hesabın var mı? giriş yap

  • az önce denk geldiğim tatlı mı tatlı bir olay. kim olduğu bilinmeyen bir turist, kendisinin gezi sırasında konaklamasına izin veren çiftlik sahiplerine teşekkür mektubu atmak istemiş. izlanda da malum dağlar, ovalar, bayırlar. çiftlik sahibinin adını ve açık adresini bilemeyince bu turist, çareyi aklında kaldığı kadarıyla alıcı kısmına kroki çizerek anlatmakta bulmuş. eheh.

    mektubumuz şu

    biraz araştırdım bölgeyi. şu şekilde: avuç içi kadarmış zaten.

    postacı amca kendine görev edinmiş ve ulaştırmış mektubu, sahibine.
    hayata böyle lezzetler lazım.

    -----
    ülke: izlanda
    şehir: bú?ardalur
    isim: izlandalı ve danimarkalı çiftin, üç çocuğu ve bir sürü koyunla yaşadığı at çiftliği

    not: danimarkalı kadın, şehirdeki süpermarkette çalışıyor.
    ------

  • timur ordusunda görev yapan isen buga isimli bir general 1402 ankara savaşında askerlerini bu köy civarinda topladığı için burada esenboğa köyü oluşmuş ve devamında buraya yapılan havaalanı da aynı ismi almıştır..

    kaynak:murat bardakçı

  • şöyle görüntülere hazır olun.

    aranızdan yalaka ve kaypak olmayanların ''neden bu afgan polislerinin hepsi türban takıyor'' sorusunu sorduğunu biliyorum. özgür irade olsa gerek, yersek.

    afganistan'da bir zamanlar taliban varken burka denen şeyin giyilmesi zorunlu idi. şimdi soruyorum, dünya'da buna benzer pek çok örnek varken, türkiye'deki gelişmeler bazı kesimlerce nasıl hafife alınabiliyor? kendilerini kandırdıkları gibi bizi de kandırdıklarını mı sanıyorlar? yoksa kendilerini de mi kandırmıyorlar, zaten istedikleri bu mu? kaypak oldukları için mi böyleler?

    tabi bir de ''türkiye'de türban zorunlu değil ki, sadece önündeki yasaklar kaldırılıyor'' diyecek olan sözde hümanist soysuz köpekler var. kendi de çok iyi biliyor aslında, insanların baskı ve zorlamalarla kapatıldığından, küçücük çocukların kapatılmasına ve okula bu şekilde gitmesine göz yumulduğundan, bir ülkenin böyle yavaş yavaş sinsice dönüştürüldüğünden haberdar.

    kadınlara hayvan muamelesi yapan ve buradaki yalaka, kaypak ve soysuz köpeklerin gıpta ile baktığı ülkeler, mesela malezya'da 2009 yılında dini ne olursa olsun tüm kadın polislere türban takma zorunluluğu getirilmiş. bana aynı şeyin 2019 veya 2029 yılında ülkemde de olmayacağının garantisini kim veriyor?

    dindar nesil yetiştirmek adına yasalara aykırı olduğu için merdiven altı yurtlar açıp çocuklara denetimsiz ortamda rahatça tecavüz edilebilecek ortamlar yaratan ensar vakfı'nın böyle reklamlar vermesi sizleri bir gram dahi endişelendirmiyor mu?

    cevap verebilecek olan varsa, beklerim.

