hesabın var mı? giriş yap

  • maç öğlen saatlerinde oynanmış tribünler yarı dolu ve kenardan teknik kadronun italyanca bağırış sesleri geliyor, top sahada stadyum binasının gölgesinin geldiği yere gittiğinde hiçbir şey görünmüyorsa ve günlerden pazarsa o gün öleceğiniz garantidir.

  • kurtlar vadisi pusu'yu izleyenler bilirler ki
    tamamen güncel olaylara göre dizayn edilmiş bir düzlemde çekildi o dizi.polat alemdar'da fetönün tetikçisi olup ergenekoncuları teker teker temizliyordu.pala karakterinin pusu'daki dengi iskender büyük'tür.ikisi de devlet için özel operasyonlar icra etmiş ve derin devletle çok sıkı ilişkileri olan büyük savaşçılar.pala, fetöcü polat alemdar'ın asla sahip olamayacağı bir karizmaya ve savaş becerisine sahiptir.adam koskoca güneydoğu'yu , ırak'ı arşın arşın gezmiş, apo'ya suikast için suriye'ye yollanmış birisi.polat alemdar ise 3.katip olarak görev yaptığı kosova'dan özel kodla davet edilerek istanbul'a geliyor ve kendisine tevdi edilen kurtlar vadisi operasyonu görevine başlıyor.dizi gösterilen flashback sahnelerinde polat alemdar'ın 1-2 kere kosova'da tatbikatlarda yer aldığını ve iyi bir fiziksel/mental eğitimden geçtiğini anlıyoruz.ama pala gibi hayatın tedrisatından geçmiş birisi değil.hüsrev ağa kendisine diyor ya " ben de insan tanıyorsam almanya'dan hariciyeci olarak gelmişsin elin tutsa tutsa kalem tutar" işte polat alemdar özünde budur.aynı hüsrev ağa ise pala ile konuşurken başlarda çok rahat ve sakinken daha sonraları işler biraz karışınca pala'nın ağırlığı altında eziliyor.hatta pala'nın " bu listede senin bildiğin tanıdığın adamların ismi vardı, biz bu listeyi sana verecektik ki gölgen altındakiler ateşimizden yanmasın.madem gölge tepeden vurdu güneş ayağımızın altıdır." dediği kısımda pala ile göz( daha doğrusu gözlük ) teması bile kuramıyor.bana göre konseyin karahanlıdan sonra en bilge adamı bile ezim ezim eziliyor pala karşısında.belki bir nebze karahanlı hariç ( o da her şeyi iş olarak düşündüğü için kendisine ve konseyine rakip istemiyor) kimsenin şüphelenmediği polat alemdar'ın devlet ajanı olduğunu ufak bir ikili diyalogdan sonra anlıyor.eğer pala, polat alemdar'la istanbul'da değil de türkiye'nin başka bir kentinde carpışsaydı engin saha tecrübesi, her türlü çetin koşula ayak uydurabilme becerisiyle kazanan taraf olurdu.istanbul pala'yı değil ama paranın cazibesine kapılan ortakları kral faruk ve bedir'i bozdu.bu adamlar sonuçta yıllardır dağ bayır gezerek terörist avlayan bunun neticesinde cebine 3 kuruş para girmemiş adamlar.memati dediğiniz adam, kofti kabadayı çakır'ın sağ tahsil işleriyle ilgilenen bir külhanbeyi.muhtemelen pala, kral faruk ya da bedir'in görmediği kadar çok parayı çakır'ın sağ kolu olarak idare ediyordur.abdülhey ise farklı bir kişilik, bence kgt değil de sadece istihbaratla bağlantısı olsa pala'nın ekibine katılıcak sadece susup işini yapacak türden birisi.yine de pala'nın kulak kestiği sahnede nasıl irkildiğini hatırlarsak bu ekibin abdülhey üzerinde kalıcı hasar bıraktığını söylemek yanlış olmaz.özetle pala, ekibiyle birlikte kurtlar vadisine gelmiş en mert, vatansever tiplemedir.kendisine reva görülen bu sonu hiç hak etmemekle birlikte polat alemdar'dan çok daha kudretli bir karakterdir aynı zamanda çok daha sağlam temelleri olan bir ekibe sahiptir.

