hesabın var mı? giriş yap

  • bir defasında yağmur yağıyordu. canım onu seyretmek istemişti. koltuğu ite kaka pencerenin önüne uzatıp ışıkları kapattım, perdeleri açıp oturdum seyretmeye başladım. sevgilim öbür odada bir şeyler yapıyordu, biraz sonra o da geldi. n'aptın naapıyosun falan demedi hiç. geldi yanıma oturdu. sabaha kadar, belki 4-5 saat tek kelime etmeden orada oturup yağmuru seyrettik. o ilişkiye dair en mutlu olduğum anlardan biri o.

    bir başka günse yine o koltukta oturmuş dışarıyı izliyordum, o da içeride telefonla konuşuyordu. konuşması bitince geldi, o konuşmaya dair bi şeyler söyledi. oradan konu konuyu açtı, çocukluk arkadaşlarından komplo teorilerine, avrupa göçmen politikasından hooke newton kavgasına kadar non stop konuşup durduk belki 7-8 saat. izleyelim diye seçtiğimiz film ilk sahnesinde pause'da kaldı öyle. güneş doğunca kapatıp yattık.

    bir başka gün bi restorandaydık. hararetli hararetli bi şeyden konuşuyorduk. bi onun bi benim telefonum çalıp duruyordu, ikimiz de reddedip reddedip duruyorduk. sonunda yeter ama diyerek telefonları sessize aldık. konuştuğumuz şey bitince de açmadık, susuşup tek kelime etmeden biralarımızı içerek uzun uzun daha oturduk öyle denizi seyrederek.

    bi başka gün tek başımaydım. çok güzel göründüğü için ona göndermek üzere ayın fotoğrafını çekmeye çalışırken ondan bana ayın fotoğrafı gelmişti. beraber bile oturmuyorduk. 3200 km mesafedeydik.

    bir başka gün ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında o konuşuyordu, ben ötelere bakıp susuyordum.

    başka bir gün yine ayrılmaktan konuşuyorduk. aslında ben konuşuyordum, o ötelere bakıp susuyordu.

    sonra ayrıldık. artık ne konuşuyor ne susuyoruz.

    acıklı gibi tınladı da, değil. doğal döngüsünü tamamlamış eski güzel bi ilişki işte…

    diyeceğim, ister sus ister konuş ister halay çek.. yan yana bile olma hatta. olay ne yaptığında değil çünkü, o an birlikte aynı “an”da olup olmamakta.

  • bir durum ne kadar korkunç veya zor olursa olsun, insanların olumlu bir zihniyet sürdürmesi gerektiği inancı.

    toksik pozitiflik, pozitif düşünceyi aşırı genelleştirilmiş bir uç noktaya taşır. bu tutum sadece iyimserliğin önemini vurgulamakla kalmaz, aynı zamanda mutlu veya olumlu olmayan insan duygularını en aza indirir ve reddeder.

    toksik pozitiflik, insanları, karşılaştıkları şeyle başa çıkmak için ihtiyaç duydukları gerçek desteği reddeder. örneğin kötü bir şey olduğunda şu gibi şeyler söylenir: "pozitif kal", "işin iyi tarafından bak", "her şeyin bir nedeni vardır" veya "mutluluk bir seçimdir."
    bu tür ifadeler genellikle iyi niyetlidir. insanlar başka ne söyleyeceklerini ve nasıl empati kurulacaklarını bilmiyorlardır ama sonuçta bu gibi sözler zararlı basmakalıplardır.

    toksik pozitiflik aslında zor zamanlardan geçen insanlara zarar verebilir. gerçek insan duygularını paylaşabilmek ve koşulsuz destek alabilmek yerine, insanlar duygularının reddedildiğini, görmezden gelindiğini veya tamamen geçersiz kılındığını düşünebilir.

    toksik pozitiflik genellikle belirsiz olabilir, ancak işaretleri tanımayı öğrenmek, bu tür davranışları daha iyi tanımlamanıza yardımcı olabilir. bazı işaretler şunları içerir:

    -> sorunlarla yüzleşmek yerine onları savuşturmak.
    -> üzgün, kızgın veya hayal kırıklığına uğramış olmaktan suçluluk duymak.
    -> gerçek duygularınızı sosyal olarak daha kabul edilebilir görünen iyi hissettiren sözlerin arkasına gizlemek.
    -> gerçekten nasıl hissettiğini saklamak.
    -> sizi rahatsız eden diğer insanların duygularını minimuma indirmek.
    -> olumlu tavırları olmayan diğer insanları utandırmak.

  • izlanda'lıların sevdiği bir yiyecek. köpek balığının etinde insanlar için zehirli olan üre bulunur bundan dolayı et yenmeden önce bir işlemden geçirilmek zorundadır. et fermante olmak üzere kesilerek tahta kasalarla toprağa gömülüyor birkaç hafta sonra ise çıkartılarak açık havada kurutulmak üzere asılıyor. tüm işlemler bitince de peynir gibi kesilerek servis ediliyor. fotolarla bakalım
    hakarl o kadar eski bir yiyecek ki bebeklerin bağışıklık sistemi gelişmesi için ağızlarına bir miktar ezilmiş hakarl konulurmuş. kalan sağlar da izlanda'da yerleşmiş sanırım.

