hesabın var mı? giriş yap

  • aman sömürmediğiniz duygu kalmasın, dibini sıyırın iyice her duygunun.

    barış akarsu türk rock müzik tarihinde en büyük izi ölümüyle bırakmıştır. kimsenin anısını, hatırasını incitmek istemem, hatta kendisinin sahnede canlı izlemiş biri olarak iyi bir sahne performansı olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim ama barış akarsu bu kadardır. filmi yapılacak biri değildir. adı her aklımıza geldiğinde genç yaştaki trajik kaybını hüzünle hatırlar, bir iki güzel yorumunu özlemle anımsarız, hepsi o kadar. asıl saygısızlık bu yazdığım değil, insanların duygularını sömürmek için bu ölümden bir hikaye yaratmaya kalkmaktır.

  • neyse ki başkasının canına kıymadan kendi kafasına sıkmış. 2021 yılında silah sıkan düğün magandalarına da kimse üzülmez.

  • ben bu anıta bakınca, isviçreli muhafızları değil nietzsche'yi anımsıyorum.

    nietzsche, salomé'ye ilk evlilik teklifini, paul rée ile ileterek yapıyor ve reddediliyor.
    ancak daha sonra rée'nin de salomé'ye ilgisi olduğunu fark ediyor ve evlilik teklifini bizzat kendisi yapmaya karar veriyor.

    bu anıtın önünde salomé'ye evlilik teklifini yineliyor, ancak yine reddediliyor. sonrasında luzern'in aslanı gibi yaralı halde rapallo'ya giderek on günde böyle buyurdu zerdüşt'ün ilk bölümünü yazıyor.

    nietzsche'nin hayat öyküsü bana hep şunu düşündürür, sert söylemine karşın aslında çok naif ve kırılgan bir insan nietzsche. babasının aklını yitirerek ölümü, papaz babasının yerini doldurmak için teoloji okumak istemesi, annesi ve kızkardeşi ile çatışmalı ilişkisi, wagner gibi büyük bir elitizm meraklısının devrimci olabileceğini hayal edip düştüğü hayalkırıklığı, salome gibi bir kadının onunla evleneceğini düşünebilmesi aslında bu naifliğin, kırılganlığın izleri.

    belki bu yüzden luzern aslanı hep onu hatırlatır bana. was mich nicht umbringt, macht mich stärker bir saptama mıydı acaba yoksa kendine verdiği bir teselli mı diye düşünürüm. çünkü öldürmeyen tüm bu şeyler, onu güçlendirmek yerine delirmesine neden olmuştur maalesef. 1889'da torino'da, sokak ortasında sahibince acımasızca kırbaçlanan bir atın boynuna sarılıp, atın gözlerinin içine bakarak ağlamaya başlamış ve o noktadan sonra aklını yitirip hayatının son 11 yılını akıl hastanesinde geçirmiştir.

    hep düşünürüm, o gözlerde ne gördü diye.
    belki acı çeken o ata bakarken, kendinin ve insanlığın acılarını o gözlerde görmüştü, ve kırılgan zihni daha fazla dayanamayıp parçalara ayrılmıştı, kimbilir...

  • bu ülkeye demokrasiden ufak kırıntıların düştüğü bir gün, insanların diktatörlüğü devirdiği gün, yalakalığın berbat ve yüz kızartıcı bir şey olduğunu anladığı gün bir çok insanın önemsemeyeceği, yüzünü döneceği bir insan olması kaçınılmazdır. neyse ki o da biliyor bu ülkenin o ölene kadar değişmeyeceğini. akıllı adam.

    yazık etti yılmaz erdoğan kendisine, çok yazık. özellikle hem türk halkı için, hem kürt halkı için bambaşka anlamlar ifade edebilecek, kucaklaşmya katkı sağlayabilecek birisi olabilirdi mesela. örneğin sinema filmlerine kemal sunal'a bu ülkenin her kesiminin gösterdiği sevgiyi gösterebilecek bir kitle her zaman gidebilirdi. seçmedi bunu, kendi bilir, kimse bir şey diyemez tabii.

