ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
17 şubat 2015 istanbul trafiği
-
beşiktaş'tan beşiktaş'a 1 saatte gelerek rekor kırmamı sağlamıştır.
pınar satışlarının %25 azalması
-
bir hatanın bedelini koca şirketin ödemesi durumu.
90 yıllık şirket ama başındaki adam nerde ne söylemesi gerektiğini bilmiyor. siyaset dediğin bugün var yarın yok. ama bu halk hep var. müşteri senin velinimetin. ticaret yapan bir insan 3 günlük siyasi kaygılar yüzünden müşteriyi karşısına alır mı lan? pazarda limon satan çocuk yapmaz bunu.
al bak koç'a, aydın doğan'a, sabancı'ya. onlarca iktidar geldi geçti. bir gün olsun bu ailelerin halkın yarısına sırtını dönüp iktidara yavşadıklarını gördün mü? hayır. bazen olurlar hafiften bir destek, bazen olurlar köstek. ama hiçbir zaman net bir tavır almazlar. iktidarla halkın farklı kesimleri arasında hep denge kurarlar. sürekli ortaya konuşurlar.
mesela doğan medya grubu, bazen bakarsın yandaşlıkta a haber'i geçerler, bazen bakarsın yürek yemişler gibi iktidarın üstüne giderler. ama hiçbir zaman tam anlamıyla taraf olmazlar. elbette ki siyasi fikirleri vardır. ama bunu aşikar etmezler. sesleri solukları pek çıkmaz ama her zaman pastadan paylarını alırlar.
bugün iktidara tamamen tarafgir olan yeni nesil zenginler, iktidarı canhıraş bir şekilde savunup muhalif kesim için terör estiriyor. çünkü iktidar gittiğinde, binbir türlü dalavere ile tutunup beslendikleri kaynağın ellerinden kayacağını biliyorlar.
siz, kaptığı iki ihaleyle zengin olmuş sonradan görme bir şirket misiniz? ta 1927'de, genç cumhuriyetin daha 3. yılında binbir ümitle kurulmuş bir şirketsiniz. ama sizin yaşarcık, gaza gelmiş olacak ki koca şirketin mazisini unutup halkın yarısını karşısına aldı. çok amatörce. iktidar yandaşlarının kendisine sahip çıkacağını, pınar ürünü almak için kuyruğa gireceklerini falan düşündü herhalde. oğlum bunlar, onca tantanaya rağmen reyizlerinin filmine bile gitmeyip filmin gişede çakılmasına sebep olan insanlar. bu hayatta hiçbir bedel ödemeden, hiçbir emek vermeden riyakarlıkla, kurnazlıkla, torpille, hileyle hayata tutunup bunu yaşam tarzı haline getiren insanlar. dün dost dediğine düşman, düşman dediğine dost diyen insanlar. senin neyine sahip çıkacaklar. bunlara güvenilir mi lan?
kalırsın işte böyle muhasebecinle baş başa. hadi yürü git.
bugünkü bilgi ile 2000 yıl önce yaşamak
-
aq deniz kenarlarını parsellerdim başka ne yapacağım.
bugünkü eriştiğim bilgi bu demekki :(
grand theft auto v
-
o değil de ubisoft, watch dogs ile bu oyuna hafiften kafa tutmak istedi ya la.
allaha şirk koşmak gibi bir şey lan bu.
ramazanda içki fotoğrafını yayınlamak
-
normal bir durum.
herkes müslüman değil ya da dinini yaşamıyor. rahatsız olan arkadaş listesinden çıkartır ya da profiline bakmaz.
bu yapılan benim ya da bir başkasının 'bu sıcakta aç susuz kalınır mı sağlığını düşünmüyor musun?' demem kadar ahlaksızcadır. herkes kendi tercihlerinden mesuldür.
facebook'tan kişi silme nedenleri
-
bitmek bilmeyen melankoli halleri. bir insan 7/24 mutsuz olur mu lan? insana en azından sıçınca bi rahatlama gelir, o da mı yok?
eski sevgili
-
facebook'ta "bugun 30bin buyukbas hayvan katledilmis" diye durum girdim. eski sevgilim "hala yasiyor olmana sevindim" yazmis altina.
vay arkadas.
scaffolding
-
eğitim sırasında öğrenciye verilecek çeşitli desteklere verilen genel ad. örneğin tahtaya işlem çözmek bir scaffolding'dir. ya da öğrencinin belirli bir problemi çözebilmesi için sahip olması gereken bakış açısını öğrenciye kazandırmak da bir scaffolding'dir.
hoşlanılan kızın bir sıcak bir soğuk davranması
-
hoşlanılan kız, bizim evdeki şofben değilse eğer sıkıntı büyük demektir. gerçi hoşlanılan kızın bizim evdeki şofben çıkma ihtimalini büyük bir mesele gibi görmeyişim de apayrı bir değişik. iki ucu boklu değnek. şofben çıksa yine iyi. usta çağırırsın halledersin. ya değilse? gerçekten ağır bir trajedi. insan üzülmelere doyamıyor.
uzak durulacak erkek
-
sizi sizden çok düşünen erkeklerden uzak durun kızlar. uzak durun ki kurusun soyumuz. ne gereğimiz var bu dünyada.
gece uykunuzda öksürünce kalkıp koşa koşa su getiren erkeklerden uzak durun. avucunuzun içini özleyip öpen erkeklerden aman ha koşarak kaçın. gözlerinizde eriyen erkekleri savuşturun bir an önce. ya da yok yok. severmiş gibi yapın ilgi kotanızı doldurun. bir öyle eyleyin bir böyle eyleyin. ne de olsa siz genlerinizi bir sonraki nesle evi, arabası yüksek maaşı olan bir erkekle aktarmalısınız. ya size bok gibi davranan ya da köleniz olacak bir erkek seçin ki dengesizliğinizin doruklarına ulaşın. olur mu? lütfen ama.
sizin bu aptal eğilimleriniz yüzünden soy kırılması yaşadı lan dünya. iyi erkekleri birer birer yok ettiniz. sonra gelip buralarda başlıklar bilmem neler "iyi erkekler nerede". öldü kızım öldü. siz öldürdünüz. o kadar az kaldı ki, hemen hemen hepsi uzak durulacak tip oldu artık sizin için.
post modern öğretiler aklınızı buharlaştırdı lan. hayatınızı dizi film tadında yaşayacaksınız diye bok ettiniz dünyayı. çok garip varlıklar oldunuz vallaha benden demesi.
teletext
-
ilk aşk gibi bir şey lan.
bilgisayardan internetten önce bu vardı hayatımızda. gerçi tam olarak vardı diyemem kendi adıma, zira bizim televizyonun böyle über bir özelliği yoktu ve fakat akraba evlerinde denk geldiğimde saatlerimi geçirirdim başında. hava durumu desen var, fikstür desen var, güncel haberler desen var. internete ilk girdiğimde hissetiklerimi belki bir kademe düşüğüyle yıllar önce hissettirdi bu meret bana. sosyal statü belirleyicisiydi gözümde resmen. gerçi öyle hala, nerde teletext seven bir insan var, işte orada güzel bir insan vardır.
şimdilerde boşladık biraz elbet ama yeri ayrıdır kalbimizde.
unutulmadın teletext.