hesabın var mı? giriş yap

  • her erkeğin hayatı boyunca en az bir kere denemesi gereken eylem.
    bir kere ütüledim daha doğrusu ütülemeye çalıştım, şerrefsizim o deneme benim ufkumu açtı, ne kadar beceriksiz, dallama, biri olduğumu anladım. işte o zaman, o ütü ve ütü masası ansızın dönüp bana baktı, "anladın mı?" dedi, "anladım" dedim ve o günden sonra hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiç ağlamadım.

  • 1999 yılında alınmış playstation one efsane büyük gri kutu. 13 yıl saklamışım, ileride çocuğum olur da gösteririm diye.

    çöp diye atmamış, daha kötüsü; 5 tl'ye eskiciye vermiş.

  • bir çocuk sevmeyi sevilerek öğrenir. çocukluğunda sevgiyi görmemiş, mutlu bir çocukluk yaşamamış bir insan tüm ömrünü alacaklı gibi kapı kapı gezerek geçirir.
    ne aradığını bilmediği için de bulamaz, bulamadıkça daha mutsuz daha öfkeli olur.

    çocuk yetiştirmenin bir çiçeği yetiştirmekten farkı yok. fazla su da öldürür hiç su vermemek de. bir çocuğu şımartmadan sevmek, düşmesine izin verip ihtiyaç duyduğunda her zaman elinizi tutacağını bilmesini sağlamak, soru sormasına, merak etmesine müsaade etmek, her zaman her durumda bir başka ihtimal, bir başka çıkış yolu olduğuna kendi yaşamınızdan görerek inanmasını öğretmek o çocuğun yapısının temelidir.

    sevgiyle büyümüş, sormaktan korkmamış, her zaman değil gerçekten ihtiyaç duyduğunda yardım elinin ona uzandığını görmüş, güvenmeyi öğrenmiş, mutluluğu gözleriyle görmüş, gülüşüyle tatmış, elleriyle tutmuş bir çocuğun mirası kendisidir.
    anne babanın zaferi ise o çocuğun mutluluğudur.

  • bu filmin olayı gerilim ya da gizem değil. hitap ettiği kitle "acaba sonunda ne olacak da iş çözülecek" düşüncesiyle izlemez bu filmi. kuantumla az çok haşır neşirseniz zaten sonunu çok rahat tahmin edersiniz. işin başarısı paralel evrenler kuramını günlük hayatla bağlantı kurarak bu denli güzel işlemeleri. zaten senaryosu olmayan bir filmden mistik sonlar beklemek hata.

  • hiç cool bir davranış değildir. dracula'nın şatosunun önünde 10 çift ayakkabı olduğunu düşünün mesela. adama saygı duyabilir misiniz artık? içerde vampirlik mi yapıyorlar, mevlüt mü okutuyolar belli değil.

  • ortaokula giderken bi halil vardı, en yakın arkadaşım. herifin bırak konuşmasını, hayatını slow motion yaşıyor pezevenk. sınıfça erdek'e gittik denize. bu mal açılmış boğuluyor, biz sahilde bunu seyrediyoruz, bu dalgaların arasında kaybolup geldikçe bir şeyler söylüyor "beeeennnnnn" kısmını anlıyoruz da kalanını anlamıyoruz. "ben boğuluyom" diyormuş meğer, ulan imdat de bir şey de, panik yap, çırpın di mi? yok, herif ölürken bile mostrayı bozmuyor abi, yavaş yavaş ölüyor adam, ağır ağır, saçı bile bozulmadan ölüyor suyun içinde. allahtan hocalar gitti de kurtardı, ben olsam bırakırdım orda.

  • çocukken vardı bende bu hastalık. bir kıza aşıktım çok, annesi beyazlar giydirir, salardı sokağa. ben diğer bütün kızlarla iyi anlaşırdım ama bir tek onunla geçinemezdim. nerde görsem ellerimi toza bulayıp o beyaz elbiselerini elimle damgalardım. felaketi olurdum, ağlardı. yıllar geçti ama sevgimi ifade edişimdeki bu başarılı tavır değişmedi. amıma koyayım, stop.

  • fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü,ne kupa büyüklüğüdür. onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz. dedikleri buymuş demek, bayramda gidip ellerini öpeceğiz neredeyse.