hesabın var mı? giriş yap

  • anne babalık evlilikle bağlantılı olmadığı için çocuğuyla ilgilenmek zorundadır. ona zorunda değil buna zorunda değil diye diye insanın ahlakı olmadığında sadece akılla hayvandan hallice olacağını unutmamak gerekir. kişi çocuğuyla her koşul altında ilgilenmeyecekse, baba olmayı sikinin keyfine bir durum olarak görüyorsa o zaman hiç bir şekilde baba olmamalıdır.

  • almanlar ikinci dünya savaşı sırasında ingiliz ekonomisini çökertmek için sahte sterlin basarlar. bu bir savaş stratejisidir ve tarihe bernhard operasyonu olarak geçer. hitler, savaş zamanı ingiliz ekonomisini, sahte parayla tehlikeli bir şekilde şişireceğini ve büyük britanya'yı zayıflatarak onu bir alman işgali için daha kolay bir hedef haline getireceğini umuyordu. amaç ingiliz ekonomisine zarar vermek ve aynı zamanda kendi projelerinden bazılarını finanse etmekti.

    andrew operasyonu olarak bilinen ilk girişim, nazi partisi içindeki üst düzey yöneticiler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle başarısız oldu. daha sonra ikinci operasyona karar verildi. kod adı bernhard'dı ve friederich walter bernhard krueger operasyonun başına getirildi.

    toplama kampındaki esirlere yaptırıldı işlemler. bernhard yaklaşık 140 kişilik bir ekip kurdu. bu adamlara, operasyona katılmaları halinde daha iyi muamele görecekleri söylendi (radyo, gazete, sıcak oda gibi küçük konforlar). esirlerin kaybedecek bir şeyi yoktu. tek yapmaları gereken ayda 400.000 ingiliz banknotunun sahtesini yapmaktı.

    1945'e gelindiğinde, en iyimser tahminler mahkumlar tarafından 70.000.000 banknotun basıldığını gösteriyordu. para olarak karşılığı yaklaşık 100.000.000 sterlin. (bazı tarihçiler sahte ingiliz sterlinlerinin yalnızca yüzde 10'unun dolaşıma girecek kadar iyi olduğu belirtir)

    görsel

    bir alman istihbarat subayı olan alfred naujocks'un 1944'te yakalanıp sorguya çekilmesiyle komplo ortaya çıkıyordu.

    sahte para işi amacına ulaşamadı ama ingiltere işini şansa bırakmadı. savaştan sonra ingiltere merkez bankası, yeni kağıt para tasarlayıp basar basmaz değeri beş pounddan fazla olan tüm banknotları geri çekti. işe yaramayan bernhard operasyonu pek çok insanı etkiledi ve tarihe savaş zamanının en abartılı gizli planlarından biri olarak geçti. plan işleseydi nazilerin sonraki amacı sahte dolar basmaktı.

    ek: konu ile ilgili çok güzel bir film varmış. bilgi veren arkadaşlara teşekkür ederim, izlerim ilk fırsatta.

    https://m.imdb.com/…tle/tt0813547/?ref_=ext_shr_lnk

  • benim de başıma gelmiş durumdur. bir gün bir baktım kimse beni gözlemlemiyor, yok olmuşum. sonra dedim kendi kendime "saçmalama lan, düşünüyorsan varsındır" yavaş yavaş var oldum da kendime geldim. şansa yaşıyoruz yeminlen.

  • - ulan ben de diyorum, sabah şirket tuvaletine giren kızların yerine çıkan bu ablalar kim?

    celal, 28, bilgi teknolojileri müdürlüğü

    - arkadaşım sabah alıyoruz başka, akşam bırakıyoruz başka. valla tanıyamıyorum yabancı mıdır çalışan mıdır..

    hüsamettin, 54, servis şoförü

  • dizi olanı izlediğim tek diziydi, bitiyormuş galiba yazık.
    tarihi tokat olanı hakkında da genel olarak bilenen bir yanlış var. yeniçerilerin mermer dövüp tokat için ellerini bilemeleri falan palavradır. yeniçeriler ordunun elit ve merkezde duran askerleridir bir kere, onlar tokatla adam devirmek yerine kılıç ya da ateşli silah kullanmakta usta idiler.

    osmanlı tokadını ordunun en önünde giden azaplar, deliler ve başıbozuk denilen birlikler atarmış. bu birlikler yem olarak önden sürüldükleri gibi, bir nevi de psikolojik harp unsuru olarak kullanılmışlar. karşınızda üstünde doğru dürüst silah bile olmadan, iki elini açmış tokadı yapıştırmaya gelen bir sürü adamlar düşünün. bunların tek amacı ya tokadı yapıştırmak, ya da orada ölmek. çoğunun da kafası yerinde değil zaten, artık ot mot mu çekiyorlar napıyorlarsa. böyle adamları görünce, ulan kim bilir bu ordunun arkasında daha ne psikopatlar var diye düşünüp tırsmaz mısınız. amaç da öyle düşündürtmek zaten.
    ayrıca bu birliklerde olup savaş alanından canlı çıkabilenler, ganimetten arslan payını alanlar olurmuş.

  • 2005 ağustosun son haftası.

