hesabın var mı? giriş yap

  • küçükken uzaylılarla ilgili ne bulursam okur, kütüphanelere gider araştırmalar yapar, ilgili gazete küpürlerini, yazıları ve fotoğrafları hepsini tek bir dosyada toplardım. bir sabah uyandığımda çekmecemde dosyamın olmadığını gördüm. evin altını üstüne getirdim ama yoktu. dosya kayıptı. yıllarca dosyanın uzaylılar tarafından fark edilip kaçırıldığını düşündüm. bundan ötürü hiç üzülmedim, hep gurur duydum. bu olaydan 12-13 yıl sonra ise annem, "ben o dosyayı çöpe attım çünkü kafayı yiyiyosun sanmıştık" dedi. tüm büyüyü bozdu. madem çöpe attın bunu bana neden söylüyosun anne? yıllarca ben bunun hayaliyle yaşadım. hayali bile güzeldi uzaylıların ben uyurken odama ışınlanıp "cixuavicuw..xceiviciuw.." sesler eşliğinde çekmecemi açıp, dosyamı alıp, bana dokunmadan gitmeleri. çünkü bu, bana verdikleri değeri gösteriyordu. meğer dosyam o gün geceyi başka bir galakside değil, ümraniye çöplüğünde geçirmiş...resmen hayal kırıklığı bu. demek bir çocuğun o yaşlarda uzaylılarla ilgilenmesi kafayı yeme göstergesi? kedileri ıslatıp havaya atsaydım, arkadaşlarımın sokak ortasında donlarını indirseydim, bakkala seslenip uzaktan nah çekseydim ve hiçbir gereği yokken zillere basıp kaçsaydım kafayı yemiş olmayacaktım öyle mi?

  • (bkz: arkadaşlar yeliz konuşuyor)

    edit: başlık sahibi çok sevgili yazar, başlığını sahipsiz bir evlat misali ortada bırakıp kaçtığı için ilk entry bizimki olmuş.. bazı yazarlar, bugün hortlayan bu başlığı benim açtığımı sanıp mesajlar atmış.. başlık benim değil, entry’m de @2 mahiyetindeydi, fazla sikmiş, öldürmüşüz ilkini..

    kusura bakmasın..

  • bence bu işin sonu "ticari itibaarim zedeleniiyo!" diye kendine pay çıkaran sevgili acun abi'mizin "koviyirim ulan hepinizi bu kanaldan!" demesiyle bitecek gibi görünüyor son tahlilde... bu hemen olmaz ama kademeli olur gibi... zira tv8 stüdyosu "yol geçen hanı" misali bir yere döndü. bu kadarına pes diyor; candan kardeşleri, murat boz'u ve eser yenenler'i üç hayır ile uğurluyoruz.

  • anladığım kadarıyla; nft kavramını anlayamadım diyen insanların %97,63'ü bu kavramı anlamış, ancak anladığı şeye bu kadar para verilmeyeceği için kesin ben olayı yanlış anlıyorum diye düşünen kişilerden oluşmakta.

    hayır dostum hayır... aslında anladın. gerçekten işin içinde bir aptallık ya da kötü şeyler var.

  • fenerliler diyorlar ki eğer ki bir sezonda lig veya eleme farketmez iki organizasyon varsa ve iki şampiyon varsa ikisi de sayılmalı.

    buna göre fenerbahçe şampiyonluk sayısına türkiye kupalarını da dahil etmeli. hatta zamanındaki cumhurbaşkanlığı kupası başbakanlık kupası süper kupalar da (bazıları birbirinin devamı organizasyonlar). o maçlarda ter döken futbolcuların emeği yok mu sayılsın? o kupalar fasulyeden kupalar mı?

    bu durumda müzedeki resmi tüm kupalarının sayısına göre yıldız verilmeli. ama fenerbahçe buna yanaşmıyor. bazı kupalar sayılsın bazıları sayılmasın diyorlar. neden? çünkü galatasaray'ın müzesinde daha fazla resmi kupa var. insan sırf rakibinde daha fazla kupa var diye kendi kupaları sayılmasın onlar fasulyeden kupa der mi? o kupaları almak için ter döken futbolcuların emeğine ihanet eder mi?

