hesabın var mı? giriş yap

  • 1)baba
    2)abi
    3)erkek kardeş
    4)dayı
    5)amca
    6)annenin babası
    7)babanın babası
    8)kocanın babası
    9)kız kardeşin oğlu
    10)erkek kardeşin oğlu
    nikah düşmüyor. asla evlenilmez.

  • bir rus fıkrası gelsin bakalım.

    başbakan medvedev gergin bir şekilde başkan putin’in odasına girmiş ve ondan saat dilimlerini kaldırmasını istemiş.

    putin: neden?

    medvedev: bu saat farkı meselesi yüzünden delirmek üzereyim. bir şehre seyahat ediyorum, telefonla evimi arıyorum ama herkes uyuyor oluyor. geçen gün sabah 4’te kalktım ama akşam sandım. doğum gününü kutlamak için merkel’i aradım ama bana “doğum günüm dündü” dedi. çin devlet başkanını yeni yıl tebriği için aradım ama “yeni yıl yarın” dedi...

    putin: bunlar küçük sorunlar.

    medvedev: küçük sorunlar mı?!. içinde polonya başbakanıyla düşen uçağı hatırlıyor musunuz? taziyelerimi bildirmek için aradım ama bana uçağın henüz havalanmadığını söylediler!

  • aids, bilmemne über güçlerin silah olarak üretip de tam başarılı olmayan mikrobu falan değildir, aids in tedavisi yıllardır bulunamıyor bunda ilaç firmalarının etkisi falan var da değildir.

    kısaca, milyon dezenformasyon hastalığıdır.

    1) aids biyolojik silah olarak geliştirilirken labovatuardan sızmış başarısız bir silahtır.

    hayır. aids, maymunlarda (şempanze)lerde var olan bir mikroptu. bunu hayvanları avlayıp yiyen kişiler tarafınca, bu hayvanları avlarken yaralanmalarından sızdığı, buradan da insanlara geçtiği, buradan haiti-jamaika gibi bölgelere yayıldığı ve amerikaya geçtiği tahmin ediliyor. bunların hepsinin olasılık olarak gerçekleşmesi birkaç onyıl olduğu gibi yüzyılları da bulmuş olabilir.

    doğada virüsler hala mutasyona uğruyor ve bizim bilmediğimiz ileriki tarihlerde yenileri de çıkabilir. aids de bunlardan biriydi.

    2) aids, ilaç şirketlerinin zengin olması için çözümü kasten bulunamayan hastalıktır.

    hayır. aids, kendini replike ederken replikasyonu tekrar kontrol eden enzimi üreten dna dizilişinden yoksun bir virüstür. dolayısı ile aids, kendini replike ettiğinde 1den 100e kadar baz hatası verir. kısacası aids bir tür grip virüsü gibidir, sürekli evrimleşir. bundan dolayı ilaç şirketleri büyük yatırımlar yapıp karşılığında bir hiç almak istemezler. bunun yerinde anti-viral ilaçlara kasar, klasik aşı geliştirme metotları ile uğraşmaktansa özel tedavi metotları üzerinde çalışırlar.

    ayrıca, aids hastalarının çoğu afrikalı ve doğu avrupalı fakirlerdir ki bunların alım güçleri bu ilaçlara yetmez. aids epidemik bir hastalık da olmadığından sadece kuzey amerikalı ve avrupalı yüzbinküsür hastadan gelir peşine koşmaz.

    3) aids e bağışıklık kazanan insanlar var, onlardan biri de biz olabiliriz?

    hayır. hiv virüsü t hücrelerinde üzerinde özel bir tür proteine tutunur. bu protein bazı şanslı kişilerde bulunmaz, dolayısı ile hiv t hücresini enfekte edemez. yani savaşarak değil, bir tür imkansızlıktan ötürü hiv bu insanları enfekte edemez.

    4) hiv öldürür.

    hayır. hiv eğer aids safhasına ulaşılmazsa kontrol altına tutulabilir. hiv kanda belirtilen düzeyin üstüne çıkmadıkça aids oluşmaz. bu da hastanın teoride çok uzun yaşamasına el verir.

  • trt'de canlı yayınlanan bir karşıyaka basketbol maçında karşıyakalı bir taraftar üzerinde "teşekkürler trt" gibi bir şey yazan pankart açar. trt kameramanı aşkla bu pankarta zoom yapınca taraftar hemen pankartın arkasını çevirir. bu tarafta "i*ne göztepe" yazmaktadır.

  • (bkz: ankapark rezaletinin kimseyi çıldırtmıyor oluşu)

    750 milyon dolar lan. bak bir daha diyorum. 750 milyon dolar.

    ulan en fanatik akpli olsam şu meseleden sonra oturur iki dakika düşünürüm.

    bu kadar fakirin fukaranın yetimin öksüzün hakkına girip pişkince sırıtabilmek, insan içinde gezmek... tarih sizin gibi insanları yazarken yeni bir kelime bulmak zorunda kalacak. akpli siyasetçi utanmazlığı anlamında. normal kelimeler karşılamıyor bu kansızların yaptıklarını...