  • ülkenin ekonomik durumu bu kadar kötü ve gelir adaletsizliği bu kadar yüksekken, bir devlet yöneticisi, sizin vergilerinizle israfın dibine vurarak bilmem kaçtane vip uçakla kıtalar arası seyahat edip, son model lüks makam araçlarıyla kilometrelercelik itibar konvoyu ile geziyor ve siz de bununla gururlanıyorsanız, ya satılmış bir partizansınız ya da sizde zerre beyin yok demektir!!!

    makarnacı “partizanlara”, kömürcü “cahillere”, mobil telefon bilirkişisi “telefoncu dayılara” ve havada çay pakedi kapmaya programlı “çay pakedi avcıları”na oy kullanma ehliyeti verilmesin!!! hükümet değişikliği olursa, derhal oy kullanma yasasının değişmesi gerekli!!! acilen!!!

  • ve yine aynı sene süper kupayı şampiyonlar ligini şampiyonu dandik takım real madridi yenerek almıştır. bunlar hep şans arkadaşlar ya karşısına gerçek takımlar çıksaydı...

  • şu moron kadronun ve türevlerinin resmen bir kere geldiğim dünyayı bana zehir etmesini, seçimleri yüzünden gençliğimi geleceğimi hiç etmelerini aşamıyorum sözlük..

  • vayy amnk cidden varmış böylesi dediğim insan kitlesi.
    efendim bendenizin, java altyapılı takoz bir samsung telefonu var, pek akıllı sayılmaz bizimkisi, zira internete falan da bağlı değil.
    velhasıl gel gelelim, otobüste, metroda,vapurda hep elinde telefonla uğraşan, boynu 5 santim önde insanları görünce de, "lan canları sıkılıyordur" diyerek geçiştiriyordum.
    ama bilmiyordum ki, bu insanlar meğer birer teknoloji zombisiymiş anasını satayım.

    bilenbilir, 5 aylık taze babayım, evlenip yuva kurmanın tek bir olumsuz özelliği nedir derseniz, kesinlikle ev gezmesi derim. çocukken seviyorduk iyiydi hoştu ama evlenince, yemin ederim eziyet arkadaş.

    hayır, biz yine eski arkadaşlarımızla biraraya gelip, 2 kadeh tokuşturup şiirli şarkılı muhabbet yapmak isterken, iş yerinden sağdan soldan, daha önce arkadaşlık etmediğimiz insanlar, akşama size misafirliğe geleceğiz diye haber gönderiyolar. zerre anlamıyom amnk bu durumu.
    düne kadar, aykırı lan bunlar, entel amnk, gominis falan dedikleri insanların evine, kucak kucak bebelerini alıp, süslenip püslenip oturmağa geliyolar.

    hâl bu olunca kimseye gelme de, diyemiyosun tabii...
    ama muhabbet de pek sarmıyo hacı, "yavv orası öyle de ama hökümet de yol yaptı" diyen adamla ne gibi ortak yanım olabilir amk, derken işte konu futboldu, ev işleri, tamirattı, pazardaki salçalık domatıydı, en iyi peynir nerede falan gibi geyik geyik konulara giriyor.

    giriyor girmesine de benim gözüm hep geldiğinden beri elinden telefonu düşmeyen denyoya takılıyor.
    lan gelmişin bi eve misafirliğe, boynun düşmüş önüne elinde telefon napıyo amnk derken bi bakıyom candy crush oynuyo lan adam.
    olm bende bayıldım bombok muhabbetten de, elinde telefonla oyun oynamak nedir amnk diye düşünürken, bir diğeri de çıkarıyor telefonu hiç birşey olmamış gibi başlıyor feysbukda, hanımın yaptığı kekin pastanın fotosunu çekip koymaya, muhabbet kesiliyor.

    iki nefes alayım diye çıkıyorum odadan ve on dakika sonra odaya tekrar girdiğimde, ellerinde telefon kafalar önde deli gibi oyun oynarken buluyom hepsini, kimi candy cruh oynarken, kimi okey oynuyor, kimisi trenlerin üzerinde çocuk hoplatıyor, diğeri feysbukda onu bunu likelıyor, zaten boktan olan muhabbet de bitiyor.
    o dakikadan sonra kimse kimseyle tek kelime etmiyor.ve bu böle uzuuun bir süre devam ediyor.

    gerçi kafam rahatlıyor...
    rahatlıyor rahatlamasına da ama aga bu nedir yaa??
    hayır bir de adam giderken "yenge ellerine sağlık, kek de güzel olmuş ben ve 25 kişi beğendik, halamgiller tarifini istiyo" falan diyo tipine soktumunun at ağızlısı.

    velhasılıkelam dostlar; ios'dan post, android'den ve at ağızlıdan dost olmaz...