ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
inanılmaz kürt düğün halayı
-
çok teşekkür ederim. şimdi youtube benim için bir süre halay tavsiyesi yapacak.
bebek sahilinde alenen ilişkiye giren yaratıklar
-
sahilde efendi gibi iki bira içsek hemen gelip kimlik soran bekçilere izletilmesi gereken videodur.
galatasaray'ın uefa kazanırken oynadığı takımlar
-
ve yine aynı sene süper kupayı şampiyonlar ligini şampiyonu dandik takım real madridi yenerek almıştır. bunlar hep şans arkadaşlar ya karşısına gerçek takımlar çıksaydı...
35 fransızın thy marsilya uçağından indirilmesi
-
sonuna kadar okudum fakat fransızlara mi gömdün bize mi gömdün hiçbir şey anlamadım.
tanım: vandal fransızların hak ettiğini bulması.
atari oynarken babaya yakalanmak
-
babanın asabiyet derecesine göre değişebilecek sonuçlara gebe durumdur. misal benim babam biraz asabi biriydi ve yaşadım ben bu olayı. aslında kötü alışkanlık olarak nitelenebilecek tek huyum buydu; atari. gerek hagar gerek street fıghter gerekse de mortal kombat sosyal yaşamımın tamamını esir almıştı. hatta bu tutku yüzünden dersleri siklemeyip 2 zayıf getirmişliğim bile vardır. o derece yani.
çok fazla arkadaşım yoktu mahallede. ama eksikliğini de hissetmedim bu durumun. çünkü kafa dengi 2- 3 kişi yetiyorduk birbirimize. maç yapmadığımız ya da bizim deyimimizle zındır zımba oynamadığımız anlarda sürekli atari salonuna kaçıyorduk. öyle ki harçlığın tamamı artık jeton parasına gider olmuştu. öğleden sonra atari oynarız diye okulda hiçbir şey yemiyorduk salak gibi. ken, ryu, sub zero, scorpion okuldan dönmemizi bekliyorlardı ya aminakoyyim, onlara ihanet etmek olur muydu hiç?
bir süre sonra atari salonunda üzerime sinen sigara kokuları evde dikkatleri benim üzerime çekti iyiden iyiye. herkes sigara içtiğimden şüphelenmeye başlamıştı ve bu babayla yaşanacak bir tartışmanın da habercisiydi. ki çok da geç kalmadı zaten o tartışma. bir kaç gün sonra babam yanına çağırdı beni, gittim. bi' sehpa alıp gelmemi istedi. sehpayı da getirdikten sonra karşısına oturttu ve kendi paketinden 1 sigara uzattı;
+ yak 1 tane hadi!
- yok baba ben içmiyorum ki! (yüzündeki o samimiyetsiz gülüşü göre göre alırmıyım lan hiç)
+ yak ulan!
- içmiyorum baba, niye yakıcam?
+ içmiyosun da kaç gündür üzerindeki sigara kokusu ne lan pezevenk?
- ee.. şeey baba.. hmm
+ bi' de yalan söylüyosun utanmadan! daha orta 1 e gidiyorsun lan, ne bu acelen?
- baba valla içmiyorum
+ ne lan o zaman bu koku?
- şey baba.. hmmm
+ tamam gir şimdi odana! ben öğrenirim nasılsa ne olduğunu
bu diyalogtan sonra 2- 3 gün gitmedim salona ama aminakoduğumun ken'i, chun lee si rüyalarıma giriyordu. küçük kardeşimin üzerinde fatalityler denemeye başladım, o derece özlemiştim oyunlarımı. 5. gün artık daha fazla dayanamayarak gittim salona. 5 gün içinde biriktirdiğim tüm parayla da jeton alıp geçtim konsolların başına. hani sevgilim olsa o vakitler ve görüşmesek, bu kadar özlemezdim sanırım. ekranı öpmemek için zor tutuyordum kendimi lan. valla.
vaktin nasıl geçtiğini de anlamadım tabii o gün. bedevi bulmuş kutup ayısı gibi koptum dünyadan çünkü. bi' süre sonra biz mortal kombat'ın başındaykene arkadaş dürttü arkadan;
+ yapma olm oyun oynuyoz şurda!
- olm bi bak istersen
+ neyine bakıcam yaa? dur bi' bitsin şu oyun sonra bakarım
bu lafı da söyledikten sonra omuzuma dokunan elin daha büyük ve daha ağır olduğunu hissettim ve döndüm o tarafa doğru.
+ ananı skii! babammış lan (içses).
- napıyosun burda?
+ bab.. bab.. babaa
- baba yaaa! ben demedim mi öğrenirim işin aslını diye
+ ama sigara içmiyorumki ben!
