hesabın var mı? giriş yap

  • evet chp başkanlarını sevmiyorum (ne tunç ne cemil), tunçtan sonra belediyecilik can çekişti bu da doğru.

    fakat merkezi hükümetten metro için 3000 tl ödenek verildiğini de biliyorum. çiğli tramvayı aylarca sadece 1 adet imza bekledi ankarada. 1 tane imza ya. rapor falan değil imza. evet süreci takip ettim. o süreçte dolar uçtu gitti maliyetler rekor seviyeye geldi. yapılacak işler maliyet uçuşundan dolayı aksadı. kalitesi düştü.
    bu ayrıştırıcı akpye oy vermeyecek kadar memleketimi seviyorum. öyle gün boyu sırıtan aday çıkarmakla olmuyor o işler.

  • dc comics'deki paralel evrenler mevzusundan fazlasıyla nasibini alan bir karakter. ilk ve en çok bilinen supergirl, kara zor-el, superman'in kriptonlu kuzenidir. fakat onlarca yıl dc evreninde yer aldıktan sonra zalim dc editörleri tarafından crisis on infinite earths (dc'nin bitmek bilmeyen paralel evren krizlerinden ilki) serisinde superman'in son kriptonlu imajına zarar verdiği gerekçesiyle önce öldürülüp, sonra silinmiştir. bu olayın ardından dc evreninde çeşitli supergirl'ler yer alır. kara zor-el sonrası ilk olarak matrix tarafından kullanılır bu unvan. matrix paralel bir evrende lex luthor tarafından kriptonlu suçlulara karşı savaşması için yaratılan protoplazmik bir varlıktır. superman ona bu suçluları yenmesinde yardımcı olur, ağır yaralanan matrix'i ise kendi dünyasına getirir. matrix ise bir minnet göstergesi olarak supergirl adını alarak suçlularla savaşmaya başlar. bir süre lex luthor'la beraber çalışır çünkü lex luthor kendi evreninde iyi bir bilimadamıdır. gerçek yüzünü gördüğünde ondan uzaklaşır. daha sonra matrix, linda danvers isimli bir genç kızı ölümden döndürmeye çalışırken onunla birleşir. tamamen sıradan bir insan olan linda, bunun sonucunda süper güçler kazanır ve yeni supergirl olur. uzun süre suçla savaşır ve paralel evrenlerde geçen bir serüvenin ardından emekliye ayrılır. infinite crisis sonrası matrix evrenden silinir fakat linda danvers yaşamaya devam eder. clark ve lois'in gelecekten gelen kızı olduğunu iddia eden cir-el de supergirl adını taşıyanlardan biridir. brainiac tarafından kriptonlu dna'sı ile yaratılan cir-el geleceği kurtarmak için kendisini feda eder.

    2004 yılında önde gelen çizgi roman yazarlarından biri olan jeph loeb ve genç yaşta hayatını yitiren unutulmaz çizer michael turner tarafından, superman/batman'de, kara zor-el karakterine tekrar hayat verilir. yeni versiyona göre kripton'da kal-el henüz bebekken kara genç bir kızdır. kripton yok olmanın eşiğindeyken kara'nın babası zor-el brainiac'ın robotlarından aldığı teknoloji sayesinde argo city'yi kurtarmayı başarır, fakat teknolojisinin kullanıldığının farkında varan brainiac şehrin izini bulur. zor-el, saldırıya uğradıklarında, jor-el'in kal-el'e yaptığı gibi, kara'yı da bir uzay mekiği ile dünyaya yollamak ister fakat kara'nın mekiği meteor parçalarına takılarak uzayda savrulur ve dünyaya zamanında ulaşamaz. yani yolculuk planlandığı gibi gitseydi kara dünyaya ulaştığında clark daha bir bebek olacaktı. uzun yıllar sonra, clark yetişkin bir (super)adama dönüştüğünde kara'nın mekiği gotham'a düşer. clark'ın aksine dünyaya ulaşır ulaşmaz tüm süper güçlerine sahiptir fakat hafızası tam olarak yerinde değildir. güçlerine sahip olmasının sebebi mekiğindeki solar bir aygıtken, hafıza kaybı meteor taşlarıyla beraber güneş sistemine girmesinden kaynaklanan kriptonit zehirlenmesinden dolayıdır. bilindiği üzere kriptonlularun güçleri ve zayıflıkları* sarı güneşten kaynaklanıyor. darkseid'in de dahil olduğu bir maceradan sonra supergirl alışıldık mavi, kırmızı kostümüyle beraber boy göstermeye başlar. yeni supergirl'ün eskisiyle kıyaslandığında en büyük farkı daha fazla bağımsızlığına düşkün ve asi olmasıdır. superman'in korumacı tavırlarından hoşlanmaz ve kendisine her söylenene itaat etmez.

