hesabın var mı? giriş yap

  • biraz detaylı izledim. olay şöyle gelişiyor. chris rock gi jane 2 filmini (demi moore' un asker traşlı olduğu filme atfen) bekliyoruz diyor karısına.

    will smith bir anda kopuyor çok feci gülüyor. ama karısı bozuluyor.

    will smith karısının bozulduğunu kendisinin haykırarak güldüğü farkedince olayı abartarak tersine çevirmeye çalışıyor. yani şakaya sinirlenmiyor kendi tepkisine sinirlenio deli deli hareketler yapıyor.

    eğer şakaya gülmeseydi karısıyla beraber somurtsaydı böyle bir salaklığa ihtiyaç duymayacaktı zaten.

  • maine ile stephen king birbirinden ayrilamaz ve ikisi birbirinden ayri dusunulemez. belki de maine'in ucsuz bucaksiz ormanlarindan cikan odun urunlerini saymazsak eyaletin en buyuk ihrac kalemlerinden biri stephen king kitaplaridir. 1 milyon nufuslu ve ufak ve sirin eyalet stephen king'in dogup buyudugu, hemen hemen tum kitaplarinin gectigi yerdir. stephen king'in cogu kitabi bu eyaletin kucuk kasabalarinda gectigi icin bir zamanlar en buyuk hayallerimden biri maine eyaletine gidip birkac hafta takilmak, bir yandan o topraklari gezerken bir yandan da stephen king'in kitaplarini sindire sindire okumakti. bu gezinin sonucu olarak kaleme aldigim bu yazida maine ile stephen king'i harmanlayarak anlatmaya calisacagim.

    maine 1 milyonluk nufusuyla abd'nin en kucuk eyaletlerinden biri. aslinda bu eyalete "oregon'un dogu yakasindaki kuzeni" diyebiliriz zira ayni oregon gibi okyanus kiyisinda, neredeyse tamamen ormanlarla kapli ve huzur dolu olan bu eyaletin (tesaduf bu ya) en buyuk sehrinin ismi de ayni oregon'daki gibi portland. bu yuzden bende maine eyaletine karsi daha oraya gitmeden ayri bir sempati olusmustu.

    portland'da birkac gun kaldiktan sonra stephen king'in ruhunu yakalamak icin eyaletin kucuk kasabalarina gectik. kasabalar tam da bekledigim gibiydi. viktorya tarzi ahsap evler, her kasabada 1-2 benzinci olmasi ve bu benzincilerin de 150 yasinda dedeler tarafindan isletilmesi, yol kenarlarindaki bazilari terk edilmis olan "diner" tarzi metalik restorantlar, yillara ve soguk iklime yenik duserek curumeye yuz tutmus 50-60 kapasiteli beyaz ahsap kiliseler, neon isiklarla vizyondaki filmlerin isimlerinin yazildigi ve sadece 2-3 salondan olusan ufak sinemalar, etrafta bahcelerinin cimlerini kesen yasli amcalar, her ruzgarda gicirdayarak kendi dillerinde turku soyleyen ahsap oteller, trafikte hala gorulebilen 1970 ve 1980li yillara ait eski model arabalar, bazi evlerin bahcelerinde aylar onceki cadilar bayramindan kalma olan ve belli ki usengeclikten temizlenememis dekorlar ve suslemeler, sari okul otobusleri ve daha neler.

    aman tanrim, her an bir yerden carrie cikip gozleriyle beni suzecek ve etraftaki binalar yanmaya baslayacak gibi bir his hakim. ufak bir mezarligin onunden gecerken aklima hayvan mezarligi ve orada yatan yari rahmetli hayvanlar geldi ve dinlere inanmama ragmen ruhlarina fatiha okuyasim geldi. bir ara telefonum caldiysa da cell kitabinda olanlar aklima geldigi icin cevap vermeye cesaret edemedim. uzaklarda bir yerde tepenin tekine oturup kasabaya hakim bir noktaya yerlesmis olan eski ama gorkemli bir malikane gozuktu ve aklima salem's lot kitabindaki vampir evi geldi.

    okyanustan gelen esinti ve bunun etkileri yuzunden orada kaldigimiz zamanin yarisinda ortam sisliydi ve bu da ortamin gizemini arttirdi. ortamdaki hava, o karanlik atmosfer, insana huzur vermesi gerekirken icini kemiren sessizlik ve sakinlik, sanki her an bir yerlerde bir seyler olacakmis da firtina oncesi sessizlik yasaniyormus gibi bir hava...

    ilk gece kaldigimiz otel 1920'lerde insa edilmis ve eyaletteki hemen hemen tum binalar gibi ahsaptan olusuyor. burasi ayni oregon gibi gecimini odunculukla sagladigi icin tum binalar ahsaptan yapilmis. otelin lobisine girerken "perili otel" esprisi patlayayim dedim ama bu klise espriyi sirada benden once bekleyen 40 yaslarinda sakalli bir abi patlatinca susup kalmak zorunda kaldim. meger her 5 musteriden 4'u zaten o espriyi yapiyormus. hatta otel de bunu ticari kara cevirebilmek icin uzerinde perili kosklere ait bilgiler olan brosurler bastirmis ve lobide bu brosurler dagitilmaya baslanmis.

