hesabın var mı? giriş yap

  • bakmak.

    mütemadiyen bakmak.

    ne yazık ki çok bakan bir milletiz. insanlar parkta, sokakta, işte, metroda, otobüste, avmde kimi görse mal mal bakıyor.
    kadın erkek farketmez, güzel kadına ayı gibi, hafif dekolteliye ejderha gibi bakıyor. küpe takan adama bakıyor. saçı uzuna bakıyor. dövmeliye bakıyor. aykırı gördü mü feci kitliyor. metroda kitap okuyana bakıyor. telefonuyla oynayana bakıyor. kulaklıkla müzik dinleyene bakıyor. engelliye bakıyor. sağır dilsiz kendi aralarında işaret diliyle konuşanlara öküz gibi bakıyor. uzuna kısaya ayrı şişmana zayıfa ayrı bakıyor. sporunu yapana uzun uzun bakıyor, içkisini içene kıl kıl bakıyor. gülene, eğlenene, kahkaha atana fesat fesat bakıyor.

    bakmayın güzel kardeşim. bakmayın. bu kadar bakmayın. biraz medeni olun, kendi işinize bakın. kendi içinize bakın. dönüp bir aynaya bakın.

  • içeriğindeki toksik madde isoksazol denen bir kimyasaldır. diğer amanita mantarlarına kıyasla daha az ölümcül olabilir. karın ağrısı gibi etkileri az görülürken mental ve nörolojik etkileri daha baskındır. yarım saatle 1,5 saat arası gibi kısa sürede etkisini gösterir. sarhoşluk, öfori, anksiyete, kafa karışıklığı, yanılsamalar, sanrılar, halüsinasyonlar, ajitasyon ve şiddet içeren davranışlar yaygın etkileridir. bunları çok ölümcül etkiler kabul etmesek de tehlikeli olabilecek bir etkisi cns depresyon denen merkezi sinir sistemi depresyonuna neden olabilir.

    amanita mantarlarının bir ısırıkla öldürebilen türleri genelde amatoxin toksik maddesi içeren türleri. bunlar protein sentezini engellediği için kısa sürede karaciğer yada böbreklerin iflas etmesine neden olur. karın ağrısıyla başlayan belirtileri kusmayla azalır, sonra hasta bilincini kaybeder ve zombi gibi gezmeye başlar. dna kendini yenileyemediği sürece hasar geri dönülemez noktaya gelir.

  • büyük bir fabrikada nitelikli bir iş makinesini kullanıyordum, fabrikadaki maaşlar hemen hemen aynıdır, makineyi kullandığım için benim maaş biraz daha fazlaydı..

    makineye verilen tabakanın işleme süresi 15-20 dakika, bazen yarım saati bulurdu, bende makinenin başında, öylece beklerdim,

    işim çok rahattı, çalışma saatleri nizamidir, servis var, cumartesi pazar iş yok, ara sıra cumartesi mesai olurdu, sigorta var, maaşlar aksatılmadan ödenirdi,

    bu işimi bırakıp kendim iş kurmaya verdim, patronum severdi beni, -bırak oğlum, yapamazsın, çalış işte- derdi, en sonunda vadalaşırken -allah göstermesin yapamazsan, kapatacak olursan buranın kapısı sana hep açıktır- demişti.

    kendi işimi kurdum, ilk başlarda iyiydi, bazen iş olur bazen olmazdı, işler çok olduğu zaman -nasıl yetişecek- sitresi, işler az olduğu zaman -giderler, ödemeler- sürekli insanın aklında.

    kira stopajı, muhasebe ücreti, ssk bağkur primleri, kira, çalışan maaşları, ödemelerin ardı ardası kesilmiyor, 1 hafta 10 gün iş olmazsa sıkıntılar başlıyor,

    akşam eve gidiyorum, sürekli aklımda iş oluyor, arkadaşlarımla herhangi bir ortamda takılıyorum, yine aklımda iş var, aklımdan bi türlü atamıyorum, acaba şu işi alabilecez mi, alsak yetiştirebilecekmiyiz, yetişdirdik diyelim ödeme yaparlar mı?

    kafamda öyle bir sitres oluşdu ki, sakalım ve saçlarım hızlı bir şekilde beyazlamaya başladı, ne büyük abimde nede kardeşlerimde sacında sakalın beyazlık yok,

    halen işimin başındayım, gittiği yere kadar diyorum, ama gidecek yer kalmadı.

  • ilişki iki kişi arasında yaşanan özel bir şeydir ve başkalarını buna karıştırırsan artık senin kontrolünden çıkar. maşallah kozan ailesi evinde ne var ne yok ilişkilerinde ne oldu herkesle paylaşıyorlar. yani kozan ailesinin ağzında bakla ıslanmıyor. misal,

    esma ağlamış, üzgün bir surat ifadesiyle kapıyı çalar. anne kapıyı açar.
    - aaa esma ne işin var kızım sabah sabah.
    - hiç anne........anne
    - efendim kızım
    - anne ben birkaç gün burada kalabilir miyim?
    - tabii kalabilirsin güzel kızım benim. (yanağını okşar) da ne oldu esma neden burda kalmak istiyorsun? selim’le tartıştınız mı yoksa?
    - yok anne ya daha kötü.
    - ne oldu kızım yaa annene de mi anlatmıycaksın?(kızgın)
    - anne......selim.......bu sabah...........osurdu
    - neeee?
    - duydun işte. ben de çıktım buraya geldim.
    - aaaa. tamam kızım sen git elini yüzünü yıka ben de kahvaltıyı hazırlıyayım.

