hesabın var mı? giriş yap

  • chp, mhp ve hdp yetkililerine çağrımızdır.

    öyle görülüyor ki; kimse koalisyon kurulması için bir irade gösteremeyecek.

    özellikle devlet bahçeli’nin hdp ile olan koalisyonlarda yer almayacağını açıkça beyan etmesinden sonra süreç tıkanmış gibi gözüküyor. ancak halk’ın beklentisi haramzadelerden hesap sorulmasıdır. olası bir erken seçimde süreci tıkayanlar cezalandırılabilir. bu fırsat bir daha ele geçmeyebilir.

    hükümeti kurun, önce seçmene karşı yükümlülüğünüzü yerine getirin… yolsuzlukların, hırsızlıkların hesabını sorun.

    önce hesap sor !

    #oncehesapsor

    edit: twitter'da etkili olan arkadaşlar, #oncehesapsor hashtagi ile sesimizin daha çok duyurulmasını sağlayabilirler.

    edit 2: facebook vb. sosyal ağlarda oluştutulacak hesaplarla ilgili bana mesaj ile bilgi verirseniz, bu entry'de yer vereceğim.

    edit 3: hükümet kurulmadan da bunlar yapılabilirmiş.
    http://www.radikal.com.tr/…ini_kullanabilir-1374931

    edit 4: #alayınıyargılayacaksınız

    edit 5: ayrıca bu da var (bkz: temizlik hükümeti için imza kampanyası)

  • öğretmenlerini kurtaran (!) aynı devletin sağlık bakanı bugün doğuda sokağa çıkma yasağı olan yerlerde sağlık çalışanlarının 24 saatlik nöbetler yerine 7 günlük bina içinden çıkılamayacak nöbetler tutacağını söyledi. hani birileri soruyordu ya doğuda ne oluyor diye? savaş var kardeş savaş; ama adamlar olağanüstü hal durumu bile vermiyor 7 günlük nöbeti rutin bir uygulamaymış gibi anlatıyor bunu yapan da müsteşar sekreter falan değil direkt bakan . sözlükte dayağı hak eden doktor , doktor maaşı ,öğretmen maaşı, öğretmenlerin uzun tatili vs vs diye başlık açanları bu dönemde doğu'ya bekliyorum ben kendi adıma. pusu kurulmuş köy yollarından geçip okulda ders, hastaneden çıkmadan da 7 gün boyunca gündüz gece demeden kliniklerde iş başı yapsınlar .

  • başlık: en komik fıkralar

    36. sihirli bir kurbağa ormanda yalnız yaşıyomus. bir gün etrafı gezmeye cıkmış ve önüne ilk çıkan bir ayı ve tavşana kıyak yapmak istemiş. "3 şey dileyin benden ne dilerseniz" demis.
    ayı;"bu ormandaki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi bana hasta olsun."
    kurbağa hemen yerine getirmiş isteği.
    tavşan; "bana bir kask ver" demiş
    o da hemen olmuş ama ayı
    içinden "manyak mı bu tavşan çuvalla para istesin istediği
    kadar kask alsın. deli bu ya" demiş.
    ikinci istek olarak ayı yine;
    "yan ormandaki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi beni arzulasin" demiş.
    abraka dabra !
    o da tamam tavşan;
    "bana bi motosiklet verin" demiş ve yerine gelmis ama ayi iyicene şaşirmis. bu tavşan deli olmalı diye düşünmüş.
    sıra gelmiş son isteklere

    ayi; "bu gezegendeki tüm ayılar dişi olsun ve hepsi benim yanımda olsun" demiş.
    kurbaga bu isteği de hemen yerine getirmiş.
    tavşan önce kaskı takmış, motora binmiş ve marşa basıp motosikleti çalıştırmış.
    son isteğini söyleyip gaza basmış:

    " bu ayı ibne olsun!"

  • şimdi bir atölyemiz olduğunu düşünelim. metal parçalar üretiyoruz. 1 tezgahımız var, tek başımıza çalışıyoruz. 1 firmadan sipariş alıyoruz. 1 tedarikçiyle çalışıyoruz. normal sıradan metal doğrama atölyesiyiz yani.

    her dönemki sipariş miktarımız belli. atıyorum eylül ayı için 1000 parça sipariş aldık. 1000 parça üretecek kadar hammadde alırız ve 1 ay içinde 1000 parça üretiriz. ayda 20 gün çalışıyorsak günde 50 parça üretiriz. ay sonunda elimizde 1000 parça olur, firmaya göndeririz. girdiler, sipariş büyüklüğü, çıktılar, dönemler, işgücü, maliyet vs. her şey zaten belli ve çok basit. bakkal gibi deftere notlar alarak bile yönetilebilir. bu girdileri, işgücünü, çıktıları yönetmesi için bu işin eğitimini almış birini çalıştırmamıza gerek yok.

    şimdi bir de büyük bir ilaç fabrikamız olduğunu düşünelim. aylık 20 milyon kutu ilaç üretip satıyoruz. onlarca farklı firma için yüzlerce farklı ilaç üretiyoruz. hepsinin hammaddelerini farklı farklı tedarikçilerden alıyoruz. her gün 15-20 tane tır yanaşıyor depoya. her gün bir sürü farklı hammadde çeşidi geliyor ve bunların tam zamanında ürün haline getirilip firmalara gönderilmesi gerekiyor. ki bu yazılan birkaç cümle bir fabrikadaki süreçlerin özetinin özeti bile olamayacak kadar basitleştirilmiş halidir.

    işte bu noktada arkadaşlarım bu karmaşık olayların yönetimi üzerine eğitim almış birilerini işe almanız gerekir. endüstri kelimesinin sanayi kelimesiyle eş anlamlı olduğunu düşünürseniz daha iyi kavrayabilirsiniz.

    yani endüstri mühendisliği, sanayi üretiminin çok büyük ölçekli hale gelmesi ve artık bir uzman tarafından yönetilme ihtiyacı oluşması sonucu ortaya çıkan bir mühendisliktir. üretim mühendisliği ya da üretim yönetimi mühendisliği olsaydı daha uygun olurdu.

