hesabın var mı? giriş yap

  • bornova küçükpark'ı mesken tutmuş, doğulu, boyacı çocuklardan biriyle girilen diyalogdan alıntıdır:

    ...
    m.o.k: sesin güzel mi senin, bi şarkı söyle bakayım bize
    boyacı: söliyim abi, sorı sorı'yı** sölliyim mi abi?
    m.o.k: söyle bakiyim
    boyacı: sorrı sorrı, kimin yoorı, en güzeali, beanim sorıı. nasıl abi?
    m.o.k: ehehe, aferim. bi de mavi mavi'yi söyle bakalım
    boyacı: *biraz düşünür* moovi moovi, kimin yoorı, en güzealii, beanim sorıı, yok moovi..
    m.o.k: puhaha, lan ibrahim tatlıses'in mavi mavi'sini bilmiyo musun sen
    boyacı: *kendinden emin bir şekilde* abi o moavi moavi diilki mosmavi..

  • ikisinin de karnı aç olan, bir aslan’la bir tilki birlikte ava çıkmışlar.
    çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler,
    tam dişlerine göre...
    aslan eşeğin baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına…
    bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:
    - "anladım beyler", demiş, "beni yiyeceksiniz. ama beni yerseniz padişah’la başınız derde girer."
    - "niyeymiş o?" diye sormuş aslan...
    - ben “padişah’tan fermanlı eşek”im de ondan.
    - hadi canım, demiş aslan. hani fermanın nerde?
    - "arka sağ ayağımın altındaki nala kazılı vaziyette", demiş eşek.
    aslan uzaktan tilki’ye işaret ederek:
    - "okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?"
    tilki uyanık...
    - "valla benim okumam yazmam yok", demiş.
    - "iyi lan, iyi" demiş aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum.
    tabii aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir çifte patlatmış ki...
    aslan 10 metre geriye savrulmuş, bütün kemikleri kırılmış.
    bunun üzerine, eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen
    tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:
    *ulan bu devirde okumak da başa belâ...*

    edit: debe için teşekkür ederim...

  • sokaktaki kedilerin, apartmana sokulamamasını isteyen ve konuyla ilgili apartman girişine yazı asan yöneticiye, veterinerlik fakültesi öğrencisinin verdiği harika cevabı içeren ayardır.

    http://i.hizliresim.com/9g8rz8.jpg

    cevap:

    "köpek türü günümüzden 15000 yıl önce, kedi türü ise 5000 yıl önce insan tarafından kendi çıkarları için evcilleştirilmiştir. köpeği avda kendisine yardım etsin, evi ve sürüyü korusun diye; kediyi iyi bir haşere ve fare avcısı olduğu için evcilleştirmişlerdir.

    bu nedenler bu iki hayvan türünün kendi yemeğini bulması ve zor hava şartlarına dayanması çok düşük bir ihtimaldir. bu artık insanlığın görevidir. bu nedenle hayvanları korumalı ve beslemeliyiz. bir kedinin veya köpeğin tekrar ormana dönüp eski vahşi yaşamındaki gibi avlanmasını bekleyemeyiz. zaten insanoğlu ne bir orman ne de avlanacak hayvan bırakmıştır.

    bir kedinin günlük mama ihtiyacı 75 gramdır ve hava soğudukça daha da artmaktadır. çünkü kediler vücutlarını ısıtabilmek için çok fazla kalori harcarlar. eğer yeterli besin alamazlarsa kendi vücutlarını ısıtamaz ve donarak ölürler. bu nedenle üşüyen bir hayvanın apartmana girmesi ve çıkmak istememesi çok normaldir.

    aynı şekilde kediler araba motorlarına da ısınmak için girerler. lütfen motoru çalıştırmadan önce bunu kontrol edin. ancak bu durumları hayvana yeterli besin vererek ve kötü havalarda içinde saklanabileceği kutular yaparak çözebiliriz. sitemizin bahçesinde çok fazla kedi bulunmaktadır. insanoğlunun sebep olduklarını düzeltmek her insanın borcudur. lütfen bu konularda hassas davranalım.

    lütfen bu konuda yardımcı olmasanız bile hayvan yardımına koşanlara engel olmayınız. dünya sadece insan için yaratılmamıştır, unutmayınız. veteriner hekim öğrencisi.

    ayten nur papila daire 3."

    not: bir gün çok zengin olursam, ayten nur papila kardeşimi, 1 yıl boyunca kral dairesinde yaşatacağımın sözünü veriyor, gözlerinden öpüyorum.

