hesabın var mı? giriş yap

  • bu caniyi ilk saldırısında yargılayıp dışarıya bırakan hakim derhal yargılanmalı ve kötü uygulama yapmışsa ceza almalı. evet günümüzde hukukta bu mümkün olmayabilir ama acilen hakimler savcılar için de kötü uygulama (malpraktis) suçu tanımlanmalı ve ceza verilmelidir.

    doktor görevinin yerine getirmediğinde yargılanıyor da hakim görevini yapmayınca neden yargılanmıyor? doğru ameliyat yapmak doktorun borcu da doğru karar vermek hakimin borcu değil mi?

    vatandaş görevini yapmış, şikayet etmiş.
    polis görevini yapmış, suçluyu yakalamış.
    savcı görevini yapmış, iddianameyi hazırlamış.

    ancak hakim serbest bırakmış. şimdi suç sadece ısıranda mı yoksa pedofili gibi iflah olmaz bir sapkınlığa sahip adamı serbest bırakan hakimde mi? sapık sapıklığını yapmış, hakim hakimliğini yapamamış.

  • sinema yaklaşık 120 yıllık bir geçmişe sahip bir sanat dalı, edebiyat ise binyıllardır var. her iki alanda da öyle usta isimler yetişti ki, kendi alanlarını aşıp başka sanat dallarına da etki ettiler. tabi bu tip etkinin dışında farkında olmadan büyük benzerlikler gösteren sanatçılar da mevcut, işte birkaç örnek:

    charlie chaplin-shakespeare: shakespeare edebiyat denen türün tanrısıdır birçoklarına göre. kendisinden sonra gelen hemen hemen tüm yazarları, şairleri etkilemiş, edebiyatın bir sanat dalı olarak yücelmesini sağlamıştır. işte bu da tam da vatandaşı chaplin'in sinemada gerçekleştirdiğiyle benzer bir durumdur. gerçekten de chaplin olmasaydı sanırım sinema belli başlı ülkelerde tıkılı kalmış olacaktı. bir başka benzer noktaları da hem güldürü hem de drama alanında aynı ustalıkla eserler üretebilmeleridir. güldürürken hüzünlendirebilen nadir adamlardandır chaplin. " hüzünlenmek istediğimde arada bir chaplin filmleri izlerim" sunay akın.

    ingmar bergman-dostoyevski: kendi türlerine göre favorilerim olan bu iki dahi sanatçı, teknikten ziyade insana, insan psikolojisine verdikleri önemle tüm dünyayı kendilerine hayran bıraktılar. denilebilir ki, dostoyevski'nin edebiyatta yaptığını bergman sinemada başarıyla gerçekleştirmiştir. şahsi kanaatimce, edebiyatta dostoyevski, sinemada ise bergman'ın üstüne insan psikolojisini daha iyi anlatan yoktur.

    stanley kubrick - james joyce : sinemanın en tartışmalı yönetmenlerinden biri olan kubrick, tartışılamayan bir özelliğiyle james joyce ile büyük bir benzerlik göstermektedir: aşırı titizliği...diğer yönetmenlerin aksine 5-6 senede bir ancak bir film çekebilen kubrick, filmlerinin kusursuzluğunu işte bu detaycılığına borçludur. nitekim aynı dili konuşan joyce da edebiyat tarihinin en titiz yazarıdır. kılı kırk yaran deyimini sonuna kadar hak eden bu iki usta ismin tüm yapıtları işte bu detay farkı nedeniyle başyapıt düzeyindedir.

    alfred hitchcock - agatha christie : polisiye dendiğinde akla ilk gelen isim olan a. christie bitmek tükenmek bilmez enerjisi ve dolayısıyla roman yazmadaki üretkenliğiyle de meşhurdur. bu cümlelerin hemen hemen aynısı hitchcock için de geçerlidir. gerçi hitchcock'un filmleri her ne kadar gerilim türüne sokulsa da, bu filmler polisiye türünü ucundan kıyısından da yakalıyor aynı zamanda.
    edit: adamkurt'un önerisiyle hitchcock karşılığı olarak agatha christie yerine edgar allan poe daha uygun düşüyor, kendisine teşekkür ederim.

  • kimi zaman melankolik bir ruh hali, üzücü bir olay sebep olur uzun uzun yolları aşma isteğine. gel gör ki bu isteği gerçekleştirdiğinde kalabalık yolları aşıp, tek senin yol aldığın, rüzgarın yüzüne vurduğu, bilmediğin yerlerde tanımadığın küçük çocukların uzaklardan sana el sallamasıyla mutlu olursun. yol senindir, hayat güzeldir. dünyalar senin olmuştur.

  • üstteki arkadaş hala işine gelmeyince tokat attı diyor ya. o esnaf kardeşimiz bile dedi tokat yok diye. ama bunu gel de anlat bunlara. buradan manipüle edemezsiniz boşuna beynini yormuşsun yazmak için troll kardeş.

    eyshian nickli yazar uyardı adam belediye çalışanı imiş.

  • yılın fotoğrafı,
    tek karede durumu özetlemiş.
    bizden istenen bu,
    turistler tatil yapıp rahatlarken.
    biz ortada gözükmeyerek,hizmet ederek haddimizi bilmemiz lazım.

