hesabın var mı? giriş yap

  • çok doğru eskiden hep olan bir şeydi, siz görmediniz diye hiç olmamış bir şey olacak değil. hala birçok evde veriliyor türk kahvesinin yanında likör. bu alkol düşmanlığı nedir ya. alkole karşı olan duruşunuzu keşke onurlu ve şerefli olmak için de kullansanız.

    edit: alla nostra buona fortuna adlı çaylak arkadaşım hatırlattı çok da güzel oldu. böyle bir şey yok diyorlar ya 20 yıl önce çekilen bizimkiler dizisindeki şu sahneyi izleyebilirsiniz. yani bayramlarda çok eskiden beri likör veriliyor. bunun müslümanlıkla da alakası yok tabi ki zaten onu kastetmediğim de açık gelen mesajlara istinaden yazdım bunu. bir gelenek olmuş bu olay hepsi bu. zaten ülkemizde bir ton saçma gelenek var ama bu gelenek niye battı insanlara anlamadım. istemeyen içmesin bu kadar basit. zorla içiriyorlar sanki.görsel sebastian de morra nickli çaylak arkadaş gönderdi bu reklam görselini de. herhalde artık kimse bayramlarda böyle bir şey yok diyemez*
    bir video da dorkkoytnickli yazardan geldi bu da avrupa yakasından

  • baştan söyleyeyim yaptığı yanlış değildir. herkesin hesabı kendine.

    bana garip gelen, durumun bu hale gelmiş olması ve toleransların sıfırlanması durumunu gözlememdir.

    sabah kahvaltı yapmak için fırından ekmek almış dönüyorken, börekçinin önünden geçerken aklıma su böreği düştü.

    börekçiye girip (baya kalabalık ve semtin gözdesi) bir dilim su böreği istedim. dikdörtgen tepsideki dilimlenmiş börekten büyükçe bir dilimi tartıya koydu ve dedi ki;

    börekçi; abi 51.5 lira.
    ben; kardeş 50 vereyim mi? bozuk taşımayayım.
    börekçi; abi 50 kurtarsa dükkan senin.
    ben; çatal, peçete de istemiyorum eve gidicem.
    börekçi; abi vallaha kurtarmaz.
    ben; 50 liralık olsun o zaman.
    börekçi; tamam abi.

    sonrasında, yemin ediyorum kuşa atsan yemeyecek bir parçayı aldı ve tepsiye geri koydu. koyduğu parça muhtemelen tepsi bittiğinde bulaşıkhaneye giderken üstünde kalan parçalardan biri olur. o derece küçük.

    tepside 18 ya da 20 dilim börek var. hemen hemen hepsi aynı ebatta. 20 dilim desek, 50 liradan 1000 tl.

    yine de diyorum. esnaf haklıdır. bana garip gelen tavır, davranış, tolerans ve esnafçılığın geldiği nokta.

    muhtmelen artık esnaf lokantalarında, pilavın üstünü de kuru fasülye ile ıslatmıyorlardır ya da ekstra yazıyorlardır.

  • hakimin hakkaniyet anlayışı bugünün türkiye koşulları ile ne kadar da uyumlu. henüz keşfedilememiş olmalı, yoksa bu potansiyelle hızla yükselmesi lazımdı!

    "beni mesai saatlerinde uyarın" sözünü saygısızlık olarak algılamış hanımefendi. kendisi başkalarının tatil hakkına saygı göstermeyi bile düşünemiyor oysa. makam sahibi olunca zannediyorlar ki herkes karşılarında köpeklenmek zorunda...

    adalet komisyonu da hakime hanıma dönüp: "görev yeri dışında kimsenin amiri falan değilsiniz, memurun mesai saati haricindeki bu cevabı da disiplin hükümleri kapsamında değerlendirilemez." demek yerine gariban memuru sürgün etmeyi uygun görmüş. zalimler koalisyonu resmen!

    not: dikkat çekmek istiyorum ki katibin uyarıldığı konu "gerekçeli karar yazarken" yaptığı usul eksikliği. peki mahkeme kararının gerekçesini yazmak kimin işi? tabi ki hakimin... yani aslında hakimin bizzat yapması gereken ancak yapmadığı bir iş yüzünden katibin başına iş açılıyor.

    meraklılar için edit: katip değilim. memur bile değilim. katip tanıdığım da yok.

