hesabın var mı? giriş yap

  • iyi bir gulas icin oncelikle iki vazgecilmez malzeme gerekir: iyi et ve szeged kirmizi biberi... szeged kirmizi biberi (bkz: szegedi paprika) yerine tatli kirmizi biber de kullanilabilir ama purist bir yaklasimda iseniz ne yapip edip macaristan'da bez torbalar icinde satilan szegedi paprika bulmak elzemdir...

    ideal et dana etidir, biraz irice kusbasi haline getirilmis antrikot olabilir, bonfile olursa daha iyi olur... bu arada biraz da gerdan gibi etin joleli kismindan el altinda bulundurmakta fayda vardir... ayrica bir miktar patates, ve iyi bir beyaz sarap da gerekir... orta boy bir bas sogan yeterli olacaktir, soganin fazlasi ete tatli bir hava verip bir tencere gulasi rezil edebilir...

    yag olarak geleneksel macar mutfaginda ic yagi, veya kaz (kaz, bildigimiz kaz) yagi kullanilir... genelde dananin sirtindan cikan yagin kullanilmasi iyi sonuc verir, ancak yagi cok dikkatli kullanmakta fayda vardir, sadece icinde etin kavurulacagi kadar yeterli olacaktir...

    patatesleri haslandiktan sonra orta boy kupler halinde dogramak ve nadasa birakmak gerekir... fazla haslamamak da lazimdir, sonra patateslerin dagilmasi sozkonusu olabilir, daginik haldeki patateslerin tabak icindeki goruntusu hic hos olmaz... ayrica patateslerin icinde haslandigi suyun dokulmeyip saklanmasinda siddetle fayda vardir...

    soganlari klasik deyimiyle pembelesene ve kokusu cikana kadar kavurup etleri soganli yagda biraz cevirdikten sonra kirmizi biber ve istenirse bir veya iki dis sarmisak atilir... butun bunlar iyice halvet olduktan sonra iclerine bir kadeh beyaz sarap eklenir ve bir sure cevirilerek kavurulmaya devam edilir... istenilirse cok az un dahi eklenebilir, bir zarari olmaz... ote yandan patateslerin kaynadigi su tekrar kaynatilir, daha once konulmamissa tuz eklenir... kaynadiktan sonra etlerin kavuruldugu tencereye bu su, istege bagli bir miktarda konulur ve patatesler eklenir...

    cok su konulmamasi esastir, ancak cok az su konuldugu takdirde bu gulas olmaktan cikar, macarlarin pörkölt dedigi, bizim tas kebabimiza benzeyen baska bir yemek haline gelir...

    simdi öldurucu kisim... su da eklendikten sonra etin joleli malzemeleri alinir, bir tulbentin icine konur ve tulbentin agzi sikica baglanir... bu sekilde gulasin kivami artarken, nahos parcalar tulbentin icindeki esaretlerine devam edeceklerdir...

    15-20 dakika icinde gulas hazir olacaktir... gulasin yaninda yuvarlak sus biberi tabir edilen agiz yakma konusunda uzerine biber taninmayan kurutulmus biberler kucuk bir tabak icinde getirilir... bu biberlerin ozellikle cekirdekleri ayiklanir, kurumus kabuklari elle ufalanarak gulasin uzerine dokulur... bundan fazla gerekmez, cunku gulasin aci olmasinin hic kimseye faydasi yoktur, bunu pisiren kisi hakaret olarak dahi algiliyabilir...

    gulasin yaninda bulunabilirse egri bikaver sek kirmizi sarap icilirse daha otantik bir yemek olacaktir... baska bir yemek yapilmamasi durumunda daha sonra tokaji aszu tatli sarap icilerek tam bir macar soleni yasanir, fonda sandor deki lakatos'un muzigi esliginde olursa "vay be sanki matyas pince'deyim" diyebilir insan...