  • sömestr tatilinden önce kızımın okuluna gittim. öğretmenin de fotokopi işi var, çocuklara dağıtacak. bizim veletleri göndermeye kıyamıyor, kendi uğraşıyor. beni görünce "akck hanım, siz biraz ilgilenin. ben fotokopileri çektirip geliyorum." dedi. "hadi devam edelim okumaya, eren sen başla." dedim. "nereden başlamamı istersin canım?" dedi. ilk darbeyi yedikten sonra ben toparlayana kadar sınıf savaş alanına döndü. arkadaş birine sus dersin, öteki konuşur, biri susar, diğerinin çişi gelir. o minnak çocuklardan çıkan sesin desibeli mevcut modern ölçme cihazları ile ölçülemez bile.
    durum bu iken, bu insanlar sizin evde dizginleyemediğiniz çocuklara günlerini adıyorlar. evet bu onların işi, evet bilerek seçtiler ancak seçerken maaşlarını ve şartlarını da gözettiler. kaldı ki bu devirde ayda 2.500 tl maaş almak komik bir rakam. insan gibi yaşayayım desen yaşamazsın, gidip bir yerde bir yemek yiyeyim, sonra da sinemaya gideriz desen 5 kez düşünürsün. ancak bitmedi öğretmenler ile derdiniz. sizin o (benimki de dahil) iflah olmaz veletlerinize günde 1 saat katlanmam için bana ayda 2.500 tl verseler, 1 ayın sonunda ya akıl hastanesine daimi misafir olurdum ya da arkama bakmadan kaçardım. az insaf, az saygı...

    bildirendirme editi: ayrıca ücretli öğretmenler, çalışma saati başına para aldıkları için; zorunlu ya da resmi tatil olan her gün ve saat maaşlarından kesiliyor. öğretmenleri değil de, devletin emek hırsızlığını sorgulayalım bence. bakarsınız sonra her birimiz emeğinin karşılığını tam almasa bile emeğimize yakın bir para ile insanca yaşayabiliriz.

    teşekkür editi: monami'ye düzeltme için teşekkürler.

  • bu hayvanatlar yüzünden flash bellekleri açılı açılı takiyoruz, sonra datanin yarisi asagi akiyor.

  • ortalama türk insanı'nın portresidir.

    - her türlü lüksü dibine kadar kullanıp, ortamlarda mütevazı görünmeye çalışmak,

    - gelenek- göreneklere bağlı, milliyetçi, muhafazakar bir görünüm ile bu kesimin sempatisini kazanarak istediği yere yönlendirmek ve tabi bundan menfaat elde etmek,

    - ideolojisi , niteliği fark etmeksizin maddi güç , mevki , popülarite sahibi iş insanı, sanatçı, siyasetçi, bürokrat ile ''nolur n'olmaz , ileride işimiz düşer'' menfaatiyle iyi geçinmek,

    kısacası omurgasızlığın binbir türlüsünü barındırır.

    tipik bir sakaryalıdır...

  • komutan ayak üstü askerlerle muhabbet ederken içlerinden birine soruyor:

    -safter oğlum ne zamandan beri beraber bunlar?

    -kimler komutanım?

    -kaşların.

  • gs'nin dortmund ile birlikte gruptan çıkıp arsenal'i bize geri göndermesini dilediğim kura çekimidir.

    not: arsenal'den rövanş almak isteyen takımspor'luyum

    edit: debe'leri okurken kendi entry'mle karşılaştım. bu nasıl entry amk dedim nasıl debe'ye girmiş derken ben bi yerden hatırlıyorum bu cümleleri falan diyorum kendime. sonra dank etti ki ben yazmışım. beklemiyordum tabii böyle bir entry'nin debe'ye girmesini. bir de en beğenilenlerime de ikinci sıradan giriş yapmış. bu kadar mı kötü lan benim entry'lerim diye düşüncelere bile daldım.

  • muazzam derece yoğun ve dengesiz enerjinin, inanılmaz hızla yol almasından alır.
    o yüzden atom bombaları yerde değil havada (ama yere yakın) patlatılır.
    hiroşimaya atılan atom bombası, uzun araştırmalar sonucunda; halkın en fazla dışarda olduğu saatte, çarşı (merkeze) yakın ve yerden birkaç metre yukarıda patlatılmıştır. (2000 feet)
    yerden yukarda patlatılma sebebi yere çarpan muazzam güç dalgasının ayna etkisi yaparak tekrar dağılması ve adeta iki kez çarpması içindir.
    patlamadan çook kısa bir süre içinde sıcaklık 3000 dereceye kadar çıkar ve bu inanılmaz sıcaklık muazzam bir hızla yayılır.
    demirin erime derecesinden bile yüksek olan bu sıcaklık, geçtiği her yeri yok eder.

    yıkıcı güç burdan gelir.

    kısa vadeli güçten sonra ortaya çıkan tablo da en az ilki kadar fenadır.
    zira, açığa çıkan gama ışınları ve beta parçacıkları da radyasyon yayar. bombanın anlık yakamadığı kadar uzaktaki canlıların dna'larında oynamalar olur. bildiğim kadarıyla bu yayılma alanı 1500km kadardır.

    edit. ekleme: madem bilgi veriyoruz, tam yapalım, birkaç sene önce burda sözlükte okumuştum, aklıma geldi.. şu entry çok bilgilendirici: (bkz: #58071398)

    ikinci edit: magule180 ekledi: yıkıcı etkinin tamamı aslında ilk için sıcaklıktan değil o sıcaklığın havayı itmesi ile oluşan basınç dalgasından kaynaklanır. ondan sonrada itilen havanın yeri boş kaldığı için etraftaki hava geri oraya dolunca ikinci bir basınç oluşturur.