hesabın var mı? giriş yap

  • ''iran, esad'ı destekliyor.

    körfez ülkeleri ise esad'a karşı.

    esad, müslüman kardeşler'e karşı.

    müslüman kardeşler ve obama, general sisi'ye karşı.

    ama körfez ülkeleri sisi'yi destekliyor. dolayısıyla müslüman kardeşler'e karşılar.

    iran, hamas'ı destekliyor, hamas da müslüman kardeşler'i.

    obama, müslüman kardeşler'i destekliyor ama hamas abd karşıtı!

    körfez ülkeleri abd yanlısı. ama türkiye ve körfez ülkeleri esad'a karşı ama türkiye aynı zamanda müslüman kardeşler tarafında, general sisi'ye karşı.

    ama general sisi, körfez ülkeleri tarafından destekleniyor.

    ortadoğu'ya hoşgeldiniz, iyi günler dileriz.''

    http://i.imgur.com/iijurxt.jpg

  • zamanın ötesinden gelen edit: arkadaşlar ilk entry uçmuş ilgili kaza şudur: kaza
    motorcunun haklı tavırları, masrafımı karşıla git saçmalıkları irrite edebilir...

    motorların trafik kuralları farklı mı bilmiyorum ama sağdan araç geçilmez. bu durumda motor suçlu oluyor.

    edit:
    kanun numarası: 2918 (karayolları trafik kanunu)
    madde 54/3
    geçme, geçilecek aracın solundaki şeritten yapılır. geçilecek aracın sürücüsü ses ve ışık cihazları ile uyarılarak, geçerken kullanılan şeritte güvenli mesafe gidildikten sonra işaret verilip izlenecek şeride girmekle tamamlanır.
    araçların sağından veya banketlerden yararlanmak suretiyle geçmek yasaktır.
    ancak, herhangi bir araç, başka bir yola, karayoluna bitişik bir mülke girmek veya sola yanaşıp durmak için bu niyetini sola dönüş işareti ile belirtmiş ise bunların sağındaki şeritten geçilebilir.

    motorun herhangi bir özel mülke girme veya durma gibi bir derdi olmadığı için suçludur ve polis suser'in dediği de yanlıştır. işine daha fazla saygı duyup öğrenmesi dileği ile.

  • basitçe türkiye'nin sanayileşmesinin avrupa'ya kıyasla çok geç başlamış olmasıdır sebebi.

    avrupa'da 1800'lerde başlamıştır işçi sınıfının ortaya çıkışı. türkiye'de ise sanayileşme ve köyden kente göç 1960'larda başlamıştır. bu geç kalmanın sebebi, geçmişten gelen sermaye sahibi bir elitin olmayışına veya mevcut elitin sanayileşme ile alakasız olmasına bağlanabilir. malumunuz her rejim kendi elitini yaratır. cumhuriyet devrimiyle beraber yeni elitlerin palazlanması, sanayileşmesi ve sanayileşen toplumun işçi ihtiyacı 1960'ları bulmuştur. dikkat ederseniz koç ve sabancı'nın holding haline geldiği ve büyüdüğü tarihler 1960'lardır.

    70'lerde büyüyen işçi sınıfı sendikalaşmaya ve sol fraksiyonlar yaratmaya başlar türkiye'de. sonu malumunuz 12 eylül darbesi olacak olan kanlı süreç ile sendikacılık ve işçi sınıfının örgütlenmesi yok olur.

    bu noktadan sonra türkiye'de özal dönemi başlar. bu dönem insanların sınıf atlaması ve alt sınıfın neoliberal mantıkla başarısız ve hor görülmesi olarak geçen bir süreçtir. köyden kente göçmüş milyonlar artık örgütlenmek şöyle dursun, birbirinin üstüne basarak tırmanma yarışına girmişlerdir. gerek üçkağıtçılıkla, gerek okuyarak olsun herkesin tek derdi içinde bulunduğu berbat sınıftan yukarı çıkmak olmuştur. özal öncesinde işçiler örgütlenip haklarını ararlarken, özal sonrası dönemde işçiler voliyi vurup geride bıraktıkları işçileri sömürmenin yolunu arar olmuştur.

