hesabın var mı? giriş yap

  • kendisine saygım iyice artmış olan, büyük oyuncu.

    bu mal topluma karşı böyle bir açıklama yapmak bile büyük bir cesaret örneğidir. ustanın medeni cesaretine hayran olmamak elde değil.

  • https://i.hizliresim.com/lby2or.jpg

    bakın bu arkadaş benim özbeöz kardeşim. 18 yaşında. anaokulundan beri kalburüstü okullarda okuttuk bunu. babasına, yıllar önce bizi okutmak için sattığı mercedes marka araç aldık büyük kardeşler olarak, adam bir gün süremedi. soruyoruz, "emre kaçırdı." diyor.

    emre de şunun aynısı, https://pbs.twimg.com/media/cqcxvqrxeaayyil.jpg

    edit: soran arkadaşlara toplu cevap vereyim. boşuna, anlatın eğitin falan demeyin. çocuk yalnızca, "sıkıntı yok." diyerek üç ay yaşayabiliyor, adaptasyonu tek hücreli canlılar gibi çok güçlü. kendi habitatında olsa, "aynen" diyerek üç sene de yaşar. başka ne yapabiliriz ki? benim gençliğimde bunun gibilere zihinsel engelli raporu verilirdi, kömürlüğe kitlerdik, sorun kalmazdı. kömürlüklü ev de kalmadı artık.

    debe edit: pandemide yapımcı ülkeyi terk edince sefil olmuş, ortada kalmış bir romantik komedi senaryosu var elimde. ben netflixe okuturum bunu diyebilecek yürekli bir yapımcı aradığım bilinsin lütfen. aramızda yayalım bunu arkadaşlar.

  • bu kız büyüyünce manyak taş olucak. harry potter and the philosopher's stone filminde hermione granger'ı oynadı. yazar j. k. rowling açıkça söylemiş hayalindeki hermione'nin bu kadar güzel olmadığını. henüz 11 yaşında, 90 doğumlu yani.

  • işyerinden bir arkadaşımla otobüsteyiz. ben cam kenarındayım, dalmışım, müzik dinliyorum.

    - ne dinliyorsun?
    - (kulaklığı çıkar) ney?
    - ne dinliyorsun?
    - müzik dinliyorum.
    - kim?
    - teoman.
    - hee tamam, devam et sen.
    - tamam.

    bir süre sonra:

    - teoman'ın bi şarkısı vardı ya hani?
    - (kulaklıkları çıkar) efendim?
    - teoman'ın diyorum bi şarkısı vardı.
    - evet?
    - geçen gün dilime dolandı, bi hafta aynı şarkıyı söyledim durdum.
    - öyle mi? hangisiydi?
    - şeydi. ıı... şey. çıkaramadım şimdi.
    - hmm.

    bir süre sonra:

    - rüzgar gülü nasıldı? mırıldansana biraz.
    - rüzgaar gülü rüzgaar gülü... hiç ölümü düşündün mü? bir yaz günü bir yaz günüü...
    - ı ıh cık bu değildi.
    - düet miydi?
    - yok düet değil, teoman tek söylüyor.
    - paramparça mı?
    - nasıldı o? mırıldansana biraz.
    - bir bar taburesi üstündeee babamın öld...
    - ı ıh cık bu değildi.
    - gönülçelen mi?
    - nasıldı o? mırıldansana biraz.
    - gönülçeleeen gönülçeeleeennn...
    - yok bu da değildi ya.
    - neyse koray, hatırlarsın bi ara. zaten böyle şeyler bi anda gelir aklına, düşününce bulamazsın.
    - sağol keyfe yani çok yardımcı oldun!
    - abi sordum o değil bu değil, hatırlamıyorsun ben ne yapayım?
    - bi iki tane daha söyle, bulacam. hissediyorum.
    - (öff pöff) kupa kızı sinek valesi mi?
    - hayır ya! ne alakası var ya?
    - e olm teoman şarkısı işte... meşhur.
    - nasıldı o? mırıldansana biraz?
    - baksana, sen teoman'ı tanıdığına emin misin?
    - eminim tabii.
    - hee. aklıma başka şarkı gelmiyor. gelince söylerim.

    bi süre sonra...

    - ben bulamadım. sen buldun mu?
    - neyi?
    - aklıma takılan şarkıyı?
    - koray şarkı senin aklına takılıyor, zihni ben kurcalıyorum. bence bi sonuç alamayız bundan.
    - off ya... neydi o şarkı?

    yol bitmeye yakın:

    - buldum. iki yabancı! birlikte ama yaaalnız ikiiii yabancııııyız.
    - (ulan) hani düet değildi?
    - düet mi de bu?

