hesabın var mı? giriş yap

  • kasılmayın. gidin kahve için. siz para ödeyeceksiniz hizmet ve ürün bekliyorsunuz. onlar size lütufta bulunmuyor. sanki mabede giriyoz.

  • bir yerde okumuştum "annesinden önce uyuyanların derdine inanmıyorum" diyordu.
    geçen akşam erken uyudum. sonra kalktım yüzümü yıkadım. her zaman olduğu gibi yüzümdeki tuz eksilmedi.
    çay içermisin oğlum diye seslendi annem, ses yankıyı yerinden oynatıyordu ama görüntü yoktu.
    sesin hangi odadan taştığını öğrenmeye çalışırken bir demlik çayla oturmuş annemi gördüm bir başına.
    öyle yalnız, öyle kimsesiz, öyle karanlık.
    bütün dertleri bir araya getirsen, böyle bir dert oluşmazdı.
    kaç sene oldu hatırlamıyorum, bu kadar çok ağlandığını.

  • eşinizin sana birsey söylecem sözü ile başlayıp ömür boyu süren kelimelerle tarifi olmayan olgu.
    anne ve babadan binlerce kere duyulmuş anne baba olunca anlarsın sözünün hakllığı karşısındaki boyun eğiş.

    hamilelikle beraber bütün ilgileri üzerine çeken eşin kıskanılır ama vereceği hediye karşısında nefret ettiğiniz kaprisler bile çekilir. çünkü ödül çok büyüktür. karnındaki varlığın hayal edilmesi, onun nasıl birsey olacağı, acaba doğru mu yaptık, daha erken değil miydi, bu boktan dünyaya bir canlı getirmek bana mı kaldı, ona bana sağlanamayan şeyleri sağlayabilecek miyim, bana mı benzeyecek annesine mi sorularıyla geçen dokuz koca ay. sezeryan tarihinin belli olduğundaki içinde kopmaya başlayan fırtınalar.
    ve büyük gün.
    ameliyathane önünde hastanede neden sigara içilmiyor lan şeklindeki küfrediş. anne babanızın olm tamam kendine gel telkinleri. doktorun hemşireye ufak dozda bir anti-depresan verelim emri. 15 dakikalık bir operasyonun yıllardır sürüyormuş hissi. elin ayağın birbirine dolaşması.
    veeeee
    hemşirenin kollarına bıraktığı minik şey. "şey" çünkü ne olduğuna karar vermek güç. "şey" çünkü dünyada onu anlatmak için bir kelime türetilmemiş. şey çünkü o aslında sen. şey çünkü ben ne büyük sevgiler yaşadım tezinin çürütüsü.
    hoşgeldin kızım bebeğiiimmmm
    kimsenin ağlatamaz dediği sen kollarındaki minik şeye bakarak hüngür hüngür ağlıyorsun. kollarındaki savunmasız canlının sıcaklığı bütün benliğini yakıyor. yaprak gibi titretiyor içini bedenini.
    kimselere vermek gelmiyor içinden. hemşire "almam lazım bazı kontroller yapacağım" dediğinde yavrusuna gelen saldırı karşında aslanlaşan kediyi şimdi çok daha iyi anlıyorsun.

    hastaneden eve gelişi, ağlaması uykusuz geceler, annesinin emzirdiği anlardaki olağanüstü büyü, doğallık. ben neden emziremiyorum neden tek vücut olamıyorum serzenişi.
    ilk sokağa çıkışı, ilk gülüşü, ilk ses çıkarışı, ilk dişi,ilk,ilk,ilk,ilk,ilk...................

    seni çok seviyorum
    hoş geldin kızım
    hoşgeldin şimalim
    baban

  • 7 aralık 1988 tarihinde ermenistan’ın spitak bölgesinde yaşanan, richter ölçülüğüne göre merkez üssünde 10 büyüklüğünde meydan gelen deprem. yaklaşık 1 milyon nüfusu olan ermenistan’ın %40’ını etkileyip 3 bin kilometre karesi kapsamış ve afet bölgesinde 21 şehir ve ilçe, 342 köy hasar görmüş. bunun sonucunda yaklaşık 500 bin kişi evsiz kalmış. bu depremin bir özeliği de deprem sonrası normal yaşama dönüş için destek vermeyi öneren yabancı yardım ekiplerinin ülkeye girmelerine izin verilmesi yani sovyetler birliği tarihinde kurtarma çalışmalar yabancı ülke ekiplerinin ilk kez katılması anlamına gelmesiydi o sırda başka bir ülkde bulunan gorbachev de gezisini yarıda keserek depremin etkilendiği ermenistan’a geldi.

