hesabın var mı? giriş yap

  • akran zorbalığı'na maruz kalmanın berbat bir şey olduğuna inanıyorum.
    çocukken dayak da yesem hep karşılık verdim. bir karşılık verdim iki dayak yedim ama üçüncüsü hiçbir zaman olmadı.

    dövmekten çabuk mu bıktılar yoksa bir gün dayak yemekten mi çekindiler bilmem:)

    öte tarafta hep korkan, çekinen arkadaşlar vardı. bu baskı, onların üzerinde yıllarca sürdü. şu anda bile etkileri var bence üzerlerinde.

    çocukların masum olduğuna; yaşlıların bilge olduğuna inanmam.

    tabii ki çocuğunuza önce öğretmen ile iletişime geçmesini tembihleyin ama onu bir pısırık olarak yetiştirmeyin.

    yoksa ilkokul, lise, askerlik, iş hayatı derken özgüvensiz bir birey olur.

    burada bazıları, bu çocukların ileride barzo olduklarını söylemiş ama öyle bir durum yok! çocuk kavgaları, bir dönem sürer ve biter. sizin burada karar vereceğiniz şey çocuğunuzun geleceğidir.
    ya hakkını korumayı bilen ya da her zaman hakkı yenen biri olacak.

    hiçbirimizin babası anası john dewey değildi tabii ama " sana vurana sen de vur! " cümlesi harika şekilde kurulmuş bir cümledir!

    durduk yere kimseye vurma fakat sana vuranın karşısında da sessiz kalma!

    dipçe-i türkî: üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen acısı dinmemiş ve avrupa'nın katil ermenileri görmezden geldiği hocalı katliamı'nda hayatını kaybeden türk kardeşlerimize allah'tan rahmet diler; dünyanın hiçbir yerinde bir daha türk soyundan herhangi bir ülkede böyle katliamlara maruz kalmamamız için inancı, tipi, cinsiyeti, ülkesi neresi olursa olsun tüm türklerin birlik olması gerektiğini bir kez daha hatırlatırım.

  • istanbul'da daha rahat yaşayabilmek için bunu kurtarıcı olarak görenler varmış, bugün bunu da gördüm. kardeş doğal seleksiyona katkıda bulunmak istiyorsan sık kafana bir tane, bak ne trafik kalıyor, ne kalabalık, ne kargaşa. böyle bir deprem olursa o ölülerin içinde sevdiklerinin de olabileceğini unutma. yok onlarda umrunda değilse insanların hassas noktalarına dokunabilecek lafları orda burda düşünmeden çıkarma o boş çenenden.

    gölcük depreminde 2 yakınını (19 ve 27 yaşlarında) kaybetmiş bir insan olarak söylüyorum. yıkıntıların arasında sevdiklerini aramaktan iyidir istanbul'un kaosu.

  • kuralın, takımlar en iyi kadrosuyla sahaya çıkar kısmını anlamadım .

    neye göre kime göre, teknik direktör en iyi kadrom bu amk derse kim itiraz edecek, teknik direktörler niye var.
    kadroyu uefa yapsın o zaman,.

    uefa, ceza verip hükmen mağlup mu ilan edecek. adamlar zaten yenildi, iyice mi yenilecekler.

    kural saçma cezası daha saçma, iyice yenilmek.

  • 01:06'da kameraya nah çeken bir velet içeren film *

    o kadar çok sıcak hava balonu var ki gören de işe balonla gidip geliyoruz sanacak.
    filmi güzel de ülke boktan işte...

  • yemek isteyen kim? niye midemizi bozalım durup dururken. ishal olmaya niyetimiz yok.

    tanım: boş laf.

    edit: başlık başa kalalı çok olmuş. kaçtı mı, silindi mi ne olduysa bu başlığı açana.

  • evinize alın!
    gelinlik kızınız varsa verin, bekar oğlunuz varsa everin
    kendi içinizde çözün. bizi karıştırmayın.

