hesabın var mı? giriş yap

  • bu ev yanma hikayeleri de hiç böyle eğitimli, bürokrat, üst sınıf bir ailenin başına gelmez. ne hikmetse hep böyle hocalardan yardım isteyecek modellerin başına gelir.

    hocalara ihtiyacımız var adlı pr çalışması. sıkılmadınız yüz yıllardır masal hikaye peşinde gezmeye.

  • arkadas ucaktan iner telefonunu acar
    annesinden mesaj: a

    sonra anne aranir "anne nedir o a?"
    "'allaha emanet olun'un a'si o.. anlamadin mi?"

  • soğuk savaş yıllarındaki gibi konvansiyonel tekniklerin devri geçti. postmodern savaşların askeri boyutu mikro düzeyde, çok boyutlu, gerilla tipi düzensiz ve kaotik yürütülüyor, bir de işin sosyal ekonomik düzen kurma boyutu var, yerel halk hakkında oryantalizmin ötesine geçmeyen safsatalarla batı yanlısı milli eğitim ve ideolojik propaganda boyutu var, onlarca yıldır istikrarsızlığın kol gezdiği böylesine düzensiz coğrafyalarda taşeron örgütler eliyle halkın benimseyebileceği devlet reformları yapmak artık imkansız.

  • tenseleri basitçe özetlenebilecek olan dildir.

    präsens: geniş zaman ve şimdiki zamandır.
    präteritum (imperfekt): geçmiş zamandır. (genellikle hikayelerde, yazı dilinde kullanılır)
    perfekt: geçmiş zamandır. (günlük konuşma dilinde kullanılır)
    plusquamperfekt: geçmiş bir zamandan daha geçmiş bir zamanın ifadesinde kullanılır. ingilizcedeki past perfect gibi düşünülebilir.
    futur i: gelecek zamandır.
    futur ii: gelecekte tamamlanacağı düşünülen eylemlerin ifadesinde kullanılır.

    kuralları önce aktiv, sonra passive göre "fragen" fiili üzerinden açıklamak gerekirse:

    * * *
    präsens: (aktiv)
    ich -> frage
    du -> fragst
    er/sie/es -> fragt
    wir -> fragen
    ihr -> fragt
    sie -> fragen

    präsens: (passiv)
    ich -> werde gefragt
    du -> wirst gefragt
    er/sie/es -> wird gefragt
    wir -> werden gefragt
    ihr -> werdet gefragt
    sie -> werden gefragt

    takdir edersiniz ki aktiv präsenste açıklanacak bir şey yoktur, şimdiki zamanda zaten fiilin en temel çekimleri vardır. şimdiki zamanın passivinde ise yardımcı fiil olarak werden çekimlenir ve fiilin üçüncü hali eklenir.

    * * *
    präteritum (imperfekt) (aktiv):
    ich -> fragte
    du -> fragtest
    er/sie/es -> fragte
    wir -> fragten
    ihr -> fragtet
    sie -> fragen

    präteritum (imperfekt) (passiv):
    ich -> wurde gefragt
    du -> wurdest gefragt
    er/sie/es -> wurde gefragt
    wir -> wurden gefragt
    ihr -> wurdet gefragt
    sie -> wurden gefragt

    aktiv präteritumda fiilin ikinci hâli kullanılırken, passiv präteritumda passiv präsensteki werdenın yerini wurdenin alması haricinde bir değişiklik olmaz.

    * * *
    perfekt (aktiv):
    ich -> habe gefragt
    du -> hast gefragt
    er/sie/es -> hat gefragt
    wir -> haben gefragt
    ihr -> habt gefragt
    sie -> haben gefragt

    perfekt (passiv):
    ich -> bin gefragt worden
    du -> bist gefragt worden
    er/sie/es -> ist gefragt worden
    wir -> sind gefragt worden
    ihr -> seid gefragt worden
    sie -> sind gefragt worden

    aktiv perfekt, ingilizceye benzer olarak haben fiili ve fiilin üçüncü hâli ile çekimlenir. passivinde ise çekimlenen yardımcı fiil seindır. üçüncü hâl + worden değişmeden çekimlenen sein fiiline eşlik eder.

    * * *
    plusquamperfekt (aktiv):
    ich -> hatte gefragt
    du -> hattest gefragt
    er/sie/es -> hatte gefragt
    wir -> hatten gefragt
    ihr -> hattet gefragt
    sie -> hatten gefragt

    plusquamperfekt (passiv):
    ich -> war gefragt worden
    du -> warst gefragt worden
    er/sie/es -> war gefragt worden
    wir -> waren gefragt worden
    ihr -> wart gefragt worden
    sie -> waren gefragt worden

    aktiv plusquamperfektte, aktiv perfektteki haben yardımcı fiilinin yerini habenin präteritumu hattenin alması haricinde bir değişiklik olmaz. benzer bir şekilde passivde de passiv perfektteki seinın yerini seinın präteritumu alır.

