hesabın var mı? giriş yap

  • aynaya baktığında kendi yüzünü değil, birtakım boyalar ve hilelerle yaratılmış sahte bir sureti görünce mutlu olanlar tarafından kendine saygısı olmamakla itham edilen kadındır.

  • "az bile yapmis"cilar gelmeden, 25 yillik evli bir adam olarak soyleyebilirim ki adam karaktersizin onde gidenidir.

    ne olmus ki iki saka yapmissa? ha tamam yapmasi sinir bozabilir ama sen bunu bile kaldiramiyorsan sayet, ileride karinin basina bir sey geldiginde ne yapacaksin?

    hayat basit degil, evlilik ise tam bir rubiks kupu. benim bu kadar basit bir sakami bile kaldiramiyorsa bir insan, ben onunla mumkun degil evlenmem. ona inat gider yazlik mekan maras dondurmacisiyla evlenirim, her gun saklabanliklar yaptiririm kendime, elime dondurma yerine bos kulah alirim hep ama yine de o adamla evlenmem.

  • böyle açıklamalara sinir oluyorum çünkü satır aralarında bu şekilde ölmüş veya yaralanmış herkesi suçlamış oluyorlar.

    siz beş hafta önce "korunmadığınız" için değil, aracınız sağlam olduğu için kurtuldunuz.

  • yanlış oldugunu ben de kabul ediyorum.

    padisah kovulmamış, aksine ardına bakmadan kaçmıştır.

  • 40 yılda bir olabilecek, hoş bir tesadüf. her iki tarafında absürt bir durumu olgunlukla karşılaması da hoş olmuş.

    ben mesela şimdi bir düşündüm de, bundan 50 sene sonra birisi aynı şeyi volkan demirele sorsa muhtemelen bastonu kafaya yerdi.

  • kazım karabekir'i anma töreninde uzun uzun 15 temmuz anlatan akp'li bakana, bu törende 15 temmuz'u değil dedemi anlatın diyen bir adet haklı torun tepkisidir.

    kaynak

    evet, artık hepimiz çok sıkıldık. devletin içine kendi doldurduğunuz adamlar yaptı 15 temmuz'u. şimdi ise kalkıp bunda hiç payınız yokmuş gibi her yerde bu lafları tekrar ediyorsunuz.

    kazım karabekir'in anma töreninde 15 temmuz ne alaka? anlat kurtuluş savaşını. anlat milli mücadeleyi. kazım karabekir'i bile 15 temmuz'a malzeme yapmaya utanmıyorsunuz.

    adam dedesinin anma törenine gelmiş, 15 temmuz'u dinletiyorsunuz. artık baydınız.

  • babaannesinin dolmasını yiyen başlığa üşüşmüş, bi sakin olun.
    türk mutfağı iyidir, dünyada hatırı sayılacak mutfaklardandır ama en iyisi değildir. şu eksikleri olduğu sürece de dünyada en iyi olma iddiası olmayacaktır.

    -otantik lezzetlerin bir standardının olmaması, korumacılık yerine fırsatçılığı benimsemiş işletmeler. "ay aynı bizim gibiler" dediğimiz italyanlar bile peynirlerine standart getirmiş, devlet denetimi ve damgası olmadan kimse üretim yapamazken, bizde önüne gelen ezine, tulum vs üretiyor. (bkz: bütün bir ömrü iyi beyaz peynir peşinde geçirmek). gerçekten iyi peyniri aramanız gerekiyor. senin köyünde mükemmel peynir yapılıyor olabilir, sen bunu koruyup yaymadıkça bir anlamı yok. dünya şehri (!) istanbul uyduruk kebapçı, dönerci, köfteci, pideci, baklavacı dolu. bunların hiç birinin belini doğrultamamışsın, hiç birini üst düzey yemek kategorisine sokamamışsın. hakkını vererek yapanı bulmak samanlıkta iğne aramak gibi.

