hesabın var mı? giriş yap

  • türkiyede en iyi map olacak yerler kesinlikle (eski anadolu) liseleridir.
    hepsi öyle bir mimariyle inşa edilmiş ve hepsi birbirine öyle benzer halde ki , süper cs map olur. zaten o yüzden cs hastası oldu tüm nesil.

    bayrak direğinin orası ct base, okulun arkasındaki top oynanan yer t base. zemin kattaki kantin bomb zone!

  • faydaları saymakla bitmeyen.

    sıralamak gerekirse:

    -damar içindeki dolaşan kanımızın büyük kısmı sudan oluşur, kan ise hücrelerimiz arası oksijeni taşıdığından mütevellit, yeteri kadar su tüketimimiz yoksa kanın katılığı artar ve organlara yeteri kadar oksijen iletimi sağlanamaz ve damarlarda tıkanmalar başlar. bu da bir çok hastalığı beraberinde getirir.

    -yeteri miktarda tüketilmez ise mide asidi ve gastrit gibi şikayetler artar. su mide asidini önlemektedir.

    -yine eksik su tüketimi karaciğer ve böbreklere büyük zarar verir. vücuttaki toksinleri atamadığımızda yine bir çok hastalıkla boğuşmak durumunda kalırız.

    -hamilelikte su tüketimi çok önemlidir zira bebeğin içerisinde bulunduğu amnion sıvısının devamlılığı bebeğin rahimdeki gelişimi için gereklidir.

    -yine sorunsuz bir sindirim sistemi için en önemli alışkanlığımız yeteri kadar su tüketimidir.

    - günde en az 8 bardak su ile ağız sağlığımızı da koruyabiliriz.

    -susuzluk stres katsayımızı artırıp, gergin bir insan olmamıza neden olur.

    -cilt sağlığımız için kozmetik ürünlerinden ziyade vazgeçilmezlerimizden ilki su olmalıdır. çünkü su cildi daha canlı ve parlak hale getirir.

    -susuzluk gün içerisinde uykusuzluk gibi sorunları doğurur, enerjimiz düşer.

    -suyun ağrı kesici özelliği vardır mesela eklem boşluklarındaki kayganlığı sağlayan sıvı bileşeninde su bulunur. yetersiz su tüketiminde eklem arası sıvılarla birlikte eklem kayganlığı da azalır; eklem ağrılarına, hareket sırasında eklemlerden ses gelmesine neden olur.

    -grip tarzı bulaşıcı hastalıklarla savaşırken, vücut direncine katkıda bulunur.

    -emziren annelerde süt oluşumunu artırır.

    -saç sağlığı için de büyük fayda sağlamaktadır. kendimden biliyorum suyu az tükettiğim anda saçlarım canlılığını kaybeder.

    1 günde vücuttan idrarla ortalama 1500 ml, ciltten terleme ve buharlaşma yoluyla 400 ml, dışkı ile 200 ml, solunum yoluyla ortalama 300 ml su harcanır ve günlük ortalama 2500 ml su kaybedilir. yazları ise bu miktar yaklaşık 500 ml daha fazladır. yiyeceklerden aldığımız su ile ihtiyacımızın sadece %30’unu karşılayabiliriz. sağlıklı yaşam için günde 2-3 litre su tüketmeye özen göstermeliyiz.

    .

    ekte şahsen kullandığım ve faydasını gördüğüm taşlardan bahsettim. ilgisini çeken yazarlar okuyabilir.

    (bkz: #144850071)

    herkese sağlıklı günler dilerim.

    edit:imla

  • en berbat özelliklerin en tatlı birleşimi olan efsane.

    çeşitli maceralarla açıklamak gerekirse şöyle =>

    * kendini beğenmişlik:
    lap top başına oturan garfield kendi kendine mırıldanmaya başlar;
    - bilgisayar harika bir şey.
    - mesela...
    - kapatınca muhteşem yansımamı görebiliyorum :)

    * memnuniyetsizlik;
    evde canı sıkılan garfield bahçeye çıkar ve etrafa bakınır;
    - hmm güneşli bir gün. hiç rüzgar yok, sıcaklık da harika.
    sonra eve somurtarak döndüğünde sahibi jon merak eder;
    - neden suratın asık garfield?
    - çünkü şikayet edebileceğim bir şey bulamadım :(

    * bencillik, yalancılık;
    arkadaşı fare, garfield'ın yanına gelip sorar;
    -biraz peyniriniz var mı?
    garfield buzdolabına bakmak için mutfağa gider ve dolaptaki peynirin hepsini ağzına tıkıştırıp döner.
    - yok. :)

