hesabın var mı? giriş yap

  • kırmızı ışığı iplemeyecek sayıya ulaşan yayaların birden topluca bilinçlenip "arabalara 5 dakika yeşil, bizlere ise 30 saniye!" anlayışına karşı uyandırdıkları üst esemelerinin hoş bir getirisi.

    şimdi arabalar biraz kapitalist patronları simgeliyorlar burda,
    yayalar olarak biz de proleterya gibiyiz bir nevi. bu noktada kimin ne kadar zengin olduğu sorun oluşturmuyor. karşıdan karşıya louis vuitton almaya geçiyor olsanız da fark etmez.
    kırmızı ışık da bize yapılan haksızlık, sorumsuzluk. 80-90 kişi beraber karşıdan karşıya geçiş de devrim gibi bir şey oluyor haliyle. alttan başlayan bir devrim gibi ama. bolşevik usulü değil yani.

    böyle şapşal bir sevinç yaratıyor bu olay benim ruhumda. özellikle karşı taraf da kalabalıksa ve simultane olarak karşıya geçiyorsak komşu bir ülkede de sosyalist bir ayaklanma olmuş havasına kapılıp sevincimi 3'e 5'e katlıyorum. ara sıra karşıdan geçenlere "selamlar olsun yoldaş" dermişçesine şöyle bir gülümseyerek bakıyorum.

    16-17 yaşındayken hiç komunist bir dönemim olmadı. içimde ukte kalmış olacak. keşke yaşıtlarımın çoğu gibi şöyle bir 6 ay filan komunist olsaydım da sistemimden çıksaymış. kabakulak gibi, erkenden geçirmek lazım o evreyi. büyüyünce daha zor oluyormuş bak.

  • yazık sizlere. gerçekten sizler adına utanıyorum. meslek örgütünüze sahip çıkacağınız yerde yazdıklarınız utanç verici. mimarlar odası sayesinde onlarca hukuksuz yıkım ve yapımın önüne geçildi. bu yıl ankara'da asbest olayının duyulması sadece odanın çabasıyla oldu. artık onun da eli kolu bağlı. başınıza bir iş geldiğinde -olur ya- hakkınızı bireysel olarak ararsınız artık.

    bir de buradan okuyun: http://www.birgun.net/…kez-daha-hedefte-162403.html

  • özellikle etsiz çiğ köfte diye başlık açılmasına rağmen "nolur çiğ köfte demeyin buna :(" diyenleri var. ne diyelim ulan daha? taklitçi pezevenk çiğ köfte mi diyelim, anasına mı sövelim? etsiz çiğ köfte diyoruz işte! a aaa, hayret bişey...

  • son dönemlerde izlediğim en güzel şaka.
    anneleri giydirmiş gibi sırayla gelmeleri,
    hiç kasıntılık yapmadan şakaya gülmeleri tebessüm ettirdi.

  • tv tarihine geçecek sayısız ana tanık olmamızı sağlayacak hayırlı olay. nihat doğan'ın daha ilk programda sürekli renk değiştirdiği için adadaki bukalemunları şerefsizlikle suçlayıp dövmeye kalkışacağını tahmin ediyorum:

    - nihat doğan'ın karşısında renk değiştirilmez. nihat doğan sinemasında ya siyah olursun ya beyaz. açık ol, net ol. az önce kırmızıydın ne oldu? nihat kırmızıyım ben diye dalın üzerinden dil uzatıyordun ne oldu? yeşil mi oldun şimdi şerefsiz?!!! seni var ya... ya var ya... yemin ediyorum seni sinek gibi ezerim (kendini kaybedip bukalemun'u odunla dürtmeye çalışır, mankenler araya girer, bukalemun "ne oluyor lan?" bakışıyla bir süre nihat'a bakıp bir üst dala geçer.)

    böylelikle survivor fragmanındaki denize koşan iguana'nın olayını da çözdüm. hayvanların sezgileri güçlü olur, daha yıllar önceden hissetmiş demek ki hayvan:

    - feridun abi nereye?

    - kaçın lan kaçın nihat doğan geliyor...

  • gösterilerin kaynağı...

