hesabın var mı? giriş yap

  • zerre kadar samimiyeti hissettirmemiş reklam, yok efendim “çayımı aldım karşınızda içiyorum” yok “ipad’im yanımda”, yok “kronik hastalığınız var, dikkat edin” bir de kucakta çocuk falan hani sanırsın yardım kuruluşunun reklam filmi.

  • -hımm gövdeli bir tadı var.
    -tam ağzınıza layık.
    -meşe mi bu?
    -evet efendim hem de budaklısından.
    -fazla ıslatmışsınız sanıyorum.

  • 3 dakika 25 saniyelik video ile baştan sona türkiye'nin özeti olan videodur.

    neyi savunduğunu bilmeyen muhalefet, gidişattan şikayetçi olup iki gram yardım alıyor diye akp'yi savunan yandaş, alakalı alakasız yerlerden çıkıp hiçbir şeye yararı olmayan aşırı solcu genç.

  • çılgıncasına yapılaşan, dağı taşı tipsiz çirkin evlerle dolan belde.
    fakat susuz belde.
    su yok datça’da.
    yok abi su.
    yeraltısuları var, onlar da kuruyor.
    yol kenarında, bayırda çayırdaki çeşmeler birer birer kuruyor.
    buna rağmen evlerin otellerin bahçelerinde havuzlar dolup taşıyor, bahçelere yerleştirilmiş sulama sistemleri tüm gün fırıl fırıl çalışıyor, sular yollara taşıyor. evin sahibini uyardığında “faturasını ben ödüyorum sanane” diyor.
    3-5 seneye datça çöle dönecek, içecek su kalmayacak,kimse farkında değil.

    hadi, doğal yaşamı, ağaçları, estetiği falan geçtik, unuttuk, vazgeçtik bunlardan. ama su olmadan nasıl yaşanacak? şu an datça’da son 1-2 senede yapılmış evlerin tamamı dolsa, mevcut yeraltı suları birkaç senede tükenir. her sene daha da kuraklaşıyor, daha az yağmur alıyor. bu kadar insan, bu kadar ev susuz ne yapacak, çok merak ediyorum.

    2017 de 1 ay kadar süren bir susuzluk yaşadık, mahvolduk. denizden bidonlarla su taşıdık tuvalete dökmek için. ve geçen 3 senede binlerce yeni ev yapıldı. ve bu evler 1+1 400.000 liraya satılıyor, bahçeli falan da değil. 2.000 liradan aşağı kiralık ev bulmak zor.

    bu işin bir ilmi yok mu?
    buranın su kaynağı bu kadardır, bu kadar eve yeter, bu yüzden böyle böyle tedbirler alınmalıdır..
    tabii burası türkiye, bugünü kurtaralım, yarına allah kerim.

    belediye de bütün yıl datça’ya gelin diye deli gibi reklam yapıyor. tamam turizm geliri önemli datça için. ama su yok abi, çok yakında susuz kalacak datça.
    kaçak yapılar, site inşaatları türkiye’nin en önemli tarihi kazı bölgelerinden biri olan knidos’un dibine kadar girmiş, denize sıfır (gerçekten sıfır, adam kapıdan çıkıp denize giriyor, bağlarözü isimli, knidos’a 3-4 km mesafede bir kıyı) evler yapılmış, hepsi dimdik ayakta duruyor, hızla çoğalıyor, belediyenin umrunda değil. belediye sağda solda prefabrikleri, derme çatma barakaları yıkıp fotoğraflarını facebook’tan paylaşıyor.

    huzur adası falan değil; biraz etrafında olup bitenlere duyarlı insanlar için huzursuzluğun, yokoluşun, çirkinleşmenin, yıkımın, çölleşmenin adresi datça.

    edit: ekşişeyler’e düştükten sonra çok sayıda mesaj geldi, hepsini cevaplayacak vaktim yok, özür dilerim. herkese teşekkürler.
    datça belediyesi de “kısmen doğru” demiş, yanlış olan ne varsa memnuniyetle düzeltirim.

  • türk polisi'nin işini ne kadar ciddiyetle yaptığına dair de ciddi emareler içeren bir hikayesi olan aile.

    evden kaçıp sokakta bayılan tecavüze ve işkenceye uğramış çocuk var.
    aynen geri postalanıyor.
    gerçekten bravo.

  • sapı koparılmış, tavada ters çevrilip yerleştirilmek suretiyle üzerine tuz ekelenmiş ve pişirilmiş mantarın, üzerinde biriken suyunu içtikten sonra, kendisi..

  • benden bir 10 yıl erken davranmıştır. 35 yaşında yeniden girmeye niyetim var şahsen. emekli olmama 26 sene var. 26 sene boyunca sevmediğim işi yapamam, sizi bilmem ama zararın neresinden dönsem kardır diyorum ben. çünkü artık psikolojim iyice bozuldu. sürekli kendine yabancılaşma atakları yaşıyorum. tarif edeyim o hissi size: bir kaç saniye boyunca bedeninize dışarıdan bakmak gibi bir şey. bu sürede adınız, aynadaki görüntünüz, geçmişiniz, her şey yabancı geliyor, başka birine ait gibi. ben bunu her gün bir kaç defa yaşar oldum. çalışırken dağ, bayır, çayır flashback'leri görmeye başladım. bir şey yapmazsam ya delirecek ya da alkolik olacağım. o yüzden kimin ne düşündüğü veya düşüneceği zerre umurumda değil.

    edit: en beğenilenlere girmişim, gerçekten ilk kez bir entry'm en beğenilenlere girince bu kadar mutlu oldum. çok teşekkür ederim desteğiniz için.

    büdüt: eveeet üniversiteye iki yıllık açık öğretim olarak girdim. laborant ve veteriner sağlık bölümü. son senede anne olduğum için bir ders kaldı okul uzadı ama inşallah bitecek. şu an için huysuz bir kolik bebe ve 2 kedi annesi olarak tam zamanlı profesyonel annelik yapıyorum. günüm o huysuz bebeye yastık olmakla geçiyor. ama hayalim bitmedi. bu okul bitecek ben de veteriner olmak için işi büyüteceğim, varsın 50 yaşında bitsin.

  • aşk bu çiftlik ötesi
    yaralı müzesi
    hareket edemem.

    acılarım heveste
    uruguayda aheste
    koyunlarımla kafesteyim.

    topu topu bir deste
    la koyunu bi besle
    uruguayda köşedeyim.

  • bbc 177 film elestirmenine kagit kalem vermis ve 21. yy'da 100 film yazin demis. 177 kisiden alinan 100'er film karsilastirilmis ve en cok yazilan film birinci olmus. yani belki de birinci filmi sadece 25-30 kisi yazdi ve birinci oldu.

    millet de zannediyor ki; 177 elestirmen bir araya gelmis, filmler izlenmis sonra oturup munakasa yaparak 100 filmlik liste olusturulmus. yok kardesim bu oyle bir sey degil. bircok filmin olmamasi gibi bircok filmin de olmasi sasirtici degil. sasirtici da olmamali.

    bu listelerin yayinlanma amaci; insanlar listeye bakip, aa x filmi de 23. siradaymis diye dusunup o film hakkinda bilgi edinmesini saglamak ve filmi izletmektir. sevdiginiz film yok diye listeyi sikip atmayin.

    illa yok ben hala ayni dusuncedeyim diyorsan eger buradan senin adina 177 elestirmene seslenmek istiyorum.

    edit: 177 yerine 117 yazmisim.