  • babam parasız kalmazdı, babamın hep parası yoktu. çoğu gün eve ekmek parası bırakmadan giderdi. evde bir damla yağ yokken bakkaldan veresiye rakı almıştı bir gün. annem babamdan allah gibi korkmasına rağmen "ya allah" deyip balkondan aşağı fırlatmıştı rakıyı. bütün sokak iki gün anason kokmuştu. karşı komşumuz hacı amcalar çok rahatsız olmuşlardı, söylenmişlerdi tövbe tövbe diye:)

    yani bazı babalarda default gelen özellik o. genelde paraları olmaz.

    "baba yarın arife, bayramlık alacak mıyız?" "paramız yok kızım."
    "baba eşofmanım yok beden dersine giremiyorum." "paramız yok kızım."
    "baba harç zamanı geldi." (şair burda zaten katkı kredisiyle büyük kısmı ödenmiş olan meblağdan bahsediyor.) "paramız yok kızım."
    edit: parasız da öldü kendisi, cenazesini kaldırıp borçlarını ödedik üstüne.

  • birkaç kitap yazmış bir abinizden gelen tavsiyelerdir.

    1) kurgu, roman, hikaye, öykü alanında bir kitabı yazmak için başlangıca değil finale ihtiyacınız var. yani "ben derin bir aşk romanı yazacağım" diyerek başladığınız eser yürümez. iskeleti finali belirleyip geriye doğru oluşturmanız işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.

    2) ilk kitabınızda kendi hayatınızdan bahsetmeyin. karakterleri tanıdığınız belirli kişilerle bağdaştırmayın, bu o karakterin ancak sizin bakış açınızdan şekillenmesine sebep olur.

    3) önemli uzunlukta kısımlar bitirdiğinizde bir süre ara verin. o sürede yazdığınız şeyi okumayın. oluşan körlük geçecek, hataları görecek ve ona göre değişiklikler yapacaksınız.

    4) eser son cümlesinin noktasına kadar bitmeden hiçbir yere yollamayın. bölümleri parça parça kimseye okutmayın. her zaman ilk amacınız kitabı hedeflediğiniz sürede ve sayfa sayısında bitirmenizdir.

    5) bazı insanlar karakterleri, bazıları atmosferi, bazıları hisleri, bazıları çevreyi betimlemeyi sever. bazıları ise bunların hiçbirini yapmadan cümleleri manipüle eder. tercihinizi kendi okuma tarzınıza göre yapın.

    6) kitabı uzun tutmak için gereksiz kelime kalabalığı yapmayın, mükerrer kelimelerden kaçının.

    7) yazmaya oturduğunuzda aklınıza gelen her şeyi mümkün olduğu kadar hızlı şekilde imlaya takılmadan yazıya dökün. her zaman not alma alışkanlığınız olsun, bir anda aklınıza gelen şeyi mutlaka çiziktirin. aksi halde hatırlayamazsınız.

    8) ana karakterleri dikkatli oluşturun. kitap ilerledikçe kişilik özelliklerinde isteğiniz dışında belirgin değişiklikler göze çarpmasın. sakin bir adam hep sakin, coşkulu bir kadın her olaya coşkulu ama hepsinden önemlisi herkes mümkün mertebe normal olmalıdır.

    9) ağdalı dillerden, anlaşılmaz cümlelerden ve eski türkçe'den uzak durun. bunları kullanmak için çok daha deneyimli olmanız gerektiğini unutmayın.

    10) ilk kitabınızı bitirdikten sonra bir tenekenin içine koyup cayır cayır yakın. artık bir kitap yazmayı düşünebilirsiniz.

  • olm siz siyasal islamci haramilerin ne zaman durust oldugunu gordunuz, ne zaman yagmada talandan uzak durdugunu gordunuz? ya da herhangi bir siyasal islamcinin yaninda ne zaman durust, namuslu birini gordunuz?

    simdi selcuk bayraktar’in siyasal islama yakinligini falan unuttuysaniz hatirlatayim. sumeyye’yi bildiniz mi, hani o kendisine 20 25 gibi gitmesi gereken. hah, selcuk bayraktar o sumeyye’nin esi oluyor. siyasal islama o kadar yakin bu bey.

    evet cok guzel laf sokmus yardim almadik diye, eminim almamistir. kesin almamistir.

  • "ulan peyami safanın yazdığı 100 sayfalık romanı 5tl ye aldım bizim muhtarın yazdığı tek sayfalık ikamet kağıdını 3 tl ye. demek kitap yazsa milyarlar istiyecek pezevenk"

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"

  • belçika'da yasiyorum. esek gibi calisiyorum , maasimin 40% direkt gelir vergisine gidiyor. 14% gibi kdv olarak yine vergiye gidiyor. 6% sabit vergiler desek , maasimin 60% devlete gidiyor. bu adamlar 3.5 milyon euro'nun kaynagini gosteremiyorlar. benim gibi vergi versmis olsalar 2 milyon vergi veriyor olacaklardi.

    helal olsun alman polisine. iyi olmus.