hesabın var mı? giriş yap

  • bu olay yaşandığından beri düşünüp duruyorum, bir yandan da kandil gibi için için yanıyorum, kendimi bildim bileli devamlı surette tacize uğrayan bir kadın olarak, onun yaşadıklarının binde sadece birini hissetmiş olduğumdan, onun hissetmiş olduklarını tahayyül edince, dehşete kapılıyorum.

    bu hikayenin aynısın tıpkısı benim başımdan geçti. ama tecavüze uğramadığım için, şanslı taraftayım bu seferlik.

    neden "bu seferlik" derseniz; evet maalesef alkol kullanıyorum, eğlenmeyi seviyorum, dışarı çıkıyorum ve eve geç dönebiliyorum ve utanmadan kadınım. tüm bunlar için özür dilemem gereken bir cinsiyete sahip olduğumu ve bu boktan ülkenizde yaşamak zorunda olduğumu biliyorum.

    ben 19 değil ama sanırım 21 yaşındaydım. kadıköyde eğlenmiş, zil zurna sarhoş, sarı minibüslere binmiştim. sahilden giden, kadıköy-bostancı minibüslerine. aynı olaydaki gibi.

    saat de, aynı olaydaki gibi, gece 3 civarıydı. kalamış'ta inmem gerekirken, arkada sızdığımdan, bostancıya çok az kala uyanmış ve can havli ile inmiştim.

    feneryolu'nda oturuyordum, yürümek için çok uzun bir mesafe idi. cebimde sadece 5tl param kalmıştı. bağdat caddesine yürümüş ve tam karakolun olduğu köşede taksi beklemeye başlamıştım. inanır mısınız, taksi beklediğim o 3-5 dakika içinde, araçlarının içindeki polislerden işittiğim pis lafların haddi hesabı yok, bir yandan da gözümü kör ettiler selektör yaparak. polis'e, güvenmek şöyle dursun, onlardan kaçmanın yollarını aramam gerektiğini bildiğim bir yaştaydım.

    neyse ki bir taksi durdu. yaşlıca bir amcaydı, sürücüsü. her nasılsa "ne işin var bu saatte sokakta" demedi, gideceğim yeri sordu, "feneryolu" dedim "ama sadece 5tl param var" dedim. "sorun değil" dedi, beni eve bıraktı ve güvenli bir şekilde yatağıma girdim. ve evde de annem vardı. annemi uyandırıp para isteyebileceğimi söyledim, ama amca kabul etmedi, "uyandırma" dedi.

    o günden bugüne kadar, bu az buçuk normal akıl sağlığı ile yaşadığım hayatı meğer o taksici amcaya borçluymuşum.

    o gece, beni zerre merak etmeden, horul horul uyuyan annem de, bugün bu haberi duyduğunda, "ne işi varmış o saatte sokakta" dedi!!!

    son sözlerimi, mide bulantıları içinde yazıyorum. inanın, böyle düşündüğünüz için, hepinizden nefret ediyorum. başınıza bin türlü bela geldiğini görmek isterim.

    19 yaşında bir genç kadın bağdat caddesinde gece saat üçte nereden döner sorusu, yerini; 33 yaşında evli çocuklu bir adam bu saatte bağdat caddesinde neden tecavüz eder sorusuna bırakmadıkça kadına karşı tecavüz de taciz de bitmeyecek.

    eril beyninizi siksinler.

  • --- spoiler ---

    nihal (tekneden denize bakarak) : şimdi bu sakinliği bırak bir sürü işle uğraş.

    --- spoiler ---

    lan kızım sanki uğraştığın bi iş varmış gibi.össye bile tam girmedin lan.üniversite stresin bile olmadı.ekmek elden su gölden yaşıyosun.ulan sevgili bulmak için bile çabalamadın aynı evde yaşadığın herifle evleniyosun.ne işi çok pardon?

  • ağızları 30 karış açıkta bırakan cv'dir. öyle cv mi olur lan?

    yalnız bu cv ile yeme içme işine girmesi cidden ülke açısından kayıp olmuş, büyük bir üniversitede büyük bir hoca olabilirmiş. ha istese şu dakika da olur, tutan yok. demek ki adamın her şeyi hazmetmiş ilginç bir kişiliği varmış, helal olsun.

    galatasaray lisesi, boğaziçi üniversitesi, london school of economics, berkeley, brown, princeton, stanford, georgia, koç...

    insan sayarken yoruluyor.

    bunların birisine bile uğrayan (bakın okuyan demiyorum, 3 aylığına da olsa parayı bastırıp şöyle bir uğrayan) kendini eşi bulunmaz adam sayıyorken, vedat milor'un böyle mütevazı kalması takdire şayan.

    bir de bonus olarak dünya bankası diyor, dünya bankasında çaycı olmaya razı ekonomistler var lan bu dünyada!

