hesabın var mı? giriş yap

  • en sonunda dün gidebildiğim ortam. iki sığır çömbik yedik, zevkten arkadaşımı da zikivermişim arada. böyle bir tat yok.

  • bilale anlatır gibi anlatmaya çalışacağım.
    iki ilaç arasında aynı etken maddeye rağmen fiyat farkını oluşturan iki değişken vardır.
    1- ilacın etken maddesinin yapıldığı ülke
    2- etken madde eşdeğerlik kontrol ve testlerinin yapıldığı fabrika-ülke

    yani ucuz ilaç, hindistan-çin menşeli etken maddeden yapılmıştır ve yine bu ülkelerin kurallarının geçerli olduğu labratuvarlardan eşdeğerlik-etkinlik onaylarını almıştır. buna karşılık pahalı dediğiniz marka ve bilindik ilaçlar örneğin fransa veya almanya gibi avrupa ülkelerinde üretilir ve test edilir ve haliyle bu ülkelerin ürettiği ve test ettiği ilaçlar daha güvenilirdir. etrafınızdan sıkça duyduğunuz "falanca ağrı kesici bana iyi gelmişyor ama filanca şak diye ağrımı kesiyor" hikayesi bununla ilgilidir.
    yani arkadaşlar olayın pek çok boyutu mevcut. söz konusu olan karmaşık organik moleküller topluluğudur. üzerinde etken madde aynı yazıyor diye içindeki kimyasal da aynı olmak veya aynı etkiyi göstermek zorunda değildir.
    son söz: konunun doktorla, eczacıyla, mümessille falan alakası yok. devletin sağlık harcamalarını subvanse etme yeteneğinin sonuna geldik. yani para bitti. kapitalist sistemde paran bittiyse donlarını avm den değil, çarşamba pazarından alırsın.

  • sözlükten düşürülen kızın cinsiyetinin kadın çıkmasının gerçekten muazzam olduğu eylem. daha muazzamı da buddy başlığına 16 ilan vermiş bir beyefendinin hala kılsızını araması.

  • "bu hükümet olmasaydı akademisyen olamazdım" şeklinde bir beyanda bulunmuş şahıs.

    en azından gerçekten bilimden anlayan, bilime önem veren ve kurumlarını buna göre düzenlemiş bir toplumda akademisyen olamayacağının farkında olması güzel bir şey.

  • sonra aldıklarını giyinip en hanımefendi, en karizma benim hareketleri ile ortalıkta hava atacaklar.
    insanların gerçek yüzleri rezillik.