  • herkes şirin mirin bir şeyler yazmış ancak nasıl çalıştığını doğru düzgün anlatan olmamış. bir makale bulup çevirdim, buyrun:

    lav lambası, şeffaf bir sıvı içinde asılı duran renkli balmumu damlalarının büyüleyici bir görüntüsünü oluşturan dekoratif bir lamba. lamba, ısı taşınımı prensibine göre çalışır ve çalışması üç temel unsur içerir: bir ısı kaynağı, şeffaf bir sıvı ve bir balmumu (wax) damlası.

    lav lambasının üçte ikilik kısmında şeffaf bir sıvı var. bu sıvı genellikle su ve mineral yağ gibi bir yağın karışımından oluşuyor. geri kalan üçte birlik kısımda ise balmumu var.

    lav lambasının tabanında genellikle ısıtma işlevi gören bir ampul bulunuyor. ampul kabın altını ısıtır ve şeffaf kısmın altındaki sıvının genleşmesine ve üstteki sıvıdan (yağ+su) daha az yoğun olmasına neden olur. daha hafif olan sıvı, balmumu kütlesini de beraberinde taşıyarak tepeye çıkar.

    balmumu damlası tepeye ulaştıkça soğur ve sıvıdan daha yoğun hale gelerek, kendisinin kabın dibine geri batmasına neden olur. ısı kaynağı kabın altını ısıtmaya devam ettikçe döngü kendini tekrar eder.

    balmumu damlalarının hareketi ilginç şekiller ve desenler oluşturuyor ve lambada kullanılan renklerin kombinasyonu görsel etkiye katkıda bulunuyor. lav lambası, herhangi bir ev veya ofis dekoruna benzersiz ve büyüleyici bir ek her zaman.

    kaynak

  • heyecanla koşup yastığımın altına bakıp, 1 hafta önceden kalma sümüklü peçeteyle göz göze gelerek çürüttüğüm yalan haber.

  • %99'u müslüman olan ülke lafını kullanmasa ölecek hastalığına tutulmuş bireylerin suç duyurusudur. hem %99'uz derler hem de mağduruz, inançlarımızı yaşayamıyoruz, bize saygısızlık yapılıyo, rencide oluyoruz derler.

    ilginç bir %99...

  • son zamanlarda sıklıkla yaptığım eylemdir. iki paragraf yazıyorum, sonra "bana ne lan?" deyip göndermeden siliyorum. hatta bu entryi de silecektim, zor tuttum kendimi. harbiden, bana ne lan?

  • çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş.. yanına bir cherokee yanaşmış. cerruti ayakkablar giyen, ray-ban gözlüklü bir sürücü aşağıya inmiş ve çobana sormuş:

    - eğer kaç tane koyuna sahip olduğunu bilirsem, bana onlardan bir tanesini verir misin?

    çoban bir adama, bir de koyunlarına bakmış..
    - pekala anlaştık, diye cevap vermiş..

    genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlamış google earthe girmiş, gps'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açıp ve 150 sayfalık bir rapor basmış ve çobana dönmüş;
    - tam olarak 1586 adet koyunun var, demiş..

    çoban da;
    - doğru, koyunu alabilirsin; diye cevap vermiş..

    genç adam bir tane almış ve cherokee'inin arkasına koymuş..

    bu sefer çoban genç adama dönmüş;
    - eğer ben senin ne iş yaptığını bilirsem, koyunumu bana geri verirmisin? diye sormuş.

    adam güvenle;
    - evet neden olmasın, diye yanıtlamış..

    çoban;
    - sen dünya bankası'nda danışmansın demiş..

    adam, çobanın bildiğini görünce, şaşırarak sormuş;
    - peki nasıl oldu da bildin?

    çoban;
    - çok basit, diye cevap vermiş..

    birincisi; buraya çağrılmadan geldin..
    ikincisi; benim bildiğim bir şeyi, bana söylemek için benden bir koyunumu istedin..
    üçüncüsü ise; yaptığın işten bir bok anlamıyorsun, çünkü koyun yerine köpeğimi aldın..