    * * *
    futur i (aktiv):
    ich -> werde fragen
    du -> wirst fragen
    er/sie/es -> wird fragen
    wir -> werden fragen
    ihr -> werdet fragen
    sie -> werden fragen

    futur i (passiv):
    ich -> werde gefragt werden
    du -> wirst gefragt werden
    er/sie/es -> wird gefragt werden
    wir -> werden gefragt werden
    ihr -> werdet gefragt werden
    sie -> werden gefragt werden

    aktiv futur i, en çok passiv präsense benzetilebilir. tek fark burada fiilin üçüncü hâlinin değil, mastar hâlinin werden yardımcı fiiline eşlik etmesidir. futur i passiv ise passiv präsensin sonuna werden eklemek kadar basittir.

    * * *
    futur ii (aktiv):
    ich -> werde gefragt haben
    du -> wirst gefragt haben
    er/sie/es -> wird gefragt haben
    wir -> werden gefragt haben
    ihr -> werdet gefragt haben
    sie -> werden gefragt haben

    futur ii (passiv):
    ich -> werde gefragt worden sein
    du -> wirst gefragt worden sein
    er/sie/es -> wird gefragt worden sein
    wir -> werden gefragt worden sein
    ihr -> werdet gefragt worden sein
    sie -> werden gefragt worden sein

    aktivde de passivde de werden çekimleniyor, geri kalan kısımlar özneye/nesneye göre değişiklik göstermiyor.

    * * *
    not: bu yazdıklarımı yardımcı fiili haben olan fragene göre çekimledim. eğer yardımcı fiili sein olan kommen gibi bir fiil seçseydim habenların yerini doğal olarak sein alacaktı.

    şimdi bir adım öteye gidelim, diyelim ki cümlede müssen gibi bir modal fiil var. ne yapacağız bu müssen fiilini?

    onu da gösterelim:

    ak. präs:
    ich muss die aufgabe machen.
    pas. präs:
    die aufgabe muss gemacht werden.
    ak prät:
    ich musste die aufgabe machen.
    pas. prät:
    die aufgabe musste gemacht werden.
    ak. perf:
    ich habe die aufgabe machen müssen.
    pas. perf:
    die aufgabe hat gemacht werden müssen.
    ak. pl. perf:
    ich hatte die aufgabe machen müssen.
    pas. pl. perf:
    die aufgabe hatte gemacht werden müssen.
    ak. fut. i:
    ich werde die aufgabe machen müssen.
    pas. fut. i:
    die aufgabe wird gemacht werden müssen.
    ak fut. ii:
    ich werde die aufgabe machen müssen haben.
    pas. fut. ii:
    die aufgabe wird haben gemacht werden müssen.

    şu son yazdığım futur ii'leri reelde zaten nadiren kullanmak zorunda kalacağınız için gözünüzün korkmasına pek gerek yok.

    * * *
    düzensiz fiil çekimleri ile ilgili olarak ise her zaman olmasa da salladığınızda tutturma olasılığınızı yükseltebilecek olan bazı hackler var. bunlar gramer kitaplarında olan evrensel kurallar falan değiller. yine de yazmamın faydalı olacağını düşünüyorum.

    "ie"li fiilerde, ikinci hâlin "o" ve üçüncü hâlin "ge" + "o" şeklinde değişimi:

    ie -> o -> ge - o
    fliegen -> flog -> geflogen (uçmak)
    fliehen -> floh -> geflohen (kaçmak)
    fliessen -> floss -> geflossen (akmak)
    frieren -> fror -> gefroren (üşümek)
    riechen -> roch -> gerochen (koklamak)
    schieben -> schob -> geschoben (itmek)
    schliessen -> schloss -> geschlossen (kapatmak)
    wiegen -> wog -> gewogen (tartmak)
    ziehen -> zog -> gezogen (çekmek)
    geniessen -> genoss -> genossen (tadını çıkarmak)
    giessen -> goss -> gegossen (dökmek)
    biegen -> bog -> gebogen (bükmek)

    burada istisnai bir duruma örnek olarak "liegen" gösterilebilir. zira:

    liegen -> lag -> gelegen

    şeklinde bir farklılık gösterir.