  • toplumsal kırılmalar başlıyor. baskıcı, sansürcü, millet iradesini gasp etmiş kişilerin sonunda böyle açıklamalarla karşılaşması kaçınılmazdır.
    sanıyorlar ki üst perdeden tek kendileri konuşabiliyor. köşeye sıkıştırdınız insanları ve bizim de zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok!

  • bunlarla ilgili bir kitap okumuştum. bunların bir türü var, ormanda ne kadar başıboş böceğe denk gelirlerse onları topluyorlar yaprak maprak taşıttırıyorlar, ne kadar angarya iş varsa kitliyorlar. hatta bazılarını resmen eğitip çiftçi yapıyorlarmış. toprak kazdırıyorlar çiftçisin hesabı. sonra discovery' de belgeseline denk gelmiştim. bazı başıboş böcekler bunları görünce aynen yolunu değiştiriyordu.

  • terör örgütü ile bağlantılı ise bugüne kadar yakalamayan içişleri bakanlığı suçludur.bu insanların adli sicil kaydı temiz ise adalet bakanlığı suçludur. bu adamlar ile ilgili hâlâ işlem yapılmamış ise emniyet müdürlüğü suçludur. sıra ibb'ye gelene kadar suçlu olanlar yakalansa ülke düzelir.

  • memo tembelçizer'in yıllar önce utanmadan iddia ediyorum adlı sayfasında yer verdiği iddiaydı bu; görünce buna inananların zeka seviyelerini ve bakkala olan borcumu düşünüp kederlendim.

    şaka bir yana, yerçekimi tıpkı günbatımı gibi işin aslı anlaşılmadan önce adlandırılmıştır ve yanlış bir ifadedir. gün * batmaz ya da doğmaz; dünyanın dönüşü bizde bu izlenimi uyandırır. aynı şekilde "yerçekimi" ifadesi hem "çekme" kavramını kullandığından, hem de bu çekmenin dünyaya özgü bir olguymuş izlenimini uyandırdığından hatalıdır diyebiliriz.

    yukarıda da bahsedildiği gibi einstein, yerçekimine yeni bir bakış açısı getirmiş ve yerçekiminin aslında objelerin çevrelerindeki uzay-zaman düzlemini bükmesinden kaynaklandığını, ışığın bile bu bükülmeden kaçamayacağını öne sürmüştür.

    sir arthur eddington ve silah arkadaşları bunun doğru olmadığını ispatlamak için 1919'da giriştikleri deneyde dünyanın güneş etrafındaki dönüşü nedeniyle zaman zaman güneşin arkasında kalan yıldızların ışığının güneş tarafından bükülüp bükülmediğini anlamak için 29 mayıs tarihindeki tam güneş tutulması sırasında ölçümler yapmışlardır. güneş tutulmasını beklemelerinin sebebi elbette güneş ışığının yapılacak olan gözleme engel olmamasıdır. yıldızlar güneşin arkasındayken göründükleri yerlerle aynı yıldızların şubat ayında güneşin arkasında olmadıkları zaman göründükleri yerleri kıyaslayıp yanlışlamaya çalıştıkları teorinin ilk sağlam kanıtını üretmeleri elbet eddington için hüzünlü olmuştur.

    (bkz: kutsal bilgi kaynağı)

  • asla bir battaniye içine michelin maskotu koyan baba değildir.

    efenim bilen bilir,eskiden kamyonların üzerinde süs niyetine michelin maskotları takarlardı.
    amcamın kamyonundaki süs bi şekilde bizim eve geliyor.

    derdimi tam anlatamasam da şöyle bir şey ;
    http://2.bp.blogspot.com/…elin-lastik-adam-foto.png

    ben bebekken bana göz kulak olan babam,o sırada merdiveni süpüren anneme bi şakar yapar.
    sarılı olduğum battaniyenin içinden beni çıkararak michelin maskotunu güzelce yerleştirir.merdivene çıkarak "-ulan bu çocuk ne çok ağlıyo bee !" deyip maskotlu battaniyeyi merdivene doğru fırlatır.annem de ne yapsın çığlık,feryat figan...

    bu ne ki amk...