    biraz sonra yatak odası,
    - cemal kalk canım esma geldi.
    - canım kızım benim.... ama suzan neden gelmiş ki sabah sabah.
    - cemal......bu sabah selim.............osurmuş. esma da....
    - kalkmış buraya gelmiş. ah suzan ah suzan. hiç büyümüyecek senin bu kızların.....................gerçi alışkın değil bizim kızlarımız böyle şeylere. biz hiç osurmadık onların yanında.
    - cemal ne yapacağız şimdi boşanırsa bunlar.
    - ah kadınım bu kadarcık şeyden boşanılır mı?

    biraz sonra telefonda,
    - alo çiçek uyandınız mı kızım?
    (çiçekle kocası yatakta oynaşıyorlardır)
    - uyandık tabii annem benim.......anne ne oldu sabah sabah kötü bir şey mi var.
    - kızım bu gün işin var mı?
    - önemli bir işim yok anne. ne oldu anlatmıyacak mısın?
    - esma geldi bu sabah......
    - eeee kötü bir şey mi var yoksa?
    - selim osurmuş esma’nın yanında çiçek.
    - neeee.. koskoca selim arhan.
    - neyse sen gelde bir konuş kızım kardeşinle.
    - tamam anne ben birazdan ordayım.

    necati-çiçek,
    - ne olmuş hayatım kötü bir haber mi?
    - sayılır. selim esma’nın yanında osurmuş.
    - hahahahaha çiçek bu mu yani?
    - ne var necati biz alışkın değiliz böyle şeylere
    - ama hayatım ben senin yanında hep osururum.
    - (sevgiyle bakar) ben seni çok seviyorum o yüzden de....
    - yani esma selim’i çok sevmiyor mu diyorsun?
    - (kızgın) ben gidiyorum necati!

    tekrar evde,
    - anne ben dayıma yardıma gidiyorum.
    - tamam oğlum.
    - anne bir şey mi oldu?
    - yok oğlum ne olsun?(küçükler her şeyi bilmez)
    - anne.....esma ablam neden gelmiş?
    - gelemez mi oğlum burası onunda evi.
    - gelir de ağlıyordu sesini duydum ondan soruyorum.
    - oğluuumm......bu sabah selim ablanın yanında osurmuş.
    - neee....
    - evet oğlum ablan da buraya gelmiş.
    - anne ben gidiyorum akşama konuşuruz. vay terbiyesiz.....

    biraz sonra arhan’ların mutfağı,
    (suzan durgundur, dalıp dalıp gidiyordur)
    - abla neyin var bugün senin durgunsun.
    - yok bişeyim nazlı sen pirinçlerini ayıkladın mı?
    - ayıkladık ya demin beraber abla.......abla senin birşeyin var anlatmıyorsun.
    - yok birşeyim kızım sen ordan bana bir domates versene.
    - ablaaaaaa
    - tamam tamam. esma geldi bu sabah.
    - eeeee
    - selim sabah yanında osurmuş.
    - inanmıyorum abla ya selim bey.
    - evet selim bey
    - valla hiç beklemezdim abla yaaa.

    bu sırada ozan’la dayısı köfte arabasının başında,
    - ozan neyin var be dayıcım. ceylan’la kavga filan mı ettiniz?
    - yok dayı allah korusun.esma ablam gelmiş bu sabah.
    - eeee
    - selim abi....sabah ablamın yanında osurmuş.
    - eh be dayım bu mu yani sorun
    - ya dayı ya osurmuş diyorum sana.
    - bu çok normal insansal bir davranış. gel sana evlilikte osurugu siradanlastirma sureci anlatayım........

    işte böyle kozanlardan birinin evinde biri osursa* bütün herkes öğreniyor bunu.

  • 18 yılda 88 defa müfredatı değiştirmenin yetmediği cumhurbaşkanı açıklaması. komple imam hatip yapalım okulları da kurtulalım en iyisi.

    edit: kendisiyle çelişen bir cumhurbaşkanı nasıl olur bakalım:

    -"yaşadığımız her hadise geçmişi anlamadan geleceği kavramanın mümkün olmadığını bize tekrar tekrar hatırlatıyor."
    devlet kademelerinde tarikat yapılanmasına halen ses çıkarılmıyor

    -"siyasi bağımsızlığın da ekonomik bağımsızlığın da temelinde fikri bağımsızlık yatar. "
    medya, muhalefet ve sivil toplum örgütleri susturulmuş bir ülkede hangi fikri bağımsızlık?

    -"ülke olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınasının içinde bulduk."
    kontrolsüz şekilde araplaşıyoruz

    -"inşallah türkiye fikir tartışma zenginliğini kendisi ve dostları için hayırlı bir inkişafla neticelendirecektir. "
    yine sizin dediğiniz olacak, başka fikre tahammülünüz yok çünkü.

    -"eğitim-öğretim görüyorlar ama çoğu alanda kendini geliştirmiş insan kapasitesine sahip değiliz. "
    açılan apartman üniversiteler sayesinde oluyor tüm bunlar

    -"en haklı konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. "
    üslup yüzünden olabilir mi?

    -"ne milletimizin, inancımızın birikimine sırtımızı döneceğiz ne de modern insanlığın sunduğu imkanlara."
    biz sadece inanç endeksli bir iktidar görüyoruz yıllardır.

    -"yapmamız gereken kendi medeniyet birikimimize uygun nesiller yetiştirmektir. "
    bizim medeniyetimiz arap medeniyeti midir?

    -"topyekün bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor. "
    kalite olmadıktan sonra 50 yıl zorunlu eğitime geçsen de bir şey değişmez.

    şu cümleleri sanki muhalefet partisi lideri söylemiş, adam hiç sorumluluk almıyor hayret yahu!!