- eşşoleşşeğe bak hele! düş önüme hadi eve gidiyoruz
+ baba şu el bitseydi bari (aklımı skiim ben bu lafı söylediğim için)
- düş dedim önüme lan it oğlu it!
+ tamam baba
...
yolda hiçbir şey söylemedi, susmaktan ya da suskunluktan korkmadım hiç bugüne kadar ama babam suskun olduğu zaman korkardım açıkçası. dövmek huyu değildi ama sağlam ayar çekerdi laflarla. o gün de korkuyordum, çünkü susuyordu sürekli. evde bi' fırtınanın kopacağı belliydi.
eve geldik yemek yedik, çay içtik ve ama o hala bir şey söylemiyordu. yatmama yakın bi saatte "neden söylemedin işin aslını?" dedi. "korktum" diyebildim sadece. gizli saklı işler yapmanın kötü sonuçları olabileceğini, o yerlerde başıma neler gelebileceğini filan anlattı bu cevap üzerine. sonra da çok nadiren duyduğumuz şeyi söyledi;
+ siz benim canımsınız lan eşşoleşşekler! babadan gizli iş yapılır mı hiç? ya size bir şey olursa?
o günden sonra ken, ryu ve sub zero badilerimle daha az ve babamın izni dahilinde görüşür olduk. ve hiç kimse de şikayetçi değildi üstelik bu durumdan.
1 milyar dolar verseler sakalını keser misin
-
lan aylık 2000 lira için her gün kesiyorum. kafamı bile keserim
eminönü'nde sarılan çifte verilen tepkiler
-
"sevginin cezası olmaz" diyen teyze insansa diğerleri ne acaba.yobaz yaratıklar.
bu seçime kadar camide tek fotoğrafın var mı
-
hepimizin de bildigi gibi cumhurbaskanliginda en onemli kriter camiide cekilmis fotograf sayisidir.
t: reis'in hakli beyanidir, olaysiz dagilin simdi vatan haini capulcular.
(bkz: i swear i will call 911)
türkiye'nin yaşayan en kaliteli üç insanı
-
ilber ortaylı, vedat milor, annem.
eski sevgiliyi hatırlattığından dinlenemeyen şarkı
-
(bkz: muse-unintended)
hurriyetemlak.com'da 1 milyar dolar istenen saray
-
(bkz: tayyibinden.com)
eve 106 bin tl elektrik faturası gelmesi
-
dün itibariyle, eve gelen 895 liralık elektrik faturasına itiraz etmek için elektrik idaresine gittiğimde, "895 liranın az olduğunun ben de farkındayım, biz onu 1.895 yapalım, konuyu komple kapatalım" noktasına geleceğimi hiç düşünmezdim.
fatura itiraz bölümüne çıktığımda görevli arkadaşa tesisat numarasını verdim ve kendisi ekrandan bilgileri kontrol etmeye başladı,
- bu fatura haricinde yeni faturanız da çıkmış. (hafiften gülüyor)
- o ne kadar?
- 106.000 lira, ahahahaaa.
- ne, 106.000 mi? ahahahah.
- evet, 106.000, puahahahah.
- ahahahahhah.
manyak gibi güldük böyle karşılıklı, benim niye delirdiğim belliydi de, memur arkadaşın durumu daha karmaşıktı. iş stresinden ziyade facebook'taki "eğlenerek para kazanmak artık çok kolay" reklamlarından buralara düşmüş gibiydi, memurluğu da hobi olarak yapıyordu belli ki. ama ne olursa olsun dışarıdan bakıldığında mutlu bir çifttik biz.
eve dönerken, bu duruma neyin sebep olabileceğini uzun uzun düşündüm, aklıma elektrik mühendisliğinden yeni mezun olmuş arkadaşı aramak geldi, aradım ve durumu anlattım, biraz düşündükten sonra "100'lük ampul çok yakıyor olabilir abi" dedi, akabinde ikimiz de sustuk karşılıklı, uzun bir sessizlikten sonra sesi titreyerek "abi okulda bir şey öğretmiyorlar bize" dedi, eğitim sistemine lanet ederek kapattım telefonu. temizlikçi kadın, mutfaktaki prizde elektrik kaçağı var dediğinde, tüm şehrin elektriği tünel kazıp benim evdeki prizden kaçıp gitmiş olabilir miydi? aklımı kaçırmak üzereydim.
nihayetinde 106.000 lira ödenecek bir para değildi ama eve döndüğümde son bir umut, kışlık montların ceplerini karıştırırken buldum kendimi, sonuç hüsrandı. görünen o ki şartlar beni en istemediğim sona doğru itiyordu, elektriği iade etmek...
napıyoduk lan, saçı kazağa mı sürtüyoduk?
http://t1308.hizliresim.com/1d/j/rk45p.jpg