ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
işi bırakıp ev hanımı olmak
-
ben de bırakmak istiyorum ama bu saatten sonra erkek halimle nasıl ev hanımı olacağım bilmiyorum.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: mustafa ceceli yle rugby oynamaya gittik capssliii
entry: mustafa ceceli'yle rugby oynamaya gittik, bu manyak başladı "ya rugby duy, duyur sesimi, ya rugby ya rugby" diye ağlamaya. ne garip adam ya.
yaran diyaloglar
-
d smart adlı kuruluşun aylar süren ısrarlı call center aramaları, arkadaşımda şu radikal yalana neden olmuştur.
d: şöyle indirimler var böyle indirimler var bıdı bıdı...
a: ya bizim televizyonumuz yok aslında.
d: o zaman şöyle yapalım, televizyon verelim. böyle yapalım hebe hübe..
a: ben körüm.
d: pardon...... geçmiş olsun.
türk sinema tarihindeki en efsanevi replik
-
şaban oğlu şaban filminin sünnet sahnesinde geçen ihsan yüce'nin yürek burkan haykırışıdır
- neresini kesecem bunun ?
+ kesmeyeceksin.
- bunu bana göstermek için mi çağırdınız !!!
canan karatay'ın ösym başkanı olması
-
sınavlarda şeker değil meyve dağıtılacaktır. olumlu haber.
kadınlardan erkeklere tavsiyeler
-
seni sevmeyene sabır gösterme...
sabrının adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur...
murat cemcir'in 10 günde 5 milyon tl kaybetmesi
-
kendisinin 5.000.000 türk lirası değerinde kontratının olmasından daha şaşırtıcı olmayan durumdur.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"tavuklu omlet" diye bir şey var amk. düpe düz vahşet.! sen annelerini öldür, kes, sonra çocuklarının içinde pişir, ye.! zalimler..
sihirli annem çilek'in regl olduğu bölüm
-
sevdicekle barışma entry'si olarak sihirli annem çilek denen bir kızın regl olması ile ilgili entry giren yazarla tanışmamıza vesile olmuştur. böyle böyle küsüyorsunuz işte olm. hem çilek'ten kipa'da volvo'ya alışveriş torbası yüklemeye nerden geldin amk.
bu adamdan sayko ışığı aldım. yıldızın parlasın.
babanın ölmesi
-
emekli albay kadri beyamca, günde üç paket maltepe sigarası içen güler yüzlü karısı çok da geç olmayan bir yaşta ameliyat masasında kaldığından beri, günlerini komşu dairemizde, belki de elli senedir oturduğu eski mobilyalı evinde yalnızlık içinde geçiriyordu.
sabahları çok erken saatte bakkala yaptığı yürüyüşlerini, alışık olduğu gazetesi koltuğunun altında yavaşça kilidini açtığı kapıdan girerken hemen yanda duran eski tip kahve sandalyesine oturup sakinlikle ayakkabılarını çıkarmasını, beni görünce güzelce gülen yüzünü, şişe dibi kahverengi kemik çerçeveli gözlüklerini hatırlıyorum. uzak şehirde yaşayan, uzun boylu ve yakışıklı, emekli pilot oğlu ziyarete geldiği günlerde çok kereler şahit olduğum masa başı tebessümlü konuşmalarını ve birlikte sakin yudumlarla içtikleri viskinin güzel bardaklarını da...
yaşlı adam iki kadehten sonra müsaade ister, bir saat sonra uyandırılmak üzere oğlunu tembihler, odasına çekilirdi.
canının belli ki sıkkın olduğu zamanlarda “gel de kaçamak yapalım.” diye babamı davet ettiği günlerde aynı masada ben yine bardakların şekline hayran, yabancı markalı çikolatalar yiyerek sakin sohbetler dinlerdim.
askerdeyken nereden aklıma düştüyse, kadri beyamca’yı özledim, “dönüşte ilk iş yanına uğrayayım” diye düşündüm. yaşım elverirse belki bana da ilk kez o güzel bardaklarda viski ikram eder diye heveslenmiştim.
ben dönüş yolundayken meğer o da yola çıkmış.
...
cenazeden sonra, evdeki kalabalığın bittiği saatlerde babamla birlikte kapıyı çaldık, oğlu açtı. askerlik üzerine sorduğu sorularla geçen uzun sohbet sırasında “bu adam babasının ölümüne üzülmek yerine neden benimle sıkıcı uçaklı silahlı muhabbetlere giriyor?” diye kendimi sorguluyordum. sonunda “insanların ölüme yaklaştıkça çevresindeki ölümlere alışması çok normal.” diye düşündüm. ama insan babasının ölümünü nasıl bu kadar metanetle karşılar? yeni bitmiş nöbetler, az önce kalkmış bir cenazeden sonra; komando okulundaki pilotluk eğitimi üzerine; fazlasıyla teknik terim içeren sohbetlerin içinde boğulduğum esnada viski şişesi geldi salona. sanki emekli albay kadri beyamca nöbeti oğluna devretmişti. babam, güzel bardaklar, garip isimli çikolata paketi, ben...
belki de babasını sevmiyordu veya aralarında benim bilmediğim husumetler vardı. belki de konuyu açmak istemiyordu. ya da ben dövünmelere, ağlamalara, yüz yırtmalara çok alışmıştım. belki de modern evlerde acılar duvarlara kazınıyordu, komşular sessizce uyuyordu.
...
uçakların hemen ardından başlayan siyasi sohbetin en ağdalı cümlelerinden birinin ortasında yakışıklı pilot birden ayağa kalkıp yatak odasına yöneldi. kapıyı sakince açıp “baba, kalk hadi” dedi. bomboş odadan geri dönen ses, suratına çarptı. aldığı derin nefesle tavana doğru uzayan boynunu içine çekip kafasını önüne eğdi, küçücük kaldı. kolundan tutup şişenin başına oturttuk. ben ağladım, babam ağladı, pilot çok ağladı.
kurumlarda kahvaltı ve sigara yasağı uygulaması
-
memur mesaisi (taslak)
8:30-10:00 kahvaltı ve dedikodu (geç gelinirse başlama saati değişebilir)
10:00-10:30 gazete- internet
10:30-11:00 günlük evraklarla ilgilenme
11:00-11:30 mola
11:30-12:00 öğle yemeği değerlendirmesi
12:00-14:00 öğle yemeği (normal ara 12:30-13:30)
14:00-15:00 ayşe hanımla ahmet beyi çekiştirme, duruma göre diziler de olabilir
15:00-15:30 günlük evraklar
15:30-16:00 kahve-fal
16:00-17:00 akşam ne yemek yesek, çocukların okulu
17:00 çıkış (mesai 17:30)
hangi birini yasaklayacaksın dediğim durum. sorun sanki başka bir şey.
mecburi edit: özel sektörde de durum faklı değil demişler. sanmıyorum aynı olsun büro çalışanları için belki biraz benziyordur.
17:30 da biten mesai için 17:15 de servis kaldıran kurumlar gördüm ben. 8:45 de gittiğimde daha memurlar gelmedi diye içeri alınmadığım kurumlar, ki ben de aynı kurumun başka bir biriminde yöneticiydim.
edit2: kendi mesaisini gönderen var. arkadaşlar size aşina değilim.
edit3: bir şey işte @simgeselkedi