  • bu trene binmeyi düşünenler için faydalı olacağını düşündüğüm bazı detayları paylaşayım:
    - öncelikle mümkünse yaz mevsiminde gitmeye çalışın. çünkü manzara çok daha güzel oluyor. internetten hem yaz, hem de kış manzaralarına bakarak da dediğimi görebilirsiniz.
    - tren myrdal isimli istasyondan kalkıyor. bu istasyon dağ başında yerleşim olmayan bir yerde. sadece aktarma için kullanılıyor.
    - myrdal istasyonuna oslo ya da bergen'den ulaşabiliyorsunuz. ancak şöyle bir detay var. oslo'dan son kalkan trene binerseniz gece 3.30 gibi myrdal'a ulaşıp geceyi istasyonda geçirmeniz gerekir. bergen'den gelen tren ise, flam trenine göre ayarlanmıştır. istasyona vardıktan 10 dakika sonra flam trenine aktarma yaparsınız.
    - ben oslo'dan gittiğim için geceyi istasyonda geçirdim. istasyonda ücretsiz wifi, son derece temiz lavabolar, yiyecek içecek aparatı ( fiyatlar çok pahalı ), ve tam 10 tane bank var. biz 3 arkadaş gittik ve bizden başka kimse yoktu, bu nedenle yatacak yer sıkıntısı çıkmadı. ama yoğun sezonda ne olur bilemem.
    - flam için bergen çıkışlı özel turlar satılıyor, bu turlardan fiyat kıyaslaması yaparak almanızı öneririm. bu turlar flama kadar gidiş dönüş tren biletini, flam'da tekneyle fiyord turunu ve flam köyüne otobüsle geziyi kapsıyor.
    - tur almadan gidecekler için ise şunları söyleyeyim: myrdal'a olan tren biletini internet üzerinden alıp trene binmeden önce istasyondaki kiosklardan yazdırın, bilet uçak bileti gibi hem kategorilere göre fiyatları var, hem de tren tarihi yaklaştıkça fiyat artıyor. zaten internetten almasanız bile istasyonlarda bilet gişesi yok, yine kisoklardan kredi kartıyla almanız gerekir.
    myrdal-flam biletini ise myrdal'dan gidiş dönüş olarak alın, önceden almayın, istasyondan alacaksınız. internete göre sanırım 50 norveç kronu daha ucuz oluyor. her ihtimale karşılık norveç'e gitmeden norveç tren yollarının uygulamasını telefonunuza indirin sanırım kısaltılması nbs oluyordu. zira gittiğiniz tarihte bu koşullar değişmiş falan olursa uygulamadan bileti alıp, yine uygulamadan kondüktöre gösterebiliyorsunuz. ( gösterme seçeneği trenin hareket saatinde aktif oluyor ve gösterince bilet kendini uygulamada kullanıldı olarak işaretliyor ) yer bulamama gibi bir durum söz konusu değil zira kontenjanlı veya koltuk numaralı bilet satılmıyor, bulduğunuz yere oturuyorsunuz. kışın 5 vagonlu trenin birisi ancak doluyor zaten.
    fiyord turu yapacaksanız mutlaka internetten tur alın, flam'da ki acentede en ucuz tur 450 krondu, bu nedenle biz binmedik. ama sefer çeşidi ve fiyatlar döneme göre oldukça değişiyormuş, araştırın.
    flam treni limanda duruyor, buradan flam köyüne yürümek çok zor, hatta imkansız, ama belediye otobüsleri var sanırım bir saat aralıkla falan geliyor, onunla gidebilirsiniz.
    - flam treninin son durağı olan liman oldukça küçük bir yer. demiryolu müzesi var, gezmek ücretsiz. hediyelik eşya dükkanı var, çok kısıtlı saatlerde açık ve oldukça pahalı ama bol çeşit var. en ucuz magnet 50 kron. yeme içme için 3-4 mekan var fiyatlar oslo ile aynı. yani turistik yer diye fiyat artışı yok ama norveç zaten yeterince pahalı. en önemlisi koop market var, gezginlerin norveç için can simidi, ihtiyaç duyacağınız herşey burada var, fiyatlar diğer yerlere göre uygun. istasyonun içi ferah ve ücretsiz wifi var. turizm ofisinde oldukça detaylı haritalar mevcut.
    - liman bölgesi 1 saatte geziliyor. bunun dışında trekking rotaları var. ama bunun için mevsimin yaz olması gerekiyor ve yabani hayvan uyarısı var.
    - biz aralık ayında gittik, kışın ayrı bir manzarası var tabi ama bence yaz manzaraları çok daha güzel. deniz kenarı olduğu için olabilir, dondurucu bir soğuk yoktu, rahat gezdik.
    - flam'a ilk trenle gidip, son trenle dönebilirsiniz. aktarmalar için korkmayın trenler dakik ve olası bir gecikmede flam treni beklenir mutlaka, çünkü myrdal aktarma saatleri hep flam trenine göre ayarlanmış.
    - konaklamak için hostel ve otel var ama konaklamaya gerek duyulacak bir yer değil. ama ben kafaya reset atmaya gidiyorum, kafa dinleyecem derseniz aradığınız ıssızlık tam olarak burada var.
    - bonus bilgi: myrdal'a giden gece trenlerinde ( zaten ilk flam trenine binmek için gece yol almanız gerekecek ) tüm koltuklara birer adet süper kaliteli uyku seti konuluyor. içinde battaniye, şişme yastık, göz bandı ve kulak tıkacı var. biz dönüş treninde alırız diye almadık, meğer sadece gece trenlerinde varmış, dönüşümüz gündüz olunca alamadık bu setten, kaçırmayın. hatta boş koltuklardakini de alabilirsiniz.
    - flam treninde herhangi bir ikram-satış yok ama, myrdal'a giden trende restaurant kısmı var. ama fiyatlar norveç ortalamasının da çok üzerinde.