    -iyi mutfak hem muhafazakar hem yenilikçi olur. bizde ikisi de yok. yenilikçi derken tavuk iskender yapmaktan bahsetmiyorum. özgün yemekleri aslına sadık kalarak yorumlamaktan bahsediyorum. hadi onu geçtik, bari muhafazakar olabilsek. o da yok. büyük şehirlerin orta yerinde 150 yıllık kasaplar, 100 yıllık mandıra dükkanları, meyhaneler, kahveler olmalı. bunlar kaliteden ve gelenekten ödün vermeden aynı standartta ürünler çıkarabilmeliler. bakın istisna olarak, bu konuda gaziantep iyidir. hem belediye çok destek olmakta, hem de bir kısım esnaf ve halkın bilinç düzeyi yüksektir.

    -deniz ülkesi olmamıza rağmen balık ve deniz mahsülü konusunda fakir bir mutfağımız vardır.

    -şarküterimiz iyidir (sucuk ve pastırma) ama çeşitlilik yoktur. italya'da ve ispanya'da gördüğümüz o yüzlerce çeşit içeren şarküteri dükkanları burada yoktur. bu arada türkiye'de gerçek sosis ve salam üretilmiyor. markette gördükleriniz fabrikasyon taklit ürünler. gerçek sosis konusunda denemeler yapılıyor ama, yakında daha yaygınlaşacağını düşünüyorum.

    -mutfağın önemli bir kısmı da içkidir. bizde hala seviye"ama tadını sevmiyom" ve "içmeden eğlenemiyo musunuz abi yaa" şeklinde olduğundan bu konuyu anlatmak zor. akdeniz ülkesi olup bu duruma düşmek üzücü. yerel şaraplar çeşitlenmeli. yerel yemek- yerel şarap eşleşmelerini de oturtmak gerekir. ya da yerel içkini (no rakı-balık) belli bir itibara çıkartman gerekir.

    -son sözüm türk müşteri kitlesine. yurtdışındaki restoranlar türkleri sevmezler. rezervasyonlarına riayet etmedikleri gibi, her şeyi kendilerine uydurmaya çalışırlar. italya'da yoğurtlu makarna arayan mı dersin, her ete "bu pişmemiş" diyen mi dersin, "pardon çocuk için köfte var mı acaba" diyen mi dersin. bunlar türkiye'de de böyledir. her yeni girişimi baltalamakta üstlerine yoktur. kendi kafalarında bir yemek vardır ve onu bulana kadar acaba ben doğrusunu mu biliyorum diye sorgulamadan mekanları yargılarlar. arkadaşlar adana kebapla pilav gelmez, sizin yüzünüzden geliyor. ali nazikte sarımsak olur, sizin yüzünüzden yok. bonfile kuruyana kadar pişmez, sizin yüzünüzden pişiyor.

    edit:(bkz: #72262200)

  • personelimin maaşları asgari ücretin epey üstünde. zaten ufak 7 kişilik bir ekibiz. hepsi çok çalışkan ve özverili. %100 zam yapsam bile haklarını ödeyemem. peki şirket para kazanıyor mu bu kadar çalışan insanlar bir araya gelse bile? maalesef 2018'i zararla kapatıyoruz. 2019'dan ise hiç ama hiç umudum yok. belki 2019'da ekonomide bir düzelme olur diye risk alarak açık tutuyoruz şuan işletmeyi.
    ülkenin durumu işte o kadar boktan.
    tek endişem, çalışanlara %26'dan daha az zam yapmak zorunda kalırsam 2019'da daha bir fakirleşecekler.
    not: arabam yok, metro kullanıyorum. bu sene son model istanbul-kart ile değiştirecektim kısmet olmadı.

  • gözlerden ikisinin de aynı renk olmaması yahut bir gözün içinde birden fazla renk olması durumu. insanda çok ender görülür. en bilinen örneği van kedisidir.