hesabın var mı? giriş yap

  • x'i okuyorum, berbat, sakın x yazma diyenleri boşverin.

    misal ben x okuyorum, sıçtım batırdım. ama sizin kişisel özellikleriniz uygunsa x'in altından girer üstünden çıkarsınız. kendi kararınızı verin, korkak olmayın. hayalci olmaktan korkup aptalca kararlar vermeyin.

  • sen babandan abinden sevgilin oldugunu saklamak zorunda kal,
    sevgilinden erkek arkadaslarin oldugunu saklamak zorunda kal,
    erkek arkadaslarin yanlis anlamasin diye surekli davranislarini kontrol et,
    annenden evlilik ustune surekli nasihatlar ve toplumun baskisini al,
    ablan varsa onun yaptigi hatalari surekli dinleyerek paranoyaklas,
    kizkardesin varsa surekli onu kendi kazik yedigin adamlar gibilerinden korumaya calis,
    evde komsunun kiziyla okul basarin karsilastirilsin,
    sitede baska kizlarla kiyafetlerin ustunden dalga gecilsin,
    okulda hocalarin tarafindan asagilan,
    yasitlarin tarafindan alay konusu olmayayim diye surekli dikkat et,
    otobuste fortculardan sakin,
    gece karanliga kalmamaya calis,
    etek giydiginde toplum herkese vermeye calistigini dusunsun,
    birine yakin davrandigin anda ona yavsadigini sansinlar,
    komsundan kork,
    ele ele tutusmaya cekin,
    kisacasi istedigin hic bir seyi gonlun kafan rahat yapama.
    sonra biz de senden ayrica ozguvenli ve komplekssiz olmani bekleyelim.
    (bkz: sevr anlasmasi)

  • seküler değilse benim için hoş gelmediler, sokakta kadınlara dik dik bakacak başka bir mülteci daha istemiyorum.

    edit: geçende taliban militanlarının zenginlerin evine girme videosunu izledim afganistan'da ve sonra fark ettim ki dediklerinin bir kısmını anlıyorum, çünkü orada taliban'a üye olan orta asya türk'leri varmış. zaten afganistan toplumunun bir kısmı da hazar türk'üymüş. yine suriye'de ışid safında savaşan türkmen'ler de vardı. yani her türkçe konuşan orta asyalı, ortadoğu'luya türk diyemeyiz. eğer o kişiler asimile olup radikal örgütlere katılıyorsa benim için anadilinin önemi yok, çünkü ülkeme gelse özgür bir türk kadını olan beni hedef alacaklar. bu edit'i de anlamayanlar için yazdım.ha türk değilse rus ukraynalı göçmen hiçbir şekilde istemem. burası da göçmenistan değil. sadece gelirse türk'ler gelmeli, onların da seküler olanı gelmeli.

  • eren -ki kendisi 9 yaş, ilkokul 3 seviyesinde- son iki haftadır evde babaanne ve dede olduğundan, yayları iyice gevşetmiş, hoşgörüyü dibine kadar kullanmış, anne-babayı saç baş yoldurma seviyesine çıkarmıştır. aferin.

    saçımızı başımızı yolmamız yeterli gelmediğinden bi akşam şöyle ciddi bir ayar olsun diye, salonda masaya oturduk üç kişi ve başladık konuşmaya. arada o cevap vermediğinden monolog şeklinde gelişen konuşma şöyle;

    baba- eren sen böyle değildin ama!

    anne- yaptığının yanlış olduğunu biliyorsun değil mi?

    baba- oğlum babaanne ve deden çok yaşlı insanlar, onları kandırmak kolay ama kendini kandırırsın bak.

    anne- oğlum bak bu hayat bilgisi ödevin yapılmamış ama dedene yaptım demişsin, hoş bir şey mi bu?

    önünde cevaplanmamış iki sayfa test, tüm söylediklerimizi sadece bir baş sallamayla dinledi. baba her zaman olduğu gibi söylendikçe sinirlendi, sinirlendikçe söylendi, en sonunda kaş-göz etmemle kapıyı çarpıp odadan çıktı. yalnız kalınca "oğluşum hiç bir yorumda bulunmadın, ne düşünüyordun biz konuşurken, sence haksız mıyız?

    - yok haklısınız da anne, şey düşünüyordum; şimdi bana çok kızdınız ya siz, birden bir süper kahraman olsam, hemen fışşşt diye iki sayfa testi çözüversem, sonra siz şaşkın şaşkın bakarken sarılsam size, beni affediverseniz. böyle düşünüyordum, bunu hayal ediyordum.

    ben de düşünüyorum; birden bir süper kahraman olsam, çocuğumu üzmeden en doğru şekilde davranarak fışşşt diye büyütüversem, sarılsam ona sımsıkı, yetiştirirken istemeden de olsa yaptığım hatalardan dolayı beni affediverse.

