hesabın var mı? giriş yap

  • hiç anlam veremezdim bu olaya. iş gezisi sonucu yolum düştü bir haftalık eğitim için. bir kısmı işe bisikletle geldi, söz verdikleri saatte başlayıp insanca çalışma saatleri ile tam 17:30'da bir dakika bile geçirmeden eğitimi noktalıyorlardı. yani öyle ayarlı ki adamın son lafı tam 17:30'da bitiyor tüm soruları da cevaplamış olarak.

    öğle arası yemeklerinde alkol serbestliği vardı. hani biz kendimize misafirperveriz deriz ama adamlar iş sonrası için en ince detayına kadar aktiviteleri bile sunuyordu.

    özetle disiplin, insanca çalışma koşulları, özel hayat, insana verdiği değeri filan görünce ne yalan söyleyeyim bende de oluştu artık.

  • kendine odakli egilim. kendine odakli isletmeler, kendi ulkelerini digerlerinden daha ustun, daha basarili gorme egilimindedir. kendine odakli egilimde oncelik her zaman anavatandaki faaliyetlerin basarisidir. bu nedenle, pazarlama ogeleri ic pazar yapisina gore yapilandirilir. ic pazarda denenmis ve basarili olmus faaliyetlerin diger dis pazarlarda da basarili olacagi varsayilir. dis pazarlarda da benzer veya yakin stratejiler kullanilir. dis pazar, uretim fazlasindan kurtulmak icin kullanilir. yeni pazarda sistematik pazarlama arastirmalari ve tuketici ihtiyaclari irdelenmez.

  • üniversite birinci senemde rotary klübü'nün sakarya temsilciligi bana burs bağlamıştı.
    99 depreminden sonra ise öğrencilerin çoğu ya öldüğü icin ya da artık sakaryayı terk ettiklerinden (elvada adapazari) burslar kesildi.
    eylül, ekim, kasım, aralık... bi' umutla hep baktım banka hesabına ama boştu. sonra şubat tatilinde izne gidince temsilciliğe uğrayıp ''ben ölmedim.'' demiştim. onlar da ''tamam, yaşadığını haber verenlere burslarını göndermeye devam ediyoruz.'' demişlerdi.

    sene sonu o yılki bursumu toplu olarak yatırdılar. paranın bi' kısmını anneme göndermiştim.

    ''ben ölmedim. bursumu yatırmaya devam eder misiniz?''

    yıllar sonra gelen edit:
    benimki hayatını kaybedenlerin yanında ne ki...bursunu kaybetmişsin altı üstü. 99 depreminde hayatını kaybeden, hayalleri yarım kalan, cenazesinin kaldırılmasının ardından eve kazandığı üniversitenin zarfı gelen insanların hikayeleri yanında bunu yazdığıma utanıyorum şimdi.

  • kıyafetlerimizin üzerinde marka logosu taşımayı sevmemiz ve ınstagram'da her seyimizi paylasmamizla paralel durum. barbie ulkemizde marka değeri düşük bir guilty pleasure olarak görüldüğü için entelektüel
    sinefil insanlarımız oppie'yi seçmişler. yine aynı ülkede gişe rekoru kıran film recep ivedik'tir. greta gerwig ve noah baumbach sohbeti terk etti.

  • düşüncesini ifade eden tutuklu gazetecileri serbest bıracaksınız.
    toplumda ayrışmayı körükleyici şeyler yapmayacaksınız.
    hep kendiniz yemeyeceksiniz.
    yakınlarınızı işe almayacaksınız.
    bütün ihaleleri yandaşlarınıza vermeyeceksiniz.
    insanların giyimleri hakkında infial yaratacak yaralayıcı açıklama yapmayacaksınız.
    başı açık insanları tecavüz edilebilir şeklinde yaftalamayacaksınız.
    halkı kin ve nefrete sürüklemeyeceksiniz.
    devletin içine sızıp bütünlüğüne kasteden ve onu yıkmak isteyen terör örgütlerine yardım etmeyeceksiniz.
    forloop der ki; memlekette imam hatip merkezli değil akıl tabanlı eğitim vereceksiniz.
    carlosspicywiener der ki; görüşlerini begenmediginiz memurlara mobbing uygulamayacaksiniz.
    camiden adidas caldim bol geldi der ki; sayistay raporlarinin akibetini, örtülü odenekleri, deprem vergilerinin nereye gittigini ve mit tırlarını aciklayacaksiniz.

    bütün bu yaptıklarınız için 'bağımsız yargı' önüne çıkacaksınız.

    kalanlarınız olursa oturup konuşuruz.

  • avrupa'nın türkleri dışarıda tutmak için bulduğu çözümlerden birisidir. domuz yemeyen türkler ülkelerine giriş yapmasın diye sabah akşam her yeri domuzlu ürünlerle bir güzel kokutuyorlar. hatta teşvik amaçlı belediyeler evlere bedava domuz eti gönderiyor. yoksa yedikleri yok ha, sırf şekil olsun diye ürünlerini satın alıyorlar.

    not: hatta bu sabah tren istasyonunda gördüm. temizlik görevlisi kılığına girmiş bir tip yerleri domuz yağı ile silip bir yandan da üstlerine "işlem tamam hans" diye onay veriyordu. "ooooh biraz da şuraya domuz süreyim", "hmmmmh şuraya da domuz koyayım".