  • müttefik güçleri, çıkarma sırasında yapılacak bir hatayı telafi etmelerinin çok zor olduğunu biliyor, harekatın tam anlamıyla keskin ve kusursuz olmasını istiyordu. bu yüzden operasyonun işleyişini tehlikeye sokabilecek en küçük ayrıntıları gözden geçiriyor, ince eleyip sık dokuyorlardı.
    çıkarmanın yapılacağı sahil coğrafi açıdan geçilmesi zor, rommel’in yaratıcı zekasından çıkmış acımasız engellerle doluydu. almanlar tarafından sahilin içlerine yerleştirilmiş dikenli tel, mayın gibi engeller rommel’in elinde korkunç silahlara dönüşebiliyordu. sahilde 60.000 adet mayın olması beklenen bir durumdu. ancak bu mayınların, özellikle gevşek tutulan dikenli tellere bağlanması veya uzaktan kumda ile patlatılması, 1940’lı yılların savaş taktikleri için sıra dışıydı. insanları durdurmak için korkunç bir engeldi. gergin olmayan yatay teller, üzerlerine baskı yapılınca mayınları tetikliyor veya bir askerin geçmesini en yüksek seviyede zorlaştırıyordu. müttefiklerin mayınlar, dikenli teller ve demir kazıklar arasında askerleri minimum kayıpla ilerletebilmesi için güvenli bir yol açması gerekiyordu. sahili, o dönemin bilinen mayın temizleme teknikleriyle, yani insan kullanarak mayınlardan arındırmak hem çok uzun sürecek hem de güvensiz olacaktı. bunu yapacak bir makineye ihtiyaçları vardı. ingiliz ordusu 1943’de özel bir tank birimi kurdu. birim, özel tasarlanmış bir dizi tank geliştirilmesini koordine edecekti. amerikan shermanları ve ingiliz churchillleri, rommel’in onlar için hazırladığı bütün engellerler başa çıkmak üzere mekanik acıdan özel olarak tasarlandı. birinci engel mayın tarlalarıydı. çıkartma sırasında sınırlı sayıda taşınabilen tankların mayınlardan korunabilmesi için bir takım çözümler geliştirildi. ilk olarak mayınları önünde bulunan ve sonradan takılan bir silindir yardımıyla patlatıp imha eden bir tank geliştirildi. ancak silindirin her seferinde değiştirilmesi bu projenin hemen elenmesini gerektirdi. daha sonraları 10-15 mayın imha edebilecek silindir tankları geliştirilse de, genç bir ingiliz subayının geliştirdiği model winston churchill’in ilgisini çekti. bu modelde standart bir churchill tankının önüne monte edilen ince bir silindirin üstüne 100’den fazla zincirin takılması, bu sildirin hızla dönerek üzerinde bulunan zincirleri yere vurması ve mayınları patlatması planlanmıştı. ilk yapılan denemelerde üst seviyede başarı sağlandı. sadece mayınları patlatması gereken bir modelin, zincirlerin uçlarına çengeller takılarak dikenli telleri de parçalaması sağlanmıştı. böylece bir tankla iki engel birden aşılabiliyordu. üretilen bu araçlar beton sığınakları bile parçalıyorlardı. bunlar normandiya kıyılarında iz bırakacak makinelerdi(*). işin teknik kısmı hazır olmasına karşın önlerinde hala çözülmeyi bekleyen ciddi bir sorun vardı.
    ingilizlerin çıkacağı kıyılardan iç kısma giden ana yollar, çok iyi korunan iki köprü üzerinde bulunmaktaydı. köprülerin ele geçirilmesi için paraşütle asker indirmek, uçakların yaratacağı ses sebebiyle koca operasyonun tehlikeye girmesine neden olabilirdi. bu sebeple planör kullanılmasına karar verildi. ancak bölge üzerinde inişe elverişli açık alanların rommel kazıklarıyla donatılması, yeterli iniş alanı sağlamıyordu. problemi aşmak için kazıklara çarpınca kanatları kopan ve çarpışmanın etkisini azaltan, ahşaptan yapılmış bir planör geliştirildi. plana göre çıkarma sabahı müttefik bombardıman uçakları manş denizi üzerinden 6 planör geçirecek ve fransa kıyısında serbest bırakacaktı. bu sorununda teoride aşılması, yeni sorunların çıkmasına engel değildi.
    çıkartmaya iki aydan az bir sure kala bir ‘son dakika’ bombası patladı. havadan yapılan keşifler, tehlike potansiyeli yüksek bir engel gösteriyordu. hedef kıyılarda, tankları taşıyamayabilecek kil ve ince çamur bolümler vardı. çıkarma sırasında tankların sahil üzerinde saplanıp kalması, askerlerin dar bir alana sıkışıp büyük kayıp vermesi anlamına geliyordu. sorunun boyutu uzaktan tespit edilecek ve giderilebilecek boyutlarda değildi. yeni soru işaretinin belini bükebilecek cevap beklenmeyen bir yerden geldi. bu tüm zamanların en büyük ingiliz spor kahramanlarından biriydi. sir malcolm campbell kara hız rekorunu daytona plajında kırmıştı ve kil üzerinde yaklaşık 45.cm kum olursa işlerin yolunda gideceğini hesaplamıştı. campbell* zeminin, aracın ağırlığını taşımasından emin olmak için kıyı şeridi üzerinde kum örnekleri alabilen silindirik bir sondaj aleti geliştirildi. ingiliz ordusunda görevli iki özel eğitimli asker, bu aleti kullanarak normandiya kıyılarından kum ve kil örnekleri toplanması gibi çok riskli bir görevin parçaları olmuşlardı. zira ellerinde bu aletle yakalanan iki ingiliz askerinin ne amaçla sahile sızdıkları, almanlara çıkarmanın haberini verecekti. bu sebeple sondaj aletini imha amaçlı, elle tetiklenebilen minik bir patlayıcı bile monte edilmişti.