    * nefret modu:
    garfield sinirli ve uykulu halde mırıldanır;
    - bugün pazartesi. koskoca bir hafta pazartesiyle başlıyor. pazartesilerden nefret ediyorum*. keşke takvimlerde pazartesi diye bir gün hiç olmasa...
    garfield'ın dileği bir anda gerçek olur, ortalıkta sihir bulutları ve duvar takvimleri uçuşur, pazartesi yaprakları puf diye yok olur ve ekranda yine garfield belirir;
    - şimdi de koskoca bir hafta salı günüyle başlıyor... salılardan nefret ediyorum :(

    * tembellik:
    garfield sırtüstü uzanmış iç sesiyle mücadele etmektedir;
    - içimden bir ses kalk spor yap diyor.
    sadece kafasını kaldırıp halsizce bakar ve tekrar yatar;
    - neyse sustu...

    * oburluk:
    garfield bir kavanoz dolusu kurabiyeyi mideye indirmiştir. son kalan bir taneyi de lüpletmek üzereyken sahibi jon onu uyarır;
    - yeter artık garfield, biraz daha yersen öleceksin.
    garfield hiç istifini bozmadan kurabiyeyi ağzına atar ve gülümser;
    - ölmedim :)

    * inkar:
    garfield her zamanki gibi yatıştayken sahibi jon gelip sarar;
    - çok tembelsin garfield.
    garfield tabii ki cevabı yapıştırır;
    - tembel değilim... stabilim :)

    * -mış gibi yapmak:
    garfield, boş boş otururken aniden "meşgulmüş gibi yapayım" der ve bilgisayarın karşısına geçip boş boş oturmaya devam eder...

    * üşengeçlik:
    garfield, pofidik yastığına sarılmış yatıyorken sahibi jon odaya girip yılbaşı ağacını işaret eder;
    - neredeyse mart ayı bitiyor, gel şunu toparlayıp kaldıralım artık garfield.
    - aralıkta tekrar kurmayacak mıyız zaten, kalsın öyle...

    * kendinden başka kimseyi umursamamak:
    sahibi jon, garfield'a gönül koymuştur;
    - garfield, doğum günümü unuttun :(
    - unutmadım ki... umursamadım :)
    (bkz: unutulan doğum günü mazeretleri/#19967136)

    * depresiflik:
    garfield, patisini yanağına koymuş kara kara düşünürken yanına sahibi jon gelir;
    - keyifsiz görünüyorsun garfield. n'oldu? sıkıldın mı? acıktın mı? yoksa uykun mu var?
    - bir tanesini mi seçebiliyoruz sadece? :(

    * kararsızlık:
    garfield bir yandan yatarken bir yandan da düşünmektedir;
    - yatmaya devam mı etsem, kalkıp bir şeyler mi yesem, televizyonda sevdiğim programı mı seyretsem, n'apsam?
    - ...
    - off hayatımda bu kadar çok strese ne gerek var?!

    * dengesizlik:
    garfield aşırı mutlu, enerjik ve neşeli haliyle hoplayıp zıplamaktadır;
    - heyooo kontrolden çıktımmm, çılgınca şeyler yapıyorumm!
    - peki yapacağım bir sonraki çılgınca şey ne??
    - (ve aniden yatışa geçer) zzz...

    * trip trip trip:
    pencereye yapışan garfield, dışarı bakıp gülümseyerek haykırır;
    - beni özledin mi dünya? :)
    bir cevap duyamayınca somurtarak mırıldanır;
    - ben de seni özlememiştim zaten! (hıh).

    garfield'ın triplerinden bıkan jon, kırk yılda bir ayar vermeye kalkar;
    - şunu bilmelisin ki dünya senin etrafında dönmüyor garfield!
    garfield biraz bozulur, surat asar. jon devam eder;
    - çünkü öyle olsa 1 yıla 365 gün yetmezdi ahahah...
    garfield 'bunu deftere yazdım' mealli bir surat ifadesiyle okuyucuya bakar.

    * kötümserlik:
    garfield surat asarak söylenmektedir;
    - hayat berbat :(
    sahibi jon gelip öğüt verir;
    - hayata daha olumlu bakmalısın garfield.
    garfield bu sefer otuz iki diş sırıtarak konuşur:
    - hayat berbat :)

    * söz dinlememek, hatta sırf başkasının dediğini yapmış olmamak için kendi iç sesinin dediğini bile yapmamak:
    yeni uyanan garfield, yorganının altında düşünmektedir;
    - kalksam mı?
    o sırada sahibi jon garfield'a seslenir;
    - kalk garfield.
    garfield sırf söz dinlemiş gibi olmamak için tekrar sızar.
    - zzz...

    * hazırcılık, çıkarcılık, insan kullanmak:
    garfield masada sırtüstü yatmaktayken sahibi jon da yanında dergi okumaktadır;
    - garfield bak buradaki yazıya göre evcil hayvanlar insanları rahatlatıyormuş.
    - doğru... git battaniyemi getir mesela.