    bu doğuş hikayesinin ardından supergirl'ün kendi adını taşıyan serisi başlar. wonder woman'ın adasında* amazonlar tarafından eğitilen kara gün geçtikçe güçlenmeye başlar, hatta bazıları tarafından superman'den daha güçlü görülmektedir. bu lex luthor'ın ilgisini çeker ve bu ilginin saplantıya dönüşmesiyle beraber kara'yı izlemeye alır. kara'yı ona hala güvenmeyen batman de izlemektedir, herkes supergirl'ün superman'den daha güçlü olduğunu düşünürken o mevzuyu çözer. superman dünyada yetiştiği için insanlara zarar vermemek amacıyla güçlerini sınırlamayı öğrenmiştir, fakat supergirl güçlerinin limitlerinde dolaşmaktadır. tabii ki maruz kaldıkları sarı güneş miktarı düşünüldüğünde mantıklı olan superman'in daha güçlü olmasıdır. lex luthor meşhur "kryptonianbuster iron-man" kostümünü giyip kara'nın karşısına çıkar. kostümdeki siyah kriptonit kara zor-el'i iki kişiliğe böler. ortaya çıkan dark kara'ya göre zor-el onu dünyaya gönderirken kal-el'i öldürmesini istemiştir. zor-el küçüklüklerinden beri jor-el'in başarılarını kıskanmıştır ve iki kardeş arasında bundan doğan bir husumet oluşmuştur (ilerleyen sayılarda bunların doğru olmadığı, kara'nın dark angel tarafından test amaçlı manipüle edildiği ortaya çıkar). ardından lasso of truth sayesinde wonder woman kara'yı eski haline döndürür. ayrıca supergirl gizli kimlik taşımak konusunda pek başarılı ve istekli değildir. bir ara gizli kimlikle liseye başlar fakat liseli ergenlere tahammül edemeyip okulun ortasında kimliğini açığa çıkarır. daha sonra lana lang'in yeğeni linda lang olarak yeni bir gizli kimlik edinir.

    başlarda antipatik bir karakter gibi gözükse de kişiliğinin oturmasıyla beraber zamanla sevdirmiştir kendisini. özellikle ed benes, ian churchill ve gary frank tarafından çok başarılı çizilir. post-crisis sonrası ilk sunulan köken hikayesi yıllar içinde değişime uğramış ve new krypton serisi ile beraber son haline kavuşmuştur.

    supergirl'ün earth-2 versiyonu kara zor-l için:

    (bkz: power girl)

  • bu ikisi arasında kesinlikle doğru orantı vardır. farkındalığınız ne kadar artarsa o kadar yalnızlaşıyor ve kafa dengi insan bulmakta zorlanıyorsunuz. etrafınızdaki insanların yaptığı çoğu şey boş ve anlamsız gelmeye başlıyor. hatta dönüp geçmişinize baktığınız zaman kendinizin de ne kadar boş birisi olduğunuz yüzünüze tokat gibi çarpıyor ve zamanında ben de dışarıdan böyle mi gözüküyordum diye kendinizle ufak bir çatışma yaşıyorsunuz.

    fakat bu durumun en güzel yanı ise bu durumun farkına varmış olmanız. işte tam bu farkındalık noktası sizin yalnızlığınızın kesiştiği nokta oluyor. bundan sonra hayatınıza alacağınız insanları adeta bir elekten geçirir gibi sorgulamaya başlıyorsunuz.

    sizi mutlu ve mutsuz eden şeyleri daha net ayırt edebiliyor, hangi tarzda insanların size iyi hissettireceğinin ayrımını daha iyi yapabiliyorsunuz.

    insanın kendisine yapabileceği en iyi şeylerden birisi budur. farkındalığınız arttıkça kendinizi daha iyi tanıyor ve aslında etrafınızdaki insanlarla çok yüzeysel ve saçma ilişkiler kurduğunuzun farkına varıp kendinizin kıymetini daha iyi biliyorsunuz. bu durum da beraberinde güçlü olmayı getiriyor.