  • son yazısını referans alarak yılmaz özdil yazılarına bir örnek vermek istiyorum. kendisi de eğer ekşi sözlük okuyorsa bu yazıyı çekinmeden copy paste marifetiyle kopyalayabilir. hiçbir telif hakkı istemiyorum kendisinden. lakin yazı çok uzun. bir yazı dizisi şeklinde yayımlaması gerekebilir.

    1895 peder zickler doğdu.
    1896
    1897
    1898
    1899
    1900
    1901
    1902
    1903
    1904
    1905
    1906
    1907 fenerbahçe kuruldu.
    1908
    1909
    1910
    1911
    1912
    1913
    1914
    1915
    1916
    1917
    1918
    1919
    1920
    1921
    1922
    1923
    1924
    1924 ay iki kere yazdım yanlışlıkla.
    1925
    1926
    1297 hiheheh karıştırdım tuşlara basarkene.
    1927 doğrusu bu.
    1928
    1929
    1930
    1931
    1932
    1933
    1934
    1935
    1936
    1937
    1938
    1939
    1940
    1941
    1942
    1943
    1944
    1945
    1946
    1947
    1948
    1949
    1950
    1951
    1952
    1953
    19554 oha.
    1954
    1955
    1956
    1957
    1453 istanbul fethedildi.
    1958
    1959
    1960 obaaaaaa darbeeeeee.
    1961
    1962
    1963
    1964
    1965
    1966
    1967
    1968
    1969
    1970
    1971 obaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa darbe ikiiiiiiiiiii.
    1972
    1973
    1974
    1975
    1976
    1977
    1978
    1979
    1980 ooooooooooooooooooooooo darbeeeeeeeeeeeeeeeeee. gerçi buna niye sevindim bilmiyorum.
    1981
    1982
    1983
    1984
    1985
    1986
    1987
    1988
    1989
    1990
    1991
    1992
    1993 turgut özal öldü.
    1994
    1995
    1996
    1997 hobaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
    1998
    1999
    2000
    2001
    2002 hasssssssssss...........
    2003
    2004
    2005
    2006 peder zickler ekşi sözlük'ün altını üstüne getirdi.
    2007-1 hasssssssssss..................
    2007-2 ehehehehehehehehehehehehehehehehehehe merhabaaaaa.
    2008 öyleyken böyle.

  • 20 kasım 2012 galatasaray'ın manchester united galibiyetinden sonra yapılan röportajda muhabirlerimizden birisi hem galatasaray'ı hem de kendisini aciz duruma düşürmüş.

    gazeteci: 1993'te de istanbul'da hayal kırıklığı yaşadınız, şimdi de aynısı oldu. 19 yılda bir şey değişti mi?

    alex ferguson: evet, iki kere kupayı kazandık.

    adamlar zaten liderliği garantilemiş yedek takımla gelmiş galatasaray da güzel bir galibiyet almış niye bunu sündürüp duruyorsun la. sir alex'e olan hayranlığım bir kat daha artmış durumda.

    kaynak: http://skorer.milliyet.com.tr/…/1630459/default.htm

  • atamız değiller de ondan. osmanlı bir hanedanlık. biz osmanlı imparatorluğu zamanındaki ciftcilerin torunlariyiz, daha fazlası değil. kendimizi kandirmayalim, 500 sene önceki askeri başarılarda atalarimiz muhtemelen tarla ekip biciyordu, padişah ile omuz omuza dövüşmüyordu yani.

