hesabın var mı? giriş yap

  • açıkçası benim anneannem hiç bir şey öğretmedi bana. kadının hayat felsefesi şu şekilde:

    ''yi, iç, sıcak tut kendini, yi, yat, bismill, yi, çay iç içini ısıt, yimek yi, sıcak tut kendini tirrik olma, bismilll, yi, yavrım, çay iç, bismill, yavrım, foksu aç, bismill...''

    anneanne ne lan öyle? modern gibi takılmalar. bildiğimiz nene bu işte.

  • christopher nolan in 16mm kamera, minicik bir butce ve oyuncu olarak arkadaslarini kullanarak cektigi film noir havasinda 70 dakikalik film. filmdeki sasirtici derecede usta yonetmenlik, ilk filmini cekecekler icin yeni bir standart olmakta, "ne yapalim bu daha benim ilk filmim" bahanesini gecersiz kilmaktadir. kisa filmcilerin, yeni yetme yonetmenlerin muhakkak seyretmesi, feyz almasi gereken bir filmdir.

  • "siz antik tiyatroyu görme heyecanı içinde yürürken, sizin paranızı almak üzere ellerinde hiçbir anlamı olmayan eşyalarla yalvararak sizi taciz eden bu kalabalıkla karşılaşmak tüm neşenizi kaçırıyor."

    müthiş bir gözlem. türkiye'nin herhangi bir yerindeki turistik bölgenin yöre halkını eksiksiz tanımlamış teyzem.

  • roma katolik kilisesinin uydurdugu,günah çıkarma ayiniyle ebedi cezaları bağışlanan günahkarların dünyada ve arafta ödemesi gereken cezalarının,işleyecekleri bir sevap karşılığında(bağıs) bağışlanması için verilen belge.birçok katedralin yapımı enduljans "satışı" denilen işlem sayesinde finanse edilmiş.ama tabi papalar dikkatle vurgulamışlardır ki "enduljans satın almak,günahlardan pişmanlık duymaksızın işe yaramaz"!ruhlarına allahtan rahmet diliyorum.
    günümüz müslüman ülkelerinde?! cennetten arsa satmak gibin birşey!zavallı insanlar selamete ereceğiz diye bol bol tokatlanmışlar yani.
    tabi herzaman bu gidişata dur diyen bir kahraman çıkar.buradaki ise ;

    (bkz: martin luther)

    konu ile ilgilenenler için filmi bile var.

  • ulan gol olmuş? ben nasıl bir linkten izliyorsam artık, henüz vodafone arena inşaat görüntüleri var. az önce beton mikseri, geri geri yanaşırken adamı eziyordu.

  • senerlerdir tükenmişlik sendromunun dibinde yaşıyorum. çoğu zaman işe sürüne sürüne gidiyorum. ama gidiyor muyum? gidiyorum. neden? çünkü mecburum. çünkü bugüne kadar kazandıklarım bırakın yatırım yapmayı, harcamalarıma anca yetti. çünkü ben meryem değilim, benim böyle bir lüksüm yok. çatlayana kadar koşturulan at misali çatlayana kadar çalışmak zorundayım. çünkü ben sistemin milyarlarca ucuz kölesinden biriyim.

    bunları meryem uzerli'yi tenkit etmek için yazmadım. aksine sonuna kadar destekliyorum, paranın kölesi olmadığı için saygı duyuyorum. daha çok para daha çok para demeyip kendi sağlığını düşündüğü için.. dünyanın adaletsizliğine, sistemin bozukluğuna bir vurgu sadece benimki.

    tükenmişlik sendromu, veya diğer başka rahatsızlıklar lüks oldu artık. insan sağlığı lüks oldu. çünkü insanın değeri parayla ölçülür oldu. böyle sürdüğü sürece tükenmeye mahkumuz.

  • simdi farkettim ki gercek hayat boyle bisey degil.
    annemle yarismayi izledikten sonra yemek masasina oturduk.
    her zaman parmaklarimla birlikte yedigim ayse kadin fasulyeyi tadip "damak zevkime uygun degil kubra hanim" diyerek reddettim. bir de ne goreyim kubra hanim beni masadan "git ne halin varsa gor serseri" diye kovdu; arkadan da gudumlu anne terligini firlatti.

    su an odamda web kameraya bakarak
    "bence bu hafta kubra hanim cok stres altindaydi, yemeklerin tadi yoktu" diye kayit yaparken anne yine gelip bu sefer bilgisayar kablosunu cekti, yatagima kactim.

    yorgan altinda puan kartimi kaldiriyor ve 2 veriyorum o da yarin vercegi harcligin hatrina.

    tanim: disarda olsalar hapur hupur yicekleri yemeklere sirf kamera karsisinda olduklarindan ve uc kurus para yuzunden burun kiviran ariza tipleri secen yarisma gorunumlu sahin.