    teknik olarak ilk müttefik askeri, normandiya kıyılarına ayak basmıştı. başkan churchill* yılbaşı gecesi, almanların yılbaşı kutlayacağını ve bunun iyi bir zaman olduğunu düşünerek askerlerin kıyıya çıkması emrini verdi. kıyıdan olabildiğince hızlı, 12 adet kum örneği toplandı. örneklerin değerlendirilmesi sonucu, kıyının büyük bir bölümünde yumuşak kıl olduğunu teyit etti. çıkarma gününe 1-2 hafta kala gelebilecek en güzel(!?) haberdi.
    müttefiklerin, mucitlerden oluşan ekibinin çözüm üretmesi için çok kısa bir zamanı vardı. çıkarma sırasında kullanılacak tank modelleri ikiye çıkmıştı. bulunan çözüm, tankların önüne halı ruloları takılması ve tankların ilerleyişi sırasında zemine halı döşeyerek kuma saplanmamasıydı. dezavantajı, tankların keskin manevra yapmasına izin vermemesiydi. elde bulunan zaman içerisinde daha iyi bir çözüm bulunamadı ve uygulamaya konuldu(**). artık almanların tasarladığı her engel için önlem alınmıştı.
    iki milyon amerikan, ingiliz ve kanada askeri ingiltere’nin güney kıyılarında toplandı. d-günü* tarihin en büyük işgalinin başlangıcı olacaktı. rommel böyle bir hamle beklemiyordu. şafaktan itibaren, sonraki birkaç gün deniz çekileceğinden ve fırtına yaklaştığından, rommel karısının doğum günü için ülkesine gitti.
    harekatın başlamasına 18 saat kala tüm operasyonun seyrini değiştirebilecek bir haber geldi. fransa kıyılarında şiddetli fırtına ve yoğun sis vardı. böyle bir havada altı düz olan çıkartma gemilerini kontrol etmek çok zordu ve personel bunun için eğitimli değildi. ayrıca, hava bombardımanı da yapılamayabilirdi. bu, askerlerin, bombaların açacağı kraterlerde mevzilenebilmesi ve kıyıda tutunabilmeleri için çok gerekliydi. zaman ya şimdi ya hiçti. birlikler 5 haziran akşamı 5 saatlik yolculuk için toplandı. gece yarısından iki saat önce paraşütçülere uçağa binme emri verildi.
    nehirdeki köprülerde bulunan alman nöbetçiler altı ingiliz planörünün onlara doğru geldiğinden habersizdi. planörler, iki köprünün arasında 65 km uzaklıkta bir yere indiler. d-günü* ölen ilk müttefik askerleri oldular. yüksek kayıp vermelerine rağmen köprülerin kontrolünü ele geçirdiler.
    800 den fazla uçak hava indirme harekatı için fransaya yaklaşıyordu. görev, kıyı boyunca alman mevzilerinin güçlenmesini önlemek, destek yollarını kapatmaktı. utah kıyısı gerisindeki 4 önemli ikmal yolunu alacaklardı. pilotlar sis ve yoğun ateşten kurtulmaya çalışırken paraşütçülerin yarısı çevreye dağıldı. rommel bir tuzak daha hazırlamış, olası bir hava operasyonuna karşı tarlaları su içinde bırakmıştı. paraşütçülerin çoğu, ya derinliği 1,5 metreyi bulan suda boğuldu yada yoğun ve etkili alman uçaksavarlarının ateşi altında yere inemeden vuruldu. çıkarmanın askeri boyutu çok fazlaydı. yaşanan ani kayıplara rağmen müttefikler bölgede bulunan servis yollarını kesebilmek için hızlıca toparlandılar. kıyıdan yapılan çıkarma güçleriyle buluşmaları için zorlu bir 2 saat onları bekliyordu. ancak kıyıda, yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. çıkarma gemileri baskı altındaydı. manş denizinin dalgalı suları ve sahilden yüksekte konumlanmış alman makineli tüfekleri, çıkarmanın zorlaşmasını sağlamış, müttefiklere yüksek kayıplar verdirmişti. beklenen hava saldırısı fırtına yüzünden gerçekleşmemiş, gelgit akıntıları tankların sahile çıkmasını engellemişti. buna niyetlenen 14 çıkarma gemisi, taşıdığı 29 sherman dd ve churcill tanklarını sulara gömmüştü kendileriyle birlikte. piyadeler sahilde yalnız kaldı. siper alacakları bomba kraterleri olmaması sebebiyle açık hedef haline gelmişlerdi. 85 alman makineli tüfeğine karşı, kıyıda kıyasıya bir savaş başlamıştı. müttefik güçlerinin askeri gücünün yüksek olması sebebiyle kıyı içlerine ilerleme sağlandı. emir, ‘hatları kırmak’ değil ‘sahilde tutunmak’ olarak değiştirildi. kesilen lojistik destek nedeniyle almanlar mühimmat sorunu yaşamaya başlayınca hatların yarılması emri geldi ve kıyı boyunca tutunabilen müttefik askerleri makineli tüfek yuvalarına saldırmaya başladı. alman mevzileri yoğun müttefik gücüne dayanamadı ve açılmalar başladı. sahildeki direnişi kıran müttefik güçleri, tankların karaya çıkabilmesi için güvenli bir ortam sağladıktan sonra fransa içlerinde konuşlanan hava indirme birlikleri ile buluşarak zaferi ilan ettiler.

