ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
zehra güneş
-
24 yaşında, dünyanın en muhafazakar tabirle ilk 5 voleybol kulübünden biri olan vakıfbank'ta senelerdir as oynayıp birçok kupa alan, milli takımında mevkisinde alternatifi bulunmayan, pozisyonunda dünyanın en iyi iki üç isminden biri olan ve fakat ekşici voleybol otoriteleri tarafından "hantal ve bir üst seviyeye çıkması zor" bulunan yıldız voleybolcumuz. ahahhaha
yanına avm yapılacak diye sevinen istiklal esnafı
-
dünyanın en akıllı esnafıdır kendileri. öyle ki; avm kurulmasın diye yola çıkan insanları dövmeye kalkarlar. sevinçten ellerinde pala ve satırlarla sokağa çıkıp, avm yapılacak haberini kutlarlar.
biz bu galatasaray'ı dörtleriz
-
dörtlemekten bahsettiği galatasaray ın 3 olan yıldız sayısı herhalde sağol koçum yardıma gerek yok
irem derici'nin yürekleri ağza getiren fotoğrafı
-
(bkz: açmayın korkunçlu karı)
nescafe 4ü1 arada'ya eklenecek 4. malzeme
-
kahve olabilir. zira, 3ü1 arada'da kahve tadı yok.
sobalı evde büyümüş çocuk
-
sobanın üzerine bırakılan tükürüğün kıpraşmasını izlemiş çocuktur.
2.5 yaşındaki bebeğini vegan büyüten doktor çift
-
"18 yaşında özgür, istediğine karar verebilir cinsiyetini bile değiştirilebilir saygı duyarsınız ama 2 buçuk yaşında doğuştan vegan olmasına siz karar verirsiniz." çok modernsiniz yahu*
istifa etmek
-
bugün gerçekleştirdiğim eylem.
ülkemizde home office mantığı 7/24 çalışmak olarak anlaşılıyor sanırım.
3 kişinin yapması gereken işi tek kişiye yaptır,
asgari ücretin biraz üstünü üniversite mezunu bir insana öde.(50-100tl kadar) hem de 7/24 hafta içi/haftasonu çalışmasını bekle çünkü zaten evdesin. hazır yasaklarda var. ne yapıyor olabilirsin ki?
üstün sana istediği saatte yazsın, senden dosya istesin cevap vermezsen arasın. yaptığın işi küçümsesin. bu kadar manyaklıkla uğraşmanın sağlığıma vereceği zararı düşünerek, bugün istifamı vermiş bulunmaktayım. mutluyum.
hayata dair gülümseten detaylar
-
siz, sendrom diye diye pazartesiyi nam nam nam yiyip bitirmeden (tamam illa yiyecekseniz, bana da bir lokma ayırın) önce, bir şey anlatayım.
bu sabah, mal varlığımın en kıymetli parçalarından biri olan "ac/dc" tshirtümü giydim. tamam, biraz eskimiş olabilir ama hâlâ çok güzel. ben gözlerim yerde, kulağımda müzik, metroya yürüyordum. kafamı bir ara kaldırdım, karşımdan 45- 50 yaşlarında bir kadın geliyordu. üzerinde de "ac/dc" yazılı bir tshirt. tshirtler farklı, ama ac/dc aynı ac/dc. birbirimize iyice yaklaşana kadar, ayırmadık bakışlarımızı. ben ne yapsam diye düşünürken, kadın benden önce davrandı ve yan yana geldiğimizde şu hareketi yaptı; devil horns
ben de karşılık verdim, ac/dc kardeşliğimizi kutsadık ve yollarımıza devam ettik. saatler geçti; rüya mıydı, değil miydi... emin olamıyorum.
bitaksi'ye taksimetreni aç da gel özelliği gelmesi
-
giderken de taksimetreni aç özelliği de eklenerek taksilerin boş boş gezerken yaptığı masrafa bir nebze de olsa katkıda bulunabiliriz. herşey onlar için.
grunge
-
isim babasının mark arm olduğu laf. 1981 yılında, daha sonradan mudhoney nin vokalisti olacak ergen mark arm kardeşimiz, o zamanki grubu mr epp and the calculations'ın(isme gel) müziğini, seattle'da yayınlanan bir fanzin olan desperate times'a(isme gel);" pure grunge! pure noise! pure shit!" olarak tanımlamış ve bilmeden tarih yazmıştır. bu da aklınızda bulunsun; hani yarın öbürgün yarışmada sorarlar, boş boş bakıp evde dövünmeyin.