    çünkü sahte ilişkiler yerine kaliteli ve bilinçli bir yalnızlık her zaman daha iyidir.

  • diyanet vakfı'nın topladığı kurban bedellerini türlü katakulli ile kendisine gelir yazma hadisesi. özetle kurban bedelleri ile et balık kurumu'ndan kurban alınıyor. sonra hayvanlar kağıt üzerinde kestirilip karkas et olarak et balık kurumu'na zararına geri satılıyor ve bedel gelir olarak diyanet vakfı'na kaydediliyor. imzalanan protokole göre et balık kurumu, dağıtılmak üzere vakıf tarafından et istendiğinde istenen miktarı gönderiyor. işin skandal kısmı, bugüne kadar toplanan kurban bedellerinin ederinin %2'si değerinde et dağıtılmış olması. diyanet vakfı aracılığıyla vekâleten kurban kesmek isteyen müslümanların parası nerelere gitmiş, bilmiyoruz.

    haber linki

  • 8 yaşında bir çocuk 2 yaşında bir bebeği elinden tutup dolaştırmaktadır.
    -aaa iki bebek elele dolaşıyorsunuz.
    -ben bebek değilim, o bebek; ben çocuğum.
    -ee peki ben neyim o zaman?
    -sen züppesin.

  • bir fransız, bir alman ve bir türk müzedeki "adem ile havva cennette" tablosuna bakıyorlarmış.

    alman:
    "vucutlarının kusursuzluğuna bakarsak bunlar mutlaka almandır" demiş.

    fransız:
    "hayır, havva'nın güzelliği ve adem'in yakışıklılığına bakın. bunlar olsa olsa fransızdır" deyince,

    türk karşı çıkmiş:
    "bunlar kesin türk. baksanıza, üstte yok, başta yok. yiyecek de elmadan başka birşeyleri yok ama hala kendilerini cennette sanıyorlar! "

  • ülkü tamer sanattan şiire, sinemadan çeviriye ve hatta çocuk edebiyatına katkılarıyla belki de bir daha ülkemizde bir benzerini göremeyeceğimiz usta bir şairdi.

    onunla tanışmam lisede birbirinden farklı şekillerde olmuştu. bir yandan içimdeki çocuğun hayal gücünü harry potter sayesinde canlı tutuyor, bir yandan artık garip akımından sonra keşfedilecek yeni bir kıta olarak ikinci yeni'ye hücum ediyor, bulduğum tüm ikinci yeni şairlerinin şiir kitaplarını eve getirip hatmediyor, bir yandan da zülfü livaneli, grup yorum, ahmet kaya gibi isimlerle protest müzikle tanışıyordum. işte ülkü tamer o günlerde her okuduğumda her dinlediğimde imzası olan bir isimdi. iyiden iyiye tanıdıktan sonra yaşamak hatırlamaktır adlı o muhteşem anı kitabına dadandığımı hatırlıyorum. kitabı okurken hem ülkü tamer'in ne kadar şanslı olduğunu hem de nasıl onun gibi biri olunabileceğini düşündüğümü hatırlıyorum. 40'lı yılların antep'inde içinde sinema sevdasıyla koşuşturan bir çocuk, sonra robert kolej yılları ve şairliğe adım atması.

    büyük bir iştahla yazdığı her şeyi okurken önce radikal'de sonra sabah'ta (düşünün kısa bir süre öncesine kadar ülkü tamer sabah gazetesi'nde yazıyordu) yazdığı köşe yazılarını da takibe başlamıştım. 2013'e kadar da cumhuriyet'te yazıyordu. sanırım vefat edene kadar da tuhaf dergi'de anılarını okumak mümkündü. aslında bütün türkiye'yi etrafına oturtup şiire ve sinemaya dair bildiklerini ve anılarını anlatması gerekiyordu. o denli önemli bir isimdi ve tabii ki yaşarken hak ettiği değeri görmemişti.

    toprağı bol, mekanı cennet olsun..madem onu anıyoruz, meraklısı için en sevdiğim ve bildiğim bestelenmiş şiirlerini aşağıya bırakıyorum:

    önce bestelenmemiş şiirleri,

    -ben sana teşekkür ederim
    -düello
    -o eski bir güvercindi
    -dünyada ne kadar
    -kıştan üşüyen virgül
    -sıra göller