    sonuç olarak her ne kadar başarılı bir çıkarma olarak tarih sayfalarında yer alsa da, bakış açısına göre fiyasko olarak değerlendirilebilecek askeri bir operasyondur. 15.000 kişi ile normandiya sahillerinde tutnmaya çalışan alman güçlerinin mevcut kaybı 6500 olmuştur. buna karşın 150.000 kişilik bir güçle saldıran müttefik askerlerinin kaybı 11.000 olarak belirlenmiştir. müttefiklerin kaybettiği tank ve askeri araçların sayısı çeşitli kaynaklara göre değişse de harekat sırasında karaya tank çıkamaması gerekli cevabı bizlere vermektedir.

    (*)http://www.d-daytanks.org.uk/info/funnies.html
    (**)http://www.d-daytanks.org.uk/articles/avre.html

  • geçen akşam otobüste ayakta gidiyorum. zaten cüsseliyim bir de elimde çanta var. otobüsün önünden "arkadaşlar sağlı sollu ilerleyelim" diye bağırıyorlar. çift sıra ikili koltukların olduğu koridora tek başıma zor sığıyorum, adam sağlı sollu diyor, bak sen. neyse, dedim, sabredelim biraz daha. sonra yaşlı bir teyzem başladı konuşmaya, "sanki otobüsun arka tarafı başka yere gidiyor. illa orta bölümde bekleyecekler". bize laf sokuyor aklınca, bunu duyan diğer yaşlı teyzeler de koroya katıldılar. "hiç... insanımız böyle işte... iki adım ilerleyip de herkes rahat etsin diye uğraşmazlar. cık cık cık.". diğer taraftan bir amca bağlandı, "yürünsenize evladım, bak yolcular binemiyor". elimdeki çantayı kaldırdım havaya, "amca nereye yürüyeyim, hani, göster de yürüyeyim, nereye yürüyeyim?" dedim. sonra, bir kaç yolcu daha katıldı isyanıma, "bitti işte daha yolcu almayın, akraba olacaz burda" falan... sonra teyzeler biraz yumuşar gibi oldu, "aslında buraya minibüs seferi de koymalılar, çok yoğun bir yer". "olur mu canım, bu kadar sıkışık trafiği daha da felç mi etsin?"...

    ah benim koyun insanım... otobüsün zar zor geçtiği daracık yollara, bu yetmezmiş gibi sürekli bir tarafı kazılıp tekrar yamanan asfalta, yetersiz otobüs seferlerine ve toplu taşıma seçeneklerine değil de birbirinize kızın. "sağlı sollu yürüyün" diye birbirinize bağırın böyle. yer dar diye birbirinize kızın, siz birbirinize kızasınız diye yeri dar tutanlara değil.

