hesabın var mı? giriş yap

  • (bkz: lord eddard stark)

    ıhlamur marmara, batı karadeniz, orta toroslar ve kuzey anadolu'da yayılış gösterir. özellikle kuzey ve batı bölgelerimizdeki ormanlarda rastlanan sık dallı, geniş tepeli ağaçlardır.

    boyları 20-30 m'ye kadar ulaşabilir. büyüklüğü 5-10 cm arasında değişen yaprakları genellikle yürek şeklinde ve çarpık, kenarları dişli ve uzun saplıdır. sarkık çiçek demetleri sarımsı bir renge ve karakteristik bir kokuya sahiptir. çok geç açan bu çiçekler (haziran-temmuz) kurutularak çay gibi içilir.

  • rahmetli efsane belgeselcimiz süha arın'ın belgesellerini restore edip günümüz kalitesinde yayınlamasıyla tanıdığımız yeğeni evren arın, arşivden yine harika bir cımbız yapmış ve bizlerle paylaşmış.

    https://youtu.be/ue9q9pb5hyq?si=fofhswsn_yrz6lrz

    doksanları iliklerimize kadar hissedeceğimiz harika bir nostlaji.

    benim favorim şark muhallebicisi'nin alüminyum vitrin ve kapısı oldu. bir anda geçmişe ışınlandım.

    edit: hayır ağlamıyorum. gözüme doksanlar kazağı ve montu kaçtı.

    edit2: o yıllarda ben ankara bebesiydim. istiklal'i ilk keşfettiğimde yıl 2005 ya da 2006 falandı sanırım. videoda kış kasveti, doksanlar melankolisi hakim. 2005 lerde gittiğimde videodakinden de daha güzeldi. ankara'dan gelen biri için film seti gibi gelmişti bana cadde. o ağaçların olduğu, her yerinden kültür sanat mozaiği fışkıran avrupalı turist dolu rengarenk istiklali görmüştüm.

    crossing the bridge izleyip , siyasiyabend hayranı olduğum yılların güzel beyoğlusu yaşanıyordu o dönem.. hiçbir şey yapmadan tüm günü istiklal, tünel, galata mevkinde sağa sola hayran hayran bakarak dolduruyordum.

    rüya gibiydi bence. o zamanlar emo'lardan şikayetçiydi herkes. araplaşma hiç yoktu. o son geçiş sürecindeki istiklale aşık olmuştum. sonra birkaç sene gelmedim ve ilk kez 2017 de yine gördüm.

    2005-2008-9'lardaki istiklali beklerken karşılaştığım manzara karşısında gözlerime inanamamıştım. o ağaçlı rengarenk istiklal nerede. bu gezi sonrası gri arap istiklali nerede. donup kalmıştım. şu an artık düzenli gidiyorum istanbul'da yaşadığım için. açıkça diyebilirim ki 2017-18 yıllarındakinden daha iyi durumda bence bariz düzelme var.

  • önce bir kavga çıkar.kavgada kendini üstün olarak gören taraf horozlanmaya başlar,diklendikçe diklenir,artisliğin kralını yapar.
    bu durum karşı tarafdan birinin kelebeği çıkarıp şakır şukur sallayıp açmasıyla bi anda değişir,ya biz sorun istemiyoruz abi ye döner,kavga etmeye hiç gerek yok a döner.
    buna halk arasında kelebek etkisi denir

  • chris weitz'ın bir sürü vasat filminden sonra sanırım işi ögrendiği film. ayrıca amerikalılara yasadışı alien'lara bakış için başka bir perspektif verebilir. çünkü hergün sabahtan akşama kadar çalışıp anca yaşamını sürdürebiliyor olmayı görmek hangi context'te olursa olsun epey dramatik. işin politik kısmına da çok tadında girerek konuyu dağitmaktan da kaçınmışlar, bu filmi izlenebilir yapmış; yoksa herhangi bir bu tarz filmden farkı olmayabilirdi.

  • 'nasılsa bir gün ayrılacaktık, neden üzüldün ki?'

    sana üzüldüm çemçük hatırladıkca küfredicem de...

  • az önce bitirdiğim metaforik film. spoiler içerir

    internet fenomenlerinin peşinde koşan, uydurma şiirler, uydurma özlü sözler ile yeni bir kültür haline gelen sosyal medya düzenini eleştiren film. twitter'da konunun uzmanına “araştırmanı öneririm “ yazan kişi oldu edebiyat profesörüne ayzek, metin, çetin üçlemesi psikolojik durumunu yansıtan 3 isimli şizofreni kimlik.

    ayrıca filmdeki bütün karakterlerin bir özelliğini aldı sanırım ayzek.

    mesela
    topallayan zuhal oldu bıçaklanarak

    bıçaklandığı müptezel oldu eczane kapılarında ilaç dilenerek

    intahara kalkışan bahtiyar oldu arabanın üstüne düşerek

    hacer'i vuran davut'u vurarak davut oldu

    bi ara eczacı hanım da olmuştur ben yakalayamadım

    ama en sonunda kendi oldu.

    sıcağı sıcağına çıkarımlarım bu kadar. devamı gelirse eklerim.