    * acımasız gerçekçilik:
    hoşlandığı kız liz'le çıktığı bir yemeğin ardından eve dönen jon, heyecanını garfield'la paylaşmak ister;
    - liz beni yakışıklı bulduğunu söyledi :)
    jon'un tipine şöyle bir bakan garfield yorumu yapıştırır;
    - gözlüğünü evde unutmuştur.

    özeleştiride acımasız gerçekçilik:
    garfield çekmeceleri karıştırken boyuna çizgili bir tişört bulur. seyirciye dönerek bir tüyo verir;
    - boyuna çizgili şeyler giymek sizi olduğunuzdan daha zayıf ve uzun gösterir.
    sonra gülümser ve tişörtü giyer. ardından kendine şöyle bir bakar ve somurtur;
    - sizi öyle gösterir ama ben çizgili karpuza benzedim :(

    * ayarcılık:
    jon, "gık" modunda küçük bir gaz çıkardıktan sonra garfield son ses geğirir. jon, bu tatlı terbiyesizliğin üstüne bir aforizma patlatmaya çalışırken garfield ayarı yapıştırır;
    - hayatta her şey bir yarışma değildir garfield!
    - bunu sadece yarışmayı kaybedenler söyler :)

    * kedilik, uzanamadığı ciğere murdar demek, kıskançlık:
    jon, telefonla konuştuktan sonra garfield'ı bilgilendirir;
    - yarın liz'le plaja gitmeyi planladık garfield. üzgünüm, evde biraz yalnız takılacaksın.
    - plaj... hani şu çöplerin atıldığı suyun kenarında yatılan kumlu yer mi? (hıh!)

    * konfor alanından çıkmamak, uyanıklık:
    jon, evin bahçesinde küçük bir kamp ateşi yakar. bir dal parçası bulup ucuna marshmallow şeker takar. sonunda yorgun bir yüz ifadesiyle ateşin başındaki bir kütüğün üstüne oturur ve şekerini kızartmaya başlar.
    garfield ise evin içinde, pencereye yakın konforlu, rahat, pufidik bir koltuğun üstünde yayılmıştır. elindeki upuzun dalın ucuna taktığı şekeri pencereden dışarı, kamp ateşine doğru olta gibi uzatır ve rahatça gülümser;
    - kamp yapmak çok keyifli :)

    * aç gözlülük:
    garfield, önünde duran minik ve kırmızı yüzük kutusuna dikkat çekerek;
    - iyi şeyler küçük paketlerde gelir.
    der ve sonra kendi boyundan büyük bir hamburger paketini önüne çekerek devam eder;
    - ama en iyi şeyler, büyük boy paketlerde :)

    bu hayvan uzun entry'imi, garfield tarzı smiley koyarak bitiriyorum. bitirmeyebilirim de... çünkü garfield tarzı kararsızlık ve işsizlik bunu gerektirirsdf. *

    kaynak:
    üstad (bkz: jim davis)
    eskiden tv'de yayınlanan kısacık çizgi filmlerden akılda kaldığı kadarıyla bazı diyaloglar.
    nette, sosyal medyada, sözlükte, eski dergilerde, orada burada görülmüş türkçe ve ingilizce paylaşımlar.
    *

  • çekimlerinin çoğu basmane'de gerçekleştiren sağlam bir zeki demirkubuz filmi. bir sahnesi çok komiktir. derya alabora haluk bilginere der ki:
    "-işim var şu çocuğa bak biraz..."
    haluk bilginer der ki:"tamaammm.."
    derya alabora haluk bilginer'i uyarır:"sakın kaybetme ha. dalgınsındır sen."
    bunun üzerine haluk bilginer der ki:"çakmak mı lan bu?"
    işte bu ufak diyalog yönetmenin ne kadar iyi bi gözlemci olduğunun minik ve mizahi bir kanıtıdır.
    (bkz: en sık kaybedilen şeyler)

    bunun yanı sıra fimde bir kır sahnesi vardır ki, haluk bilginer'in 7 dakikayı aşan tiradıyla unutulmazlar arasındaki yerini almıştır. bekir* bir yandan cigaralağını çeker, bir yandan hastalıklı bir aşkın ve hayatın geride bıraktığı 20 seneyi anlatır yusuf'a *. olağanüstüdür... tek kelimeyle olağanüstü...

  • ilk yazarı kanzuk atsın, kasa her zaman kazanır.

    olm ben yapınca niye komik olmuyor, siz fuları nerenize bağlıyorsunuz?

  • araba kullanırken sinyal vermeyen kadından şok açıklama :
    -benim nereye gideceğim kimseyi ilgilendirmez.