    devlet mantığı da bizzat bu yönde şekillenmiştir. gecekondulara tapu verilmesi, 40 yaşında emekliler türetilmesi, taşeronculuğun ortaya çıkması, sendikaların işverenlerin kontrolüne geçmesi, rüşvetin ve yozlaşmanın yükselişi, memurluğun avanta iş haline gelmesi* tüm bunlar türkiye'de işçi sınıfının üstüne daha çok yük bindirmiştir. keza masabaşı iş kavramı, beyaz yaka kavramı hep bu dönemlerde şekillenmiştir. artık kızlar işçi sınıfından erkeklere bakmaz olmuştur. meslek liseleri başarısız öğrencilerin eline diploma tutuşturulan gereksiz kurumlar haline gelmiştir. 90'lar nesline motor meslek lisesi denilince kafasında oluşan resmi sorun. herkes üniversiteye girmek ve beyaz yaka olmak istemektedir artık.

    bu sürecin bokunun çıktığı yıllar da akp'nin mantar gibi üniversite dikip rantını yediği yıllar olmuştur. artık işçi sınıfı tamamen sistemin çarkları arasında ezilmiştir. hepsi iktidara muhtaç, cahil, çaresiz hale getirilmiştir. haliyle türk milleti köylü bırakılmıştır.

    işçi sınıfının kalkınamayışı ve sanayinin de işçi sınıfının bu cehaleti ve garibanlığından istifade etmesi nedeniyle türkiye'de yüksek teknoloji yerine inşaat gelişmiştir. artık türk sermayesi bu vasıfsız işçilerin sömürülmesine dayanan bir sistemle varlığını sürdürür.

    ingiltere'de, almanya'da, fransa'da ve iskandinav ülkelerinde işçi sınıfı çok daha örgütlüdür. bu insanların ekseriyetle anne babaları da işçidir, onların anne babaları da. işçi olmak kötü bir şey değildir buralarda. babam çöpçü diyen çocuğun yüzü kızarmaz. ve evet bu insanlar işçi sınıfıdır, köylü değildir. bizde işçi sınıfı köylüden devşirmedir. bugün şu entry'yi okuyanların iddia ediyorum %80'inin anne babası veya dedesi nenesi köyden göçmüştür. bizde şehirleşme ve işçi sınıfının kökleri çok derin değildir. zaten üstümüze yapışan bu köylülüğün sebebi de budur.

    ben mezar kazdığım, çim biçtiğim dönemde isveç'te çok utanıyordum kendimden. sonrasında farkettim ki aslında ben bu işleri yapmasam kim yapacaktı? insanlar bana bakınca acımıyordu, iğrenmiyordu. daha çok müteşekkirlerdi çünkü toplumun bir parçasıydım. elime de 1800 euro para geçiyordu az değil isveç için bile yeterli bir paraydı. türkiye'de amele olduğunuzda size boka bakar gibi bakarlar, bunu çok yaşadım yazları çalıştığım elektrikçide. verdikleri para da karın tokluğudur.

    tüm bu işçilik, köylülük, şehirleşme vs birbiriyle ilintilidir. türkiye'nin çomarland olma sebepleri de buraya dayanır.

  • mallıktır. vazgeçecekseniz yine vazgeçin de memurluğa bok atmanın lüzumu yok.

    dünya turu yapmak için de everest'e çıkmak için de en iyi meslek memurluk türkiye'de.

    siz başka bir ülkede yaşıyorsanız bilemem.

  • bazen yoruluyorum laf anlatmaktan, o zaman ali aklıma geliyor kendimden utanıyorum.

    benim sözüm var sana delikanlı kardeşim.

    bu memlekette yaşanan pislik ortadan kalkmadan yahut ben son nefesimi vermeden susmayacağım.

    bir şey yapabiliyorum da diyemem bu organize şerefsizlik çetesinin patlayan foseptiği karşısında ama susmaya gönlüm razı değil.

    bir bardak suyum var onu döke döke temizleyeceğim, mis gibi yapacağım bu memleketi.

    huzurlu ol, buralar bizde.

