hesabın var mı? giriş yap

  • filmde barinan en büyük mantik hatasi meger yilmaz erdogan´mis.
    yeni farkettim.

    behcet necatigil´i canlandiriyor bu adam; necatigil 1916 dogumlu, film 1941´de geciyor, yani sair 25 yasinda.
    yilmaz erdogan 50 yasinda bir adami canlandirir gibi. bir de genc sairler hocam diye hitap ettiklerinden kendisine, aralarinda cok büyük bir yas farki varmis gibi aktarilmis; fakat muzaffer tayyip uslu 1922, rüstü onur da 1920 dogumlu. yani üc sair neredeyse akran.

    46 yasindaki adam 25 yasindaki bir sairi canlandirirken, 30 yasindaki karisi da 17 yasindaki bir karakteri canlandiriyor.
    ailecek bir sorun var.

  • bunlarla ilgili bir kitap okumuştum. bunların bir türü var, ormanda ne kadar başıboş böceğe denk gelirlerse onları topluyorlar yaprak maprak taşıttırıyorlar, ne kadar angarya iş varsa kitliyorlar. hatta bazılarını resmen eğitip çiftçi yapıyorlarmış. toprak kazdırıyorlar çiftçisin hesabı. sonra discovery' de belgeseline denk gelmiştim. bazı başıboş böcekler bunları görünce aynen yolunu değiştiriyordu.

  • burada gözükmekte olan anıttır.

    tarihin gördüğü en büyük sistemli seri cinayetler dizisine imza atan terör örgütü asala, türkiye'nin 300'den fazla sivil vatandaşını yaralamış ve 46 diplomatını acımasızca katletmiştir.
    kendi varoluş bildirgesinde dahi, yöntemini terör yaymak olarak açıklayan bu örgüt, vahşice masum sivilleri katletmiştir.

    işte bu teröristlerin anısına, ermenistan hükümeti alenen hiç utanıp sıkılmadan, bir anıt dikmiştir.
    ne içerdeki hainlerden, ne de dışarıdaki düşmanlarımızdan bir allah'ın kulu da çıkıp yahu kardaş, bu yaptığın ayıp değil midir, diye sormak zahmetine bile girmemiştir.

    bugün sarkisyan'da benzer şeyleri söylüyor, bizim acılarımız çok büyük derken, anadolu'da ermeni çetelerince camilere toplanıp yakılan masum türk köylerinden bahis açılınca, "bir kaç köyde sıkıntı olmuş olabilir" diyerek vahşice öldürülen 500bin türk köylüsü için dalga geçer gibi konuşabiliyor.

    yahu adam senin diplomatlarını tek tek biçen teröristler için anıt dikmiş, sen hala yüz sene önce ortak yaşanmış acıların türk tarafını silip, ermeni tarafını sahiplenme derdindesin.. sahi bu nasıl vicdandır?

  • nihayet bitirdiğim fps türünün bence en tepe noktasındaki oyun.

    görseller ve grafikler: oyunun grafiklerindeki geometrik detaylar, renklerin kullanımı ve harita tasarımları / mekan çeşitliliği gerçekten muhteşem. id software, id tech 7 ile cidden kendisini aşmış diyebiliriz. fps türünün mucidi bu firmaya zaten saygımız büyüktü ama son noktayı da koymuşlar. animasyonlar da tıpkı genel grafikler gibi bir önceki oyuna (2016 doom) göre geliştirilmiş. artık yaratıklara vurduğumuz zaman beden parçalarının dağıldığını görebiliyoruz. vuruş hissi olarak, animasyon bakımından daha önce hiçbir fpsde görmediğim kadar tatmin edici diyebilirim. optimizasyon konusunda da, pek çok kişinin dediği gibi, firma adeta ders vermiş. gtx 1060 kartlı laptop'ımda 1080p, ayarların hepsi ultra nightmare olmasa da nightmare'de 50 - 60 fps arası oynayabildim. oyunu bir arkadaşımın hdr destekli televizyonunda da denedik, zaten şahane olan grafikler 2 kat daha güzel gözüktü gözümüze. o renkler, o ayrıntılar... harika. oyun cidden hdr destekli bir monitörde ya da tvde oynanmayı hak ediyor.