  • tersi "muhammed yok, mekke yok" ise düzü "muhammed var, mekke var" demektir. o zaman bu mantıkla tüm mümin'lerin kasa kasa coca cola içmesi gerekir...

    (bkz: cevab veremedi)

  • alman sineması her ne kadar günümüzde hollywood'un gölgesinde kalıyor olsa da sinema tarihinin başlangıcından itibaren birçok türde öncü olmuş bir kültürel sinema mirasıdır. biçimlendirici yıllar, weimar cumhuriyeti filmleri, üçüncü reich propaganda filmleri, ikinci dünya savaşı sonrası filmleri ve yeni alman sineması olarak sayabileceğimiz her dönemde, kendine özgü politik gündemleri ve sinemanın toplumsal meseleleri resmetme gücünden yararlanma yöntemleriyle tanımlayabiliriz alman sinemasını.

    her dönemde birbirinden başarılı yönetmenler çıkarmıştır ki işte bu yönetmenler yaptıkları filmlerle birçok film türünde seyirciye sinemaya farklı perspektiflerden bakma cesareti ve heyecanı getirmişlerdir. alman sinemasına damga vurduğunu düşündüğüm on farklı yönetmenden on farklı film derlemeye çalıştım. her bir filmin izlenesi ve izlendiğinde alman sinemasının gizli kalmış lezzetlerine ulaştıran cinsten olduğunu söyleyebilirim. şimdiden iyi seyirler.

    (bkz: dr. mabuse der spieler) / yönetmen fritz lang / 1922

    efsane yönetmen fritz lang imzalı dr. mabuse, etkileyici bir şekilde zamanının çok ötesinde bir filmdir. yazar norbert jacques'in romanına dayanan bu film alman ekspresyonizmi üzerine adeta bir ders kitabı niteliğindedir. sinema tarihinde kara filmlerin öncü filmlerindendir ki rahatsız edici sahnelerle, birinci dünya savaşı'ndan henüz yeni çıkmış almanya'daki zorlu koşulların önemli bir sinematik sunumu olarak kabul edilir. kentsel sosyal çürüme ve insanın karanlık güdülere sahip olabileceği gerçeği ile parçalanmakta olan bir avrupa'nın siluetini gösterir seyirciye.

    (bkz: nosferatu eine symphonie des grauens) / yönetmen f.w. murnau / 1922

    korku filmi türünde eşsiz bir klasik. 1922 tarihli sessiz bir korku filminin aşina olduğumuz herhangi bir modern korku filmlerinin yarattığı etkiyi yaratabileceğine inanmak biraz zor olsa gerek. yine de yönetmen murnau'nun nosferatu'su, 1960'ların ve 70'lerin korku filmlerinde gelişen ve bu güne kadar devam eden kısa ve keskin şok tekniklerine başvurmaya ihtiyaç duymadan bir filmin gerçekten de korkunç olabileceğini kanıtlayan bir şaheserdir.

    (bkz: aguirre der zorn gottes) / yönetmen werner herzog / 1972

    aguirre, tanrı'nın gazabı gerçekten de etkileyici bir film. bu filmi çektiğinden beri yönetmen werner herzog, ana teması doğanın insanlık üzerindeki silinmez gücü olan maceracı yanı ile film yapan vahşi bir adam olarak günümüze değin gelmiştir. herzog'un nispeten erken bir çalışması olan aguirre'de, doğal güçlerin insanlığın en güçlü, azimli ve manyak dürtülerini bile nasıl ezebileceği irdelenir. izlemesi hem büyüleyici hem de bir o kadar rahatsız edici.

    (bkz: angst essen seele auf) / yönetmen rainer werner fassbinder / 1974

    bir yalnızlık hakkında basit, narin, melodramatik bir alman filmi. fassbinder alman kültürünü tehdit eden ırksal gerilimlerin altını çizmek için melodramın duygusal gücünü ustalıkla kullanır. fassbinder genellikle kamerasını belli bir mesafeden tutar. bu bizi filmin ana karakteri emmi'den uzak tutsa da onun hayata olan bakış açısının bir metaforu gibidir kameranın hareketleri. 70'lerin almanya'sındaki ırkçılığın somut bir tasviri ve aynı zamanda yalnızlığın derin bir keşfini sunan mükemmel bir film.

    (bkz: die blechtrommel) / yönetmen volker schlöndorff / 1979

    film 1920’li yıllardan ikinci dünya savaşı’na kadar avrupa tarihinin seyrine tanıklık eden oskar matzerath adlı bir çocuğun pikaresk bir hikayesidir. film alman yazar günter grass'ın 1959'da yayınlanan romanından uyarlanmıştır. günter grass, 1959'da dilimizdeki karşılığıyla teneke davul'u yayınladığında, sanki alman edebiyatına onlarca yıllık dilsel ve ahlaki yıkımdan sonra yeni bir başlangıç verilmiş gibiydi. akabinde yönetmen schlöndorff bu edebi eseri beyazperdeye taşıyarak seyirciye hem alman tarihi hem de modern dünyadaki insanlık durumu hakkında derin ama eğlenceli bir bakış açısı kazandırır.

