hesabın var mı? giriş yap

  • mhp genel başkanı devlet bahçeli'nin grup konuşmasında sarf ettiği sözlerdir.

    ülkenin parasının nerede olduğunu sormak da ihanet oldu.

    biz komple gidelim abi, yakında nefes alarak da ihanet edeceğiz bu ülkeye.

    tayyip ve devlet beyler biz olmadan daha da rahat ederler bu ülkede. halka gerek yok, 15-20 yönetici yeter bu memlekete. halk olduğu zaman hesap vermek zorunda oluyorsun.

    70 küsur yaşındaki adamları hesap vermeye zorlamamış oluruz böylece. babalarının çiftliği gibi kullansınlar ülkeyi, biz başlarını ağrıtmayalım.

    edit: tashih

  • var böyle bir şey. tüyler ürpertici. tekrar kavga başlatıcı.

    mesela bugün tanık olduğum bir olaydan yola çıkayım;

    banka kuyruğunda bekleyenler var diyelim ya da hastanede doktorun odasının önünde bekleyen kalabalık da olabilir. sıra oluşundan mütevellit ortam zaten azıcık gergindir. aniden bi itiş kakış; ''sıra bendeydi'' gerginliği çıkıyor. atışma başlıyor taraflar arasında. ''arkadaşım bi müsaade et'', ''önce ben geldim lan'' lafları tansiyonu yükseltiyor yavaştan. sonra taraflardan biri yumuşuyor, ''can sıkacak bi durum yok, güzel abim gel sen geç benim sırama'' diyor.. ortam yatışıyor hafiften, tam mırıl mırıl eden kalabalık susacakken tartışmanın taraflarından diğeri, asabi olan patlatıyor bombayı

    - hah işte böyle susarsın, adam ol. !!
    ya da
    - illa uyaralım mı yola gelmen için !!11
    ya da
    - ha şöyle aferim!

    ulan napıyorsun yaa :((( niye kışkırtıyosun adamı? sonra kesin büyük bir kavga çıkıyor, daha bugün gördüm. sus işte adam hazır alttan almış.
    o son anda edilen laf var ya laf! kanın beyne sıçradığı andır. arada susmak lazımdır.

  • 20 sene önce aramızdan ayrıldığında daha 14 yaşımdaydım. o zamanlar yaptığı müziğe ne kadar hakimdim pek hatırlamıyorum ama hatırladığım; herkesin birbirine benzediği tek boyutlu ekrandaki belki de tek 3 boyutlu karakterdi, farklıydı. kostümüyle, konuşmasıyla, mimikleriyle, söyledikleriyle diğer herkesten ayrılıyordu, ilgi çekiyordu. o yaşlarda çocuklar hem aileleri tarafından, hem toplum tarafından hem de tv tarafından bir kalıba sokulmaya çalışırlar ve belki de bu kalıba uymamasına rağmen o ekranda görebildiğimiz tek kişiydi. belki de "herkes gibi olmasan da, sen sen olsan da olabilir" düşüncesinin tek umuduydu, bilemiyorum ama ilgimi çekiyordu.

    sonra o kendisine en yakışacak yerde, her şeye başladığı trt'de hayata veda etti ama arkasında bıraktıkları ile ben büyümeye devam ettim ve müziğine de aşık oldum.

    bugün her yerde kullandığım mahlasımın zeki müren'in mahlası olan mesut bahtiyar olması sadece yaptığı müzik midir? sanmıyorum. muhafazakar denilen bir ülkede mini şort giyebilmesidir, buna rağmen kendine paşa denmesidir biraz da. sosyolojik vaka olarak incelenmelidir zeki müren karakteri. zeki müren benim için bu ülkede bir umuttur. ne kadar toplum baskısı yaşanırsa yaşansın, "yok yok bu ülke farklı, korkma. sen sen olmaya devam et" umududur belki de.

  • 100 üzerinden 130 ile dede korkut anadolu lisesi 1. sınıfta aldığım fizik notumdur.

    olay şöyle gelişti efendim:

    efsane bir hocamız vardı. süzmenin tekiydi. ajdar tipli bir vakaydı. sınavlarında a.b.c.d.e.f.g.h.ı.j.k.l.m diye gruplar olurdu ve hepsinin de soruları tamamen farklı olurdu. bazen bir sınıfta aynı gruptan olan 3 kişi falan olurdu.

    neyse bu eleman yan sınıfta sınav yapmaya girmeden önce kapıda bizim mikail "hocam napıyorsunuz" dedi, hoca da "sınava giriyorum" dedi. neyse mikail hocaya "hocam elinizdekilerden bir tane versenize" dedi ve hoca da sınav kağıtlarından birini verdi. o derece süzme idi. koptuk o an. mikail d grubu bir kağıt almıştı. sorulara baktık, çözmek mümkün değil. herkes çözmeye çalışıyor d grubunun sorularını ama imkansız gibi. mikail 3 tanesini çözdü, başka soruları çözebilenler oldu kendilerince, herkes o grubun sorularını yazdı ve hoca süzme olduğundan hocayı kandırıp herkes d grubu alır yırtarzı eşiğine odaklandı.

