hesabın var mı? giriş yap

  • instagram hikayesinde şu şekilde görülmektedir:

    “türkiye apaçık bir parti devletine dönüşmüştür, şu an nazi almanyası’ndan farkı yoktur. bu hükümet meşruiyetini tamamen yitirmiştir. satılan geleceğimizin, toprağımızın, emeklerimizin, mutluluğumuzun hesabını hakkını sormayan, şu saatten sonra ses çıkarmayan herkese yazıklar olsun! biliyorum keyfiniz bozulmasın istiyorsunuz ama artık çüş.”

    t: bir rapçiye ait açıklamalar

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"

  • müş. siyah ekran çıktı efendim
    ben. yazın kullanıcı adınızı
    müş. yazdım
    ben parolanızı da girin
    müş taman
    ben. garip karekterler akmaya başladığında klavyeden f7 ye basın
    müş. elimle mi?
    ben. eee siz bilirsiniz

  • ödev yapmaktan, yazı yazmaktan nefret eden ilköğretim 1. sınıf öğrencisi ege eline bir kitap alıp öğretmeninin yanına gider...

    ege: bu ne bu?
    öğretmen: kitap...
    ege: onu biliyorum da ne kitabı bu?
    öğretmen: müzik kitabı...
    ege: kaç ay oldu okul açılalı, niye bunu okumuyoruz hiç? bıktım artık yazı yazmaktan, biraz resim yapalım, şarkı söyleyelim falan! okula gelmek istemiyorum artık!!!
    öğretmen: sen okula gelmezsen ben ne yaparım egeciğim?
    ege: ne yaparsın? gelenlere yazı yazdırırsın yine!

  • california, livermore'daki küçük bir itfaiye istasyonunda bulunur ve 1901 yılından beri yanmaktadır. görsel

    "centennial bulb" tüm zamanların en uzun ömürlü ampulüdür. itfaiyenin başka bir binaya taşındığı 1976 yılında sadece 22 dakikalığına söndürülmüştür. yeni evindeki macerası centennialbulb.org adresinden 30 saniyede bir güncellenen görüntüsü eşliğinde takip edilebilmektedir.

    ampulün 20 mayıs 2013 gecesi ampulün yandığı gözlemlenmiş ancak ertesi gün güç sağlayan ups'in bozulması nedeni ile 7 saat sönük kaldığı ortaya çıkmış ve yeni güç ünitesi ile tekrar yanık kalmaya devam etmiştir.

    ampul, 1890'ların sonlarında shelby electric company tarafından shelby, ohio'da üretildi. ilk olarak livermore power and water company'nin sahibi dennis bernal tarafından 1901'de satın alındığında livermore'a gitti. aynı yıl şirketini satan bernal ampulü yerel itfaiyeye bağışladı.

    ampul ilk başta itfaiye hortumlarının bulunduğu depoya, ardından itfaiye garajına ve sonrasında belediye binasına taşındı. en sonunda kalıcı yuvası olacak yere 6 numaralı yangın istasyonuna ulaştı.

    ampul 120 yıldan fazla bir süre ve 1 milyon 50 bin saatten fazla kullanımdan sonra bile yanmaya devam etmektedir. günümüzde ampul orijinal 30 watt'lık gücünde değil 4 watt olarak yanacak şekilde kısılmıştır. bu sayede ömrünün daha da uzun olması beklenmektedir.

    centennial bulb, 1972 yılında dünyanın en dayanıklı ışık kaynağı olarak guinness rekorlar kitabı'na alınmış ve sonraki 16 sayıda da bu ünvanla listelenmiştir. 1988-2006 yıllarında nedensiz olarak rekorlar kitabından çıkarılsa da 2007 yılında tekrar listelenmeye başlamıştır.

    araştırmacılar ampulün tasarımından tam olarak emin olamasa da (bunu incelemek ampul kullanımdayken imkansızdır) shelby electric company tarafından aynı dönemde üretilen diğer ampullerden farklı olmadığı düşünülmektedir.

    artık ampuller bilinçli olarak daha kısa yanacak şekilde üretilmektedir. sebebini larker nickli suser şurada anlatmış: ampullerin daha kısa ömürlü olması için çabalayan yasal çete: phoebus cartel

    kaynak: historydaily - wikipedia - guinnessworldrecords

    peşin not: ampül değil ampul...

  • insanlar kendisinden nefret ediyorsa, dönüp kendisine baksın.

    fatih terim'in kızı diye, yahut babası zengin diye kendisinden nefret ettiğimizi düşünenler var. amk bu "zengin nefreti işte, kıskanıyorlar :(" fikrini ilk ortaya atanı evire çevire dövmek lazım.

    fatih terim'e en yakın örnek, mustafa denizli. neden selin denizli'den nefret etmiyoruz? onu geçelim, sözlükçe en antipatik ünlü yarışması yapılsa ilk üçe girecek hülya avşar'ın kızından niye nefret etmiyoruz? o kadar olayı kavgası bilmemnesi oldu. "yazık çocuğa sefil oluyor" ekseninde yorumlar dışında yorum çok nadir geldi. nil karaibrahimgil neden suavi karaibrahimgil'in kızı, yahut selami karaibrahimgil'in yeğeni değil de, nil karaibrahimgil? yahut neden "serdar erener'in karısı" diye anılmıyor? moda sektöründen örnek verelim, ivana sert dediğin sıradan bir mankenken şimdi modacı oldu. neden yurdal sert'in eski karısı değil de, yurdal sert ivana sert'in eski kocası? buse terim neden seren serengil'in öztürk serengil'in kızı olmaktan sıyrıldığı kadar bile fatih terim'in kızı kimliğinden sıyrılamıyor?

    şüphesiz ki, buldumcuk, görgüsüz ve ne oldum delisi olmasaydı, kendi çapında bi başarı elde edip bunu başarabilirdi. henüz çok geç değil belki bunu aşar. ama hiç zannetmiyorum. zira bikaç sene sonra kendisini fatih terim'in kızı yerine x'in karısı şeklinde tanımadıkça, bundan kurtulacak gibi değil. birilerinin bir şeyi olmadan bir şey olabilecek bir insan olsa, emin olun olurdu.

  • arkadaş, bizim millet yoktan anlamıyor, ondan oluyor bu. bir şey yoksa, yoktur işte. aaaa, kahve kalmamış, ömerciğim hadi bir koşu al da gel... tüh, ekmek bitmiş, ayşegül fırla... yabancı filmlerde, dizilerde görüyoruz işte. ben daha hiçbir christopher'ın, hiçbir alice'in bakkala gönderildiğini görmedim. adam bakıyor süt bitmiş, kapatıyor dolabın kapağını, yatmaya gidiyor. helal olsun, delikanlı adam işte. bir de bizimkilere bak. yatma vakti gelmiş, "emre koş, bakkaldan porçöz al da gel..." arkasından da bağırıyor, düşürme paranın üstünüü... çocuğu fırına, hamur almaya gönderenler var bir de. allah aşkına, xbox'ta oyun oynarken, annesi seslenince oyunu durdurup hamur almaya giden, bir cindy, bir roberto, bir takashi hayal edebiliyor musunuz? fırın demişken, bizim veletlerin pide kuyruğuna girme sezonu da başlıyor, çocukları allah kurtarsın diyelim...