hesabın var mı? giriş yap

  • sabah servise binmek için durakta bekliyorsunuz, sizinle aynı servise binecek hanım kız yanınıza geldi, durdu.

    eğer kız ankara'lı ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - ??

    eğer kız istanbul'lu ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın.

    eğer kız izmir'li ise, aranızda şöyle bir diyalog geçer.
    + günaydın.
    - günaydın, naber?

  • sırma saçlı kel şov peşinde dolanmayıp görevini yapıyor olsa haber daha buraya düşmeden emniyete alınacak kişinin çağrısıdır. ülkenin dingo'nun ahırına döndüğünü kanıtlar.

    ayrıca hep söylerim bu kargo şirketlerinin veritabanları kişiler için güvenlik açığıdır. çalışanlar zaten bilinçsiz. birinin yayınlamasına gerek yok isteyince söylecek hale gelmişler.
    [entry'nin bundan sonraki kısmı mesajla gelen haklı talepler üzerine silinmiştir.]

    özetle bu veritabanı işine bir çare bulunması lazım. adres kodu tanımlayıp sadece dağıtıma çıkan elemana mı verirler adresi, barkod sistemine mi geçerler bilmem.

    her şubede 5 kişi çalıştığını ve her firmadan kargo aldığınızı düşünün:
    yurtiçi kargo 900 şube, aras kargo 900 şube, 800 şube, 800 şube toplamda 17.000 kişi size kargo gönderilen adresleri, telefon numaralarınızı görebiliyor demektir...

    yurtiçi kargo'nun şu açıklaması yalandır. sık sık kargo gönderenler ne dediğimi biliyorlar. sadece alıcı ismi sorup "falanca adres mi?" diye teyit ettiklerine şahit olmuşsunuzdur...

  • bendenizdir. sürpriz biçimde o gün buluştuk, 12,5 sene önceydi cebimde çok az para olduğunu aklıma getiremeyecek kadar heyecanlanmıştım. hesabı buluştuğum o kıza ödettim. üstelik 20. yaş günümdü. yaş bir durumdu. 20 ekimde, 20. yaş günümde aşık olduğum kızla ilk defa buluştuğumda hesabı ona ödettim.
    fena mı oldu? evlendik, hesabımız ayrı gitmedi. bir hafta sonra da bir çocuk katılacak bize. iyi ki ona ödetmişim o hesabı.
    sonra nasıl ikinci randevu için bu defa benden diye bahane yaratırdım...

  • 28 yaşındayım. şırnağın kimsenin bilmediği bir köyünde öğretmenim. bu sabah bir ders boşluğundan istifade edip eve geldim. arkadaş patates kızartmış. yarım ekmek arasına doldurdum, biraz mayonez ketçap sıkıp yedim.

    lisedeyken kantinde satarlardı ekmek arası patates. bir sefer dahi yiyememiştim param olmadığından. 4 sene dile kolay. öyle kokardı deli gibi. yutkunup yutkunup dışarı kaçardım. o geldi aklıma sabah. boğazıma düğümlendi her lokma. ağlayamadım da utancımdan.

    sonra kalktım, bisiklet almayı hayal bile edemeyen ben; pencereden, kıpkırmızı arabama baktım uzun uzun.

    babamı andım.

    oku oğlum! sabret! güzel günler de gelecek!

    geldi babam geldi.

    çok özledim.

  • eserlerine baktım da, aslında tek tip üzerine yoğunlaşan eserler yapan çocuktur. çocuk yaşta kendini ifade etmek üzere harekete geçmesi gurur vesilesi elbette.

    eserleri ele alacak olursak gözlerin biri (çoğunlukla sol) deformeli ve örümcek ve ip temalı heykelcikler. ayrıca ay yüzlü ve dudaklar vurgulanmış...

    baskıcı ve tüm hayatının kontrol eden ve daha önemlisi bunu dibine kadar hissettiren bir anne vakası ile karşı karşıyayız. içindeki iyilik dolayısı ile annesine asi olmuyor ve razı geliyor her şartına. şimdi olmasa bile ilerleyen yaşlarda sol göz miyop olarak bozulmaya da başlayacak gibi.

    çocuğu bu durumu kabullendiği ve kendini bu şekilde üreterek üretebildiği için ayrıca tebrik etmek isterim.