hesabın var mı? giriş yap

  • adamın köyünden kendisine çıkan oy rte'ye çıkan oyun yarısı lan. köy diyorum kööööy. aldığı toplam oyun çoğu da zaten chp tabanındandı.

    arkadaşlar türkiye twitterdan ibaret değil, jahrein da kanaat önderi değil. bir büyüyün artık :d

  • ya herkes bir üstü kapalı konuşmalar peşinde. yok şunu biliyorsun açıkla yok şunu sen anlat. ulan neyse derdiniz çıkın söyleyin öğrenelim biz de. biri çıkar insan içine çıkamazlar bildiklerimi anlatsam der öteki vallahi türkmenlere gitmiyordu o silah der diğeri bilmem ne yeter ulan illallah. simülasyonda mı yaşıyoruz nedir abicim

  • çok üzülmek anlamında kullanılan bu deyimi gerçek manada da vücudumuzda hissederiz. ister çok sevindiğimiz bir olayla karşılaşalım, ister er rayn'ı kurtarmak filmindeki normandiya çıkarmasındaki gerginliği, kahramanlığı ya da up filminin açılış sahnesindeki acıklı hikayeyi izlemiş olalım hemen boğazımıza bir yumru oturmuş gibi gibi hissederiz.

    peki vücudumuzdaki bu garip reaksiyon nasıl oluşuyor bir bakalım; genelde bu reaksiyon ağlama veya aşırı duygusal reaksiyonlarda birlikte gözlenir. onun için ağlama olayının temeline bakmamız lazım yani ağladığımızda vücudumuzda neler olup bittiğini genel olarak konuşmamız gerekir.

    ağlama olayının nedeni tam bir gizemdir aslında, ancak bu reaksiyonun sosyal yaratıklar olarak evrimleşmemizdeki bir sözsüz iletişim biçimi olduğunu gösteren güçlü kanıtlar vardır.

    ağlama olayı kontrol kaybı hissettiğimiz zamanlarda devreye girer ve bilim adamları, artan kalp atış hızı ve daha yavaş nefes alma gibi diğer fiziksel reaksiyonların yanı sıra, artan stres hormonu ve endorfin yükü, gözyaşlarımızın hızlı bir şekilde stabilize etmek için işe koyulduğunu bize gösterir.

    bu olayları sempatik sinir sistemi dediğimiz yapı kontrol eder ve koşullara bağlı olarak vücudunuzda bir dizi farklı reaksiyona neden olur.
    aynı şekilde bilinçsiz olarak gelişen vücut fonksiyonlarıyla birlikte savaş ya da kaç tepkimizi kontrol eden sistemde aynıdır. bu sistem sayesinde hiper moda geçtiğimizde, ya bir şeyi yumruklamamızı ya da aksi istikametinde kaçmamızı kolaylaştırmak için tüm vücudumuza oksijen basar. işte ağladığımızda da ve başka duygulara bulandığımızda bu mekanizmalar çalışmaya başlar

    oksijeni tüm vücudumuza yaymak için önce vücudunuzun oksijeni soluması gerekir. daha fazla hava almak için sinir sistemi , gırtlağınızda ki epiglotis denen yapıya yani yiyeceklerin nefes borusuna kaçmasının önleyen yapıya emir verir. emir sonrası
    bu yapı mümkün olduğunca uzun süre açık kalır. başka bir deyişle, boğazınız normalden daha geniş açılır çünkü daha büyük bir açıklık daha fazla hava anlamına gelir.

    bu duygu veya his epiglotisi açık tutmaya çalışır ve boğazınızda bir kas gerginliğine neden olur. normal zamanlarda epiglotisin çalış çalışmadığını far etmezsiniz bile.

    ancak ağladığınızda veya ağlamanın eşiğinde olduğunuzda ya da duygu yüküne gömüldüğünüzde, epiglotisiniz açık kalmaya çalışır, ancak her yutkunduğunuzda kapanmaya zorlanır. bu gerginlik boğazınızdaki kasları karıştırarak bir yumru hissi verir.

    işte boğazdaki bu yumru hissine veya yabancı bir madde varmış, yutkunmakla gidecekmiş gibi gelen fakat geçmeyen bu hisse globus adı verilir ve bu stresli olduğumuz durumlarda herkesin başına gelir. normalde, sakinleştiğinizde bu his hızla geçer ve epiglotisiniz eskisi gibi çalışmaya geri döner.

  • ben de şeker kullanmıyorum. keşke kilosu 300 lira olsa. çay içmem mesela o da 900 lira olsun. zaten benim dinime göre de bu ikisini kullanmak haram. içenlere yazıklar olsun..

  • adamın biri bara girmiş.

    üç duble viski içtikten sonra barmene dönmüş ve;

    -“ödeyecek param yok, ama cebimde 25 santimlik bir piyanist var. sana istediğin her şarkıyı çalabilir..” demiş.

    barmen sert bir ses tonuyla;

    -“hadi oradan sarhoş” demiş.

    adam o anda elini cebine atmış. 25 santim boyunda gerçek bir piyanist çıkarmış. üstelik piyanosu da önünde...

    barmen şaşkın bakışlarla;

    -“türk marşı” diyebilmiş kısık bir ses tonuyla.

    bir döktürmüş ki sormayın, 25 santimlik piyanist...

    -“bu nasıl iş” demiş barmen şaşkınlık içinde barda içen adama...

    adam cevap vermiş;

    -“hurdalıkta bir lamba buldum, bin yıllık. parlatmak için ovarken içinden bir cin çıktı. bin yaşında, çökmüş ve kulakları da zor duyuyor.”

    elini öbür cebine atmış, çok eski bir lamba çıkarmış. barmenin önüne koymuş.

    -“ovala ve dilek dile” demiş...

    barmen ovalamış lambayı hakikaten ihtiyar, ayakta zor duran bir cin...

    cinin bir eli kulağında; “haa... hii...” deyip duruyor barmene...

    barmen düşünmüş ve hemen bir dilek dilemiş;

    -“burada bu sigara dumanı ve içki kokuları arasında, iki ciğerim de perişan hale geldi. bana iki yeni ciğer” demiş.

    hooop!..

    barın başında, pos bıyıkları, kocaman şapkaları, yeşil kırmızı kılıkları ile iki yeniçeri belirmiş.

    barmen adama dönmüş ve;

    -“bu nasıl bir cin?!.. yeniçeri değil, yeni ciğer istemiştim” demiş.

    adam barmene cevap vermiş;

    -“ya ben 25 santimlik piyanist mi istedim sanıyorsun!.."

    debe için teşekkürler. fıkraların devamı gelecek... :)

    edit: bu fıkra mükerrerdir...