  • 15 yıl önce soruları çalanlar şu an hakim, savcı, adli tıp uzmanı, emniyet amiri, kaymakam ve devletin kilit noktalarında bürokrat. bunların verdikleri raporlara ve kararlara şaşırmamak lazım. tek bir talimatla istenen karar çıkıyor, istenen kişi ceza alıyor ya da beraat ediyor, istenen festival iptal ediliyor, istenen kişi gözaltına alınıyor.

  • haftanın en iyi zombi öldürüşü temalı esprisi ile beni benden alan eğlenceli komik süperötesi geyik film.ayrıca emma stone' un taşlığına hayran olup oynadığı tüm filmleri izleme isteği uyandırmıştır.

  • nöbetçi subayı gece devriyeye çıkıp nöbet yerlerinde ki askerleri kontrol ediyor. cephanelik önü nöbetçisi ağaca dayanmış sigara tellendiriyor.

    komutan : leyn... sen sigara mı içiyorsun ?
    nöb. er : içime çekmiyom ki komtanım.

  • 14-20 yaş arasını beraber geçirmiştik. son 2 senesi uzak mesafe ilişkisiydi. ben okul için istanbul'a gelmiştim, o bizim memleketin üniversitesini tercih etmişti. daha önce de biraz kıskançtı ama uzak mesafeyle beraber kıskançlıkları da arttı. ali sami yen stadı hariç nereye çıkarsam çıkayım tartışma sebebiydi. erkek erkeğe meyhaneye bile gitsek "yalan söylüyorsun, yanınızda kesin kız vardır." diyecek kadar kuruntulu hale gelmişti. kafasında benim onu aldattığım senaryolar üretirdi, onun üstünden delicesine kavga ederdik. sıkıldım, boğuldum, asosyalleştim. bu konuyu ne kadar tartışırsak tartışalım "ne yapayım, kendime engel olamıyorum." deyip tartışmayı bitirirdi. birbirimizi sevsek de ikimizin akıl sağlığını düşünüp ayrılmak istedim.

    babasız büyümüştü. abisi vardı ama o da uzaktaydı, üstelik angutun tekiydi. ayrıldığımızın ertesi günü eski sevgilim şuna benzer bir mesaj çekmişti:

    "ben seninle beraber büyüdüm. garip gelecek ama senin varlığında baba, abi, arkadaş ve sevgili hepsi hayat bulmuştu benim için. hayatımdaki tek erkektin. sensiz nasıl olunur bilmiyorum. en son sensiz olduğumda daha çocuktum. ayrılık kararında haklısın, kendimi değiştiremedim ama lütfen hemen kopma benden. sensiz olmaya katlanabilene kadar iletişimde kalalım."

    ona bu kadarını borçlu olduğumu düşündüm. 8 ay boyunca dediği gibi hep iletişim halindeydik. yeni bir ilişkiye başlamadım. sonunda ikimizin de sesindeki burukluk gitti, daha neşeli konuşmaya başladık. iki eski sevgiliden, haftanın 2-3 günü konuşan iki arkadaşa dönüşmeyi başarmıştık. daha sonra benim karşıma biri çıktı. eski sevgilimi aradım:

    ben: biri var, olacak gibi. iyi bir insan. artık seninle bu kadar sık konuşmam garip kaçar.
    o: (2 saniye duraksadıktan sonra) aslında ben de aynı durumdayım. kafamda onun hakkında bazı sorular olduğu için dışarı çıkma tekliflerini henüz kabul etmedim, oyaladım biraz. senden cesaret alıp ben de bir şans vereyim o zaman.
    ben: hadi o zaman hayırlısı olsun. sen sağ ben selamet...

    benim 4 sene, onun da 1,5 sene sürecek yeni ilişkisi böylece başlamış oldu. daha sonra da iletişimi koparmadık, ayda yılda bir de olsa telefonda konuştuk, mesajlaştık. "uzun ve zorlu bir ilişkiden sonra severek ayrılan iki insan nasıl arkadaş kalır?" diye merak ederseniz; aha işte böyle kalıyor. biraz zor ama imkansız değil.

    taa seneler sonra memlekette bir araya geldik yine, kahve içip muhabbet ettik. bir ara benden sonraki sevgilisinden neden ayrıldığını sordum. mesele yine kıskançlıkmış ama bu sefer taraf değiştirmiş. eleman "etek giyme, şu adamla konuşma... başını örtsen olmaz mı?" falan diye ısrar etmeye başlayınca ayrılmışlar. istemsizce güldüm, "anladın mı ne çektiğimi?" dedim. sessizce başını salladı. anlamış.

    not: ulan unutulmayan sözler diye girdik. komple hikayeyi anlatıp çıktık. anlatasım varmış demek ki.

    edit: "sonra noldu, şimdi beraber misiniz?" mesajlarına istinaden; hayır, yaş oldu 31, bu konu çok geride kaldı. 3-4 yıl öncesine kadar birbirimize doğum günü kutlama mesajı atardık. sonra onu bile unuttuk. şu anda iki yıldır devam eden, evliliğe giden ve aşık olarak başladığım bir ilişkim var. ondan önceki 9 yılda da hayatıma girip çıkan birileri oldu tabi. hayat kaldığı yerden devam ediyor.