  • --- feci spoiler ---

    en kötü kitap karakterleri listemde birinci sıraya tahtını kurmuş kişilik. kötü karakterlerin bile en azından zamanında değer vermiş olduğu ya da hala değer verdiği birileri varken voldemort’un hayatı boyunca kimseye önem vermemiş, kimseyi sevmemiş olması onu rahatlıkla birinciliğe sokuyor.
    çocukluğuna indiğimizde bu karakterin kötü olmasının hiç şaşırılır yanı olmadığını fark ediyoruz. annesi merope gaunt, babasının ve erkek kardeşinin tacizleriyle yaşamış olan slytherin soyundan gelen bir cadı. babası salazar slytherin’in soyundan geldiği için kızını mükemmel biri olması konusunda sürekli zorlayan egosu tavan yapmış bir adam. bu kız da sevgi muhtaçlığı çekerken bir muggle olan tom riddle’a âşık oluyor. tom riddle ona bakmayacağı için aşk büyüsüyle çocuğu kendisine âşık ediyor ve onunla evleniyor. oldukça yakışıklı olarak betimlenen tom riddle ise zengin bir muggle ailenin çocuğu ve normal şartlarda fakir ve bakımsız bir kız olan merope gaunt’a asla bakmayacak biri, ama büyünün etkisiyle kendinde olmadığından onunla evlenip kızı hamile bırakıyor.
    ama merope büyü yapmayı bırakınca tom riddle kızın hamile olmasını umursamadan onu terk ediyor ve evine dönüyor. kimseye karısının cadı olduğunu söyleyemiyor çünkü deli muamelesi görmek istemiyor. sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatına yeni bir sayfa açmaya karar veriyor.
    merope ise terk edilmenin üzüntüsüyle iyice hasta düşüyor ve yoksul bir yetimhanede çocuğunu doğurup ona sadece isim verebilecek kadar yaşıyor.
    voldemort, londra’daki bu yoksul yetimhanede büyücülük dünyasından bihaber olarak büyüyor. yetimhanedekiler ailesi hakkında bir şey bilmiyor, voldemort’un o zamanlar tek bildiği şey annesinin onu doğururken ölmüş olduğu. diğer çocuklardan farklı olduğunu keşfetmesi uzun sürmüyor ve bu da onu diğerlerinden uzaklaştırmaya itiyor. zihin gücüyle nesneleri hareket ettirebiliyor, hayvanlara sadece bakışlarıyla işkence çektirebiliyor ve yılanlarla konuşabildiğini keşfediyor. diğer çocuklar tarafından dışlanınca bu güçlerini onlara zarar vermek için kullanmaya başlıyor. voldemort, büyürken haklı olarak diğer çocuklardan farklı olmasının bir üstünlük olduğunu anlıyor. megaloman karakteri bu şekilde iyice gelişiyor, yalnız kalmak onu bencil biri haline getiriyor ve on bir senesini sevgiden uzak bir şekilde geçirdiği için ömründe sevgiye ihtiyacı olmadığını düşünüyor. on bir yaşında onu ziyarete gelen dumbledore bir anda tüm hayatını değiştiriyor. kendisinin eşsiz olduğuna inanıp büyümüşken bir anda kendi gibi bir sürü insanın olduğunu öğreniyor ve yalnız olmadığını fark ediyor. muggleları zayıf insanlar olarak görüyor, ölümün sadece muggleların başına gelebileceğine inandığı için annesinin de muggle olduğunu düşünüyor.
    hogwarts’a başladığında bir anda herkesten nefret eden voldemort’un tavrı değişiyor ve tüm derslerden iyi notlar alan biri haline dönüşüyor. muhtemelen bu davranışlarla kendini dumbledore’a kanıtlamaya çalışıyor çünkü dumbledore voldemort’un inandığı şeylerin tam tersine inanan bir insan. voldemort yetimhanede yıllarca her şeyden nefret ederek büyümüşken dumbledore ise her şeye sevgiyle yaklaşmayı savunuyor.
    voldemort okuldayken kendine bir sürü arkadaş ediniyor ama aslında onları arkadaştan çok bir çeşit mürit, hizmetkâr olarak görüyor. bu tutumunda ise büyücü arkadaşlarının hepsinden daha yetenekli ve güçlü olması etkili oluyor.
    voldemort bir dönemini aile geçmişini bulmaya adıyor ve inanılmaz bir araştırma yaparak babasının adını hogwarts’da bulmaya çalışıyor. senelerdir annesi ölmüş olduğu için babasını gözünde bir kahraman olarak büyütmüş, onun da kendisi gibi güçlü biri olduğuna inanmıştır. babasının adını hiçbir yerde bulamayınca ise büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor ve aslında annesinin cadı, babasının hiçbir işe yaramaz bir muggle olduğunu keşfediyor. bu hayal kırıklığı onun babasından tiksinmesine yol açıyor ve babasıyla aynı ismi taşımamak için kendine lord voldemort adını takıyor. tom marvolo riddle adını bıraktıktan sonra marvolo ismini araştırıyor ve en sonunda annesinin slytherin soyundan geldiğini öğreniyor. çok soylu bir aileden geldiğini öğrenmek onda iyice güçlü bir büyücü olma isteği uyandırıyor ve gelmiş geçmiş en yetenekli büyücü olmak istiyor. dumbledore’un çok büyük bir büyücü olduğunu bildiği için ondan korkuyor ve dumbledore, voldemort’un tek korktuğu kişi oluyor.
    voldemort hogwarts’ı bitirince kendini iyice karanlık sanatlar’a adıyor. annesinin inanılmaz soylu bir aileden gelmişken basit bir mugglela birlikte olup soyu kirletmesini kabullenemiyor bu yüzden büyücü olmayan herkesi aşağılık yaratıklar olarak görüyor. en güçlü büyücünün kendisi olduğu kanıtlamak için herkesin kendisinden korkmasını istiyor ve bu yüzden karanlık yolu tercih ediyor. bencilliği ve megalomanlığı herkesin kendisinden korkarak bahsetmesini istemesine yol açıyor.
    bunları düşününce voldemort’un kötü biri olması hiç şaşırtıcı değil. kimseyi sevmeyerek büyüdüğü için bir zayıflığı olmadığını düşünüyor ama harry ve dumbledore’a göre de kimse tarafından sevilmiyor olmak en büyük zayıflık.
    ayrıca;
    tom marvolo riddle, i am lord voldemort’u oluştururken aynı zamanda immortal odd lover’ı da oluşturuyor. bu da onun ölümsüzlüğe takıntısını ve kimseyi sevememesini belirten bir anagram.
    voldemort istese de kimseyi sevemez, jkr’nin söylediğine göre aşk iksiri etkisi altında meydana geldiği için sevebilme kabiliyeti olmayan biri olmuş.