  • perpa ticaret merkezi nde yaşadığım fantastik bir durumu anlatmak istiyorum;

    öncelikle perpa dönemin istanbul büyükşehir belediye başkanı bedrettin dalan tarafından, eski perşembe pazarının alternatifi olarak yaptırılmış bir ticaret merkezidir. istanbul avrupa yakasında darülaceze'nin yanındadır.

    arkadaş, bu nasıl mimaridir. yemin ediyorum simülasyonda sıkışıp kaldım zannettim. öyle şeyler yaşadım ki akla ziyan. birkaç tuhaf örnek;

    asansöre binmek için sıra bekledim, bindim ama çıkacağım katın tuşu yok. diğer asansör sanki miraca çıkmış gibi gelmek bilmedi. gelse de istediğim kata çıkıyor mu bilmiyorum. merdivenle çıktım, çok gariptir ama bir kat çıkıyorum üç kat çıkmış oluyorum. iki kat iniyorum bu sefer beş kat inmiş oluyorum.

    dört beş kat çıkıyorum ve ofislerin olduğu bir kata geliyorum. tabii aradığım yeri bulamayıp bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; otoparka girmişim. evet otoparka. neyse bir kat üste daha çıkıyorum ofisler var, sonra bir kat daha çıkıyorum ve sürpriz; yine otoparka gelmişim. matrix evreni gibi bir yer.

    bir yerden geçiyorum yol bitiyor. merdivenden iniyorum yine yol bitiyor, bir yere varmayan yol, bir yere inmeyen merdiven yapmışlar. örnek veriyorum 8. kattan 7. kata iniyorum ama yine 8. kattayım. geldiğim kata geri çıkayım diyorum bu sefer bir bakıyorum 10. kattayım.

    navigasyonsuz ülkeyi dolaşan adamım, yeminle perişan oldum. spor salonuna gitsem bu kadar kalori yakamazdım. allah aşkına biri söylesin bu nasıl bir mimari. kamera şakası niyetine kurulmuş büyük bir plato gibi.

    kızın biri benden yardım istedi, o da kaybolmuş. sonra birlikte tekrar kaybolduk. çıkışı tepeden görebiliyoruz ama oraya varamıyoruz. çok acayip bir deneyimdi.

    (gideceğim yeri arayıp kayboldum amk gelin beni alın diyemedim. sanırım biraz da hoşuma gitti.)

  • en fazla 60. dakikada hükmen 0-3 olarak bitirilmesi gereken maçı devam ettirenlerin suçudur.

    her sene bu futbolu terörize eden topluluğa tolerans gösteriyorlar. neden, çünkü ülkeyi siyaseten karadeniz lobisi yönetiyor.

    adamlar hakem dövdüler, futbolcu dövdüler, hakemi odaya kitlediler, sahaya kale direği attılar, neler neler yapmadılar amk. her birinden ayrı ayrı küme düşürülmeleri gerekiyordu. ama işte “bakan”ı olan kazanıyor bu ülkede.

  • bulşit

    papa bile "bilim, evrim falan bunlar güzel şeyler." derken senin ders müfredatlarında evrimin yeri küçülüyor.

    papa diğer ruhban sınıfı üyelerinin aksine "gösterişten uzak olayım" derken sen 1000 odalı saray yaptırıyorsun.

    papa bir dinin en yüksek konumundaki insan olarak "iyi ateistler de var. belki cennete bile gidebilirler." derken senin ateistlerle ilgili yorumların "bunlar ateist"ten öteye gidemiyor.

    papa vatikan'ın tabusu sayılan çocuk taciz/tecavüzleri konusunda yüksek sesle konuşurken sizin yaklaşımınız "tecavüze uğrayan doğursun" şeklinde oluyor.

    daha sayayım mı, bence saymayayım. kendini halife ilan eden o terörist pezevenk bile papaya daha çok benziyordur.

  • arkadaşla kadıköyde akşamüstü vakti bir mekanda buluşulduktan sonra taksime geçilmiş, gece uzadıkça uzamış ve kalabalık olunmuştur.

    sabaha karşı taksim taraflarında başka bir arkadaşın evinde kalınır, öğlene kadar uyunur edilir..

    ertesi günü aynı şekilde geçer, zaten taksimde herkes, akşama doğru çıkılır evden yine içilir eğlenilir dans edilir, taksimde oturan aynı arkadaşta kalınır..

    3. gece taksimde içilirken ilk gün kadıköyde buluşulan arkadaşın cep telefonuna mesaj gelir;
    "ekmeğe gerek kalmadı."
    arkadaş bi duraksar, bi dalar ve bi anda suratı renk değiştirir..

    haliyle meraklanıp sorulur "ne oluyor lan ?"
    cevap : "abi ben ekmek almaya diye çıkmıştım."