ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
24 temmuz 2018 yunanistan yangını
-
insanları bırakın binlerce günahsız canlının, ağaçların yok olduğu bir afette bile birkaç fosil beyinli ırkçı çıkıp yunanistan yıkılsın, hepsi gebersin yazabiliyor.
sizin gibi herkesi düşman gören zihniyet yüzünden bugün türkiye'nin imajı yerlerde. (bkz: yurtta sulh cihanda sulh) diyen bir önderin adını ağzınıza almayı dahi haketmiyorsunuz siz.
inandığınız allah gerçekten varsa sizi ıslah etsin ne diyeyim.
bir insanın bütün aşklarının platonik kalması
-
hayata çaylak kalmak, sevgililerin yanındaki üçüncü kişi olmak, sevgilisi olanları kıskanmak, ilişki nasıl bir şeydir merak etmek ve de en önemlisi gerçekten yalnız olmak gibi sonuçları vardır..
gs ile tt arena için henüz anlaşma yapılmadı
eskisi gibi kaliteli olmayan ürünler
-
(bkz: lc waikiki) bunun maymunlu poşetine bakıp az mı iç çektik be.
ilişkide erkek kızdan en az 15 yaş büyük olmalı
yabancıların tek eğlencesi içki içmek
-
tek eğlencesi 10 saat çalıştıktan sonra çay içip bol bakışmalı türk dizisi izlemek olan birinin sanrısıdır.
kim milyoner olmak ister
-
genellikle tarzı sorular ile insanı çileden çıkartan yarışma. şirket telefonlarında genellikle hangi rakam ile çıkış yapılır veya şirketlerde genellikle hangi tarihlerde ödeme yapılır sırasıyla 9 ve cuma günüymüş.
bizde 0 ve salı günleri doğru cevap, ne olacak şimdi? böyle saçma soru tarzı mı olur lan?
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"öss haftası ailen ne kadar da iyi davranmıştı hatırlasana. işte ben sana bi ömür öyle davranacaktım.."
taksi çağırıp sadece ücret ödüyoruz kampanyası
-
güldüren, güldürürken düşündüren kampanya.
şu an düşündüm mesela. duraktan eve gelen taksicinin kafasında en az 40-50 kağıt vardır. eve gelip 20 tl alıp geri döneceğini öğrenince harbiden duygusal anlar yaşatabilir.
hiç evlenmeyecekmiş gibi hissetmek
-
kesinlikle bende de var bundan. sevgilimle aynı ev içinde yaşayayım fakat hiç evlenmeyeyim istiyorum. bunun altında da "kimsenin ailesini ve ailesinin isteklerini kabul etmeme" duygusu yatıyor. ben oğullarını sevmişim iyi hoş ama onların kültürel getirilerini ve üzerimde yaptırım uygulamalarını istemiyorum. "bizim gelin saçını mı boyatmış? bizim gelin düğünde askılı gelinlik giydi.. bizim gelin tatillerde bikini giyiyormuş.. bizim gelin iş olmadığı günlerde şort giyiyormuş.. bu gelin de iyi hoş ama hiç konuşmuyor sinsi bir şey.." bunlara maruz kalmak istemiyorum. ve gerçekçi olalım türkiye'de yüzde doksan beşimizin ailesinde bunları yapacak tipler var. hele doğu ve iç anadolu bölge aile yapısını saymıyorum bile. diğer yüzde beş ise sabancılar, koç ailesi falan.
daha annem babam hariç diğer akrabalarıma katlanamıyorken bir de ek akraba sayısı bana dayanılmaz geliyor.
edit: yanlış anlaşılmışım, evlenmeyi hiç istemediğim sanılmış. öyle değil, zamanı gelince isterim tabii ki aile olmayı fakat bu saydığım tipte bir aileye girmemek daha iyi. o tipte aileler de çoğunlukta olduğu için, evlilikten değil onlardan kaçıyorum aslında^^
polonya bira severler partisi
-
(bkz: polish beer-lovers' party)
(bkz: polska partia przyjaciól piwa)
1990 yılında polonya'da kurulmuş bir siyasi partidir. partinin asıl hedefi votka yerine ingiliz tarzı barlarda bira kültürünü yaygınlaştırmak ve alkolizmle savaşmaktır.
ancak bir anda işler ciddileşir ve 1991 yılı parlamento seçimlerine girmeye karar verirler. işin komik tarafı %2.97 oy alarak 16 sandalyeyle meclise de girmeyi başarırlar. daha sonra parti arasında anlaşmazlık çıkar ve büyük bira ve küçük bira olarak ayrılırlar. ve sonunda parti feshedilerek bu iki cephe farklı isimlerle yollarına devam ederler.*
wikipedia
anne babanın arkadaşla tanışırken kibarlaşması
-
hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:
aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:
- anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?
- cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...
- baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?
- anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...
***
anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:
- anne bakın bu enver...
- merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?
- baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...
- ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...
***
tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...