  • spor servisi'nde fatih terim'e güzel gönderme yapmıştır.

    "bu maça gidenler seyirci olarak gidiyor taraftar olarak değil. adam para ödüyor oraya gidiyor. müşteri o. beğendiğini alkışlar, beğenmediğini yuhalar. ben de yuhalarım. kazakistan maçına da gitmem. çünkü futbol oynamıyorsunuz. bu askerlik değil. askerlik olsa tamam. sen burda 3-5 milyon kazanıyorsun..."

    uğur meleke ile birlikte sözlerine riayet edilmesi, değer verilmesi gereken spor yazarı.*

  • çanakkale savaşı süresince mustafa kemal ile liman von sanders arasında, savaşın gidişatı ve genel yönetimi bakımından esaslı görüş ayrılıkları olmuştur. von sanders - bir alman olarak, doğal biçimde kendi ülkesinin çıkarlarını düşünmüş ve - ingilizleri mümkün olduğunca çanakkale'ye yığıp, dikkatlerini batı cephesinden uzaklaştırmaya, güçlerini bölmeye yönelik bir strateji izlemişken; mustafa kemal, hemen her koşulda düşmanı hızla ve temelli yok etmeyi ön plana almıştır.
    bunun en tipik bir örneği, ingilizlerin karaya çıkarma yaptıkları 25 nisan 1915 günü yaşananlardır. von sanders muhteşem (!) bir öngörü ile ingilizlerin saros körfezinden çıkarma yapacağını düşünüp, ona göre bir savunma planı yapmıştır. mustafa kemal ise ingilizlerin çıkarma yapacağı yeri mutlak bir doğrulukla öngörmüş ve tarihe o meşhur "süngü tak!" talimatını vererek geçtiği gün yaşanmıştır.
    son olarak, von sanders'in o sırada hala saros körfezi çevresinde dolaşıp durduğunu, oysa asıl ingiliz çıkarma birliklerinin çoktan çıkarmaya başladıklarını söylemekten ben utanıyorum da şu günlerde bile bir yerden kıvırıp, atatürk'e laf atacak adamlar utanmıyor diyerek işbu entryime son veriyorum.

  • 10 kg süt ile 1 kg kaşar peynir yapabilirsiniz.

    üreticiden çıkış maliyeti 3,40 - 3,80tl. (2021-temmuz)
    yani 1 kg kaşar peynirin temel süt maliyeti 38 tl.

    buna işleme + işçilik + elektrik + paketleme + sevkiyat + eklendiğinde ortaya çıkan rakamı buraya yazamadım.

    yukarıdaki referans maliyetin altındaki ürünlerin sağlık açısından tercih edilmemesi gerektiğini biliniz.

    kısacası marketten aldığınız kaşar peynire dikkat ediniz.

    satın alma işlemini kendiniz yapmadığınız kaşar peynir içerikli ürünleri (tost vb,) tüketmeyiniz.

  • babamın ufak bir şirketi vardı, vergisini ve çalışanlarının sigortaları düzenli ödeyip kimsenin hakkına girmezdi. bir zaman sonra işleri bozuldu ticaret sonuçta neyse baya vergi ve çalışan sigorta borcu birikti. onları toparlayım derken yorgun düştü yüreği ve çok erken kaybettik güzel yürekli babamı. sevgili devletimiz 1 dul 3 yetim kız çocuğundan 1 gün bile ertelemeden aldı bütün borcu, hepsini ödedik bitti şükür herşeyin üstesinden geldik. söyleceklerim bu kadar...