    spitak depremi yüzünden hayatını kaybeden ermenilerin anısına yakın geçmişte vefat eden ermeni kökenli fransız sanatçı charles aznavour yazdığı ''senin için ermenistan'' şarkısını 87 fransız şarkıcıyı bir araya getirerek birlikte şarkıyı söylemiştir.
    senin için ermenistan

    depremden etkilenlere yardım amacıyla rock müziğin önde gelen isimleri tarafından rock aid armenia albümü çıkarılmıştır. pink floyd, queen, rush, deep purple, black sabbath, yes, ıron maiden vs aralarında bulunduğu şampiyon ligi gibi ekip. özelikle smoke on the water efsane olmuş.
    smoke on the water

  • aslında şimdi yapmakta olduğum bilgilendirmeyi sağlık bakanlığı ya da resmi bir kurumun daha geniş kitlelere ulaşacak şekilde yapması gerektiğini düşünüyorum. insanlar panik halinde ve sürecin nasıl işlediğini haklı olarak merak ediyorlar. bu merak ve panik içerisinde ne yapacağını bilmeyen kişiler virüsün yayılmasına da sebep olabilirler. test yaptıran biri olarak süreci anlatacağım size.

    kesilmeyen kuru öksürüğüm, boğaz ağrım, halsizliğim ve öksürükle aynı anda hissettiğim bir göğüs ağrım vardı. yurtdışına giriş çıkış yapmış olan, yabancı ve türk çok sayıda arkadaşım olduğu için koronavirüsten şüphelendim fakat ateşim olmadığı için herhangi bir sağlık kurumunu meşgul etmek istemedim. zaten evden de dışarıya çıkmıyordum. ateşimin yükselmesi ve son 14 gün içerisinde görüştüğüm, şu an yurtdışında olan arkadaşımın da semptomları göstermesi nedeniyle 184'ü aradım. bu noktada yalnızca sizi yönlendiren bir telesekreter kaydı ile karşılaşıyorsunuz. kayıt görüşme sonunda bir sağlık kuruluşuna başvurmamı önerdi.

    bulunduğum yerden yürüme mesafesinde 1 özel hastane, yürüme mesafesinden biraz uzakta ise araştırma hastanesi vardı. buralara yürüyerek ya da toplu taşıma ile ulaşmam başkalarına da olası hastalığımı bulaştırmam anlamına geliyordu. kendi aracımı kullanacak gücü ve cesareti de hissedemedim. doktor bir arkadaşımın tavsiyesi ile 112'yi aradım.

    112'ye koronavirüs şüphesi ile aradığımı söylediğim an başka bir hatta bağladılar. hattın ucundaki kişi semptomlarımı dinledi. yurtdışı temasım olup olmadığını sordu. ardından hemen bir ambulans yönlendirdiklerini söyledi.

    10 dakika gibi kısa bir sürede 112 den geri arandım ve sağlık personelinin eve giriş yapmasının riskli olduğunu, kendi başıma ambulansa kadar gelip gelemeyeceğimi sordular. gelebileceğimi söyleyerek aşağıya indim. ambulanstaki görevlilerin koruyucu giysileri vardı. maskem olmadığı için aşağıya inerken çift katlı ıslak mendilin iki ucunu keserek maske olarak takmıştım. bana ambulansa binmeden maske ve eldiven verdiler. çifter kat olarak takmamı rica ettiler. ambulansın içerisinde damar yolum açıldı ve öyküyü tekrar dinlediler. ambulans siren çalarak ilerliyordu, o an siren sesi ile kendimi çok kötü hissettim fakat virüs şüphesi olan biri ile sağlık çalışanları ne kadar kısa süre kapalı ortamda kalırlarsa bulaş riskininin o kadar azalacağını düşündüm. bu sebeple ambulansın hastaneye en hızlı biçimde gitmesi önem taşıyor.

    hastaneye girer girmez izole oda dedikleri, acilin bir bölümünde yer alan odaya alındım. çok geçmeden koruyucu giysilerle bir doktor yanıma geldi, bir kez de o dinledi semptomlarımı. kan örneği, boğaz ve her iki burun deliğimden sürüntü örneği aldı. hastaneye getirilmeden önce parasetamol almıştım fakat ateşim hala yüksekti. ateş düşürücü içeren bir serum bağladı. koruyucu giysileri kullanmak zorunda oldukları için bir ihtiyacım olduğunda yanıma gelmelerinin zaman alacağını fakat seslenmemin yeteceğini söyledi. bu arada çok yoğun ve stres altında çalıştıklarını da eklemeden geçemeyeceğim. odada yalnız başıma 1 saat kadar bekledikten sonra tomografiye alındım. çıkacak sonuca göre karar vereceklerini söylediler.