  • bilet almanin kolay olmadigi tren seferi. simdiden soyleyeyim biraz uzun bir entry olacak. (en asagida bildigim kadariyla bilet alma yontemleri de anlatmaya calistim. )

    su siralar populer olmasi guzel olmadigi anlamina gelmiyor. evde got buyutmekten iyidir. kars’in ekonomisi bu populerlik sayesinde asiri derecede canlanmis, haliyle halk turistleri cok seviyor. kars henuz bakirken gitmenizi oneririm, henuz magnetci bile yok!

    donmus gölün ustunde yurumek cok farkli bir tecrube, ayrica ani harabeleri de muhtesem! “rus yapilari cok guzel” demek icimden gelmiyor, bir elin parmagi kadar kalmislar. diger binalar ise göze guzel gelmekten olabildigince uzak klasik turk binalari. gravyer ustalarini da zamaninda ruslar getirmis. insan bazen “rusya kars’i isgal etmeseymis sehrin yozgat’tan farki olmazmis” diye dusunuyor malesef.

    ankara’dan binecekler ankara gar’dan otobusle irmak istasyonuna gidiyor ( 2 saatlik yol), ordan trene biniyorlar. biz istanbul’dan kayseriye ucup trene ordan binmeyi sectik. tren gece 1 civari ordan gectigi icin hem bir gun az izin almis olduk, hem de otobuse binmemis olduk. aksam vakti disarda pek bir sey gozukmuyor, trene biner binmez uyuyup gunun ilk isiklariyla uyanmak guzel oldu. birazcik rotarla aksam 8’e dogru kars’a varmistik. (kars kaz evi o saatte acik ancak ac olmadigimiz icin gitmedik)

    yatakli vagon cok rahat, yatak/carsaf temiz. yastik kilifi getirebilirsiniz, biz getirmedik. odada lavabo, bir adet masa ve buzdolabi bulunuyor. buzdolabinin icinde ikram olarak su,cubuk kraker(<3) ve cikolata var.

    yemekli vagona pek guvenmeyin, yaniniza sandvic vs. alin. erzurum’a gelmeden herkes cag kebabi soyluyor, (tanesi 10 lira, normalde erzurum’da daha ucuzmus) siz de soyleyebilirsiniz.

    konduktorle aranizi iyi tutarsaniz tren hareket halindeyken kapiyi acabilir, telefonunu dusurenler oluyormus aman dikkat. bize kapiyi acip kapadiktan sonra biri gelip direk “abi kapiyi acar misin, fotograf cekicem” dediginde adamin cevabi “yasak, acamam” oldu.

    artik trenlere ek vagon eklendigi icin lokomotifin arkasindaki jenerator yetmiyor, en arkaya ek jenerator ekliyorlar. arkayi goremiyorsunuz. (konduktor gelin gosterim dedi, jeneratorun icine girdik, gercekten gozukmuyor arka taraf :( )

    nasil bilet alabilirim?

    bir ay sonrasinin biletleri sabah 7-10 arasi bir saatte cikar, ancak bu biletler acentalar tarafindan coktan rezerve edildigi icin trenin cogu dolu gozukur.

    bilet alma yollari(bildigim iki tanesi):
    1- eger o vagonda yer varsa bu durum vagon isminin yaninda parantez olarak gorunur. o vagonlari gozumuze kestiriyoruz, parantez icindeki sayi 0 olmadigi muddetce umut var.

    +parantez icindeki sayi bos yer sayisiysa neden vagonda bos yatak goremiyorum?
    -bir kisi bos olan koltuga tikladiginda sistem o koltugu ona 10 dakikaligina rezerve eder. rezerve edildigi icin ekranda bos olarak gozukmez ama parantez icinde gozukur. insanlar arkadaslariyla ayni kusette/odada yer almak icin rezerve edip diger yataklarin bosa dusmesini bekliyorlar. hedefimiz bu 10 dakikanin sonunda o yatagi almak!

    bu ekranda surekli f5 yapiyoruz. 2 kisiysek bir kisi cinsiyetleri erkek, bir kisi kadin yaparak denerse sans yukselir. (ekran acilir acilmaz cinsiyetleri secelim ki bos yere tikladigimizda cinsiyet sormasin) cunku kadin olan odada kadin, erkek olan odada erkek bileti alinabiliyor. kadinlarin yani mi bosaldi? hop arkadasiniz o yatagi alir, erkeklerin yanindaki mi bosaldi? hop siz aldiniz. ayni yontemle bekleyerek diger yatagi da alabilirsiniz.

    2- benim de bilet buldugum daha fazla sansa dayali yontem. birinci yontemde iki kisiyi yan yana denk getirememistik,hep farkli kusetlere dustuk, uzulduk. o gunun aksami bir ay sonrasina baktik, hepsi alinmis. sonra onceki gunlere bakayim derken iki hafta onceki cuma gununde yatakli vagondaki bir odanin bos oldugunu gordum, laps diye aldim. muhtemelen biri iptal etti ve bu bana denk geldi, bu tur durumlara rastlayabilirsiniz. az once baktim uc hafta sonrasina bir adet yatakli oda hala bos gozukuyor ornegin. ne zaman kime denk gelir bilinmez. planlar her zaman bozulur, biletler her zaman iptal edilir. onemli olan size denk gelmesi.