  • okulda permütasyon hesabı öğrenmemiş bir bireyin söyleyebileceği bir söz. bunu söyleyenler bunu da söyledi: topu topu 0 ve 1 var anasını satayım kaç tane program yapılabilirki?

  • emrah safa gürkan, " pişmaniye izmitlilerin yoldan geçenleri vergilendirmek için buldukları bir metottur " demiş*

    resmen aydınlanma yaşadım. sahiden de yolum izmit taraflarına düştüğünde neredeyse her zaman pişmaniye alıp getiriyorum eve kutu kutu.

    evvelden peşmaniyye denilen ve " yün şeklinde keten helvası " mânâsına gelen bu ismin kökeni farsça " paşmine ( yünlü şey ) " kelimesinden gelir.

    osmanlı padişahı sultan dördüncü murad han, bağdat'ı fethettikten sonra iran topraklarındaki yiyecek içecek kültürünü de istanbul ve civarına getirir.

    bu pişmaniyeciler de izmit civarına yerleştirilir ve burada pişmaniye üretilmeye başlanır.
    1. dünya harbi'nden önce yavaş yavaş civar şehirlerde de şöhret olmaya başlar pişmaniye hacı agop sayesinde. zaten baktığımız zaman şu anda ülkemizle özdeşleşmiş çoğu yiyeceğin ülke çapında ve uluslararası olarak tanınması 1. dünya savaşı zamanlarına denk gelmektedir.

    daha sonra ethem efendi bir pişmaniyeci açar ve buradaki lezzetli pişmaniyeler sayesinde artık iyice tanınan bu lezzet, istanbul gazetelerinde de " izmid'in* meşhur lezzeti " başlıklarıyla haber yapılınca olur size izmit pişmaniyesi .

    2009 yılında 1040 metre uzunluğundaki pişmaniye " dünyanın en uzun tatlısı " ünvanı ile guinness rekorlar kitabı'na girmiştir.

    aklıma gelen bir şeyden daha bahsetmek istiyorum;

    selanik'te yıkılan camilerimizden birinin adı da pişmaniye camii. 1920'li yıllar...
    küçücük bir cami. zaten bölgedeki türkler, baskılar sebebiyle orayı çoktan terk etmişler cami yıkılmadan evvel.
    civardaki cami isimlerine baktığımızda hep şu paşa bu paşa gibi şahıs isimlerine sahip iken bu camiye neden pişmaniye camii ismi verilmiş hiçbir yerde yazmıyor ama şöyle bir çıkarımda bulunmak istiyorum;

    bu caminin inşâsı miladî 1781 yılına denk geliyor. dönemin padişahı, birinci abdülhamid ( bahtsız padişah )

    birinci abdülhamit/ passenger28

    normalde marmara bölgesi'ndeki çevre illerden istanbul'a yerleşmek için can atan kimseler için bu dönem istanbul'un ötesi çok daha cazip hâlde. padişah da istanbul'un çok kalabalık olduğunu düşündüğünden çevre vilayetlerdeki kişilerin balkanlara yerleştirilmesini teşvik ediyor.
    işte bence izmit'ten selanik'e giden en az bir mahallelik insan tarafından inşâsı başlatılan bir cami bu pişmaniye camii.
    belki o dönem selanik'te pişmaniye bile ürettiler bilemiyoruz.

    ve bir tesadüften daha bahsedeceğim yine birinci abdülhamid dönemine denk geldiği için.

    istanbul'da 1685'te yapılan bir cami daha var ve onun da adı pişmaniye camii ve bu cami birinci abdülhamid'in padişah olduğu 1782'deki meşhur istanbul yangınlarında yanıp kül oluyor. 1685'te istanbul'da pişmaniyenin bir camiye isim olacak kadar ünlendiğini sanmıyorum ki yaptıran kişi de bursalı bir mevlevî. ( ismini hatırlamıyorum )

