ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
tuğçe kazaz
-
biraz önce 5n1k'da cüneyt özdemir'den ayar üstüne ayar almaktaydı kendisi.
okuyorduk, duyuyorduk ancak ben sayın kazaz'ın beyninin bu derece yanmış olduğunun farkında değildim. hiç bir konuda net bir fikri, tam anlamıyla bilgisi olduğunu sanmıyorum. laf çeviriyor. baronlar, atatürk, ak parti, baş örtülü kardeşlerimiz, islamın altın çağı...
bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanın nefis bir örneği. tam yeni türkiye işi. bu seçimde olmaz ama bir sonrakinde neden bir milletvekilliği olmasın diyorum kendisine. 10 yıl sonrasını düşünsenize tuğçe kazaz, arda turanlı bir meclis. halleluya beybi.
suat altın inşaat kayseri erciyesspor
-
kayseri erciyesporun yeni ismi.. işte futbolun marka değeri,türk futbolu sınıf atladı..
(bkz: adını yazmışım daha da yazabilirim)
işte!
parasız işsiz mutsuz güçsüz ve yalnız olmak
-
insanı 2 kilo çay demlemeye iten bir olay.
iş görüşmesinde bir odada yarım saat bekletilmek
banyo elektrik anahtarının banyonun dışında olması
-
cevabı "içeride değildir ki lan" olan sorudur.
tam tersine bütün odaların düğmeleri içeride iken tuvaletlerinki dışarıdadır. ha siz oturma odasına sıçıyorsanız onu bilmem.
eda taşpınar'ın camide paylaştığı fotoğraf
-
nereden bakarsan bak gereksiz işler.
ki ben inançsız biriyim ama beni bile irite etti.
(bkz: eser yenenler'in kuzeniyle evlenen kadın)'ın laciverti.
dikkat çekmek, bu kadar da önemli olmamalı be.
yavuz sultan selim köprüsü
-
ülkede bir şair, bilim insanı, sanatçı veya sporcu yetiştiremeyenlerin "çivi çakıyoz yeaa" diye atladığı köprü.
insana değil beton dökmeye yatırım yapın: sonra altınızda alman arabası, cebinizde amerikan telefonu, ayağınızda amerikan ayakkabısı, üzerinizde italyan kıyafeti ile fransız-isveç tasarımı, bankadan borçla yapılmış köprüden geçerken miliyetçilik yaparsınız boş boş...
ben danla bilic sorularınızı bekliyorum
-
ilerle ablacım. dükkanın önünü kapatma.
1919-1933 abd alkol yasağı
-
16 ocak 1920'de, yıllarca süren kampanya ve tartışmalardan sonra abd anayasasına ilişkin 18. değişikliğin yürürlüğe girmesi ile abd'de alkol üretimi, satışı ve nakliyesi yasaklanmıştır.
yasaklamalar yüzyıllarca geçmişi olan alkol tüketimine son verememiş ve ülke çapında yayılan yeraltı imalathaneleri ve içki kaçakçılığı karlı iş kolları haline gelmiştir.
yasa dışı yollarla elde edilen büyük paralar kent merkezlerinde organize suç örgütlenmelerine sebep olmuştur.
yasakları denetlemekle görevli federal ajanlar ele geçirilen yasa dışı içkileri halkın gözü önünde imha ederek şov yapsalar da bu devlet için kaybedilmiş bir savaş olmuştur. içkiye ulaşım zorlaştıkça yasa dışı üretim ve çeteleşmeler daha da artmıştır.
yasaklama sayesinde çetelerin içki üretimi ile müthiş bir zenginlik elde etmesi, devletin içkiden aldığı vergileri artık alamaması ve sonunda büyük buhran'ın etkisiyle yasaklama başarısız olmuştur.
5 aralık 1933'de alkol yasağı yürürlükten kaldırılmış ancak yetkililer tarafından imha edilen milyonlarca litre içki için çok geç olmuştur.
yasağın kalktığı gün için hazırlanmış bar afişi
6 aralık 1933 tarihli gazete
imha edilen içkilere ait görüntüler:
2.75%'den fazla alkol içeren bira michigan gölüne dökülürken - 1919
new york'da kanalizasyona akıtılan alkol - 1920
new york'da kanalizasyona akıtılan likörler - 1920
washington'da dev bira fıçısı imalatheneden çıkatılırken - 1920
33.000 galon şarap los angeles'da sokağa akıtılırken - 1920
boston'da imha edilen şarap şişeleri - 1921
toplum sağlığı müdürü smedley butler bira fıçılarını parçalarken - 1924
sokaktan akan alkol nehri - 1925
baskın yapılan binada bulunan içkilerin imhası - 1929
ele geçirilen fıçılarca bira imha için dizilmiş - 1929
1920
1920
1920
1920
1920
1920
1921
1925
1925
1931
1931
fotoğraf arşivi kaynak
okul başvurusu reddedilen çok modern genç kız
-
(bkz: imi bin kiiniti ininiyirim)
bir otelde 7 gün boyunca kalmayı tatil sanmak
-
44 senelik ömrümde tatil denen şeyi yazlık ve ufak pansiyon/motellerde kalıp gittiğimiz bölgeyi/çevresini çılgınlar gibi dolaşmak, denize girmek, dağ tepe bayır gezmek, mağara ve tarihi eser görmek olarak algıladım. bu şekilde yaşadım ve yaşattırttım tatilleri.
sonra bu yaz bir gün, yine havlu asarken (yazlıktaydık ve ben bir mağara gezisi artı denize girme işinden dönmüştüm); havlu asmaktan nefret ettiğime karar verdim. o havluların sorumluluğunu çok uzun süre almıştım. havlulardan gına gelmişti.
her şey dahil içine ne dahil umrumda bile olmayan, ancak plaja giderken havlu verildiği söylenen, deniz kenarında manasızca “şimdi gidip havluları asmak lazım” diye düşünmeyeceğim o tatili aldım sonunda.
annemin bir gün yazlıkta elindeki tavayı fırlatıp “yeter ya yemek yapmak mı tatil?” dediği yaşlara geldim sanırım. zaten ülkede görmediğim mağara da kalmadı gibi….