    (bkz: das boot) / yönetmen wolfgang petersen / 1981

    tüm zamanların en başarılı alman filmlerinden biridir. 1981'de gösterime giren bu film, filme dahil olan birçok insan için bir sıçrama tahtasıydı ve bugün modern bir klasik olarak kabul ediliyor. sayısız ülkeye ihraç edildi ve televizyonlarda sürekli olarak yeniden yayınlandı. filmin vizyona girmesi sırasında yönetmen petersen'in kendisinin de birkaç röportajda söylediği gibi: ''filmin değeri, milliyeti ne olursa olsun cephedeki denizaltı askerlerinin gerçek bir resmini vermesidir. ilk kez bir alman savaş filminin, daha önce defalarca yapıldığı gibi almanya'nın suçluluğunu açıkça tartışmadığını, bunun yerine savaşın birçok yüzünü ve bireysel kaderini tartıştığını'' belirtti.

    (bkz: der himmel über berlin) / yönetmen wim wenders / 1987

    wim wenders'in temassız, sürprizsiz veya değişimsiz hayata dair kasvetli vizyonu ile keskin ikinci dünya savaşı görüntüleri serpiştirilmiş sinematografinin grilerinin buluştuğu enfes bir alman filmi. film tanrı'yla çelişmeye cüret eden ve bu nedenle dünya üzerinde berlin'e gönderilen iki melek cassiel ve damiel'in hikayesini anlatır. bu bedensiz iki figür sadece çocuklar tarafından görülebilir, ancak damiel trapez sanatçısı marion'a aşık olduğunda, yalnızca insan olma ve dolayısıyla görünür olma arzusuyla hareket eder.

    (bkz: das experiment) / yönetmen oliver hirschbiegel / 2001

    insanların sakladığı vahşet potansiyeli hakkında şok edici bir psiko-gerilim filmi. daha da şok edici, bunun gerçek bir olaya dayandığı gerçeğidir. sadizm tanımını, ''başka bir canlı üzerinde mutlak kontrol arzusu'' olarak düşünürsek eğer bu çalışma sırasında tüm sahte gardiyanlar zaman zaman mahkumlara sadistçe davrandılar. birçoğu günlüklerinde, kritik olay rapor formlarında ve deney sonrası görüşmeler sırasında kullandıkları yeni güç ve kontrolden memnun olduklarını ve çalışmanın sonunda vazgeçilmesine üzüldüklerini bildirdi. mutlaka izlenesi bir filmdir.

    (bkz: good bye lenin) / yönetmen wolfgang becker / 2003

    film, berlin duvarı'nın yıkılmasından önce ve sonra doğu almanya'daki karmaşık yaşam temasını ele alıyor. kendisini diğer benzer filmlerden ayıran özelliği, tarihin bu çok tartışılan dönemine alışılmadık bakış açısıyla bakmasıdır. yönetmen becker, doğu almanya'daki yaşamı batı ile yeniden birleşmeden önce ve sonra ustaca yan yana getirmiş ve kapitalizmin olmadığı bir dünya özlemi duygusu çok güçlü bir şekilde yansıtılmış.

    (bkz: sophie scholl die letzten tage) / yönetmen marc rothemund / 2005

    film, nazi rejimi sırasında, beyaz gül direnişi üyesi olan 21 yaşındaki sophie magdalena scholl (julia jentsch) ve kardeşi hans fritz scholl'un (fabian hinrichs) yaşadığı gerçek bir olaya dayanmaktadır. yönetmen rothemund, bu filmi sophie scholl'un insan hakları için adalet ve özgürlük mücadelesi üzerine adeta bir destana çevirdi dersek abartmış olmayız. izlenmesi gereken ilginç bir tarihi film.

  • güzel bir muhitte güzel bir plazada çalışıyoruz. günlük yemek ücretimiz 45 tl. etrafta yemek yiyebileceğin en uygun fiyat 75 tl. bütün şirket çalışanı hep bir ağızdan üst yönetime mail attık "biz bu lüks muhitte plazada çalışmak istemiyoruz verdiğiniz paranın yetebileceği bir muhite geçiş yapalım ya da yemek ücretini ortam koşullarına göre düzeltin lütfen" diye.

    yönetim dudullu'ya taşınmaya karar verdi.

    muhit: batı ataşehir

    10.06.2022 editi: 65 tl oldu.
    11.04.2023 editi: 130 tl oldu.
    03.10.2023 editi: 167 tl oldu.
    21.01.2024 editi: 240 tl oldu.