    burada parantez açıyorum; toraks bt yani akciğer için yapılan bilgisayarlı tomografi koronavirüs tanısı için büyük önem taşıyormuş. pnömoninin varlığı ya da yokluğu ilk etapta tanı için belirleyici kriter.

    tomografi sonucu gelene kadar izole odada beklemeye devam ettim. bu süreçte serum sayesinde ateşim de düştü fakat öksürüğüm devam ediyordu. ardından bir hemşire geldi ve serumu çıkararak tomografi sonucumun temiz çıktığını, izole odadan çıkabileceğimi söyledi.

    okumam ve imzalamam için bir kağıt verdiler. bu kağıtta yapmam gereken şeyler ve evde izlem(karantina) kuralları yazıyordu. tamamını okuyacak halim yoktu ve fotoğrafını çekmek için izin istedim. çok gizli bir belge değil elbette ama paylaşmayı doğru bulmuyorum. zaten yalnızca izlenmesi gereken kurallar yazılıydı ve bunları gerçekleştireceğime dair imzam isteniyordu.

    kağıdı imzalamamın ardından covid-19 test sonucunun normalde bir gün içerisinde çıktığını fakat yaşanan yoğunluk nedeniyle 2-3 günü bulabileceğini söyledi. eğer pozitif çıkarsam benimle irtibata geçeceklerini fakat negatif çıkarsam imzaladığım kağıttaki koşulları yerine getirerek evde karantinada kalmam gerektiğini söyledi. test sonucunu e-nabızda görebileceğimi de ekledi. tomografimin temiz çıkması nedeniyle riskin düştüğünü fakat temiz tomografiye rağmen pozitif test sonucu alabildiklerini; hatta ikinci ya da üçüncü testte pozitif çıkabilen hastaların olduğunu; bu sebeple evde 14 günlük karantinanın büyük önem taşıdığını belirtti. 14 günlük bir rapor da yazdılar benim için.

    bu noktaya kadar sorunsuz ve mükemmel işleyen bir süreç var. 112 personeli, hastanedeki doktor ve hemşireler kendi hayatlarını riske atarak çalışıyorlar ve takdiri hak ediyorlar. tüm yoğunluklarına rağmen çok ilgili ve olması gerektiği gibi ilişki kuruyorlar hastalarla. sağlık bakanlığının da bu sistemi ve prosedürleri çok güzel oturtmuş olduğunu düşünüyorum. katkısı olan herkese çok teşekkürler.

    fakat belki burayı okuyan bir yetkili olur diye birkaç önemli noktaya değinmek istiyorum. hastaneye ambulansla gelmeme ve henüz test sonucumun belli olmamasına rağmen yürüyerek ve tek başıma hastaneden ayrıldım. yalnızca eldiven ve maskem vardı. üzerimde büyük bir sorumluluk hissettiğim için oldukça uzun olan hastane ile ev arasındaki mesafeyi tüm bitkinliğime rağmen, hava soğuk ve üzerimdeki giysilerimin kalın olmamasına rağmen, yolda fenalaşmayı da göze alarak yürüdüm, toplu taşıma ya da taksiye binmedim. kimseye temas etmeden ve yaklaşmadan eve geldim. bu noktada benim gibi şüpheliler için hasteneden eve ulaşım konusunda bir çözüm düşünülebilir. çünkü herkesin benim kadar duyarlı davranacağını düşünmüyorum.

    diğer nokta, biraz kendime gelip e-nabıza baktığımda alınan kan örneğinde hemoliz değerinin yüksek olduğunu gördüm. doktor koruyucu kıyafet ile kanımı aldığı için bu da normal karşılanabilir bir durum bence. fakat en azından bu sonuç çıkana kadar hastalar bekletilip, gerek görülürse tekrar kanları alınabilir. koronavirüs teşhisi konusunda kanın büyük bir önemi var mı bilmiyorum gerçi.