    sesler ve müzikler: sesler atmosfere sokuyor ve son derece tatmin edici. müziklere gelince... özellikle açıp dinleyeceğim müzikleri yok ancak oyun içindeki görevlerini başarıyla yerine getiriyorlar, atmosferi tamamlıyorlar diyebilirim. müzik kullanımı ise harika. müziğin hangi tonda ve ne zaman başlayıp biteceğini çok iyi ayarlamışlar.

    oynanabilirlik: oyun son derece keyifli ve adeta yağ gibi akıyor. gelişim sistemi biraz kafa karıştırsa da azıcık zaman harcayınca çözüyorsunuz her şeyini. ancak bugüne kadar çıkan bütün doom oyunlarını bitirmiş biri olarak diyebilirim ki şu ana kadar çıkmış en zor doom oyunu budur. insanın gözünü zihnini yoruyor adeta. aksiyon dozu biraz aşırıya kaçmış gibi.* can almak için glory kill yapmak gerekiyor. ammo almak için zayıf bir düşman üzerinde testereyi kullanmanız, armor almak için de düşmanların üzerine ateş püskürtmeniz grekiyor. bunları zamanında ve yerinde yapmazsanız sürekli ölüyorsunuz zaten ve sürekli mermi sıkıntısı yaşıyorsunuz. oyundaki platform öğelerini ben beğendim. abartıya kaçmamışlar ve oyuna zenginlik katmışlar bence. azıcık hoplayıp zıplamak ve hedefe ulaşmak insana keyif veriyor. düşman çeşitliliği de güzel yalnız sevmediğim ve sinir olduğum bir detay var: marauder ve arch-vile isimli düşmanlar. birincisi boss olarak tamam, zorluyor epey ve güzel ancak oyunun sonlarına doğru sürekli çıkmaya başlıyor karşınıza. ateş ettiğinizde anında kalkanı çıkartıyor, epey sinir bozuyor sürekli karşınıza gelmesi. arch-vile ise daha da sinir bozucu: yanlış hatırlamıyorsam taras nabad isimli bölümdeydim. açıklık bir alanda birden düşmanlar üzerime yüklenmeye başladı. yaratıkları kesiyorum kesiyorum bitmiyor, ateşten bir heykel olarak yeniden oluşuyorlar. böyle 5- 6 kez öldüm aynı yerde. meğerse yan tarafta bu arch-vile denilen iblis hepsini summonluyormuş, önce onu yok etmek gerekiyormuş ki o da epey zor ölüyor. her yaratık hakkında bilgi veren oyun nedense bu yaratığı atlamış ya da ben göremedim! bu 2 yaratık olmasaymış bence oyun daha da iyi olurmuş.

    multiplayer: battle mode pek sarmadı beni. keşke 2016 doom'daki gibi deathmatch ve farklı haritalar koysalarmış dedim.

    sonuç: yapılan en iyi fpslerden biri olduğunu düşünüyorum. puanım: 9 / 10

  • cüretkar bir bir bilimadamı.

    küçük bir çocuğa, bir sütçü kadının parmağında inek çiçeği yüzünden oluşmuş döküntü ve yaralardan aldığı vaccinia maddesini aşılamıştır.

    çocukta inek çiçeği hastalığı gelişmiştir.

    6 hafta sonra bu çocuğa büyük bir cesaretle insana özgü çiçek hastalığı maddesini aşılamıştır.

  • kedish boş oturmaktansa görüşemeye gideyim diyerek, ilgilenmediği bir firmayla görüşmeye gitmiştir, fakat gitmeden gerekli araştırmaları yapmıştır. ilk elemeyi geçmiştir, ikinci görüşme yöneticiyle yapılacaktır. yönetici sınav yaparmış gibi sorgulamaya hatta azarlamaya başlar teknik konularda.

    yönetici: neden biz?
    kedish: başka ilan yoktu.
    yönetici: bizim hakkımızda ne biliyorsun?
    kedish: 3 aydır maaş ödemediğinizi, tazminat vermeden toplu işten çıkarmalar yaptığınızı ve durumunuzun oldukça kötüye gittiğini.
    yönetici: e niye geldin o zaman?
    kedish: o kadar kötü mü durumlar diye merak ettim sadece.
    yönetici: !!!