    -konuşma(güneşin oğlu filminde haluk bilginer'in bu şiiri okuduğu o meşhur sahne için: https://www.youtube.com/watch?v=eg24n-zir-e) (aynı şiir yüzyüzeyken konuşuruz'un cenaze evi adlı şarkısının içinde de söylenir: https://www.youtube.com/watch?v=eo7dd83macg)

    - ağıt (grup yorum'dan düşenlere adıyla dinlediğimiz bu şarkı aslında ülkü tamer'in ağıt adlı şiirinden bestelenmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=ojbvr7nptrw)

    - güneş topla benim için(aslında bu ülkü tamer'in şiirinden bestelenmiş bir şarkı değildir. zülfü livaneli besteyi yapmış ülkü tamer üstüne bu sözleri yazmıştır: https://www.youtube.com/watch?v=fv7ydu4ssnc)

    - memik'e ağıt (zülfü livaneli'nin memik oğlan şarkısının sözleri ülkü tamer'in bu şiirinden alınmıştır: https://www.youtube.com/watch?v=ogcfxurwwiq)

    - birecik'ten mazmahor'a (zülfü livaleneli'nin atlının türküsü adlı eseri haline gelmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=pgnm1zkgg44)

    - mayın (yine zülfü livaneli'nin 'kilis'e haber saldım' adıyla da bilinen şarkısı: https://www.youtube.com/watch?v=ens0_mxp3zk)

    -gül dikeni (müziği ahmet kaya'ya sözleri ülkü tamer'e aittir: https://www.youtube.com/watch?v=ng5n-3mlidq)

    -üşür ölüm bile (sözleri ülkü tamer'e aittir. ahmet kaya seslendirmiştir: https://www.youtube.com/watch?v=vzokv5ujo78)

    tüm bunların yanı sıra octavio paz'dan, edgar allan poe'dan, william butler yeats'ten ve daha bir çok yabancı şairden çevrilmiş onlarce şiir.

    ayrıca ülkü tamer'in anı, hikaye ve gazete yazılarında adına sıkça rastlayacağınız gaziantepli sinema işletmecisi nakip ali'nin ve sinema tutkunu yeğeninin hikayesini anlatan, alleben öyküleri'nden uyarlanan sinema bir mucizediradlı bir film vardır. başrolünde kadir inanır oynamıştır.

  • üniversite sırasında pek çok kişinin aklına gelmeyen depresyon halidir. öğrencilerde bir özgüven olur genelde. hele ki iyi bir üniveristede okuyorlarsa. sanırlar ki okul biter bitmez herkes kendilerine kucak açacak bir anda bol maaş rahat bir iş sahibi olacaklar. hatta öyle bir özgüven ki devlete burun kıvırıp, bana ne abi kpss den ne uğraşıcam girerim özel sektöre çalışırım derler. ancak mezun olunduktan çok kısa bir süre sonra bu durumun böyle olmadığı anlaşılır. kimsenin kimseye kucak açmadığı ortaya çıkar ilk önce, sonra merak etme seni bir yere yerleştiririz diye atıp tutan eş dosta ulaşamamaya başlarsın hatta merak etmeyin çocuklar çok rahat iş bulurunuz diyen üniversitedeki hocalarınız yanlarına gittiğinizde sizi tanımamazlıktan gelirler daha iki ay önce mezun olmuş olmanıza rağmen. en sonunda kendinizi boktan bir firmada fotokopi çekerken bulursunuz. işte bu son nokta tam olarak depresyona girmenizi ve uzun süre çıkamamanızı sağlar.

  • zamanı gelince bebeğini -erkekse- sünnet ettirecek babanın yazdığı dilekçedir. "kul, eksiksiz ve sağlıklı yaratılmıştır" diyor da.

  • ben o saatte işe gidip akşam 6’da da eve dönüyorum. ne hayatlar var be! siz kesin kahvaltıda portakal suyu içiyorsunuzdur.

    edit: yalnız olmadığımı bilmek güzel bir şey. hani ekşi burjuva mekanıydı? işçi sınıfı kendini direkt favlarıyla belli etti.

  • fransızca sınavı. resepsiyonist ve otel müşterisi arasında geçebilecek muhtemel bir diyalog yazılacak.
    - bonjour*
    - bonjour
    - parlez-vous anglais?*
    - yes
    ...
    (sivri zeka örneği gösterilerek geri kalan diyalog tamamen ingilizce yazılmıştır. bunu yazan eleman neden daha kolaya kaçıp direk "türkçe biliyor musunuz" diye sorup türkçe yazmamış bilemiyorum.)