  • çürütmek için kafkas dağlarında, karadeniz dağlarında falan gözlemlenen üç beş ninenin yetersiz kalabileceği iddia. nineler tıknefes olabilir. yazıktır, nineleri bu işe bulaştırmayın. ama madem ninelerden dem vurulacak, en az 300-400 kontrol ninesi lazım bu iş için. bilim şakaya gelmez çünküsü.

    yeteri kadar nine örneklemesi ile peru'da bi araştırma yapıyorlar bu konuyla ilgili efendim. konu önünde sonunda gelip hormonlara çatıyor amk. geçen gün yaşlandıkça aşık olmak zorlaşır falan diyordu sözlükçüler. orada yaş ile birlikte herşeyin zorlaştığını, çünküsü hormonal sistemin gençken olduğu kadar aktif olmadığını klavyem döndüğünce anlatmaya çalışmıştım. reverse engineering ile tekrar bişeyler deneyeyim hadi.

    mevzu yine hormonlar ama bu sefer yüksek irtifada hormon konsantrasyonunun seviyesi ile ilgili.

    araştırma peru and dağlarında 210 kadın üzerinde yapılıyor. madem ninelerden yürünecek. yürünsün arkadaş!

    and dağlarında 4,000 metre ve daha üzerinde irtifada yaşayan 210 kadın* bir kontrol grubu. diğer grup ise 150 kişilik bir başka bir nine grubu ki bunlar da başkent lima'da deniz seviyesinin 150m üzerinde yerleşkelerde hayatlarını sürdürüyorlar.

    iki grupta da yaşlar aynı seviyede. bir iki yaş oynama olur en fazla ortalamadan. şimdi şurası bi gerçek, yüksek irtifalarda yaşayan kadınlar salgın hastalıklara karşı daha dirençsiz ve bu sebepten ölümler daha sık görülmekte. dhea ve dheas diye iki hormon var efendim, yani dehidroepiandrosteron ve dehidroepiandrosteron sulfat. bilimafacanları, bu iki hormon konsantrasyonunun yüksek irtifadaki kadınlarda özellikle ergenlik dönemlerindeyken çok daha yavaş yükseldiğini gözlemliyorlar. bu steroid hormonları, böbreküstü bezlerde üretilmekte sonra doğal yollarla kana ve oradan beyin dokusuna karışmakta. ilki, ki prasteron diye de biliniyor, bünyenizin fiziki ve mental anlamda fit olması açısından çok önemli. her ikisi içinde böyle aslında bu. ama ne dedik biz entrilerimizde, yaş aldıkça bu hormonların da oranları düşüyor. nerede anlattık? şurada anlattık.

    efendim araştırmalar gösteriyor ki, bu hormonların konsantrasyon seviyesi, and dağlarındaki ablalarda, hiçbir zaman deniz seviyesinde lima'da yaşayan ablalarda olduğu seviyeye çıkamıyor. dağlarda yaşayan 60-70 yaş arası ninelerde seviye olması gerekenin sadece %40'ı

    kaynağı için açmayın nineler!!!!

    bu araştırmaya dayanarak da diyorlar ki: hormon seviyesi yaşla birlikte düşecek evet ama yüksek irtifada bu kadar ekstra fazladan düşmesi, yüksek yerlerde yaşayan bacılarımızın daha hızlı yaşlanıyor olmasının müsebbibi olabilir.

    peki bu amk hormonu yaşlanma konusunda hakkaten bu kadar önemli rol oynuyor mu? efendim dhea ile bir grup fare beslenerek normal fareler arasında bir ömür süreci kıyası yapılıyor. dhea verilen farecikler diğerlerinden 1/3 daha fazla süre yaşıyorlar. dahası, hormonlu fareler daha genç görünüyorlar. yaşlılığın getireceği bazı bariz hastalıklara çok dirençliler. misal diyabet, ya da kalp hastalıkları gibi gibi...

    dahası, bu iki hormon kanser ve obezite gibi iki belanın da kontrolü için vücudun doğal ilaçları.

    ama ne olursa olsun, endokrinolojistler temkinli. çünkü birkaç hormon daha yaşlanma ile alakalı rol alabiliyor insan vücudunda. misal erkeklerde testosteron. ya da her iki cinste büyüme hormonu.

    öte yandan bu dhea hormonunun sentetik versiyonları da var ve satışta. etkileri ise kemiklerin kalınlaşması, enerjik bi haller oluyo sonra mesela libidonuz artıyo falan. ama bu hormon desteği daha çok addison hastalığından muzdarip hastalar üzerinde kullanılmakta. yani böbreküstü bezlerin çalışmadığı durumlar efendim.

    ezcümle, teori doğruysa bile en çok hormonal etki rol oynuyor görünüyor.

    son bir bilgi daha. yükseklerde oksijen oranı aynı. %21. her yükseklikte bu böyle ama yükseklerde boyle yasası hasebiyle basınç düşük yani her türlü gazın moleküler miktarı az. ince yani hava. hal öyle olunca ciğerlerinizdeki basıncı anormal düşürmeniz gerekir ki hava içeriye aynı miktarda dolabilsin. e bu çok zor tabi.

    burada o konuyu en vahşi haliyle ve daha etraflıca karalamıştım zaten.