  • 1 yillik uyelik almistim gecen sene. turkiye'de iyi yapimlar gormek, yeni bir platformu desteklemek amacindaydim. ancak goruyorum ki hicbir art niyet beslemeden kisisel olarak yapilmis bu hareket, cok buyuk hataymis.

    bunu soylemek durumundayim; ermeniyim, ancak bu topraklarin degerini, kiymetini cok iyi biliyorum. ataturk'un kiymeti ve degeri oyle yazarak anlatilmaz ancak manevi olarak bilinir, sahiplenilir ve 7 kusak anlatilir. ataturk isminden rahatsiz olan bir avuc diasporaci(bunu soylemek hic de garip gelmiyor) ve paragozlere de turkiye'de yasayan ve bu ulkenin kiymetini bilen bizim gibi insanlarin varligini hatirlatmak, bu baslik icin boynumun borcu oldu. oturdugum yerden ancak abonelik iptal edip, tweet atip, cevremdekilere durumdan bahsedebiliyorum. ancak bu hareketinizi ne unuturum, ne de unuttururum.

    bu ulkenin en buyuk degerlerinden birine saygi gostermeyi bilmiyorsan, biz ogretecegiz disney+.

    edit: birkac dm aldim, onur duydum. oncelikle onlar icin tesekkur ederim. bir diger konu ise: ermeni diasporasi ile ilgili degil mevzu diye dm'ler gelmis. evet, degil. bunu da dijital bir ekosistemde yer aldigim icin biliyorum. ancak mesele o degil. mesele ataturk'un itibarsizlastirmaya calisilmasi, diasporanin eline istemeden de olsa koz verilmesi. nereden tutarsaniz tutun ana sorumlusu yine disney+ tr, kusura bakmayacaklar.

  • benim de yapmış olduğum eylem. diyalogun gelişimi şöyle olmuştur:
    b: ben
    h: hoşlandığım erkek.
    olayın gerçekleşme biçimi: telefon görüşmesi.

    b: bak h'cim, sana söylemem gereken bir şey var.

    h: söyle bakalım.

    b: birçok yönden oldukça iyi anlaştığımıza inanıyorum. bir süredir sana olan hislerimi de tartıyorum ve sana senden hoşlandığımı, seni sevdiğimi söylemek istiyorum.

    h: kendimle gurur duydum.

    b: (iç ses) (ulan duya duya gurur mu duydun? başka cevabın yok mu?)

    h: bunu yüz yüze konuşalım ama mutlu olduğumu bilmeni isterim.

    sonuç: şimdi evli ve mutluyuz.

    kendisi burayı okuyorsa selam ederim.

  • başlık: sineklerle nakliyata başladım anlatıyorum

    1. kağıttan gemi yaptım. sonra 25 tane sinek yakaladım. sinekleri ayağından iple kağıttan gemiye bağladım. ilk önce; 5 tanesi kaldıramadı gemiyi sonra 10 tanesi hafiften oynatmaya başladı sonra 15 tanesi baktım gemiyi kaldırıyor. ama geminin yolcusu yok diye yolcusu olduğunda kaldıramayacaklarını düşündüm ve 25 indi bağladım gemiye. şuan gemiyle odanın içinde deneme nakliyatları yapıyorum; cipsleri ve çikolataları rahatlıkla taşıyabiliyorlar. yakında bu sinek sayısını arttırıp uluslararası cips ve çikolata nakliyat işine giricem. tabi sinekleri biraz eğitmek lazım. dışarıya çıkardım nerede bok var oraya gittiler cipsler ziyan oldu biraz eğitimden sonra caps varrr *