    1 ) genç işsizlik oranı çok yüksek olması..
    2 ) hayat pahalılığı had safhada olması..
    3 ) youtube, facebook, twitter, couchsurfing yasak olması..
    4 ) yöneticilerin zenginleşmesi..
    5 ) gazete, tv, radyonun sadece devlet yönetimde olması..
    6 ) beyin göçü inanılmaz boyutta, gençlerin neredeyse tamamı toefl, ielts çalışarak kaçmak istiyor..
    7 ) kadınlara başörtüsü zorunluğu, erkeklere şort giyme yasağı..
    8 ) alkol kullanım yasağı..
    9 ) kız ve erkeklerin ayrı eğitim alması..
    10 ) eğitim de kalitenin düşmesi..
    11 ) suriye, yemen ve ıraka asker gönderme ve hazineden büyük pay ayrılması..
    12 ) haziran 2017'de meclise yapılan saldırı..
    13 ) denize, havuza, kız ve erkeklerin birlikte girememesi..
    14 ) ülkenin sürekli israil, amerika ve suudi arabistan ile gerilim yaşaması..
    15 ) ambargolar..
    16 ) sağlık sisteminin çökmesi..
    17 ) kadınlara müzik yasağı..
    18 ) canlı müzikli restorantlarda kadınların oynayamaması..
    19 ) hükümete, meclise veya ülke yöneticilerine eleştiri yapılamaması..
    20 ) molla (ahundlara) ayrıcalık yapılması..
    21 ) şah dönemine duyulan özlem..
    22 ) halkın geleceğe umudunu kaybetmesi..
    23 ) askerlik yapmayanların yurt dışına çıkma yasağı..
    24 ) zorunlu askerliğin 2 yıl olması..
    25 ) gelir adaletsizliğinin artması..
    26 ) kirmanşah ve tahran depremi ile kaygının artması..
    27 ) küresel ısınma ile kuraklık problemi..
    28 ) kürtçe ve türkçe başta olmak üzere farklı dillerde eğitim yasakları..
    29 ) hane halkı borçluluk miktarının artması..
    30 ) meclisin halkı temsil edememesi..
    31 ) namjoo, ebi gibi sanatçıların konser verememesi..
    32 ) vize problemi nedeniyle; ermenistan, türkiye, gürcistan, malezya ve bae haricinde ülkelere seyahat edilememesi..
    33 ) parkta kız/erkek arkadaşınla oturamamak..
    34 ) 2009 ve sonrasında ki gösterilerin şiddetle bastırılması..
    35 ) kadınların açık alanda sigara içememesi..
    36 ) yalancılığın yaygınlaşması veya yöneticilerin açık açık yalan söylemeleri..
    37 ) turizmin teşvik edilmemesi..
    38 ) reform ve değişim taleplerine kayıtsız kalınması..
    39 ) gazeteci, sanatçı ve yönetmenlerin tutuklanmaları..
    40 ) döviz kurlarının, faizin ve enflasyonun birlikte artması...

  • türkiye gibi insanların fikirlerinden çok giydikleri şeylere değer verilen az gelişmiş ülkelerde kafaya takılır.

    işte bu yüzden türkiye'de insanlar iphone 6'ya, lacoste tişörtlere, adidas ayakkabıya aldığı maaşın 300 katını verirken "yüzüm düşmesin eşe dosta" gibi saçma bir algıya sahiptirler.

  • ev sahibi takımın yönetim kurulu yok. kongrede devrildi. seçime gidiyor.

    deplasman takımının yönetim kurulu yok. istifa etti. seçime gidiyor.

    maçı yönetecek hakemin bağlı olduğu kurul istifa etti. haftaya atanacak hakemleri kim atayacak, belli değil.

    ligi organize eden federasyonun başkanı istifa etti. kongre ne zaman, adaylar kim belirsiz.

    sahada hakem auta giden topa gol verse, itiraz edecek taraf yok, itirazın muhatabı kurul yok, başında federasyon yok.

    sonra diyorsun ki, bu yayıncı kuruluş ihalesi neden bir türlü son bulamadı? neden bu kadar az para veriliyor? bence kim para verdiyse kabul etsinler. gerisini düşünmesinler.

  • özellikle benim gibi al-çık yapan için kesinlikle doğru bir olay.

    bir ürün bakacaksın, oturup araştır. insanların yorumlarını oku. kararsız kalıp bir sonraki modellerine bak. bir o siteye gir, bir bu siteye gir. dön baba dön. tek fark avm'de değilsin ama beynin yanıyor artık. bir tane kıçıkırık ürün için "bir kere alıyorum canım" diyerek 50 tane segme açıyorsun.

    o kadar çok seçenek, kararsızlığı da beraberinde getiriyor. döne döne saatlerin gidiyor. oysa bir avm'ye, çarşıya pazara çıksan al gülüm-ver gülüm bitecek iş. üstüne de efor sarf etmiş olacağım, sağlıklı olacak.

    sabahtan beri yatak bakıyorum. alacağım ortopedik adam gibi bir yatakken öğrendim ki, visco diye bir model varmış ve übermiş. üzerinde uyursam çok mutlu olacakmışım. bakmadığım site-yorum kalmadı. oysa bir mobilyacının önünden geçsem herhangi bir yatağa bakar "sarın" der alırdım.

    yine bir 100 tl monitörden 5.000 tl'lik tv'ye uzanan yol vakası yaşıyorum.

    peşin edit: tabii ki internetten alışveriş güzel, çok avantajları var. doğru olan şeyi daha kolay buluyorsun filan. benimki biraz serseniş ve modern hayata isyan.