    * * *
    ikinci bir hack i - a - u değişimi:

    finden -> fand -> gefunden (bulmak)
    binden -> band -> gebunden (bağlamak)
    klingen -> klang -> geklungen (tınlamak)
    ringen -> rang -> gerungen (güreşmek)
    singen -> sang -> gesungen (şarkı söylemek)j
    sinken -> sank -> gesunken (batmak)
    zwingen -> zwang -> gezwungen (zorlamak)
    trinken -> trunk -> getrunken (içmek)

    istisna olarak wissen (bilmek) ve bitten (rica etmek) örnek gösterilebilir.

    wissen -> wusste -> gewusst
    bitten -> bat -> gebeten

    * * *
    ei - ie - ie ilişkisinden de söz etmek mümkün.

    bleiben -> blieb -> geblieben (kalmak)
    gleichen -> glieh -> gegliechen (benzemek)
    leihen -> lieh -> geliehen (ödünç vermek)
    meiden -> mied -> gemieden (uzak durmak)
    reiben -> rieb -> gerieben (sürtmek)

    bazılarında "ie" yerine sadece "i" de olabiliyor:
    reissen -> riss -> gerissen (bölmek)
    reiten -> ritt -> geritten (ata binmek)
    leiden -> litt -> gelitten (acı çekmek)

    istisna olarak:
    heissen -> hiess -> geheissen

    görüldüğü gibi heissenda üçüncü hâl "ie" olarak değişmedi.

    * * *
    hayat almanca öğrenmek için o kadar da kısa değildir. hatta söz konusu tenseler olduğunda almanca, fransızca gibi dillerden çok daha basittir.

  • "oğlum 7 aylıktı, nisan ayı...

    benim evi sanırım, ev gibi hissettiğim zamanlar. nereden hatırlıyorum; salonun bir köşesinde saksı çiçekleri var. rahmetli kayınpederim benimle yaşıyor, yarı felçli. çok şık bir adam. zar zor yürüyor, titreye titreye iniyor merdivenlerden, pastaneye gidip çay içiyor, dönüşte mutlaka bir çiçek alıp geliyor. çok zarif bir adam, yattığı yerler nur dolsun. belki karısına, çocuklarına çok çektirmiş ama beni seviyor. ben de onu.

    salonun bir köşesinde oğlumu emziriyorum ve telefon çalıyor. oğlumu koltuğa bırakıp telefona bakıyorum. telefonda ablam;

    -babam iyi değil, yoğun bakımda. doktor, çocuklarını çağırın dedi. gel...

    diyor. gel dediği yer, istanbul dışında. ama o an aklımda sadece "babam iyi değil" cümlesi yankılanıyor, bu istanbul dışılık endişesi dışında. eşim evde, ne olduğunu soruyor, anlatıyorum ağlamadan. "babam iyi değilmiş, ablam çağırıyor, babam yoğun bakımdaymış" dedikten sonra salıyorum çeşmeleri. hiç hareket yok. "bakarız" diyor.

    "bakarız..." işe gidiyor, deli tavuk gibi dolaşıyorum evde, ne yapacağımı da bilmiyorum. hapisanede gibi yaşıyorum zaten, tek başıma bakkala markete gidemezken, şehir dışına çıkma endişesi sarıyor her yanımı. "babam gidicem, doktor çocukları gelsin demiş, niye bekliyorum ki?" diye kara kara düşünüyorum. hava bir açıyor, bir kapıyor. ablam bir daha arıyor;

    -gelmeyi düşünmüyor musun? durum ciddi, beyin kanaması geçirdi ve durumu çok kötü!

    annemlerde kimse yok, sanki kocaman şehirde tek başıma kalmışım gibi, ne yapacağımı bilmez bir vaziyette, rutin yaşamaya çalışıyorum. oğlumu emziriyor, altını değiştiriyor, gülen yüzüne bakıp, gülmeye çalışıyorum. ama, kafam allak bullak. bir şey eksik ? saat, akşam sekize doğru eşim geliyor. sormuyor hiç, şaşırmıyorum ama daha fazla dayanacak halim yok.

    -ben gidicem!

    diyorum. o mutfağa girip, bir bardak rakı doldurup içiyor ve;

    -bekle!

    diyor.

    bekliyorum... saat 12'ye doğru, çıkıyoruz evden, o? o zil zurna sarhoş, ben korkak... benimle gelmesini istemiyorum, çünkü, ne yapacağını, nasıl davranacağını bilmiyorum. hem zaten gezmeye de gitmiyorum ki. babam, babam iyi değilmiş, doktor çocukları gelsin demiş. belki bir daha görmem... korkuyorum... oğlum kucağımda, o, söylene söylene çıkıyoruz. yarım saat geçiyor belki babam yok artık, bilmiyorum... bir şey eksik...