    2 ay önce eşimle ailelerimizin redlerine rağmen hepsini karşımıza alıp 2 arkadaşımızı şahit yapıp evlenmişiz. yeni mezunuz ve işe başlayalı sadece 10 ay olmuş. yani eşim ve benim maaş toplamımız kuş, evlendikten sonra karşımıza çıkan kira, fatura, mutfak, beyaz eşya taksiti, koltuk taksiti vs. gibi giderler ise dev kadar. iş yeri küçükyalı'da kiralık evimiz çengelköy'de. şirketten erken maaş istemişim ancak muhasebe departmanından yeni mezun çömeze cevap yazmaya bile tenezzül edilmemiş. cebimde kalan para sadece iş yerinden gebze harem minibüsüyle hareme gidecek kadar. ayağımda tabanı artık yırtılmış ancak üstten bu yırtığı görünmeyen, yürüdükçe yoldaki tozları içine dolduran bir ayakkabı.

    harem'de indim. çengelköy'e yürüyorum. 15 dakikada bir eşim arıyor. her defasında sözler veriyoruz birbirimize hiç kimseye muhtaç olmadan ayakta kalacağız diye. yaklaşık 1,5 saat sonra ayakkabımın içi toz toprak dolu varıyorum evime. sarılıyoruz eşimle. yine sözler veriyoruz birbirimize.

    maaşa daha 1 hafta var. bir hafta boyunca evde tek yemek makarna. 1 haftalık süre içinde kozyatağı'nda çalışan üst komşumuzdan rica minnet beni de en azından kozyatağı'na bırakmasını istiyorum çünkü işe gidecek param yok. her gün sabah akşam aynı ayakkabılarla kozyatağı'ndan küçükyalı'ya yürümeye devam.

    çaresizlik...

    şu an 32 yaşındayım. ev, araba gibi istanbul'un temel ihtiyaçlarının hepsine sahip olduk. borcumuz harcımız da kalmadı. 2 tane dünya tatlısı çocuğumuz var. artık tüm yatırımımız onların üstüne. daha özgür bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. onları dinlemeye ve anlamaya çalışıyoruz.

    sözlerimizi tuttuk, mutluyuz. o ayakkabıları hala saklarım...

  • passaparoladan;

    -bir örümceğin peter parker isimli lise öğrencisini ısırması sonucu meydana gelen süper kahraman. ö1, ö2, ö3...
    -öri potır.

  • anlaşılması gereken temel farklılık, dinlerdeki tanrı kavramının doğasına ilişkindir. doğal olarak insanlara daha entelektüel ihtiyaçları hakkında sorular soran dinler, insanların daha maddi ihtiyaçları hakkında sorular soran bir dinden farklı bir tanrı kavramına sahip olacaktır.

    semavi dinler ile dharmik dinler (hinduizm, budizm, jainizm, şintoizm vb.)arasında büyük bir uçurum vardır.

    *batı dinlerinde doğrusal bir zaman kavramı ve tek bir yaratıcı tanrı vardır. insanların tanrı'nın kulu olarak işlevi, o'na sürekli şükretmek, o'nu övmek ve yüceltmek ve o'nun emirlerini yerine getirmek ve kulluk teslimiyetlerinin karşılığı olarak ahirette, görkemli bir cennette ebediyen ödüllendirileceklerini ummaktır. günah, büyük bir endişe kaynağıdır. mücadele edilmesi gereken temel mesele ontolojiktir “olmak”: allah'ın kulu olmak, günahkar olmak, nankör olmak, kafir olmak vb.

    dharmik dinler ise döngüsel bir zaman kavramına sahiptir ve tanrı hakkında bilgiler belirsiz hatta kayıtsızdır. ama hepsinden öte, tanrı'yı evrenden ayrı olarak görmezler, yani panteisttirler. tanrı hiçbir şey talep etmez, çünkü kendi mahiyetini insan vasıtasıyla ve yaratılışla ifade etmektedir. tanrılara tapmaya kesinlikle gerek yok çünkü insanlar ilahi doğanın tezahürleridir. günahın hiçbir önemi yoktur çünkü tüm insanların eylemleri sonuçları üretir: karma.

    *dharmik dinler için temel sorun epistemolojiktir; bilgi sorunudur. yani gerçek doğamızdan habersiziz ve bu nedenle acı ve hoşnutsuzluk yaşıyoruz. manevi yaşamın amacı, gerçek doğamızı bilmek ve gerçekleştirmek, özgür ve mutlu olmaktır.

    *olay felsefe ve teoloji arasındaki farkın yanı sıra dharma ile kayıtsız şartsız iman arasındaki farktır. çünkü özünde dharma, varoluşun temel doğasına ilişkin bir kavramdır. bu, mısırlılar tarafından da ma'at terimiyle soyut olarak kavranmış bir fikir olan kozmosun düzenidir. dharma inancı, dini inancın ötesinde içsel bir gerçekliktir, inançtan bağımsızdır.

    *felsefeyi mantıklı bir sona doğru ilerletme yeteneği, yalnızca teolojik iddialar göz ardı edildiğinde gerçekleşir. felsefi bir soru ortaya atıldığı ve muhakeme talep edildiği anda, semavi dinler incelemeyi kendi dinleri paradigmasından yaparlar ve genellikle sonuçsuz kalır. dharmik dinlerde, semavi dinlerin aksine, sorgulama her şeyin temelidir. vedaların kendileri kozmik sorgulamayı ifade eder.

    *din tam bir hayat sistemidir, hayatın her yönünü kontrol eder. dharmalar kişinin kendisini soruşturmasına dayanır, tanrı ikincildir, doğru ve yanlış yazılmaz, ahlak zamanla değişir, cennet ve cehennem geçicidir, reenkarnasyon vardır.

    *ibrahimi dinler, dini metinlerinde ne yazıyorsa ona inanmak zorundadır ve sadece bu kuralları takip edebilirler. yaratılış merkezli dinler oldukları için hayal gücü özgürlüğü yoktur. dharmik dinler fikir merkezli dinlerdir.

    *dharmik dinlerde tanrı, şarkı söyleyerek, dans ederek, sanatla, meditasyonla ve hatta savaşarak övülebilir. ibrahimi dinler duayı vurgularken, dharmik dinler meditasyonu vurgular.