ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
hakan bilge
-
çeşitli dergilerde ve sanatlog'da sinema yazıları yazan bir yazar.
film eleştirilerine şu linkten ulaşılabilir.
derin futbol
-
abdulkerim durmaz: ertem sen kaç yaşındasın?
ertem şener: 40
abdulkerim durmaz: bu kafayla sen çok yaşamışsın.
:)
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık:askerlik paralı olacak diyorlar.
entry: hazır bedavayken hemen gittim kaydımı yaptırdım. kasım'da askerim inş.
kitap kokusu diyene kafa göz girişmek
belgesellerde geçen klasik cümleler
-
"jack, 4 tonluk blokları 32. kata ulaştırmak zorunda.
ani bir bir rüzgar, felakete sebep olabilir..."
zaten mühendis falan çalışmıyor, jack harlem'den arkadaşlarını toplayıp gökdelen yapıyor.
beymen'de 53 bin tl'ye satılan langırt masası
-
o paraya amator kumede futbol takimi satin alinir, zevkine teknik direktorluk yapilir. yemisim langirtini.
türkiye ermenistan sınırı mayın temizliği
-
ben bu filmi izlemiştim. şahsım büyük kafkasya projesi eşbaşkanlığına terfi etti sanırım.
cuma namazına gidenlerin hor görülmesi
-
13:27'de yazılmış yazı.
kendisi de gitmemiş.
amerikan hukuk sisteminden soğumak
-
amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.
işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:
eyalet hapishanesinde volta atanda
zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
ellerin kırılsın bölge savcısı
param olaydı iyi avukat tutaydım
jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
ellerin kırılsın bölge savcısı
solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
ellerin kırılsın bölge savcısı
şimdi texas mahpus damında namım söylenir
bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı
söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x
hande ataizi'nin 1998'de ayda 40 milyar kazanması
-
98 hande ataizinin prime oldugu donemdi. o tarihteki 1 yasinda temiz lada samara 3 milyardi. 40 milyar 13 lada samara yapar. bugunun eski model polosuna uyarlarsam 400 binden, 5.1 milyon gibi bir para yapar. o donemlerde hande ataizi gibi cesur oyuncu da fazla yoktu. varsa da dinazordu. mum kokulu kadinlarin piyasadaki ruzgari hala suruyordu ve ruhsar dizisi yeni baslamisti. hande ataizi bir cok reklama da cikardi.
gunumuzde bir artist ile karsilastirmak yanlis olur cunku bugun piyasa da cok fazla oyuncu manken var. sistem daha fazla urettigi icin 2 3 cok degerli kisi aradan siyrilmamis oluyor. belki belki muhtesem yuzyil donemi uzerli seviyesinden 1 2 gomlek ustun haldeydi veya aski memnu donemi beren saat seviyesinden 2 3 gomlek ustun haldeydi.
yani buyuk ihtimalle o donem en cok kazanan turk televizyon kisiligi idi. uc bir ornek yani 1998 hande ataizinin kazandigi para. neyle kiyaslarsaniz kiyaslayin gozunuze fazla gorunebilir.
gurbetçi şaban
-
gurbetçi tiplemesi çok başarılı olan film. almanya’ya işçi olarak giden şaban, memleketinde kendisiyle aynı soy ismi taşıyan ve baba adı tutan çocukların belgeleri ile alman makamlarından çocuk parası alıyor. apaçık şekilde almanları dolandıran kendisi olduğu halde almanların ne kadar kötü insanlar olduklarını anlatmaya çalışıyor. kaçak gittiği ülkede sanki onu zorla tutan var gibi hem almanya'yı yerden yere vuruyor hem de almanya'nın etinden sütünden faydalanıyor. filmdeki şaban karakteri, günümüzdeki "türkiye çoh eyi, almanya türkiye'yi gıskanıyor" deyip "niye türkiye'ye gelmiyorsun madem" sorusuna uyduruktan bahaneler bulan gurbetçilerin atasıdır. yani gurbetçi gibi gurbetçidir filmdeki şaban.
25 kuruşa satılacak poşetin 15 kuruşu hazine'ye
-
(bkz: doğa için çal)