  • cemal süreya , çok iyi anlaştığı için kız kardeşiyle evlendirmek ister ahmed arif'i. ahmed arif kabul eder durumu. der ki cemal süreya " evlen kız, türkiye nin en iyi şairi". ertesi gün için randevulaşılır. ankara'da zafer çarşısının önünde buluşacaklar. cemal süreya ile kız kardeşi ayten beklerler ama ahmed arif gelmez bir türlü. sonradan öğrenirler ki temiz bir gömleği olmadığı için gelememiş.

  • metroda elinizi kolunuzu ısırmayacak köpek. videoyu izledim, köpekler hakkında zerre fikriniz yok belli ki.

    adam köpekle oynuyor. köpekler böyle oynar, hafif ısırıklarla. adam çığlık atıp kaçmıyor farkındaysanız. sakince köpeği ayırıyor ve oynamaya devam ediyor. köpeğin sonraki tüm hareketleri oyun hareketi. ve yüzde 99 bunu adam başlatmış. aynı şeyi ben de yapabilirdim, gel ulan kerata, oynayalım diye. ki böyle yapmışlığım ve coşan köpekler tarafından düşürülüp hunharca yalanmışlığım vardır. adam temasa geçip oynamak istemiş olmasa o hayvan hiçbir şey yapmayacaktı. sen de kalkıp hayvanı tekmelmez veya oyun istemezsen sana da dokunmaz.

    belediye insan için tehlikeli bir hayvanı sokağa bırakmaz. barınaklar çok dolu ve yaşanacak yerler değil. saldırgan olmayan bir hayvan barınağa alınamaz. evet hayaliniz bundan farklı ama üzgünüm burası türkiye. sokak hayvanları ile yaşayacaksınız. ben de mesela medeni insanlarla yaşamak istiyorum, yere tüküren, böğüren tipler hep toplansın istiyorum, olmuyor. daha iyisini isteyen avrupa'ya gitmekte özgür.

    bu ülkeyi yaşanabilir kılan tek şey aramızdaki bir avuç insanın hayvanlara olan merhameti. onu da alırsanız geriye babun sürüsü gibi bir şey olarak kalacağız. anladınız mı gerizekalı yavrularım?

    edit : sokakta hayvan olmasına en karşı insanlardan biriyim. yıllardır sokak kedisi bakar tedavi ettiririm. belim büküldü, psikolojim çöktü. ciddi ciddi kaçmayı hayal ediyorum. olması gereken bu değil. ama bunu tek bir suçsuz hayvanı hedef göstererek yapmayın lütfen ya. hayvanın oyun oynadığı videoya vahşice saldırmış gibi yorum yapıyorsunuz. etraftakiler neden ses çıkarmamış, çünkü büyük ihtimalle adam önce hayvanı sevdi, oynamaya başladı, onlar da bunu gördü. onların gördüğü hayvansever bir abinin sokak köpeği ile oynaması. bu hayvan aylardır kendi isteğiyle geziyor bu şekilde. ben de isterim gezdiği yer çiftlik olsun, onu seven sahipleri ile oynasın. ama durum bu. başını bir tane okşayan olmuş, azıcık sevgi bulmuş mutlu olmuş, bunu onu bitirmek için kullanmayın lütfen ya.

  • gram inandırıcılığı olmayan aciklama, çıkarın kamera kayitlarini gösterin dediğiniz gibi ise

  • "beşinci günün şafağında beni bekleyin. şafakta doğuya bakın." diyerek gandalf'ın unutulmaz bir katkıda bulunduğu repliklerdir.