  • yüzerken evet denizden farkı yoktur lakin kıyıdan suya girerken ve çıkarkenki durum için (en azından bazı bölgelerde) aynısını söylemek mümkün olmayabilir.

    okyanusun kıyı dalgası bizim genelde yüzmeye alışkın olduğumuz akdeniz'in kıyı dalgasına benzemez. daha önce de belirtildiği gibi gel-giti daha kuvvetlidir ve gerek suya girerken gerek sudan çıkarken ciddi anlamda zorlanabilirsiniz tecrübesiz iseniz.

    girişte dalgayla mücadelede bizim alışkın olduğumuz gelen dalganın üstüne doğru tatlıca süzülme hareketi okyanusta o dalganın sizi alıp kıyıya sürüklemesi ile sonuçlanabilir. aynı şekilde bu dalgaya doğru koşturarak girmek de dalganın momentumundan ötürü hem tehlikeli hem de genelde etkisizdir. doğrusu yavaş adımlar ve dikey hoplamalarla dalgaların üstüne çıkmaktır.

    çıkışta ise aynı dalga bu kez kolay çıkmanıza müsaade etmez ve sizi geri çekip tekrar terkar yere çarpabilir: https://www.youtube.com/watch?v=ohefk4bd4j4

    kuvvetli adımlar atabilmeniz ve dengenizi iyi sağlamanız gerekir ve yorucu bir yüzme aktivitesi sonrası bacaklarınız bu konuda size pek yardımcı olmayabilirler.

    daha kayalık bölgelerden suya girişlerin ne kadar tehlikeli olacağını da sanırım anlatmaya gerek yok.

    son olarak gavurların sneaker wave dediği sinsi dalgalar da cabası:

    https://www.youtube.com/watch?v=dsxfpwh8yxm
    https://www.youtube.com/watch?v=rpypt9dovsy

    yani kısacası; "ahehehö nolcaek yeaa denizden farkı yok" diye düşünerek girmeyin bir gün fırsat bulursanız, benden söylemesi. tamam muhtemelen ölmezsiniz ama ciddi sakatlıklar söz konusu olabilir:

    http://www.webmd.com/…aves-more-common-than-thought

  • orjinali "you have two cows" diye baslayan politik espri silsilesi.

    ornek:

    sosyalizm - "iki ineginiz varsa, devlet birini alir baskasina verir"
    komunizm - "iki ineginiz varsa, devlet ikisini de alir size sut verir"
    kapitalizm - "iki ineginiz varsa, birini satip boga alirsiniz"
    demokrasi - "iki ineginiz varsa, sutu kimin alacagina komsular karar verir"
    ek$i sozluk - "iki ineginiz varsa, devlet sutu 'bozulabilir' gerekcesiyle doker, sizi de ciftlikten kovar"

  • ben sahil kentinde büyüdüm. çocukluğumda -90lar- tüm çay bahçeleri ve belediye tesislerinde bira satılırdı. babam öğretmen, tüm öğretmenevleri ve milli eğitimin işlettiği plajlarda da alkol satılırdı. emekli öğretmenlerin veda yemekleri öğretmenevinde yapılırdı ve şarkılı türkülü eğlenceler olurdu. liselilere masal gibi gelebilir ama bunlar gerçek.
    neymiş belediye alkol satarsa oy kaybedermiş, tartıştığımız şeye bak. allah belasını versin böyle ülkenin.

  • çift kaşarlı tostu gecenin köründe makineye atıp beklediğim esnada malum mesajı atınca diyetisyenim zannettim, sonra bir diyetisyenim olmadığını hatırladım.

  • taliban'ın ailelere yazdığı bir mektupla 15 yaşından büyük kız çocuklarını taliban askerlerine eş olarak "hediye etmelerini" istemesi durumudur. o masum kız çocukları yerine türkiye'de islamcı teröristlerin zaferine sevinen kadın ve erkekleri paketleyip taliban'a eş olarak gönderebilsek keşke. https://twitter.com/…591/status/1427006319391870978