    son olarak yine kendimi iyi hissettikten sonra imzalamış olduğum kağıdın fotoğrafına baktım. koronavirüs teşhisi koyulan biri ile ya da yurtdışından gelen biri ile temasa geçmiş kişilere imzalatılan bir belge. "herhangi bir semptom göstermediğim" şeklinde bir ifade var. açıkcası bu durumda herhangi bir art niyet olmadığını düşünüyorum. bu kadar stres ve yoğun çalışma altında doktorların en son düşüneceği şeylerden biri de evrak belge işleridir sanıyorum ki. bu sebeple benim durumumdaki kişiler için özel bir belge bulunmuyor ve herkese imzalattıkları aynı izlem belgesini bana da imzalattılar sanırım. çünkü hastaneden ayrılırken semptomların en az 3'üne sahiptim. bu noktada da sağlık bakanlığı farlı koşullardaki farklı şüpheli ya da hastalar için farklı belgeler düzenleyebilir. bu işin bürokratik kısmı ve şu an için bana sorarsanız çok da elzem değil. yine de hukuki bir boşluk doğrabileceği için ihmal edilmemeli.

    gelelim test sonucuna. test girdisi e-nabızda gözükmediği ve kanda hemoliz olduğu için 184'ü aradım ve durumuma dair kayıt oluşturdular. aynı günün akşamı yani 1-1,5 gün içerisinde e-nabız'dan test sonucumu negatif olarak görebildim.

    süreç bu şekilde ilerliyor. lütfen ciddi şüpheleriniz yoksa hastaneleri meşgul etmeyin ve şunu unutmayın; gereksiz yere hastane ortamında bulunarak da virüsü kapabilirsiniz.

    bir diğer nokta da; hala ateşim ve değişen şiddette öksürüğüm, boğaz ağrım var. çok halsiz ve bitkinim. tat ve koku alma duyularım zayıf fakat balgam, burun akıntısı yok. ateşim parasetamol alınca iniyor ve nefes almada güçlük çekmiyorum. test sonucu açıkcası içimi rahatlatmadı. sağlık bakanı kendisi de ilk testte negatif çıkan fakat sonra pozitif görülen hastalar olduğunu belirtti. ancak nefes darlığım olmadığı ya da dayanılmaz bir semptom göstermediğim müddetçe yaşadığım hastalık her ne ise evde atlatacağım. bir kez daha kendimi ve hastaneye ulaşırken ya da hastanedeyken başkalarını riske atmak istemiyorum. evdekilerle minimum etkileşim kuruyorum ve asla dışarı çıkmıyorum. bu arada 28 yaşındayım.

    ek olarak; bu durum bir pandemi hali ve hepimize düşen görev ve sorumluluklar var. kendimizden önce sevdiklerimizi ve yaşadığımız toplumu düşünmek zorundayız. çünkü toplum varsa biz varız. bu süreçte kurumlar ya da kişiler hata yapabilirler. mükemmel bir işleyişle karşılaşmayabiliriz. siyaset en son düşüneceğimiz şey olmalı. dediğim gibi, şu an içerisinde bulunduğumuz durumun olağanüstü bir durum, bir pandemi olduğunun farkında olarak ve kendimizden önce toplumsal çıkarı gözeterek hareket etmeliyiz.

    umarım bilgilendirici olabilmişimdir. bu süreci bilmemek beni test olmadan önce oldukça tedirgin etmişti. umarım en azından okuyan bir kişiye bu açıdan faydalı olabilmişimdir.

  • bankalar ile çalışan, master ve visa ile anlaşması olan şirketimize visa denetmeni gelmiştir, gıcık bir adamdır, şirket binasını a'dan z'ye inceler, en üst katta yemekhane ve büyük teras bulunmaktadır, yemekhanenin terasa açılan kapılar cam kapıdır.

    denetmen sorar: bu kapılar geceleri kilitleniyor mu?
    bizim güvenlik amiri: hayır kilitlenmiyor,
    d*: bu terasa teröristler ya da hırsızlar helikopter ile inebilirler kapını kilitli olması gerekmekte.
    g.a.*: adamlar terasa helikopter ile inip kapılar kapalı diye geri mi dönecekler?
    d: mavi ekran.

  • sanatın görünmeyen, biyolojinin ise yadsınamaz bir gerçeği.

    öyle ya da böyle, da vinci bu eseri yaratırken illa ki sıçmaya gitti. elinde fırçası ile hafif sallanarak, belki de çok kritik bir hamleyi düşünürken "dur lan, bi' sıçıp geliyim." diye düşündü ve sıçtı. görüldüğü üzere sanat bile yeterince fularlı değildir.