    ...

    teoman müziği boşuna bırakmadı, arkadaşlar.

  • #137044047 bu entryde johnny depp için yazdığım yorumun benzerini amber heard için de yazacağım.

    heard'ün hikayesinden başlayalım. yaptığım kısıtlı taramada kendisinin geçmişiyle ilgili ayrıntılı bilgi veya kendi ağzından demeç bulamadım. o yüzden yorumlarım biraz spekülatif olacak. heard'ün annesiyle ilgili pek bir bilgi bulamasam da babasıyla ilgili bazı bilgiler var. babası david heard texaslı. pos bıyıkları ve kovboy şapkası, silahlara ve arabalara (her ikisi de fallik nesneler) olan ilgisiyle tam bir texas alfası, ek olarak alkolik ve aktör. amber heard de oyuncu olmayı seçmiş ve onun da silahlar ve arabalara ilgisi var, bu bağlamda babasına hayranlık besleyen bir yapısı olduğunu tahmin edebiliriz. bu açıdan düşününce johnny depp'e hayranlık ve tutku duyması kaçınılmaz, çünkü depp de aynı babası gibi 'tarz sahibi' (ki sonradan davadan öğrendiğimiz üzere johnny depp'i tarz sahibi olmamakla suçlayacak - yani babası gibi bir alfa olmamakla), depp de alkolik ve aktör; ek olarak kendisinden yaşça oldukça büyük bir adam.

    amber heard yetiştiği evde babasının annesine karşı fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladığını ve alkol sorunları yaşadığını belirtmiş. johnny depp ile olan kayıt altına aldığı tartışmaların çoğunda da depp'in alkol içmesi üzerinden bir kavga dönüyor. burada sanıyorum şöyle bir durum olmuş, bu babayla benzerlik konusunda heard'ün yapmak isteyeceği iki ihtimal var; ya babasını kurtaramadığı için babası gibi olan bu adamı alkolden kurtaracak, ya da bu adam da aynı babası gibi olacak ve babasının annesine yaptığı gibi kendisine şiddet uygulayacak. fakat sonuç olarak bu ikisi de olmuyor ve olmadıkça heard babasının daha ünlü ama daha az alfa olan bu versiyonuyla ne yapacağını bilemeden büyük bir öfkeyle kalakalıyor.

    depp babası gibi fallik değil, silahlarla değil de gitarlarla ilgileniyor. ek olarak heard'ün babası onlarca pittbull besleyen hatta yasadışı olarak bunları dövüştüren bir adam. pittbullar da babasının fallik birer uzantısı gibi - güçlü, görkemli, dişli, tuttuğunu koparan ve korkutan. depp'in köpekleri ise yorkie cinsi; küçük, sevimli ve korkutmaktan oldukça uzak.

    babası ile depp arasındaki bağlantıyı heard kendisi de dile getiriyor, ikisini kıyaslıyor ve diyor ki; "babam depp'e kıyasla melek gibi kalıyor. babam hayatı boyunca alkol sorunuyla uğraştı; bağımlı ve şiddet gösteren biriydi ama onu çok seviyorum." heard farklı kaynaklara babasını çok sevdiğini birçok kez belirtmiş ama bu cümlenin başı ve sonu kulağı tırmalıyor. bağımlıydı, şiddet gösterirdi dedikten hemen sonra sanki dilinin ucuna gelen öfkeyi örtmeye çalışır gibi "ama çok seviyorum" diye bitirmesi babaya duyduğu hayranlığın yanında bastırmaya çalıştığı bir öfke de olduğunu düşündürüyor. bu bağlamda depp bastırdığı bu öfkeyi dökebileceği daha güvenli bir ikame. yani benim yorumumca heard, babasına söyleyemediklerini ve yapamadıklarını, babasıyla özdeşleşerek babası gibi olan birine yapıyor.

  • meyveler en az 3'e ayrılır. en berbatları bu şekilde meyve suyu tesislerine verilir. biraz eli yüzü düzgün olanlar pazara, biblo gibi olanlar ise otellere vs dağıtılır. aynı şeyi salçada kullanılan domates için de söyleyebiliriz. bu tür tesislerde çalışanlar kolay kolay ürettikleri ürünleri tüketmezler.

    şahsımı hiç şaşırtmayan görüntülerdir.

    (bkz: şahsım)

    edit: bir de ihracat kısmı vardı doğru ya. en güzelleri yurtdışına.