  • hayat büyüdükçe, yaş aldıkça zorlaşıyor, zevk alınan şeyler azalmay başlıyor, hayatın soğuk yüzü kendisini daha çok hissettirmeye başlıyor, sevdiklerinizin sağlık sorunları başlıyor, kayıplar başlıyor, filmin sonunda da kendi sağlık sorunların ve ölüm. hani lisede okula gidip geldiğin, sınavlardan yakındığın, annenin, babanın sağlıklı ve genç olduğu dönem, anneannenin,babaannenin, dedenin, amcanın teyzenin de hayatta olduğu dönem,bir pazar sabahı annenin seni nis gibi bir kahvaltı sofrasına oturtmak için yataktan kaldırışı, işte o yataktan kalkarken söylendiğin an var ya, hayatının en güzel anı…şu an hiç olmadığın kadar yaşlı, ama ileride hiçbir zaman olamayacağın kadar gençsin.

  • susan kadın sevgiliniz ise korkmayın; kocaman sarılın ve öpün ama böyle rastgele öpücükler olacak. önce sizi itelemeye çalışacaktır, sakın bırakmayın erkek adamsınız siz. sonra sakince sizin kollarınıza bırakacaktır kendisini. suratını asmasına ve susmasına neden olan şeyi böyle kedi gibi sakin sakin sanki mırlıyor gibi anlatacaktır.

    işte topukla, kaç, sus, bakma diyenleri sakın dinlemeyin. bir kadın susuyorsa kaçmak yapılması gereken son şeydir. bilginize.

  • sözlükteki bütün sayfaları tek tek gezmiş olmama rağmen tam ve bilimsel cevabını bulamadığım sorudur.

    bunun için adım adım ilerleyeceğim.

    soru 1 : kimyasal özellik nedir?

    cevap 1 : element atomlarının çekirdeklerindeki proton sayılarına ve katmanlarındaki elektron sayıve düzenlerine bağlı olan özelliklerdir. basit kimyasal tepkimelerde proton alış verişi olmayacağı için bu özelliği elektron sayı ve düzeni üzerinden değerlendiririz.

    soru 2 : kimyasal olay nedir?
    cevap 2 : maddelerin iç yapılarında meydana gelen (kısaca maddelerin kendi aralarında elektron alışverişi yaparak veya elektronu ortaklaşa kullanarak yeni ve çoğunlukla daha kararlı bir elektron düzeni elde ettikleri), bu yüzden yeni özelliklerde maddelerin oluştuğu ve genellikle de geri dönüşü zor olan veya mümkün olmayan olaylar sinsilesidir.

    soru 3 : yanma nedir?
    cevap 3 : o2 (oksijen gazı) ile tepkimeye giren maddenin yükseltme basamağında (aldığı değerlikte) artış meydana gelmesi olayıdır.

    soru 4 : kismi yanma ve tam yanma nedir?

    cevap 4 : o2 ile tepkimeye giren maddenin yükseltme basamağı (değerliği ) ulaşacağı max değere ulaşmış ise tam yanma, ulaşamamış ise kısmi yanma gerçekleşmiş denir.

    bütün verilen bu bilgilerin ışığında, cevabı da şöyle verelim. tüm elementler gibi hidrojen elementinin de elementel halde değerliği sıfıra eşittir. yanmanın bir yükseltgenme olayı olduğundan yukarıda bahsetmiştik. hidrojen elementinin alabileceği maksimum değerlik +1 dir. oksijen ile kimyasal bir tepkimeye girerek suyu oluşturduğunda max değerliği olan +1 değerliğine ulaştığı için sudan ziyade, suyun yapısındaki hidrojen elementinin yeniden başka bir oksijen ile tepkimeye girerek yanma ihtimali ortadan kalktığı için bizler de kısaca suya yanmaz deriz.

    daha açıklayıcı bir anlatım için, karbon içeren bileşikleri göz önüne alabiliriz. karbon elementi de yanıcıdır. karbonun maksimum yükseltgenme basamağı +4 tür. eğer karbon yandığında +2 değerlik aldığı co ( karbon mono oksit ) bileşigi oluşuyorsa bu bileşik hala yanıcı olmaya devam ederken, +4 değerlik aldığı co2 ( karbon di oksit ) bileşigi oluşuyorsa karbon elementi max yükseltgenme basamağına ulaşmış olduğundan co2 bileşigi için de yanmaz deriz.