ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
plajlarınıza cesetlerimiz vurduysa özür dileriz
-
hamaset nedir?
işte tam olarak budur.
plajlarımıza cesetleriniz vurduğu için özür dilemene gerek yok yavrum.
o plajlarda, çakal sürüsü gibi toplanıp, nargile çeke çeke, bağıra çağıra, gözlerinizle ve fotoğraf çektiğiniz kameralarınızla kadınlarımızı rahatsız etmeyin yeter.
bir de bu mağdur ayaklarını bırakın. kimse salak değil. mağdur ile yüzsüzü birbirinden ayırabiliyoruz.
yaran inci sözlük entry'leri
-
evli bir arkadaşa evlilik nasıl ? ben de evlensem mi ki dedim,
evlen tabii senin benden daha mutlu olmaya hakkın yok dedi...
murathan öztürk
-
herif adam oldurup kacmis, gunler gecmis teslim olmamis; halen empati yapin diyen okuzler var. sizin empatinizi insaniyetinizi esekler siksin.
normalde daha agir kufrederdim ama akli selim yazayim: hadi diyelim ki olay gercekten kaza, cocuk da ne yapacagini bilemeden korktu kacti; saklanmaya devam etmesi nedir? ailesinin saklamaya devam etmesi nedir?
uçurumdan düşen adam ve aşırı sakin arkadaş grubu
-
ve bu adamlarla benim oyum bir.
bunlarınki iki sayılmalı.
çocuklarla girilen komik diyaloglar
-
akşam evde canı sıkılan ege (10), realist ilay (8)...
ege: sonunda buldum valla...
romica:...
ege: çok asosyal bir aileyiz biz!
romica:...
ege: neden biliyor musun?
romica: bir şey okumaya çalışıyorum
ege: öff!
salona giden ege'nin sesi duyulur...
ege: çok asosyaliz biz, asosyal aile... neden asosyal bir aile olduğumuzu anlatayım mı?
ilay: yeni kelime mi öğrendin?
girişi mükemmel parçalar
-
taha, khaled, faudel - abdel kader
https://www.youtube.com/watch?v=9m9zragxw_a
defalarca pişman olunup yine de yapılan hareketler
-
auxerre-lyon 2.5 üst.
d&r vitrininin son hali
-
o kitabı erdoğan'ın yazdığını düşünen var mı?
danışmanı olarak tuttuğu ayak takımın bir araya gelip ''mevcut enkazı nasıl kaldırırız'' çalışmasının ürünlerinden biri bu kitap.
erdoğan'ın bu kitabı açıp okuduğuna bile inanmıyorum. kimse bana prompter olmadan konuşamayan bir adama kitap yazdı dedirtemez.
e=mc^2 formülündeki inanılmaz mantık hatası
-
yediği tavuk dönerin atom çekirdeklerine kadar sindirebilen aşmış bir organizmanın iddiası.
fransızca öğrenmek
-
son bir buçuk yıldır gerçekleştirmek zorunda kaldığım eylem. hayatımın hiçbir döneminde böyle bir hayalim yoktu; neydim demeyeceksin ne olacağım diyeceksin, biz de başladık öğrenmeye. kurstu şuydu buydu ve tabi ki azimdi hırstı iradeydi hepsi çok faydalı ama ben en çok aşağıdaki sitelerin faydasını gördüm:
http://www.mylanguageexchange.com/
http://www.polyglotclub.com/
http://www.conversationexchange.com/
elbette başka siteler de vardır ama ben bunlara üye oldum ve hepsinden birkaç tane adam akıllı "language exchange" arkadaşı buldum. kurs murs teoride çok faydalı tabi ama pratik yapmak için türkçe öğrenmek isteyen fransızları bulup onlara fransızca olarak türkçe öğretmeye başlayınca epey bir ilerlemek zorunda kalıyor insan.
6 ayın sonunda sözlük yardımıyla kitap okuma kıvamına geliyor insan. kitap, sözlük, cep telefonu sözlüğü, not defteri, kalem, silgi filan; kitap okumak bir keyiften çok bir ders çalışma biçimine dönüşüyor ama olsun; epey bir öğreniyor insan her seferinde. hele ki daha önce türkçe'de okuduğunuz bir kitabın fransızcasını okumaya çalışınca daha bir zevki oluyor. zavallı ben, richard bach'ın "martı"sını hem türkçe, hem ingilizce hem de fransızca okumuş oldum bu sayede.
eşek değiliz herhalde bir beş yıla kadar filan ortanın üstü, derdimizi anlatacak kadar filan konuşuruz ümidindeyim; hele ki paris'te. insanın derdi büyük olunca ne kadar öğrense de yetmiyor haliyle. yoksa ça va, ça va, rahat rahat geçer bir ömür.
bir de şöyle bir hayalim var; yirmi yıl içinde fransa'da kültür, eğitim bakanı filan, artık ne gerekiyorsa onu olup fransızcaya bir el atacağım. masculin feminin'i, yazılış ile okunuş arasındaki derin uçurumları bir de şu "exception"ları hepsini bir elden geçireceğim; grameri yeniden düzenleyip kurtaracağım gelecek nesilleri bu dertten, sıkın dişinizi biraz...
not: "paris'te fransızca öğrenmek" üzerine kişisel deneyimlerimi ve alternatif önerileri içeren bir yazı için:
http://www.pariste.net/…iste-franszca-ogrenmek.html
babasına kolundaki işaret ne diye soran çocuk
-
bir tanesi benim oğlum. netekim ilkokulda neyim bol bol aşılanan bir nesilden geldiğimiz için sağ kolumuzda eşşek kadar bir iz var.
o değil de üşenmedim okudum bu diğer çocuğun hikayesini. akp ile lisede tanışmış bir kalemden çıkmış olmasına rağmen. ve gülümsedim sonra kendi kendime. ben 80'lerde çocuktum. darbeyi gördüm, sonrasında gelen iktidarları da. olacakları hep tahmin ettim, elimden geldiğince dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. sonra vazgeçtim. çünkü ahmaksınız.
atatürk padişah olabilecekken egemenliği millete bırakmış bir adam benim gözümde. çağının şartlarında yapması gereken neyse onu yapmış bir adam. diğeri ise egemenliği milletten geri almaya çalışan bir adam. geri kalan hiç bir şeyi kıyaslamaya gerek bile yok. amaç ortada.
kızını omzuna alıp yürüyüş yapan evli erkek
-
benim bu. hele bir de küçük hanım omuzumdayken bakıştığımızdaki yüz ifadesi yok mu? bu akşamki serüvene sadece 5 saat kaldı. allah isteyen herkese nasip etsin.
edit: imla
çanakkale jöleli kafayla kazanılmaz
-
tam disari cikma asamasinda oldugum ve anneme bi miktar jole sordugum anda karsima cikan talihsiz aciklama.
- al yavrum
- vazgectim anne, kilicimi getir bana.