    şimdi diyorum ki o zaman;

    bence tâ dördüncü murad döneminde aslında izmit'te olduğu kadar bursa'da da pişmaniye üretimi gerçekleştirildi ve sevildi ama sırf istanbul'a daha yakın ve yol üzerinde diye payitaht'ta izmit'in pişmaniyesi diye bilinince böyle nam saldı ve günümüze değin geldi.

    en iyisi aklıma başka bir şey gelmeden yazıyı bitireyim*

  • ulan bir kişi de cep telefonu ne bilim yüzük falan yazsın..

    yok kadına özgürlük alacakmışız, yok sadık kalacakmışız..gidişini kabul etcekmişiz, yanında durcakmışız..

    manyak mısınız olum..kız ayı istiyor ayı..uygun ayı alınacak bi site söleyin..

  • bende 85 yasinda olsam satmam evimi. 3 milyon euro'yu o yastan sonra öhöömm neyse. ama 30'lu yaslarimda boyle bir teklif gelse evimi satar sulalemi de yaninda promosyon olarak veririm. hic vatan millet duygusu kasamam bu konuda.

  • "arkadaşlar tatilden döndüm sansınlar diye omzuma dokunmayın olum acıyor diyorum noldu la baban mı dövdü diyolar. fakirlik kanıma işlemiş arkadaş"

  • 1 otobüsün deposu 500litredir. full depo için 10.000tl ödüyorlar.

    travego 100kmde ortalama 21-25 arası yakar.

    istanbul-ankara 3. kopru nedeniyle su an 500km civarı.

    bu hatta otobüs 21x5x20tl den 2100 tl yakar. bu hattın otobüsleri 2+1 düzende 39 kişi kapasiteli. hadi 40 olsun.

    52.5 tl sadece kelle başı yakıt masrafınız.

    600 lira da 3. kopru+otoyolları+ tem öderler. sırf otoyol ücretiniz 600/40= 15 tl kelle başı.

    toplam 67.5 tl deyiz ve daha sadece maliyet.

    otobüs sürekli dolu gitmez, mecbur bunu da paylaştırırlar. yanılmıyorsam 39 kisilik bir otobüsün aylık düşündüğümüz sefer başı ortalama yolcu sayısı hafta içi + hafta sonu 25 civarıdır.

    maliyetleri 25'e bölmek gerekli. 2700 toplam yakıt + yol maliyetleri 25 dolulukta kelle başı 108 tl.

    sadece akp'yi doyuracağınız maliyet bu.

    şimdi sefer başı 500tl de 2 şöfor 1 muavin emekçi + ikram maliyeti ekleyelim.(500 cok iyimser daha fazladır ya neyse)

    3200/ 25 = 128 tl ye henüz firma para kazanmadı. bu hava parası.

    şimdi siz maliyetlere bakım-onarım(b segment arabanın periyodik bakım ücreti 2000tl şu an) + otogar ayak bastı ücretleri vs de ekleyin. muhtemelen 160-170lere geliriz.
    motor yağının litresi de 200 oldu bu arada.

    otobüslerin leasing+kredi ödemeleri, diğer isletme maliyetleri var.
    seyahat kaza sigortası zorunlu, o var.

    hatta dur daha vergi var, devlet orayı bırakır mı hiç, mazot köprü yetmez oradan da alacak. hem senden alıyor bilet için, hem de firmadan gelir vergisi alıyor

    şimdi bu hatta 1 bilet 300 tl ye satılıyor. bence 300 e batarlar yakında haberiniz olsun.

    otobüs biletleri hala ucuz, akp doymuyor arkadaşlar, bunlar hala iyi günler. dolar yeniden 18lere gelecektir. o zaman bu biletin fiyatı rahat 600 olur