    edit: bu ayrıntıyı nasıl unuttum bilmiyorum ama bu kadar kuvvetli bir karakter expelliarmusla ölmemeliydi, resmen karakterine hakaret oldu. avada kedavradan aşağısı kesmemeliydi bunu. asıl harry ile ikisi aynı anda avada kedavra yapıp aynı anda ölseydi ne efsane olurdu.

    --- feci spoiler ---

  • türkiye bu konuda ilginç bir vaka.

    halk, yakıt pahalılığından, vergilerin ve sigorta masrafının yüksekliğinden, araç satın alınırken ödenen vergilerin maliyetinden şikayetçi. aynı zamanda toplu taşımadaki yoğunluktan, bekleme sürelerinden ve insanların davranışlarından da şikayetçi. tüm bunlarla, halk hiçbir şekilde de bisiklete yönelmiyor. çok ilginç. araştırılmalı...

    edit: aslında bugün bu kadar dikkat edileceğini düşünmeden entry yazmıştım. gündem olması hoşuma gitmedi dersem yalan olur.

    eleştirel kısımlar şehirlerin uygunsuzluğu ve yokuşlar denmiş. hindistan, pakistan, vietnam şehirciliği çok muazzam. yokuş derken farklı örnekler var. yunanistan ve italya dümdüz ovalarla kaplı. dürüst olalım, elbette her yer hollanda değil. test sunsak ve insanları özgürce, hiçbir ön yargı olmadan işaretleyin desek muhtemelen "aşağılanma hissiyatı, eziklik, fakirlik göstergesi, utanma duygusu" duyguları çıkabilir. san francisco'da, mumbai'de bisiklet kullanılabiliyorsa, istanbul'da kullanılabilir. bence yapabilirsiniz bunu. tabii önce komplekslerinden kurtulmak kaydıyla.

    ne zaman ki türkiye'de, kariyerli biri iş görüşmesine veya hoşlandığı kızla ilk buluşmasına bisikletle gider, "oldu bu iş" derim.