha fazla karıştırdığım işaretlerdir.

    "kar=kış modu(ısıtır) - güneş=yaz modu(serinletir)" de
    "kar=soğutma modu(serinletir) - güneş=ısıtma modu(ısıtır)" da olabilir gibi geliyor ve bu farklı iki durumda klimanın yaptığı işin tanımı taban tabana zıt oluyor.

    her iki fonksiyonun sıcaklık aralıklarının da aynı olması (16-30) durumu iyice karıştırıyor. 30 dereceye soğutmak diye bişi olamayacağı için, soğutma fonksiyonu 24'ten yukarısına çıkamasa mesela anlamak daha kolay olurdu.

    ha zaten en nihayetinde seçtiğim dereceye getireceksen o zaman da iki mod koymanın ne anlamı kalıyor?

    (belki bu iki mod arasında sıcaklıktan daha başka fonksiyonel farklılıklar da vardır ama çoğu klimada öyle bi özellik olması yönünde bi umudum yok.)

    vertical limit gibi bi şifre lazım...

    edit: yalnız olmamak iyiymiş. ama özelden "kar tabi ki kış modudur amk mal mısın?" yazanlarla "ahah mal değneği kar tabi ki soğutmaktır" yazanları birbiriyle eşleştirip izlemek istiyorum... sadeleşsinler kendi aralarında. iyi olan kazansın...

    (cevap “kar sembolü soğutur” olarak netleşti)