    yalakalığı, hırsızın yanında olmayı, akil insanlar denilen bi garip heyetin içerisinde bulunmayı, başbakan iftarlarında yer almayı, hırsızlarla top oynamayı, roboski olduktan sonra evinde yılbaşı partisi vermeyi, banka reklamında oynayıp sermaye karşıtı şiirler yazmayı seçti.
    ben hakkariliyim diyerek sümen altı edilmiş olarak kendisini gösterip, eli para görünce hakkari için hiçbir şey yapmadı.
    bkm'nin tiyatro emekçilerini gecenin bi yarısı kapı önüne koydu.
    "güle güle berkinim" deyip, katilleriyle, canım berkin'in anasını yuhalatanlarla maç yaptı.

    kendi bilir.
    helal olsun deyip sırtını okşayan memlekette çok oldukça, bu adam çok ekmek yer.

  • haklı bir açıklamadır. halkın yarısı işsiz olduğundan öğleden sonra uyanıyor zaten. yaz saati-kış saati ayrımı yapamıyorlar haliyle.

  • 20 li yaşlarda en büyük çılgınlık bungee jumping ya da wakeboard yapmak iken şimdilerde en biyük çılgınlığım kırmızı et yemektir, kolestrol inip inip çıktıkça bi hoş oluyor kafam mafam her yerim. herhalde bir 20 sene sonra da en büyük çılgınlığım mecidiyeköy'de karşıdan karşıya geçmek olacak.

  • şehzade mustafa'yla birçok ortak noktası olan roma imparatorluğu ordusunun generali ve veliahtlarından biri.

    tam adı germanicus julius caesar olan ve mö 15 - ms 19 yıllarında yaşayan germanicus'un hayat hikayesiyle şehzade mustafa'nın hayat hikayesinde ilginç benzerlikler var.

    germanicus, amcası ikinci roma imparatoru tiberius'tan sonraki varisti. hayatı orduda savaşarak ve roma sınırlarını koruyarak geçtiği için ordu tarafından oldukça sevilen ve desteklenen bir isimdi. şehzade mustafa'nın yeniçeriler tarafından sevilmesi ve desteklenmesi gibi roma ordusunda çok saygın bir figürdü.

    savaş meydanındaki başarıları doğal olarak halk tarafından sevilmesini sağlamıştı. roma halkı nezdinde oldukça popüler biriydi ki şehzade mustafa'nın da aynı şekilde halk tarafından çok sevildiği bilinir.

    tahta kendi oğlunu geçirmek için bizzat imparator tarafından zehirlenerek öldürüldüğü düşünülür ki şehzade mustafa da taht kavgasına kurban gitti ve diğer varisler ya da isyancılar tarafından değil, germanicus gibi bizzat hükümdar tarafından öldürüldü. ikisi de 30'lu yaşlarında öldürüldü.

    tiberius'un hayal ettiği gibi tahta oğlu değil, germanicus'un oğlu caligula geldi. tarihe "deli imparator" olarak geçen caligula başlangıçta halkı tarafından çok sevilse de zaman içinde nefret edilen bir imparatora dönüştü. aynı şekilde şehzade mustafa'nın yerine çıkan ikinci selim de halk tarafından çok sevilmezdi. tarihçiler tarafından genellikle yükselme dönemi'nin sonu ya da duraklama dönemi'nin başı olarak kabul edilir. osmanlı tarihinde ordu başında sefere çıkmayan ilk padişahtır.

    bu nedendendir ki her iki isim de halkları için bir tür efsaneye dönüşmüştür. roma halkı germanicus eğer tahta geçseydi roma'nın en büyük imparatoru olacağı görüşündeydi. bilindiği gibi bugün bile şehzade mustafa'nın tahta geçmesi durumunda osmanlı'nın kaderinin değişeceğini ve yükselme dönemi'nin devam edeceğini düşünenlerin sayısı hiç de az değil.