    her yerde stephen king'in ve onun yarattigi korkunc karakterlerin ruhlari dolasiyor. ufak kasabalardaki yerel sinemalarda stephen king'in kitaplarindan yola cikarak cekilen filmler gosteriliyor. bir cok yerde stephen king'in kitaplarindaki karakterlerin hediyelik esyalari, oyuncaklari, posterleri satiliyor.

    yerel restoranlar paso "stephen king de bizde yiyor abi" geyigi ceviriyor. belki de dogrudur. sonucta adam cok buyuk olmayan bir sehirde yasiyor ve alti ustu 10-15 tane kaliteli restoran var. adam belki her disari cikisinda bunlardan birine gidiyordur ve bunlardan birinde yemek yiyen birinin onunla karsilasma ihtimali yuksektir. garsonlar zaten adamdan bahsederken adeta kankalariymis gibi konusuyorlar.

    her seyi bir kenara birakirsak %97'si orman arazisi olan ve bu alanda abd'deki tum eyaletleri geride birakan maine muhtesem guzellikle bir eyalet. her ne kadar eyalet buram buram stephen king koksa da icinizin korkudan cok huzurla dolacagini garanti ederim. maine kesinlikle oregon'dan sonra en sevdigim eyaletler listesine girmis durumda. abd'nin dogu yakasini pek sevmesem de burayi ileride mutlaka yeniden ziyaret edecegim. bir sonraki gelisimde en az 1-2 ay kalmayi planliyorum.

    edit: bu entry cok uzun zamandir kenar'da duruyordu ve epeyce once yazmistim.

  • az önce bunlardan tamamen zararsız bir tanesine durduk yere amelenin birinin (mesleği amele) taş attığını ve taşın hayvanın sırtına isabet ettiğini gördüm. hep böyle internette falan bu hayvanlara işkence edenleri görüp iç geçirirdim, "şunlardan biri bir gün elime düşecek" diye, o gün bu günmüş. kendisini nazikçe (!) uyardım, bir daha yapmayacağına dair söz verdi yalvarırcasına (?). kıyamam (!).

  • 1100 tl kazanacaksa zaten hiç boşuna 5 yıl okumasın girsin burger king'e ayda 900 tl kazanıyor zaten boşuna 5 yıl kaybetmez. nitekim ayda 200 tl fazla kazanmak için 5 yıl kaybetmesin. hatta beş yılda terfi bile alır büyük ihtimalle.

  • kimsenin dikkatini çekmemiş ama çetenin çökertilmesi ile swinger partisine eşsiz giden çakalları da gözler önüne sermiştir. işte upload yapmadan download'a abananlar bunlardır sevgili dostlar

  • samson'in delila'si gibi isa'nin judas'i tarafından gelen sonunun başlangıcı öpücüktür. nasil ki samson aşık olduğu için kendisini aldatmayacagina inandığı delila'ya sırrını açıp saçlarını kaybeder, işte aynen böyle güvendiği judas tarafından öpücükle muhurlenir isa'nın ömrü. düşmanlarınin onu ayırt etmesini sağlayan şeyin bir öpücük olmasi ironiktir. ama samson örneği düşünüldüğünde isa'nin sonunun tek başına gelmesi samson'in düşmanlarından hiç değilse öcünü alırken ölmesi sonucuyla daha kötüdür.

    rivayete göre isa'nin çarmıha gerilmesinden sonra pişman olan judas kendisini erguvan ağacının (bkz: judas tree) dallarına assa da bunu isa'ya henüz ulaşabilecek iken yapmadığı için pişmanlığı daha büyük olmuş. normalde beyaz çiçekleri olan erguvan judas'in günahkar kanı ile mor çiçekler açmış.

    yeri gelmişken(bkz: işte bunlar hep mitoloji)

  • ilkokul yılları. anne baba boşanmış. baba bok gibi zengin, ancak sadece kendisine kadar zengin. anne 2 çocukla ortada kalmış, durumlar zor.

    kış günü, bot alınması lazım. mecbur kalınca baba aranır;

    - baba, ayaklarım 36 numara, botlarım ise 34 numara. yenisini almam lazım.
    + anana söyle
    - peki

    birisi "baba" mı dedi?

  • dexter'ın kurbanları naylonlarla kaplanmış steril ortamlarda, kanın tamamını akıtarak kesmesi ve güzelce parçalayıp poşetlere koyması sebebiyle son derece mantıklı bir hareket olurdu. ama nasıl ikna edeceksin işte, ortak danaya falan girmek lazım.