    bilet bulamıyoruz. eve dönüyoruz. o, o söyleniyor... bir şey eksik. belki babam? bilmiyorum kocaman bir eksik var ve gittikçe büyüyor. ağlaya ağlaya eve giriyorum. oğlum kucağımda uyuyor. onu yatağına yerleştirip yatak odasına geçiyorum. o, o hala sarhoş ve daha da öfkeli. yatağın ucuna oturup, yüzümü ellerimin arasına saklayıp sessizce ağlıyorum. kapının sesini duyuyorum, içeri attığı adımlar karışıyor sessiz ağlayışıma. tam önümde duruyor ve hala bir şey eksik. bir eliyle kolumdan tutup ayağa kaldırıyor beni... karşı karşıya duruyoruz. gözlerim kızardı biliyorum, yanıyor çünkü. hala eksik, hala eksik...

    bir adım atıyor geriye, elini saçlarıma uzatıyor. oda loş, gözlerini seçemiyorum, gözlerim yanıyor. eksik, eksik... saçlarımı kavrıyor elleri, işte o an göz göze geliyoruz. gözlerinde, hayasız bir parıltı var, içinde ateş var ve öfke. kavradığı saçlarımın kökleri acımaya başlıyor, yanmaya... suratımın orta yerine bir tokat iniyor...

    -gecemi mahvettin!!

    hayatımda ilk defa duydum bu sesi aslında. kafama yumruk attığında. hani şu çizgi romanlardaki "çtönk!!" sesi varya, işte onu duydum kafamda.

    "hayatımı mahvettin" dedi içimde bir ses. işi bittikten sonra, odadan hırsla çıkarken o. eksik bir şey var bu hikayede ki, hala eksik..."

    bu hikayenin ekisiğidir sefkat. daha belki kaç hikayenin. o yüzden gördüğüm zaman aptala döner, çocuklaşırım...

  • kurgularında sıklıkla bir aldatan kadına ve bir ölü genç kıza rastlarız. gerçek hayatıyla örtüşen bu kadınlardan başka, gizemli ve güçlü erkek karakterlerin tekrarı dikkatimi pek çekmemişti. en azından bu karakterlerin hayatındaki gerçek bir kişiyle ilişkili olacağını düşünmemiştim. barn burning hikayesini faulkner'ın barn burning'iyle birleştiren bir filmi* izledikten sonra bu adamların babası olabileceğine dair bir şüphe oluştu içimde.
    şurada murakami'nin babası hakkındaki bir yazısı var. link
    alkolik demese de alkol problemi olduğunu söylediği babasına ait iki anısından bahsetmiş.
    ilki kedisini, deniz kenarındaki ıssız bir yere terk etmek üzere babasıyla çıktığı bisiklet yolculuğu hakkında. babasının kediyi terk etmeleri gerektiği konusundaki kesin yargısı ve onun bir çocuk bile olsa itiraz etmeden bu karara uyuşundan ötürü yaşadığı pişmanlığı anlatmış.
    ikinci anısında da yine bahçelerindeki çok yüksek bir ağaca tırmanan kedisinin aşağı inemediğinde babasından yardım isteyişini anlatıyor.babası bunun imkansız olduğunu söylüyor ve kedi tüm gece miyavladıktan sonra ertesi sabah ortadan kayboluyor.
    çocukluğundan çıkarıp getirdiği bu anılar, hayal kırıklığı yaratan babasından başka kedileri de kurgularında önemli bir yere oturtmuş.
    babasını inatçı, soğuk ve uzak bir insan olarak tanımlıyor. oğluna anlattığı savaş anılarıyla devrettiği travmalar dışında, babasının murakami'de yarattığı hayalkırıklığına eş, murakami de babası için hep bir hayalkırıklığı olmuş. yine de bir isyan ve öfkeyle değil sakin bir kabullenmeyle anıyor babasını. hayatımızda olanlar kazara ve tesadüf eseriydi diyor. babasını ve kendisini toprağa düşen yağmur damlalarına benzetmiş. "adı olmayan, önemsiz ve yeri doldurulabilir yağmur damlaları olarak her birimizin duyguları, geçmişi ve o hayat içinde sürdürmek zorunda olduğu görevi var. ve toprağa düşünce yok oluyoruz, daha doğrusu daha büyük bir şeyin parçası oluyoruz."
    her ne kadar o babasını affetmiş gibi görünse de kurgularında hep ondan bahsetmesi akla şu sözü getiriyor "geçmiş asla ölü değildir. hatta geçip gitmiş de değildir"*

  • kardes yeni alınan * cep telefonunun bokunu cıkarmaktadır.
    dogal olarak ne arayanı ne soranı vardır o da paso oyun oynamaktadır sabah aksam demeden.
    73 - yeter artık bırak su telefonu ne anlıyorsun? gec bilgisayarda oyna cok istiyorsan
    kardes - sarjı bitsin diye oynuyorum ben
    73 - niye ki??
    kardes - tekrar doldurucam
    73 - ......