    yan sınıfın sınavı bittikten sonra hoca bize girdi. girdi derken öyle değil. sınıfa girdi yani. neyse. hoca kağıtları dağıttı. önce kız hocam ben d grubu alabilir miyim diye kağıdını verdi hocaya. hoca verdi. sonra herkes d istedi. yaklaşık 20 kişi falan d grubu oldu. daha fazla d grubu kalmadığından d grubu olamadı diğerleri. ben de d grubu alamayanlardandım. benim grubumdan 4 kişi vardı sınıfta. önümdeki ezgi, yanımdaki sıra arkadaşım yiğit, arkamdaki sena ve ben. öyle denk getirdik kağıtları değiş tokuşla.

    velhasıl 4'ümüz de zeki çocuklardık. ama sorular harbiden kazıktı. sınıf birbirine girmişti. millet alenen kopya çekiyordu ama hoca süzme olduğundan hiçbir şey demiyordu. curcuna içinde herkes mikail ve çevresinde d grubunu yapmaya çalışıyordu. biz de baktık her soruyu çözemeyeceğiz. ben 3 soru çözebildim o kağıttan. ve fizikte en iyi öğrencilerden biri olmama rağmen. diğer arkadaşların da çözebildiği sorular ile toplamda 7 ya da 8 farklı soru çözebildik. aralarda yanlış da çıkar, hoca da süzme diye ben fikir öne sürdüm. dedim ki aynı soruları arka sayfaya da cevaplayalım. hoca süzme, anlamaz. yuttururuz. kızlar cesaret edemedi. yiğit 4 tane mi ne soruyu arka sayfaya tekrar cevapladı. ben de ondan daha fazlasını.

    ama sorular kazık olduğundan hiç emin olamıyorduk. ne alacağımız tam sürpriz olacaktı. öyle de oldu.

    sınav sonuçları açıklanıyordu 2-3 hafta sonra. ben ve yiğit arka arkaya geliyorduk sınıf listesinde. hoca başladı okumaya. d grubu tam sıçışta idi. en güvendikleri isim mikail, ilk açıklananlardandı. 45 almıştı. ondan yüksek alan da yoktu d grubunda. herkes 15-20 gibi notlar alıyordu. daha düşükler de vardı.

    hoca okuyor

    ali 10
    veli 05
    deli 25
    sena 80 (bizim gruptan) oooovvv çekiyor millet
    ...
    ..
    ezgi 80 (bizim gruptan) oovvvv çekiyor millet ben sıçıştayım. onlar zaten 8 soru yapmıştı. o zaman bizim hile anlaşılacaktı.
    ..
    ..
    yiğit 120 (sınıf yarıldı) biz koptuk
    uğur 130 (sınıf krize girdi) gülmekten ölüyoruz.

    neyse herkes bitince bizim süzme bize döndü:

    - çocuklar sizin kağıtları 3'er defa topladım her seferinde 120 ve 130 çıktınız. (biz anladı sanacakken) biliyorsunuz bir sınavda 100 puandan fazla alamazsınız, sizin 20 ve 30 puanlarınızı 2 sınavlarınıza ekleyeceğim. aferin çocuklar!

    yemin ediyorum sene bitene kadar güldük. hala da gülüyorum yıllar geçti amk. bir insan nasıl bu kadar süzme olabilir:)

    efsane hocaydı yeminle. her ders uçuk başka vukuat olurdu:)

  • şimdi gördüğüm video.
    yemin ediyorum çok az şeyi böyle zevkle izledim..
    o korumaların acizliğini gördüm ya dünya gözüyle bu bile bana yeter..

    şşş noldu la korumalar.!! bi tarafınız yemedi değil mi, protestoculara dokunmaya, bırak göz altına almayı, bırak ağzını kapatmayı, bırak iktirip kaktırmayı, elinle dokunamıyorsun bile..
    elinden gelen sadece öööeeeeeeeaaaaaağğğğğğhhhhh diye bağırmak..

    noldu yemedi di mi?
    şu acizliğinizi görmek bile yetti bana. ahahahahhaha..

  • eğer engelli bir birey değilseniz,merdiven kullanmanızı tavsiye ederim! hatta merdiven çıkmak istemeyenler için yürüyen merdiven dahi bulunuyor! çok etkileyici değil mi

  • siyasal islam boktur.
    siyasal islam bok çukurudur.
    siyasal islam içi irin idrar ve bok dolu bir çukurdur.
    kim bundan besleniyorsa boku ve irini yudum yudum içmektedir.

  • az önce ankara çayyolu beğendik mağazası açık büfe kahvaltı bölümünde başıma gelen olaydır. kasiyerin verdiği bilgiye göre, mağaza müdürünün talimatı ile, simitlerde kahvaltının kg fiyatı ile tartılarak satılmaya başlamış. bu sayede az önce 1(bir) adet simite 5.25 tl ödemiş oldum. şimdi bodrum'da 50 tl'ye lahmacun yiyenleri daha iyi anladım. gerçekten insan kendini çok farklı hissediyormuş. :)